341.
“şunları bir araya toplayayım.
bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.

mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
bayağı da para gitti.

birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.

mumları da yaktım.
bak hepsi, erick satie severdi. 
hatırladım.
müziği de ayarladım. 

geldiler.

20 yaşında ben, 
35 yaşımda ben, 
40 yaşımda ben ve 
bugünkü ben dördümüz.

birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

yatıştırayım dedim.
“sen karışma moruk” dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

evin de içine ettiler. 

bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …

can yücel
devamını gör...
342.
aman kendini asmış yüz kiloluk bir zenci
üstelik gece çökmüş ses gelmiyor kümesten
ben olsam utanırım bu ne biçim öğrenci
hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten iyi nişan alırdı kendini asan zenci
bira içmez ağlardı babası değirmenci
sizden iyi olmasın boşanmada birinci



çok canım sıkılıyor kuş vuralım istersen
devamını gör...
343.

önümden çekilirsen istanbul görünecek
nerede olduğumu bileceğim
sisler utanacak eğilecek
ağzının ucundan öpeceğim
saçına kalbimi takacağım
avcunda bir şiir büyüyecek
nerede olduğumu bileceğim


bu çıplak geceler yok mu
bu plak böyle ağlamıyor mu
camları kırmak işten değil
delirecek miyim neyim
kirpiklerimden mısra dökülüyor
kenya'da simsiyah yalnızım
yoksul bir şilepte gemiciyim
malezya'da yük bekliyorum
önümden çekilirsen istanbul görünecek
nerede olduğumu bileceğim


gözlerini söndürme muhtacım
ben senin aydınlığına muhtacım
yepyeni bir ilkbahar harcayıp
bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
rüzgâr gülünü arayacağım
oran'da pernanbouc'ta tombuktu'da
vinçler yine akşamları indirecekler
yine karanlığa bulaşacağım
gözlerin rüzgârda savrulacak


ikimiz iki sap buğday olsak
sen benim olsan ben senin olsam
bir gece vakti aklına gelsem
uykunu tutsam bırakmasam
seni kucaklasam kucaklasam
birbirimizin kalbini dinlesek
dünyanın kalbini dinlesek
büyük ateşler yaksalar
iki güvercin uçursalar
nerede olduğumuzu bilsek
devamını gör...
344.
--- alıntı ---

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
siz böyle olsun istemezdiniz
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı

behçet necatigil - sevgilerde

--- alıntı ---
devamını gör...
345.
ona kötü bir şey olsun istedim
bana aşık olsun istedim.


lale müldür'ün bir şiirinin sonu.
devamını gör...
346.
gelmiyorsun, gitmiyorsun
sesin yok, yüzün yok
canımın ilmekleri arasında bir ishak kuşu
sabahın, çiy düşmüş uykusuzluk
akşamın, gözyaşı lambalarından bir sokak.
uzağın yok, yakının yok
bir senden yapılmış odalarda
seni seviyorum
hatıran bütün pencerelerin baktığı yol
hatıran insan olmanın yirmi dokuz harfi.

| şükrü erbaş.
devamını gör...
347.
seviştik!

evet bu bir günah

bilirsin tanrı her şeyi görür

sanırım orada durup saatlerce bizi izledi

ama şuna eminim ki

ikimizden biri olmayı her şeyden çok isterdi
devamını gör...
348.
bir ihtimal daha var
o da ölmek mi dersin
söyle canım ne dersin

vuslatın başka âlem
sen bir ömre bedelsin
sükût etme nazlı yâr
beni mecnun edersin.
devamını gör...
349.
resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.

(bkz: ah muhsin ünlü)
devamını gör...
350.
masamıza leyla gelsin ta ürdün'den ama istesek gelir
bize ince parmaklarını şaklatarak nizar kabbani'den bahseder
istesek olur böyle şeyler biz ona türkçe çaylar ısmarlarız
kuranda peygamberin bile azarlandığı ayetler vardır, onu deriz
başka şeyler de vardır
doğuda her yüz kilometrede bir
zalimle mazlumun değişmesi dengesi
biz ey dünya yorgunları diyelim çay içmeye başlayalım

çay içeriz bir halk dengelenir yumruğumuzdaki kuvvetle
babaların bıyıklarına ilişen siyaset dersi
annelerin ideolojileri yoktur merhametleri vardır
ben o merhameti kimsede görmedim kitaptaki meryem'i saymazsak
en esaslı küfrü orta ikide bir kızdan yedim o bana âşıktı
yazmaktan başka neye yararsın allahın belası, demişti

bir şeye yaradığım hissi evlenirsem bir gün olacak
imparatorluklar çağından beridir yasak bir sevmektir devlet halk ilişkisi
gecenin dördünde şiirden daha değerli işler vardır
biz ey dünya yorgunları diyelim çay içmeye başlarken
sevgilimizle saatler süren telefon konuşmaları yapalım
sırrı abinin kızı bize de şiir yazsın
bu annesiz evleri değiştirelim aniden

ben bir mektuba başlamışsam gerisini sen getir
yarım mektupların verdiği esenlikle öperim alnından
bankalar kapanır, faizler düşer, bir bakarsın iyileşir dünya bundan
bana mektup yaz, boş bırakma, ihtiyarlamazsam orta dünya bizimdir.
devamını gör...
351.
(ekmek vardı tereyağı vardı utanılacak bir şey yoktu
bir şey daha yoktu ama kavrayamıyordum.)

işte böyle olmak en iyisidir olmakların
bir küçük çocuğu tuttum otobüsten indirdim

(indirmiştim
yok olan önemli bir şeydi allah kahretsin.)

tüm kavgasız tüm duruk tüm başıboş,
üç sayı kötü bir sayı iyi şiir dinledim,
çıkıp okudular durup dinledim.
bitmeseydi daha dinlerdim kötü mötü.
saat kaç diye sordular birisi beş yani dedi.

(ha kavgada ha aşkta
bu gök bomboş ha kavgada ha aşkta)

göğe baktım yerli yerinde,
haydutlar dalavereciler yerli yerinde
vurguncular hayınlar vurdumduymazlar öyle.
iyi dedim içim rahatladı
düzen bozulmamış dedim sevindim,
tenhaca bir bölgede şehre girdim.

(ben herkese varım
başka türlü olmuyor inanmayın.)

bakın bu şehri ben kurdum ben büyüttüm ama sevemedim.
(ekmek vardı tereyağı vardı söylemiştim önemlidir,
utanılacak bir şey yoktu, kime anlatmalıyım.)

ben sevemezsem sevmek kimselerin elinden gelemez.
bizi tutkulara çağırdı otobüse, sosise, buzdolabına,
telefona, sinemalara, radyolara, bir sürü kancık sevdalara,
sürü sürü mutsuz alışkanlıklara,
yalana dolana, itliklere, keten elbiselere.

(sonra karısı öldü o çocuğun
yalnızdı güçsüzdü herkesler gibiydi,
kirlendi kötülendi sarhoşladı pis karılara dadandı.
anladık onu ölenden başkası kurtaramaz,
ölen de kurtarmamıştı.)

bak ben seni nereden kurtaracagim şaşacaksın.
şimdi bu taşları biz çektik değil mi ocaklardan
bu asfaltı biz döktük biz onardık değil mi.
bu yapıları on iki kat yapmak bizim aklımızdı,
biz kurduk istersek umursamayız ya.

(abluka burada başlıyor çünkü.)

ekmek yiyelim tereyağı yiyelim çocuk büyütelim,
sen beraber yatacağımız yatakları hazırla,
sen onu yap yeter bak göreceksin.
turgut uyar, büyük ev ablukada
devamını gör...
352.
elinden kayıp gidenler
yolda kaybedilenler
bir amaca erenler
bilip bilmeyenler

anlamadım neden böyle olmalı
hayat böyle acımasızca kovmalı
denizin suyu nefessiz boğmalı
kalp bir hızlı bir yavaş oynamalı

hayata tutunarak çırpınışları
ayakların, ellerin kıpırdayışları
içindeki umutların bayılışları
umutsuzca devam arayışları

özündedir insan bir varlık
dışından gözüken bir karlık
onca göze alınan fedakarlık
uzakta görünen despot çarlık
devamını gör...
353.
......
sonra o kente konuk geldin; akşamdı ve haziran. bir kaçak gibi geldin.o kent kadar üşüyordu ellerin; ellerini ona verdin, al dedin: -eti benim, ılıklığı senin sevgilim ve düşmanlarını anlattın ona, iz sürenleri gösterdin ardında.dedin ki çarmıhlar kuruludur hep benim aşklarıma; dedin yok bir şeyim, bir şeylerim sevdadan başka…
...... y.odabaşı
devamını gör...
354.
sonra aramıza şehirler girecek, hiç karşılaşmayacağız.
tesadüfler bile bir araya getiremeyecek.
sonra da belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek...
devamını gör...
355.
bir ufka vardık ki artık
yalnız değiliz sevgilim.
gerçi gece uzun,
gece karanlık
ama bütün korkulardan uzak.
bir sevdadır böylesine yaşamak,
tek başına
ölüme bir soluk kala,
tek başına
zindanda yatarken bile,
asla yalnız kalmamak.
[ahmed arif]
devamını gör...
356.
yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur, tükenmek değil de?
<şükrü erbaş>
devamını gör...
357.
tükenirdi monolog, kaçarken içine düştüğüm kara toplum, big bang sonrası büyük yalnızlık bilinmeyeni, saçlarında titreyen iblisler karartırken güneşi: üstüste gömülürken saydam yaşamlar,
bir yankı duyulurdu hiç'likten, bütün yalnızlıklarınızın ilenci korusun çoğulluklarınızı, cinnet koyun erdemin adını,
maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın,
hepiniz mezarısınız kendinizin...
n.marmara
devamını gör...
358.
dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle
devamını gör...
359.
tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi,
yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi.
- erdem bayazıt
devamını gör...
360.
bir sylvia plath şiirinin en vurucu yerini bırakmak isterim ben.
--- alıntı ---

sonra anladım sorunun ne olduğunu: ölümsüz olduğunu düşünüyordu.

--- alıntı ---
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim