yedinci dem yazar profili

yedinci dem kapak fotoğrafı
yedinci dem profil fotoğrafı
rozet
yedinci dem (mühürlenmiş zaman)
karma: 15440 tanım: 524 başlık: 43 takipçi: 150
Aristo ırmağının durgun sularında yıkanmış olanlar nereden bilecekler. Müzik yerle bir edebilir insanı, şiir de. Yaşanmış, duyulmuş ve sesi, zamanın sonsuzluk defterine yazılmıştır. O ki; ne “bilinç” sandıklarında gizlidir, ne de sığ sularda. Bize içimizden fısıldayan bu ses’e bir yankıdır şiir… Ve o ses! Öyle bir özlenir ki, işitemediğinizde O’nu, ayağınız yerden kesilir, dipsiz kuyulara ya da uzayın boşluğuna dönüşür gövdeniz. Başka zamanlarda yaşayan, özleyen, özlenen...

son tanımları | başucu eserleri


dil tengi

güzel ne giyse yakışır ya hani, dil tengi de öyle bir şey... ne söylese yakışıyor, yakıştırıyor... üstelik sesten ibarette değil.
yorumladığı türküler gerek sözleriyle, gerek müziğiyle su gibi, kadife gibi tatlı yumuşacık bir sızıyla kalbinde dolaşıyor insanın. eğilip, bükülmeyen, dimdik, umutlu bir sızı.

[[alıntı]]
ben müziği kalbimle yapmaya çalışıyorum çünkü müzikteki en güzel enstrüman insanın kalbidir, ben bu işte samimiyete inanıyorum sadece bu işte değil hayatın her alanında yaklaşımım bu şekilde, o samimiyetin bir şekilde karşılık bulacağına inanıyorum şimdiye kadar da beni hiç yanıltmadı. beni dinleyen insanlar da benimle aynı ruh yapısına sahip insanlar, benim müzik yaparken hissettiklerimin onlara ulaştığını düşünüyorum.
[[/alıntı]]


iyi ki zamanın birinde rastladım bu sese.

bu arada dil tengi tek kişilik bir grup.

buradan
devamını gör...

aşık değilken şiir yazamamak

şiir için aşk gerektir evet fakat bu aşkın kapsamı pek çoğunuzun sandığı gibi sadece sevgiliye duyulan aşk olmak zorunda mıdır sevgili yazarlar?

insan'a, yaşam'a, ölüme, en çokta kendine yapılan bir yolculuktur şiir... ve kesinlikle yalnız yapılan bir yolculuktur. acısı da, aşkı da, coşkusu da sadece ve sadece yazan ile ilgilidir. o yüzden sevgiliyi mutlu etmek için zaten yazmayın şiir. bir çok şiir çalışmam oldu, hiçbirini aşık olduğum insan mutlu olsun diye yazmadım. öyle bir şey değil çünkü bu. *

ayrıca sevişmek için yazılan şey şiir değildir ki, şeydir. yazan, şiirin içinde yanmadan ve dahi o şiir de yazanın içinde yanmadan yazılamaz.

son bir şey; şiirden anlamayanların şiire laf etmeleri de çok komik cidden.

ayaklarımın toprağa değişidir
bir geceyi gözlerimden öpen...

bir yolu tutup ağzından
dünyayı
yürüyen
şarkı

bütün arka bahçelerine uyandığım
uyaksız sevinç…

suyun sınırındayım
şiddetini taşa
şefkatini toprağa çiziyor su
insana aşk’ı kırmızı çiziyor
insanı aşk'a kırmızı...

milyarlarca defa yine su
bir sırrın kıyısındayım

ben acıyı tanırım öfkesinden, diyor
mühürlenmişzaman yolcusu

ayaklarımın topraktan çektiği iç
ürpertisi telaşsız
gülümsüyor

tüm tanrıları kardeş ilan eden
haylaz gül hırsızı bahse giriyor
acı’nın hiçbir şey olmadığı üzerine

bir kadeh
dermanıyok dağların şerefine

bir kadeh daha

nefessiz yaşayan ölülerin
yorulmuşların
sevişmek için şiir yazan adamların
yazmak için sevişen tüm kadınların şerefine

gülümsüyor
gürültülü ormanların içinden
gül çaldığı yüzüme

bu, dikenlerini dilime
yapraklarını boynuma yürüyen
dipdiri
bir gülümsemedir
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

çok heyecanlıyım; yıllardır dile getirmekten bile çekindiğimiz, sisli bir ormanın içinde sessizce büyüttüğümüz, hani "olur mu ki" bile diyemediklerimizin eşiğindeyiz. attığımız her adımda biraz daha dağılıyor sis. ve oluyor işte.

korkuyorum bundan. "korkman doğal" derdim bir başkası anlatsaydı bunları. "belli ki yeni ve önemli şeyler oluyor hayatında ve insan bu, yeni'den korkar" derdim. kendime demiyorum bunu. ben yeni'den korkmam çünkü. daha bi heyecanla atılırım o yeniliğe. düzenimin değişmesini falan hiç umursamam. düzenin bağımlısı olmadım hiç. olmayacağım da. bu yüzden korkmamı doğal bulmuyorum. belki de korku değildir hissettiğim şey. ya da korkudur ama yeni'den değildir.
pırpır çarpıyor kalbim.

saatlerce kahkaha atabilir, kahkaha atarken zırıl zırıl ağlayabilirim, evet aynı anda. öyle bi hal.

çok mutluyum sözlük. şiir gibi. şiir yazar gibi değil fakat tüm zorluklarıyla şiiri yaşar gibi.
devamını gör...

tahammül edilemeyen durumlar

ölmüş birinin taziyesinde bile mağduriyetini öne çıkaranlar var. çünkü sanıyorlar ki, dünyanın merkezi o hastalıklı beyinleri ve tüm dünya o leş acziyetin etrafında dönüyor.

mağduriyetini kullanmadan rahmet dilemek bu kadar mı zordu? tahammül edemediğim kısım da tam olarak burası.
devamını gör...

alaz (yazar)

bir süredir, yani ölümün çok çok yakınıma uğradığı, babamı alıp götürdüğü zamanlardan beri, her ölüm haberi gerçek anlamıyla kalbimi titretiyor. hele ki bu kadar genç, belki bi o kadar daha yaşanmasını umduğumuz yılları varken insanın. ama yokmuş işte o yıllar. bu kadarcıkmış. hepi topu kırk küsür yıl? neyi sığdırabilir ki insan bu kadarcık bir ömre? öyle ki, yaşamın, yaşamanın, insanın ve hatta kendinin bile ancak farkına varılan yaşlar kırklarda başlıyor bence. ve öylece istemeden de olsa çekip gidiyorsun. belki sonsuz bir uykuya...

sevdiklerine, sevenlerine sabırlar dilerim. ruhu şad olsun...
devamını gör...

dinle küçük adam

küçük adam/kadının en güzel tanımıdır bu kitap. bu kitabı okuyup sindirip anladıktan sonra çevrenizdeki küçük adam/kadınları hemen tanırsınız. ve eğer o sizseniz gerçekleri yüzünüze böyle tokat atar gibi söylediği için wilhelm reich'tan nefret edersiniz.


"yaşayanın izinde olan herkesi onurun ya da akademik unvanın, dinin, para cüzdanın ya da tankın uğruna suçladın, lekeledin, yalanladın, mahkum ettin ya da sakatladın."
[[/alıntı]]

[[alıntı]]
"işte sen busun küçük adam, sen çok iyi boşaltabilir, tüketebilir, kaşıklayabilir ve yiyip bitirebilirsin ama yaratamazsın. sen hiçbir gelişme göstermezsin, yeni düşünceler için hiçbir şansın yok. çünkü sen hiçbir zaman vermedin, yalnızca başkalarının senin önüne hazırca sunduklarını kaşıkladın."




"boks maçı yerine kitapçıya git, eğlence merkezlerine gitmek yerine uzak ülkelere seyahat et.doğayı düzetlmeye çalışma, onu kavramayı ve korumayı öğren..."
[[/alıntı]]
[[alıntı]]
"daha yüzyıllar boyunca dostlarını öldüreceksin ve bütün halkların, proleterlerin önderlerini efendilerin olarak ödüllendireceksin. bir efendinin ardından diğerini yücelteceksin. sen yüzyıllar boyunca yaşamı korumak yerine kan dökeceksin, celladının yardımıyla özgürlüğünü temellendirdiğine inanacaksın..."



ve büyük adamın farkını da küçük olandan şöyle ayırır:


"gerçekten büyük olan bir adamdan seni ayıran tek bir nokta var: büyük adam da bir zamanlar çok küçük bir adamdı; ama bir tek önemli yetenek geliştirdi: düşünce ve davranışlarında küçük olduğu noktaları görmeyi öğrendi. demek ki büyük adam, ne zaman ve hangi alanda küçük olduğunu bilir. küçük adam, küçük olduğunu bilmez ve bunu bilmekten korkar. kendisinde var olan düşünceye değil, kendi aklına gelmeyen düşünceye hayrandır. en az anladığı şeylere en çok inanır ve kolayca anladığı fikirlerin doğruluğunu kabul etmez. "


#402361

sözlükte veya gündelik yaşantınızda o veya onların kim olduğunu bildiniz mi?*
devamını gör...

sözlük radyosu ana haber bülteni

kalbine kazık yerine çiçekler fırlatılan bir yerden sesleniyorum...
ey yoldaş, gulu gulu dansımıza da karışamazsın ya!
tospik bey başta olmak üzere hepinizin emeğine sağlık. çok güzel bir renk kattınız.
devamını gör...

güldestim

akışta süzülürken ve de kendi kendime cahile laf mı yetiştireceksin sevgili kendim derken kendimi burada buldum. *

sözleri hüseyin karakuş'a ait olan ve ilk olarak ahmet kaya'dan dinlediğimiz muhteşem deyiştir.

benim sevdalarım yeni filizlenir
doymasa da toprak can can içinde
şu kara günlerim yeni beyazlanır
doymasa da yürek can can içinde

gül yüzlü gül destim
pirim ben sana küstüm
inan değil sana kastım
cahille sohbeti kestim dost dost


filizlerim kokar gül deste gibi
bülbül figan eder sanki yasta gibi
benim deli gönlüm yine hasta gibi
artar eksilmiyor can can içinde

dinlemek isteyenler için:

devamını gör...

insanlar ikiye ayrılır

tam ortadan ikiye ayırın bari. bir de yamuk yumuk olmasın, düzgün ayırın. eşit olun, eşit!

dip not:bir obsesif.
devamını gör...

günaydın sözlük

gün mü aydın? hiç de değil. anlatayım, görün gün nasıl aymazmaış!

evde sevgili eşimle dinlenebileceğim bir gün beklentisiyle sabaha umutla açtım gözlerimi. bizim ufaklık yani deniz bey'le sarmaş dolaş uyandık tabi ki vaktinden önce. uyku sevmiyor böcük, seveni de sevmiyor. aheste aheste hazırlanalım, kreşe mutlu mutlu gidelim dedik ama yok, çocuk doğuştan muhalif, kime çekti bilmem. ne desem itiraz, ağlamalı, dudak büzmeli isyanlar falan. bizim aheste aheste hazırlanma işini biraz hızlandırmak icap etti mecburen. çünkü evden çıktığımız an bitecek bütün stresi, biliyorum, eminim. neticede botları giyerken gülümsemeye başladı bile.

sağ selamet gittik , teslim ettim beyefendiyi. fıstık gibi ablaları görünce dönüp yüzüme bakmadı bile kerata. *
eve dönüş yolunda araba giderim gitmem triplerine girdi, seve söylene geldik eve, indim arabadan. bir de ne göreyim, sol arka lastiğin kendine hayrı kalmamış, yerleri öpüyor. biz sana böyle mi öğrettik ulan, dik dur, eğilme demedik mi? dedik! ama takan var mı? yok!

şimdi durduk yere yeni bir lastik mi alacağız, of aman dinlenecektim ama ben bugün! diye diye çıktım eve, ee anahtar? diğer çantada kalmış! zili duyar mı acaba sevgili eşim derken duymadı doğal olarak çünkü ben dinlenecektim bugün ve dinlenmemem için tüm şartların oluşması şarttı. neyse arayım bari, telefonu duyar dedim, çantayı, cepleri karıştırıyorum, telefon da yok, yok artık! evde bırakmışım çıkarken. hala sinirden ağlamıyorum ama gözüm hafif seğirmeye başladı...

kapıları da tekmeleyemiyorum ki sevgili komşular uyanıp deprem mi oluyor diye sokağa fırlamasınlar, yazık.

neyse 28. dakika falandı, sonunda uyandı çok sevgili eşim ve o kapı açıldı. bir hışım girdim içeri hiç konuşmamaya çalışıyorum ki ağzımı açsam ağlayacağım sinirden. tabi ki o'nun bir suçu yok fakat benim de onun suçsuzluğunu anlayacak halim yok, anlıyor musunuz?

bitti mi, tabi ki bitmedi, çünkü dinlenecektim ben bugün. bunca aksiliği şöyle güzel sıcak bir duşla defederim ben dedim, açtım suyu, ohh ısındı mis gibi. saçımı köpükledim derken, suyun tazyiki azalmaya başladı. sonra da azala azala hiç akmaz oldu. kapıda kaldığım yetmedi, bir de köpük köpük banyoda kaldım ve artık tabi ki doğal olarak sinirden kendimi yememek için ağlamaya başladım. gözyaşlarım saçımdaki köpüğü durulamaya yetseydi keşke, yetmedi. çok çok sevgili eşimi uyandırıp ağlaya ağlaya durulama suyu hazırlamasını rica ettim. titreye titreye... artık sinirden mi, üşüdüğümden mi bu kadar titredim ayırdında değilim tabi.

tanrı'm oysa ki sen beni severdin hep, güzel bir ilişkimiz vardı seninle, niye böyle olduk ki şimdi. *
bugünü ileri sarabilirsek belki biraz affedebilirim seni. *

dünün aynısına bile razıydım, olmayaydı sonumuz bööyle!
devamını gör...

yazarım ben lan diye haykırmak

(bkz: lan bırak)

kötü espiri, evet, ama tutamadım kendimi, napiyim. *
devamını gör...

normal sözlük

#2335557

sayın yazar, siz kendinizi gerek görsel, gerek yaş ve yaşamınızla ilgili her şekilde sözlüğe dökünce bu hakaretleri etme hakkınız olduğunu mu düşünüyorsunuz? ya da donanımı olan birileri bu hakka sahip mi oluyor size göre?

ilk defa yazıyorum sizinle ilgili ve bu son olacak. uzun zamandır buradasınız, buradayız. ilk nesil yazarlar olarak çoğumuz, kimin ne olduğunu/olmadığını biliyor.

eleştirildiğiniz noktayı anlamadığınızı düşünüyorum. zira sizin gibi bir müslümana yakışan, tarikatları değil, allah'ı ve o'nun sevgisini ve o dinin önerdiği ahlakı her şeyin hatta tarikatların önüne koymak ve bu vicdan ve anlayışla hareket etmekti.

okul yaşantımın bir bölümü imam hatipte geçti, tarikatlar içine çekmeye çalışan bir çok insan da tanıdım. ancak yanımda, arkamda, hayatımda öyle güzel bir insan vardı ki, ilkokul mezunu yani sizin deyiminizle donanımsız olan annem! severek inandı allah'a. ve o donanımsız kadın allah ile arasına kimseyi koymadı hiçbir zaman! inanmak ya da sevmek için bir aracıya ihtiyaç duymadı yani.

siz ise aleni olarak ne çocuğu, ne de yapılan ahlaksızlığı umursuyorsunuz, yeter ki tarikatlarınıza laf gelmesin. ve bu tarz ahlaksızlıklarda da tarikat hariç aileyi, çevreyi, herkesi suçluyorsunuz. eleştirilince de vay efendim hem anonimler, hem ahlaksızlar, hem işsizler, hem de vs vs.

sayın yazar, bir durup bakın kendinize. deyin ki evet ben cemaatçiyim, ya da demeyin kime ne? fakat bu tarz olaylar cemaatlerde yaşanırken sus pus olup, sözde cemaat dışında yaşandığında kendinizi ortaya atarsanız , samimiyetiniz de sorgulanır, eleştiri de alırsınız doğal olarak.

ayrıca dininize göre ahlaklı bir müslümanın mütevazı olması gerekir, umarım bunu kulağınıza küpe eder üzerinde düşünürsünüz.

dipnot: nickaltında birşeyler ters gitti, o yüzden buraya yazmak zorunda kaldım.
devamını gör...

elma yerken dişinin kırılması

(bkz: hapşırırken dişinin kırılması) ile kapışır.
yaşandı, evet.

doğum sonrasıydı, hamileyken vücudumdan eksilen kalsiyum bangır bangır bağırıyordu. aylarca alarm verdi durdu o dişlerim.
canım eşimin şifalı elleriyle ağrılarım bi nebze azalıyordu. peki ben ne yapıyordum, hiçbir şey!
ve bir gün kuvvetli bir hapşuuuudan sonra o dişlerden bir tanesi kendini fılatıverdi ağzımdan yarım yamalak. bana daha fazla acı vermek istemiyordu sanırım, canım dişim.
devamını gör...

birinin yokluğunda oluşan his

"birinin yokluğunda oluşan his"...

o biri çok sevdiğimiz biri ise... yokluğu, uzakta oluşu değil de artık uzakta bile olmayışı ise...

dünyanın altını üstüne getirseniz bulamayacağınız, yerini kimsenin alamayacağı -ki zaten de kimse kimsenin yerini alamaz! - biri ise...
o benim babam... ne mi hissediyorum, çaresiz.

öyle ki, dün bir çardakta oturmuş sigaramı içiyordum. 2-3 metre kadar ötemde bir sokak köpeği belirdi. sadece bana öyle gelen şekilde değil bunu görenlerin de "çok tuhaf" olarak yorumladığı şekilde gözlerini dikip dakikalarca bana baktı. ben tepki vermedikçe o gözlerini hiç ayırmadan bakmaya devam etti. bir kaç kez kararsız adımlarla geri geri gidip sonra yine yaklaştı. ben onu çağırana kadar da kendince çizdiği sınırı aşmadı.
çağırdım, "gel bakalım" dedim. bu defa sesimden ve bakışlarımdan cesaret alarak sakince geldi ve ben istemeden patisini uzattı, elimin üzerine koydu. başını okşadım, eğdi başını, dizlerimin üzerine koydu. sonra bir pati ve bir pati daha. ilk defa gördüğüm bu can, benimle kimbilir kimin hasretini giderdi. bana bıraktığı his ise artık bu dünyada yürümeyen babamın belki bu can vesilesiyle anlık beni ziyarete gelmiş olabilir mi hissi...

çaresizce özlemek böyle bir şeymiş; saçma olduğunu bile bile her yerde, her canda o'nu görürmüşsünüz...
devamını gör...

sonra döndüm ve dedim ki

hayatı tespih yapmışım, sallıyormuşuuuum, tırınım tırınım...
devamını gör...

geceye bir kedi bırak

nazım'ı pek severdi... *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kitap okuyup kültürlüyüm ayakları yapmak

çok kitap okuyan cahiller de gördü bu gözler. siz her okuyanı alim, her okumayanı da cahil sanmayın der ve gider yedinci dem.
devamını gör...

gönül çalamazsan aşkın sazını

"sevda sahrasında mecnun değilsen,
ne leyla'yı çağır canım, ne çölü incit.

mecnun olan çölü incitir mi hiç?

sevgili can yoldaşımla bu gecemizin türküsü... biz o çölü hiç incitmedik. incitmeyenlere de selam olsun!

devamını gör...

anın fotoğrafı

bu benim an'ım... minik bir cam bardakta köklenen bu güzellikler sonunda topraklarına kavuştu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


bu da eşimin, akşam hazırlığının anlık hali. söz verdi, ben olmadan başlamayacak.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

cidden böyleyim, yani hık desem böyle olurmuş. *
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim