anonimx yazar profili

anonimx kapak fotoğrafı
anonimx profil fotoğrafı
rozet
karma: 1211 tanım: 53 başlık: 24 takipçi: 15

son tanımları


anlamsızlığı nasıl kırdım

başlığı nihilzmi nasıl yendim şeklinde açacaktım fakat çok ilgi çekmeyeceğine klasikleşmiş bir şey olduğuna inandığımdan böyle açma gereksinimi duydum.
yaşamımın ergenlik evrelerinde herkes gibi anlam arayışı içinde olan bir ergendim.
yaptığım veya yapacağım hiçbir şeyi anlamlandıramıyor ve hiçbir şekilde yokluk veya sıkıntı görmediğim o dönemlerde mutluluğa tam olarak erişemediğimi net olarak hatırlamakla birlikte mutlu olmayı es geçip depresif bir karakter olduğumu bile söyleyebilirim. benden büyük kişiler bana nasihat verirken elimde imkanların bulunduğuna dair onlarda olmamasına rağmen şeklinde uzayan özlü sözler söylerken onlara hiçbir şey demeden haklı olduklarına dair kafa sallamaktan başka bir şey yapmıyordum.

aradan biraz geçip düşündüğümde aslında anlamsızlığın gerçek, gerçeğinde çok can sıkıcı olduğuydu. beni anlamsızlıktan kurtaracak tek şeyin yine anlamsızlıkla mücadele etmek olduğunu var saydım. ve anlamsızlıkla mücadele etmek için üzerimdeki ataleti yok etme eğilimi içine girmem gerektiğini gördüm çünkü atıl bir hal insanı direkt olarak gerçeğin içine sokuyordu gerçeğin içinde kalmaksa çıldırtıcı derecede güçtü bir süreden sonra hissizliğin hissi insanın kafasını duvarlara vurup çığlık atmasına ve bu eylemlerden sonra yine olduğu yerde kalmasına ve bu ızdırabın ancak uyuduktan sonra geçeceğine ve uyandıktan sonra tekrar başlayacağına ve bu umutsuz döngünün sonlanmayacağına işaret ediyordu.

kurduğum ilişkilerde veya durumlarda hep fark ettiğim durum onların geçici olmasıydı burada bahsettiğim şey iyi duyguların istikrarsız olmasıdır yani iyi bir şey hissedersiniz ama sizin daha çok tatmin arayan biyolojiniz onun daha iyisini isteyeceğinden bu bir döngüye girer ve her zaman bulunduğunuz veya yaptığınız şey artık sizi iyi hissettirmez veya iyi bir halden sonra yaşanan kötü durum sizi acınası bir şekilde kötü hissettirebilse bile iyi bir duygu kolay kolay kötü bir hissi parçalayıp bozamaz. olaya bu şekilde baktığınızda aslında iyi duygular için çaba sarf etmemeniz gerektiği görüşünü parıl parıl önünüzde görürsünüz fakat bu bir aldatmaca veya kolaycılıktır. içinde iyi bir düşünme hali yoktur. veya bir sorununuz olduğunda insanların neredeyse hepsinin bu sorununuzu umursamadığını veya ondan haz aldığını kolaylıkla fark edebilirsiniz yine insan ilişkileri için çaba sarf etmenin anlamsız olduğunu çıkarmanız çok kolay olacaktır.

bir noktada olaya yanlış yerden baktığımı fark etmem gerekti. bu gereklilikte aslında sürekli bir şekilde kötü hissetmek vesilesiyle olmadı bu sürekli kötü hal durumu daha sonradan fark ettim ki benim üzerimde bir konfor alanı yaratıyordu o kötü hissetme durumu beni dışarıya karşı koruyordu ve atıllıktan uyuşmuş bedenim, zihnim ne kadar acı çekerse çeksin bundan bir noktada keyif alıyordu. umursamama veya hissetmeme şekline dışa vurulan bu kötü his aslında tamamen benim konfor alanımdı. bu alanı fark etmem çok sert ve görece uzun süreli bir kötü hisle ortaya çıktı. bu sert acı sonra beni doğru yere baktırdı. ilk fark ettiğim aslında anlam aramak yerine anlamsızlıktan kaçmak daha pragmatik ve mantıklıydı çünkü bunun başka bir yolu yoktu. beni harekete geçiren motivasyon veya hal esasında bir anlam bulmam değildi anlamsızlığın boşluğundan korkmak ve ondan kaçmaktı. yakaladığım tek anlam benim en temel duyguma yani korkuma hitap eden şeyin beni harekete geçirmesiydi.

öncesinde iş,gelişim, insan ilişkileri vs. gibi şeyler bana çok anlamsız gelirken esasında bunların hayat üzerinde birer gerçekten kaçma hali olduğunu idrak ettim burada beni ataletten kurtaran veya harekete geçirecek şey bunlarda bu anlamı bulabilme durumumdu yani vakit geçirme hali. bu vakit geçirme hali aşağılık veya değersiz bir şey gibi algılanmasın lütfen. bu şey hayatın yegane anlamı ve çok değerli korkudan, hissizlik ve boşluk halinden kaçmak veya kaçarken bununla mücadele etmek hayatın temel gayesidir. çünkü anlam ancak anlamsızlıkla olan mücadelede yatar. ve bu mücadelenin tüm özüne baktığımda fark ettiğim tek şey şuydu esasında ben bu mücadele ile kendimi teselli ediyordum. tüm bu mücadelenin özünde gerçekten(anlamsızlıktan) kaçma, vakit geçirme kaygısı ve teselli vardı hayatın anlamı bu üçünden ibaretti. tüm yaratım sürecinin temelinde gerçekten kaçma duygusu yatıyordu insanın yarattığı her şeyde sistemlerde, eserlerde, ilişkilerde... gerçekten kaçma, vakit geçirme kaygısı ve teselli hepsi bu kadar tüm anlam bu üç kavramda ve bunlar için çabalayıp diğerleriyle mücadele etmekte.
devamını gör...

ideal ilişki nasıl olmalıdır sorusu

ideal ilişki, (bkz: ying yang) gibi olmalıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselden de görebileceğiniz gibi siyah ve beyaz rengi birer birey olarak atfedersek.
her iki zıtlık büyük oranda birleşerek bir bütün oluşturur. her iki kişinin içerisinde de diğer kişinin bir parçası bulunur yani siyah renk zarar gördüğünde aslında beyaz renkte zarar görmüş olur. içlerindeki o küçük parça olmadan birey anlamında var olamazlar ve yanlarındaki zıtlıktan var olan uyum yani diğer renk olmadan da bütün anlamında yani "ben" değil de "biz" anlamında bir tekliğe ulaşamazlar.
bu tekliğe ulaşamadan var olan bütün istençler salt bir bencillik duygusunun ötesine geçemez. aralarında kendi birey sınırlarını belirleyen ince bir çizgi vardır. ve çevrelerinde, yine kendilerini çevrelerinden ayıran ince bir çizgi daha vardır. bütün bunlar tek görselde ideal ilişki tanımını veya uyumunu bize alenen gösterir.
devamını gör...

den brysomme mannen

film metaforlarla dolu olduğundan birçok kişi farklı anlamlar çıkarabilir ama bence filmin ana teması salt iyi olanın, iyiliği yok etmesidir.
yani kötü olmadan iyiyi hissedemeyiz ve iyi artık rutinleşirse iyi olanı hissetmek veya ondan haz almak mümkün değildir.
(bundan sonrası biraz --- `spoiler` --- içerebilir.)

ütopik bir şehre gelen andreas için şehirde her şey onun için iyidir. hemen işe girer çalışma ortamı iyidir insanlar arkadaş canlısı ve kibardır. kadınlara ulaşmak kolaydır. maddi manevi bir kötülük veya sorun çekmez. ancak bu iyi olma durumu o kadar rutinleşir ki ortada iyi olma hali kalmaz.

bir mekanda alkol içen kişinin tuvalette alkol aldığı için sarhoş olmadığından yakındığını fark eden andreas bunun farkına ancak o yakındıktan sonra varır. burada gösterilmek istenen normal hayatımızda da fazla alkol kullanan birinin alkol toleransının yükselmesi nedeniyle çok zor sarhoş olmasıdır. yani insan iyi olana tolerans geliştirir ve bir süre sonra iyi olsa bile iyi olduğunun farkında olamaz, boşluğa düşer ve arayışa girer.

andreas, kadınlarla flörtleşir ve bir kadınla aynı evde yaşamaya başlar ardından başka bir kadına aşık olur biraz kaçamak yapsa da sonunda birlikte olduğu kadına başkasına aşık olduğunu söyler. kadınsa buna karşılık olarak ctesi gecesi misafirlerin geleceğini ve ayrılmak için beklemesinde faydası olduğunu söyler. yani andreas, neo liberal kültürde başka insanlara sunulacak bir metadan başka bir şey değildir. bu kadından ayrılan andreas aşık olduğu kadına durumu anlatır ve kendisi için ayrıldığını söyler. kadınsa bunu yapmasına gerek olmadığını zaten kendisinin birçok kişi ile birlikte olduğunu söyler. andreas bunun karşısında duygusal olarak yıkılır. burada esasen öznelerin birçok hale gelip nesneleşerek modern toplumda insanların topluluklar içerisinde yalnız kalmasına dem vurulur. ardından andreas kendini trenin altına atar tren üzerinden defalarca geçsede ölmez acı veya ızdırap çekemez. yüzü gözü kanlı bir şekilde eve gider. eve gittiğinde, evdeki kadın bu duruma aldırış etmez ve arkadaşının onları go-karta davet ettiğini söyler.

andreas yine ofisinde düşünceli bir şekilde otururken güler yüzlü patronu ofisine girer ve sorunun ne olduğunu sorar. andreas, çocukları ve sıcak çikolata içmeyi özlediğini söyler. patronu aceleyle odadan çıkar.
yarınına andreas kibar bir şekilde işten kovulur ve yerine hemen yeni biri bulunur.
sistemi eleştirmeye başlayan andreas hemen toplum tarafından ötekileştirilir.

andreas burada huzuru bulamadığının farkına varır.
ve tuvaltte sarhoş olamadığından yakınan adamın odasında duvardan bir ışık geldiğini fark eder orayı kazmaya çalışıp oradaki ışığa varmaya çalışır. duvardaki delik vajina şeklindedir burada insanın ana rahmine ulaşma isteği metaforu vardır. insan, ancak orada huzurlu ve iyi olabilir. yani iyiyi ve kötüyü hissetmediği veya algılamadığı yerde.

andreas, duvarı kazarken diğer insanlar bir koku alıp kazılan yerin etrafına toplanırlar. andreas duvarı kazdığında tarafa sadece elini uzatabilir elini uzattığı yer bir mutfaktır ve mutfaktan eliyle sadece bir dilim pasta alabilir ve o sırada yakalandığı halde bu pastayı iştahla yer çünkü o pasta kötünün de olduğu bir yerdedir yani iyiyi var eden hissedebileceğiniz bir yerdedir. diğer insanlar yaşadıkları şehirde pasta olmasına rağmen ancak o pastanın kokusunu alabilirler. çünkü rutinleşen ve alışılan iyi artık iyi olmaktan çıkar. ve andreas yakalanır geldiği otobüsün arka kısmına atılır ve yolda sarsılarak gider o sarsılarak giderken ilişki kurduğu kadınların ve arkadaşlarının onun yerine hemen başka birini bulduğunu gösteren kesitler gösterilir andreas bir meta konumundadır ama onun yerinde olan insanlarda birer meta konumundalardır fakat henüz farkında değillerdir. konfor alanından çıkmaya başlamıştır en sonunda otobüs durur ve andreas ayağıyla kapağı iterek içinde bulunduğu yerden dışarı çıkar dışarısı karlı ve soğuktur andreas artık konfor alanından ve monotonluğundan çıkmıştır kötü şeyleri hissedebilip acı çekebiliyordur artık iyi olanı da hissedebilecektir.
devamını gör...

bireysel etik oluşturmak

etik, sözlükte "insanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı birtakım tutum ve davranışların tümü." şeklinde tanımlanır. ama bugün bizim değineceğimiz konu tanımdan daha çok bunu nasıl oluşturmamız veya oluşturacağımız üzerine.
oluşturacağınız bireysel bir etik için öncelikle oluşturduğunuz her şeyi yıktıktan sonra gerçekleşebilir. burada (bkz: fredrich nietzsche) devreye girer ve "tanrı öldü" der.
nietzsche tanrı öldü derken kastı sadece dini veya (bkz: teoloji)'yi öldürmek değildir.
kendisinden önce var olan bütün sistemleri ve kültürleri yıkmaktır.
nietzsche, nihilizm(hiççilik) için uğranılması gereken bir uğraktır der. yani ilk önce hiç olmadan yeni biri olamayız der. bunun için de "yeniden dirilişler ancak mezarlıklarda görülür." diye ekler.

peki, bu yıkım ve hiçe gidiş kavramlarına nasıl ulaşabiliriz? tabii bu çok acılı bir süreç olacaktır. eğer bir şeyi yıkmak istiyorsanız önce ondan şüphe(bkz: septisizm) etmelisiniz. ailenizden,düşüncelerinizden,inanışlarınızdan ve hatta kendinizden. (bkz: descartes) kendi varlığının kanıtı bu şekilde bulmuştur. her şeyinden ve şüphe edip yıkarak ve onları tekrar inşa ederek en sonunda da "düşünüyorum o halde varım demiştir".
nietzsche bu yıkım ve hiçliğe uğramak konusunda bizlere şu aforizmasını söyler.
"kendini yakmak istemelisin kendi ateşinde, nasıl yeniden doğmak isteyebilirsin ki, önce kül olmadan."

işte şimdi her şeyi yıktıktan sonra artık inşa etmek başlar her şeyi yeni baştan.
öncelikle yeni etik sistemimizi kurmaya kabullenmekle başlamalıyız. insan doğası ve biyolojisine aykırı bir etik sistem kurmak, sizi çok fazla ilerletmeyecek, eninde sonunda tökezlettirecektir. öncelikle insan doğasının temelinin tamamen bencilliğe dayandığını kabullenmeniz gerekir. bütün niyetiniz ve eylemleriniz tamamen sizin bencilliğinizden kaynaklanır. kuracağımız yeni etik sistemi bu temel taşın üzerinde yükselecektir. bencillik kavramını açıklamak için bu durumu örneklendirecek olursak.
iki tane anne ve çocuk düşünelim iki grupta aç ve tek kişiye yetecek kadar yemekleri var. bir anne yemeğini çocuğuna yedirirken, diğer anne yemeği kendisi yer. özüne baktığınızda ikisi de bu eylemi bencillikten yapar. bir anne için açlık dürtüsü yerine çocuğunun aç kalmasının vicdan azabı daha ağır geldiğinden yemeği çocuğuna verir. diğer anne'de ise açlık dürtüsü daha baskın gelir ve yemeği kendisi yer. birinde manevi bir bencillik söz konusu iken diğerinde maddi bir bencillik söz konusudur.
bu anlamda bencillik iyi veya kötü değil mutlaktır.

ikinci olarakta iyi ve doğru kavramlarını analiz etmekle ilerlemeliyiz. ikisi de birbirinden çok farklı iki kavramdır. bize hep birbirlerine yakın gözükseler bile iyi olan, çoğu zaman doğru olmaz. mesela bir eylemden haz almanız o eylemi sizin için iyi yapsada onu doğru yapmaz. iyi, duygularla ayırt edilebilirken, doğru ancak akılla ayırt edilebilir. o yüzden etik sistemimizin temelini hislerimize göre değil aklımıza göre kurmalıyız. hazlar çoğaldıkca alınan haz yerini ızdıraba bırakır, fazla seks yapmak sizin için iyi olarak görülse bile sizin için ardından gelecek ızdırap ve boşluk yüzünden doğru değildir.

duygular, akla kanalize edilmek için vardır. temel bir dürtü ve motivasyon kaynağıdır. duyguların iyi veya kötü olmasının bir önemi yoktur. her iki durumda da kanalize edilmelidir. ve buna göre ilerlenmelidir. kötü olanı ancak saf bir irade ile aklımıza kanalize edebiliriz. irade ve disiplin bireysel ahlakın temelidir. bu ahlaka sahip insanlar duygularına kapılıp hareket etmeyeceği gibi herhangi bir şeyi yapmak için de motivasyon bekleyen zayıf bir karaktere de sahip değillerdir. bu heriflerin tek olayı saf bir disiplin ve üst düzey bir iradedir bundan ötürü herhangi bir işlerini ertelemez, kötü bir duyguya kapılıp ritüellerini bozmazlar ve hayatta hep bir ivme kazanırlar. olumsuz duygular onlar için denizde gittikleri bir gemiye vuran dalgalardır, yeterince sağlam bir iradeniz varsa yani geminiz, su almaz ve batmazsınız.
su almadıktan sonra da vuran dalgaların şiddettinin bir önemi yoktur. iradesiz ve disiplinsiz bir hayat eninde sonunda büyük bir boşluğa ve ızdıraba mahkumdur.

etik sistemi biyolojik istençle temellendirip aklın üzerine inşa edip irade ve disiplin tuğlalarıyla yükselttikten sonra devreye (bkz: søren kierkegaard) girer ve var oluşsal bir boşluk ve hayatı anlamlandıramamaktan kurtulmak adına inancı ortaya atar.
her şeyi akılla algılayamayız ve açıklayamayız bazı şeylere inanmak durumunda kalır ve bununla boşluk ve anlamsızlık duygusundan kurtuluruz. bu duruma biraz faydacı (bkz: pragmatizm) bakmak gerekir. inançtan kasıt illa din veya tanrı değildir fakat bunlarda olabilir. siz sanata, doğaya veya evrenede inanabilirsiniz. aklın açıklayamadığı noktada devreye inanç girer ve sizi anlamsızlıktan kurtarır.
devamını gör...

duygu

aldanmayın değişken yapısına bir an fırtınaların koptuğuna, çünkü diğer an fırtınanın sessizliği belirir ruhunuzda.
iyi idare edin, edin ki, her kolay olana atlayıp idare edilmeyin gün sonunda.
iyi olanın ölçüsünü tutturun,
fırtına olmasın ki ardından gelen sessizlik sırtınızı kırbaçlamasın.
kötü olanı kanalize edin aklınıza, edin ki,
çabuk bozabilin sessizliği tüm ihtişamınızla.
unutmayın! geçici olan ancak geçiştirmiş olandır sizi. aldanmayın mutluluğa çünkü geçiştirildiğinizi ancak anlarsınız o geçip gittikten sonra. beklemeyin onu veyahut aramayın, onu aramaktan uzaklaşırsanız o bulur sizi ve istikrarlı bir şekilde. duygu denmez buna uzun zaman sonra hak edilen bir tatmindir bu, anlık olmaz. uzaklaşın şimdi bu gelip giden sizi geçiştiren duygulardan, uzaklaşın ki o koşsun ardınızdan sizi hak edene dek. ve bilin ki! en gerçek olan en hissetmediğiniz olandır. o an geldiğinde tüm duygular karanlığa gömer kendini, kudretinden sakınmak adına, ölüm derler buna bilmeyenler var olmayı.
devamını gör...

intihar etmemek için sebepler

intihar etme duygusu her duygu gibi istikrarlı bir duygu durumu değildir. gecenin bir vakti içiniz intihar etme isteği ile dolup taşarken o gecenin sabahında kuşların cıvıltısı bile sizi intihar fikrinden vazgeçirebilir veya o geceyi unutturabilir. insan, kapılmamalı duygularına insan, her zaman duygularını kanalize edebilmeli kendi çıkarına.

bu kanalize etme mevzusunu biraz açıklamak isterim. insan iradesi eğer yeterince güçlenirse her şeyden koruyabilir kendini. intihar, yani yok olabilme şansı insanın en büyük gücüdür. insanın algıladıkları yaratır diğer özneleri ve nesneleri ve yine insanın kendisi siler diğer özneleri ve nesneleri. sizin algılamadığınız herhangi bir şey esasında yaratılmamıştır veye yoktur yani hiçtir, hiç var olmamıştır. siz arkadaşlarınızla yemek yeyip eğlenirken afrika'da görmediğiniz bir çocuk açlıktan veya susuzluktan ölürken o çocuğu algılamadığınızdan çocuğun sizin için bir değeri yoktur. ölür ve yok olur hiç var olmamış gibi çünkü çocuğu siz yaratmadınız yani hiç algılamadınız.
işte intihar da yani her şeyi silmekte bu kadar güçlüdür, siz algıladığınız yani yarattığınız her şeyi tek bir hareketle silme kudretine sahipsiniz. sizi öldüren birisi aslında kendisini de öldürmüş olur çünkü algılayamdığınız her şey afrikada ölen çocuk gibi yoktur aslında hiçtir. siz, her şeyi yok etme ve yine var etme gücüne sahipken neden aşağılık görürsünüz kendinizi?

intihar, eyleme dönmediği sürece esasında aklın kendini korumasına yönelik bir düşüncedir. intihar etmek ve her şeyden kaçabilme düşüncesi aklı rahatlatır.
intihar düşüncesi eyleme geçmediği sürece çok iyi bir kaçış ve teselli yöntemidir.
eğer intihar etmeye çok meyilliyseniz intihar illa bilinen intihar yöntemi ile yapmanıza gerek yok. insan, farkında olmasa da hayatının birçok döneminde intihar eder aslında ve yeniden doğar.
hiçbir şey sıkıntısız doğmaz. bizzat varoluş acı çekerek doğmaktır. bir tohum çiçek açarken, bir civciv yumurtasından çıkarken daima yırtılarak, yarılarak, sökülerek doğar. doğuş, oluş ve varoluş bizatihi sancılıdır.
ve insan hayatta bir defa değil, bir kaç defa doğar. bu anlamda eğer şu an var olan ahmet'i veya ayşe'yi sevmiyor veya memnun değilseniz onu öldürün ve yeni bir ahmet veya ayşe var edin var etmek ve yok etmek yani her şey yine sizin iradenizde.
bu iradeye erişirseniz eğer dışarıdan gelen hiçbir şey sizin benliğinizi etkilemez.
duygular, aklın hakimiyetine girmek ve yine aklı motive edebilmek için vardır.
en kötü duygudan yani intihar duygusundan en iyi duyguya kadar bu böyledir.
kendinizden memnun değilseniz kendiniz öldürün dostlarım, yeniden dirilene kadar öldürün bütün iradenizle duygularınız ezin. çünkü duyguları nasıl hissedeceğiniz yine sizin elinizde.

çıldıracak duruma geldiğinizde bile ezebilirsiniz her duyguyu yine duygularınızın sizi ezdiği gibi. eğer kendinizi öldürmek isterseniz dostlarım, yine kendinizi açlık ve hazsızlıkla sınayın aklımı kaybediyorum boşluktan ve sıkıntıdan dediği noktada duygularınızın yine aklınız sahip çıkacaktır size duygularınızı susturarak. ezin ki kendinizi duygularınızın ve arzularınızın istemediği yönde aklınız ipleri ele alabilsin.
ve yine ezin ki kendinizi şimdi sonrasında pişman olmayın neden bu hale geldim diye.
duygularınız aklınıza kanalize olduktan sonra, iyi bir etik oluşturun kendinize. yıkın bütün kültürleri ve etik safsatalarını yıkın ki, yeniden doğun ve bir daha duygularınız ezmesin aklınızı.
ve kendi doğrularınız ile iyilerinizi belirlediğinizde bu şekilde, işte o zaman siz iradenin ve aklın bir timsali olun ve ışık tutun bütün kendine acıyanlara.
devamını gör...

kadınların mizah konusu edilememesi

çok ilginçtir, herhangi bir talk-show veya komedi programında kadınlar hiçbir şekilde mizah konusu edilemiyor. bunu edebilme cesareti gösterenler ise ofansif bir modda edemiyor. "kadınlar alışveriş bağımlısıdır ya ehehe" diyebiliyor en fazla.
mesela söz konusu erkek olunca herifler şöyle odun böyle kalas hatta hızını alamayıp *mınak*yim erkeklerin vs. diyenler bile oluyor.
buna kadınlı erkekli gülüyoruz.

fakat konu kadınlara geldiğinde zaten kimsenin kadınların *mınak*yim vs. gibi şeyler demeye götü yemez de eleman kadın yerine "karı" dese bile senin ananı s*kerim cinsiyetçilik yapma mevzusu açılıyor.
bu feminist tayfa mizahı bile acımadan katlediyor ben cinsiyet eşitliği adaleti arayışında değilim "bize yapıyorlar size yapamıyorlar." eşit değiliz gibi salak bir söyleme girmiyorum.

birinin benim cinsiyetime odun, kalas, mal demesi ancak beni güldürür çünkü bunun bir mizah olduğunun farkındayım. ama siz özellikle (bkz: feminist) tayfa mizahı bile katlediyorsunuz. bunun espiri olduğunu anlayın artık lütfen her şeye cinsiyetçilik diye saldırıp kafa açmayın.
devamını gör...

güne bir erkek yalanı bırak

"ne alakası var."
devamını gör...

insan

insan, var oluşu gereği aromalı sakıza benzer bir süreden sonra tatsızlaşır. tükürmek icab eder.
devamını gör...

insan karakteri

çevreye ve şartlara göre değişir. (bkz: pragmatik)tir, biyolojik istenç her ekstrem durumda toplumsal ahlakı yıkmaya meyillidir.
insan doğasında var olan haz düşkünlüğü ve hayatta kalma dürtüsü insanların iyi diye atfettiği duygu ve davranışları yıkar. bundandır ki insanın mutlu, hüzünlü ve değişken yapısına aldanmamak gerekir.

"benim türümden biri, bu müminlere bağlamamalı yüreğini insanın değişken-korkak
doğasını bilen inanmamalı bu bahar çimenine!

başka türlü olabilseler, elbette başka türlü isteyeceklerdi. yarım-yarım olanlar mahvediyor bütün olan ne varsa. yaprakların solması, ne var yakınacak bunda!
bırak geçsinler ve düşsünler. ey zerdüşt yakınma en iyisi hışırdayan rüzgarlarla es aralarında.
es bu yapraklar arasında, zerdüşt, eski uzaklaşsın senden solmuş ne varsa."

-(bkz:friedrich nietzsche)
devamını gör...

izmirli kızların istisnasız güzel olması

rum geninin biraz katkısının olduğunu düşündüğüm önerme
devamını gör...

özgür irade

zırvadır, yanılsamadan ibarettir. özgür irade ben istediğimi yapıyorum denilerek açıklanacak bir kavram değildir. keza buradaki asıl mesela istediğini yapmaktan çok ne istediğindir.

isteğini kontrol edemeyen birinin o isteği gerçekleştirmesine ancak yanılsama diyebiliriz. çok klasik bir örnekle açıklayacak olursak eğer bir insanı yaşamı boyunca karanlık bir odaya kapatsaydık o insan karanlıktan başka bir şey düşünemezdi. karanlıkta isteyebileceği şeyler kendi özü ve yaradılışından gelen yemek yeme isteği ve yine bir süreden sonra eğer keşfedebilirse cinsel yolla kendini tatmin etme arzusu olurdu.
bu sebepten ötürü insanı şekillendiren yegane şey insanın çevreyle olan etkileşimi ve çevrenin ona olan geri dönütüdür.

çevreyle girdiğimiz etkileşimler bizim karakterimizi oluşturur ve bu karakter ise isteklerimizi. yine bu nedenden ötürüdür ki coğrafya, sosyo-ekonomik vs. farklılıklarında doğup büyüyen insanlarında seçimleri ve istekleri birbirlerine göre çok farklı olur.

özgür iradenin yokluğundan bahsederken bu yoklukla aslında insanların yaptıkları seçimden bir bakıma tam anlamıyla sorumlu olmadığı gerçeğine de ulaşılabilmekle birlikte dinin cennet ve cehennem kavramlarına da büyük eleştiriler buradan yöneltilir. dini bir ailesi, ortamı olmayan bir insanın genellikle dinsiz ölürken, dini bir ailesi, ortamı olan insanın genellikle dindar bir şekilde yaşamının son bulmasından ötürü birinin cennete birinin cehenneme gitmesinin adaletsiz olduğu çünkü seçimlerini salt bir şekilde kendileri şekillendirmedikleri söylenir. bu anlamda din, yanıt olarak kimisini tatmin edip kimisini etmesede bu olaya "imtihan" der.
devamını gör...

ahlak

ahlak, dinsel veya toplumsal bir şey değildir. ahlak, bireyseldir. bizim toplumumuz saçma bir şekilde ahlakı toplumun iyi veya kötü dediği değerlere göre tanımlar.
oysa ki toplumsal ahlak diye bir şey yoktur, safsatadır. iyi veya kötü kavramları tamamen spesifik ve özneldir. örnek verecek olursak birinin banka soymasına karşın din buna haram der, devlet yasak, toplumsa kötü. yani bu üç değere göre de bir bankanın soyulması ahlaksızlık olarak nitelendirilebilir. lakin ben bunu iyi bir şey olarak görebilirim ve bu bana göre ahlaksızlık sayılmayabilir. yani iyi ve kötü ne kadar öznel şeylerse ahlakta o kadar öznel ve bireyseldir.

toplum,devlet ve din gibi kavramların ortaya bir ahlak atıp yapılan eylemlere veya düşüncelere iyi veya kötü demesi çok normaldir. çünkü saydığım bu üç kurum da toplumun bir arada durmasını ve sistemin istikrarını sağlamak amacıyla inşa edilmiştir.
sonuçta hiç kimse bu toplumsal ahlak denilen şeyleri dikkate almayıp ben bireyim diyerek bana göre iyi olan iyidir deyip soygunlara, öldürmelere kalksaydı ortada büyük bir anarşi olurdu ve bunun neticesinde bir toplumdan bahsedemezdik.
e tabii böyle bir toplum olmayınca da sağacak öküzleri bulmak bir hayli zor olurdu.

fakat burada nietzsche devreye girer ve şöyle der, "tanrı öldü" buradaki tanrı'dan kasıt sadece dini bir tanrının ölümü değildir. buradaki tanrının ölümünden kasıt sizden önceki bütün değerleri öldürmenizdir ve akabinde kendi değerlerinizi inşa etmenizdir. bunu da şu sözüyle açıklar. “kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız. önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?” kendi alevlerinizden kastı, kendinizi sorgulamanızdır. kül olmaktan kastı ise tüm değerlerinizi yıkmanızdır. (bildiğiniz gibi nietzsche ,"nihilizm uğranılması gerekilen bir uğraktır" der.)
ve kendini yenilemenizden kastı ise bunları yaptıktan sonra kendinize ait yeni bir değerler(ahlak) sistemi oluşturmanızdır.
devamını gör...

düşünüyorum o halde varım

descartes burada varlığı kanıtlamaktan çok insanın bir tözü veya bir ruhu olduğunu kanıtlamaya çalışır yani burada kast edilen varım sözü teoriktir pratik değil.
devamını gör...

felsefenin amacı soru sormak mı yoksa çözüm bulmak mı sorunsalı

felsefe bir amaç değil süreçtir. sürekli fayda odaklı bakan kişiler için ilgilenilmesi gerekilen bir alan değildir. felsefe özünde pratik değil teoriktir. çözümü bulacak alan genellikle pozitif bilimlerdir. felsefe bir soruna veya soruya yönelik sorgulamalar yapar pozitif bilimler ise bunun nedenini veya sonucu bulur. bir felsefeci dünya neden geoittir sorusunu sorar, belki size bunun cevabını da verir fakat kanıtlayamaz. burada devreye pozitif bilimler dahil olur dünyanın geoit olmasının sebebi şudur der ve kanıtlar.
devamını gör...

bencillik

bencil olmayan kimseye saygım yok.
zira bencil olmayan kimsenin zaten kendisine saygısı yok.
devamını gör...

komünizm

böyle uykuya dalmış eski ışıktan korkan davaları kim uyandırabilir ki artık?

daha layık düşmanlara saklamalısınız kendinizi dostlarım:bu yüzden bir çoğunun yanından geçip gitmelisiniz, -

-özellikle de, halk ve halklar hakkında yaygara koparan ayaktakımının yanından.

kendi yolunuzdan gidin! bırakın halk ve halklar da kendi yollarından gitsinler! -karanlık yollardır onlarınki, sahiden bir umut bile görünmez ufukta!

bunlar bedava ekmek bulasalardı, ah! o zaman ne diye haykıracaklardı bunlar? geçimleri -asıl eğlenceleri budur onların; ve zor olmalı işleri!

f.w nietzsche
devamını gör...

fitnessla kafayı kırmış kesim

çok doğal kırmaları çünkü içine girdikten sonra bağımlılık yapan bir spor bağımlılık yapmasının nedeni de çok eğlenceli spor olduğundan değil bizzat kazandırdığı birkaç şeyden ötürü.

birincisi fitness vücuda (bkz: endorfin) salgılatır. endorfin'in temel amacı aslında acıyı hissetmeyi önlemektir. yani zamanında atalarımız aslandan kaplandan kaçarken bacağına aldığı bir pençe darbesi onu durdurmasın acıyı hissetmesin koşmaya devam etsin ve soyunu sürdürsün diye vücutta bir yere kesik olduğunda beyin endorfin salgılar.

fitness yapan insanlarda ise bu kas liflerini yırtmaları yoluyla gerçekleşir. yani kas gelişimi yırtılan ve ardından onarılan kas liflerinin büyümesi ile olur. ve bu durum neticesinde salgılanan endorfin bireyi mutlu ve motive eder. (bkz: eroin)'in bağımlılık yapmasının temel sebebi vücuda çok fazla şekilde endorfin salgılatmasıdır. (bkz: mazoşist)'lik kavramı da yine buradan çıkar kendi vücuduna zarar verdikçe vücut endorfin salgılar bir süre sonra salgılanan bu endorfin bağımlılık yapar ve kişi vücuduna daha fazla zarar vermekten zevk alır.

spor yapan kişilerde (bkz: testosteron) salgısı artar. bu androjen hormonu kişiye yine motivasyon ve mutluluk verir dinç hissettirir. bunun farkını kısırlaştırılan ve kısırlaştırılmayan kedilerden anlayabilirsiniz. kısırlaştırılmayan çok hareketli ve meraklıyken, kısır olan ise çok durağan ve depresiftir.
yine bundan ötürüdür ki (bkz: steroid), kullanan kişilerde bir süre sonra bağımlılık yapar.

bunların dışında spor, bir süre sonra kişiye kazandırdığı fiziksel görünüş sayesinde kişiyi iyi hissettirir ve kişiyi kendine bağlar. aynaya karşı sürekli kol kasını sıkıp mutlu insanlara bakarak da bunu anlayabilirsiniz.
devamını gör...

dünyanın en tehlikeli kimyasalı

(bkz: testosteron)
devamını gör...

ölmek istemek

nietzsche'ye göre eyleme dönüşmediği sürece faydalı bir düşüncedir.
" intihar etmeye karar veren kişi en azından o gece kabuslarından sıkıntılarından kurtularak uykuya dalar "
bu; aklın kendini koruma refleksidir.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim