kuzgun, kara kedi, gammaz yürek, morgue sokağı cinayeti gibi kitapların, şiirlerin sahibi amerikalı yazar.

en sevdiğim yazarlardandır. hatırlıyorum da gammaz yürek'i okurken kalbim sonlara doğru güm güm atıyordu. ve o an karakterin de kalbi güm güm atıyordu! bildiğiniz karakter olmuştum. kısacık öykü! muazzam bir yazar.

kuzgun şiirini söylememe gerek yoktur. ama burada paylaşayım.

dostoyevski bey de poe'dan etkilenmiş. vay anasını demiştim bunu öğrenince.
devamını gör...
"çocukluğumdan beri başkaları gibi olmadım. dünyayı diğerlerinin gördüğü gibi görmedim. tutkularımı ve kederimi, onlarla ortak bir kaynaktan almadım. yüreğim uyanmadı başkalarının sevinç duyduğu seslerde. ve sevdiğim her şeyi, yalnız sevdim."

amerikalı şair, yazar, editör ve edebiyat eleştirmenidir kendisi. romantizm akımının önde gelenlerinden olduğu için benim de çok sevdiklerimdendir.
devamını gör...
abd'li şair ve korku, polisiye kitap yazarıdır.

anne ve babasını küçük yaşta yitiren poe, yaşamı boyunca mutsuz ve yoksul bir hayat sürmüştür. askeri akademi'ye kabul edilmiş olsa da kumar ve içki yüzünden üç ay sonra okuldan atılmıştır.

yazarlık serüveni de bu noktada başlamıştır. ne ailesinin ne dostunun olmayışı, ilişkilerinde yaşamış olduğu hayal kırıklığı ile birleşince gittikçe karamsar ve korkuya yönelmiştir yazıları. içki ve kumar alışkanlıkları da peşini bırakmadığı için işlerinde tutunamamıştır.

polisiye ve bilimkurgu romanların öncüsü sayılan yazarın bazı öyküleri ülkemizde morgue sokağı cinayeti adıyla derlenmiştir. kitaba adını veren öykü dünyada ilk dedektif öyküsüdür. "kuyu ve sarkaç" ile "geveze yürek" de aynı kitapta yer almaktadır.

poe, kötülük, uğursuzluk, korku ve suç gibi konuları şiir ve öykülerinde oldukça güzel işlediği için yaşamının son günlerinde üne kavuşmuştur.

doğaüstü olaylara yer verilen "kuzgun" şiiri ile duygu yüklü bir aşk şiiri olan "annabel lee" en ünlü şiirlerdir.
devamını gör...
kuzgun

ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
o acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
başka kim gelir bu zaman?"

ah, hatırlıyorum şimdi, bir aralık gecesiydi,
örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
ışısın istedim şafak çaresini arayarak
bana kalan o acının kaybolup gitmiş lenore'dan,
meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili lenore'dan,
adı artık anılmayan.

ipekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
başka kim olur bu zaman?"

kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"özür diliyorum" dedim, "kimseniz, bay ya da bayan
dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,
öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
kapıyı açtığım zaman.

gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada,
fısıltıyla bir kelime, "lenore" geldi uzaklardan,
sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
yalnız bu sözdü duyulan.

duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
içimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
irkilip dedim: "muhakkak pancurda bir şey olacak;
gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
başkası değil rüzgârdan..."

çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden
bugüne kalmış bir kuzgun pancuru açtığım zaman.
bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
kondu pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
kaldı orda oynamadan.

gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca
hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
"gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun
gelmekten, kocamış kuzgun, gecelerin kıyısından;
söyle, nasıl çağırırlar seni ölüm kıyısından?"
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
ilgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki
kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
adı "hiçbir zaman" olan.

durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
o kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
sustu, sonra ben konuştum: "dostlarım kaçtı yanımdan
umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
"anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan;
insaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
hiç -ama hiç- hiçbir zaman."

çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
sonra kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
çatlak çatlak: "hiçbir zaman."

oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
durup o kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,
kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
elleri lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,
değmeyecek hiçbir zaman!

sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
"aptal," dedim, "dön hayata; tanrın sana acımış da
meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
iç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

"geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan
acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

"şu yukarda dönen gökle tanrı'yı seversen söyle;
ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
buluşacak o lenore'la, adı meleklerce konan,
o sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?"
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

kalkıp haykırdım: "getirsin ayrılışı bu sözlerin!
rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
dağıtma yalnızlığımı! bırak beni, git kapımdan!
yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!"
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

oda kapımın üstünde, pallas'ın solgun büstünde
oturmakta, oturmakta kuzgun hiç kıpırdamadan;
hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
o gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
kalkmayacak - hiçbir zaman!

edgar allan poe

çeviri : ülkü tamer
devamını gör...
çok bilinen bir şiiri olmasa bile ince göndermeleri ile eldorado şiiri oldukça güzeldir. orijinal hâlini ve erdoğan alkan çevirisini aşağıya bırakıyorum.

"gaily bedight,
a gallant knight,
ın sunshine and in shadow,
had journeyed long,
singing a song,
ın search of eldorado.

but he grew old—
this knight so bold—
and o’er his heart a shadow—
fell as he found
no spot of ground
that looked like eldorado.

and, as his strength
failed him at length,
he met a pilgrim shadow—
‘shadow,’ said he,
‘where can it be—
this land of eldorado?’

‘over the mountains
of the moon,
down the valley of the shadow,
ride, boldly ride,’
the shade replied,—
‘ıf you seek for eldorado!’"

--- alıntı ---

"cıvıl cıvıl giysisiyle
yiğit, yılmaz bir şövalye
güneş, gölge aldırmadı
bir şarkı dudaklarında
dolaşıp bütün dünyada
eldorado'yu aradı.

ömür geçti, zaman aktı
cesur şövalye yaşlandı
bir gölgeyle yüreğinde.
yollar tepip yaprak gazel
eldorado denen güzel
yeri bulamadı diye.

bütün gücü bittiğinde
bir gölge çıktı önüne
bir başka gezginin ruhu,
"eldorado denen bir yer
var mı? nerde, varsa eğer?"
diye o gölgeye sordu.

"ardından ay tepelerinin
sür atını dolu dizgin
gölgeler vadisine doğru
sür atını, yiğitçe sür
karanlıklar içine gir
bulursun eldorado'yu".



--- alıntı ---
devamını gör...
şairliği, yazarlığı, alkolikliği, asosyalliği, ölüm nedeni, muazzam hayal gücü, akıl oyunları ve merak unsurunu tam ortasına yerleştirdiği hikayeleri ile bir üstattır.

edebi ya da sosyal kişiliği hakkında yazılmış, çizilmiş. ancak kimse bilgisayar oyunları ile ilgili bir şey dememiş. aslında poe hikayelerinin üzerine yapılmış oyunlar demeliydim.

"dark tales: edgar allen poe's ..." olan adlarıyla birlikte şu anda 8 adet oyunu bulunmaktadır. piyasadaki hidden object oyunları arasında belki de en iyileridir. malum ortamlardan edinebilirsiniz.
devamını gör...
212. yaşında yanında olamıyoruz belki usta!.. ama hep izindeyiz. ve böyle bir dehanın doğum gününde onun hakkında yazmak hakkını kendimde bulamıyorum, yine. ama karalayacağım bir şeyler. her ne kadar sonradan beğenmeyecek olsam da yazdığımı. dünya edebiyatı'nda bir dönüm noktasıdır kendisi. ve onu okuyunca bazen düşünürüm kendi kendime: bütün bir felsefe bugüne kadar ayakta kalabildi ama başlı başına gerekli miydi sanki? edebiyat bize hakikati daha hakiki haykırıyor olmasındı başından beri? ne de olsa bir hikaye dinliyoruz. hikayeleri severiz biz hanımlar baylar... yeter ki sonunda biz ölmeyelim, onlar ölsün. onlar mutlu olsun, biz de mutlu olalım. saygıyla anıyorum poe'yu. annabel lee şiirini paylaşacağım. kuzgun kadar bilinmez ama çok derinden nüfuz eder zihinlerimize. video da bırakıyorum. seslendiren ismet özel.

aşk yoğun, yorucu, derin ve yüceymiş diyorum. konuşmuyorum artık üzerine! içim titriyor zaten! dahiyane!

senelerce,
senelerce evveldi.

bir deniz ülkesinde
yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
ismi, annabel lee
hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
sevmekten başka beni
o çocuk ben çocuk, memleketimiz
o deniz ülkesiydi
sevdalı değil karasevdalıydık
ben ve annabel lee
göklerde uçan melekler bile
kıskanırlardı bizi

bir gün,
işte bu yüzden göze geldi
o deniz ülkesinde
üşüdü rüzgarından bir bulutun
güzelim annabel lee
götürdüler el üstünde
koyup gittiler beni
mezarı oradadır şimdi
o deniz ülkesinde

biz daha bahtiyardık meleklerden
onlar kıskandı bizi
evet! bu yüzden -şahidimdir herkes ve o deniz ülkesi-
bir gece bulutunun rüzgarından
üşüdü gitti annabel lee
sevdadan yana kim olursa olsun
yaşca başca ileri
geçemezlerdi bizi
ne yedi kat göklerdeki melekler
ne deniz dibi cinleri
hiçbiri ayıramaz beni senden
güzelim annabel lee
ay gelip ışır, hayalin erişir
güzelim annabel lee
bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
güzelim annabel lee
orda gecelerim
uzanır beklerim
sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
o azgın sahildeki
yattığın yerde seni.

çeviri: melih cevdet anday

devamını gör...
siz okuyanlar, hala yaşayanlar arasındasınız. ama bunları yazan ben, çoktan yolumu almış olacağım.gölgeler ülkesinin içlerinde. demişliği vardır.
devamını gör...
başlık altında herkes öykülerinden bahsetmiş ama, (bkz: nantucketli arthur gordon pym'in öyküsü) adlı romanı da çok iyidir. yazarın yazdığı ilk ve son romandır.

romanda maceraperest bir genç, bir balına avı gemisine kaçak olarak biner. plana göre geminin kilerinde bir süre gizlice saklandıktan sonra, artık kaptanın onu eve geri gönderemeyeceği sulara ulaşınca ortaya çıkacak ve bu emri vaki sayesinde ilk gemi yolculuğunu gerçekleştirmiş olacaktır. fakat gemiye korsan saldırısı olur ve mürettebatın çoğu öldürülür. bu noktadan itibaren cinayet, açlık, susuzluk, fırtına, boğulma, insan eti yeme ve daha niceleri gibi bir gemide yaşanabilecek her türlü felaket yaşanır. bitti mi; bitmedi! nihayet bir karaya vardıklarında, karşılaştıkları yerliler ve onların fizik yasaları bizimkinden çok başkadır. bu noktadan sonra artık bilimle batıl inancın, rüyayla gerçeğin arasında bir yerlerde, salt hayal gücü soluyarak dolaşır dururuz.

fakat kitap pat diye biter! bu durum jules verne'e de çok dokunmuş olacak ki, oturur ve bu romanın devamı niteliğinde olan buzlar sfenksi'ni yazar. ben iki kitabı da art arda okumuştum. hayatımın bu iki romanı okuduğum dönemi çok huzur dolu olduğundan bu kitapların bende yerleri ayrıdır. ama hala okumamış olanlara tavsiye eder miyim, biliyorum. bu zamana kadar okumuş olmalıydınız çoktan.
devamını gör...
1841'de yazdığı "şeytan'la asla kafan üstüne bahse girme" öyküsünden bir bölüm:


"o korkunç kaybından sonra fazla yaşamadı. doktorlar ona fazla ilaç vermedi, verdikleri ilaçları da arkadaşım almakta tereddüt etti. bu yüzden durumu kötüleşti ve sonunda öldü. bu bütün asi karaciğerlere bir dersti. mezarını gözyaşlarımla ıslattım. armalı aile kalkanının üstüne bir demir çubuk resmi eklettim. cenaze masraflarını ödedim ve oldukça mütevazıca olan faturamı transandantalistlere gönderdim. o hergeleler bunu ödemeyi reddetti. bu yüzden hemen bay dammit'i mezarından çıkarttırdım ve onu köpek eti olarak sattım."

poe hayatı boyunca yazdıklarından para kazanamamış, tarihin gördüğü en serseri, başıboş alkoliklerden biriydi ve bu öyküyü yazdıktan sekiz yıl sonra öldüğünde cenaze törenine sadece dört kişi katılmıştı.

"is all that we see or seem
but a dream within a dream?"
devamını gör...
altered carbon adlı netflix dizisinde, kuzgun otel'in işletmecisi olan yapay zekâ olarak karşımıza çıkan poe karakterinin esin kaynağıdır.

kitaplarını ve şiirlerini okumaya en kısa sürede başlamak istediğim yazardır ayrıca.
devamını gör...
amerikalı şair ve yazar edgar allan poe'nun yazdığı son şiiri "annabel lee"dir. 1849 yılında yazılmıştır. poe'nun ölümünün hemen ardından şiir yayınlanmıştır.
devamını gör...
kendisini ''alone'' şiiri ile tanımıştım. bana şiiri sevdiren şairlerden biridir. huzur içinde yat poe.

--- alıntı ---

''from childhood's hour ı have not been
as others were—ı have not seen
as others saw—ı could not bring
my passions from a common spring—
from the same source ı have not taken
my sorrow—ı could not awaken
my heart to joy at the same tone—
and all ı lov'd—ı lov'd alone—
then—in my childhood—in the dawn
of a most stormy life—was drawn
from ev'ry depth of good and ill
the mystery which binds me still—
from the torrent, or the fountain—
from the red cliff of the mountain—
from the sun that 'round me roll'd
ın its autumn tint of gold—
from the lightning in the sky
as it pass'd me flying by—
from the thunder, and the storm—
and the cloud that took the form
(when the rest of heaven was blue)
of a demon in my view—''

--- alıntı ---
devamını gör...
14.
raven'i izleme kararı almışken bu entry gülümsetti vallahi enteresan bohem bir şahsiyet diye düşünüyorum muhtemelen filmi izledikten sonra hayatını öğrenmeye gömüleceğim.

tanım : şair kişisi.
devamını gör...
agatha christe'in ilham kaynaklarından olan amerikalı şair, yazar, editör ve edebiyat eleştirmenidir. dönemine damga vurmuştur.

favori öykülerimden morgue sokağı cinayetleri.
devamını gör...
karakterlerinin psikolojilerini ince ince incelemesi ile dostoyevski'ye de örnek olmuş bir yazardır. hatta onun için psikolojik incelemeyi edebiyata sokan ilk yazardır da derler, ancak ilk midir değil midir o kadarını bilemeyeceğim artık. fakat gerçekten çok güçlü bir üslubu vardır ve bu üslubu doğaçlama değil bilinçli olarak inşa eder. sanırım raven şiirini nasıl yazdığına dair bir makalesi vardı, orada kelimeleri tek tek arka arkaya geldiklerinde oluşturdukları tını ve bunun okuyucu üzerinde bıraktığı etkiyi düşünürek bilinçli bir şekilde seçtiğinden bahsediyordu. ben sadece şiirlerinde değil öykülerinde de aynı yöntemi kullandığını düşünüyorum. jonathan swift ile birlikte okuduğum en iyi ingilizce metinleri kendisinde buldum. bazen bu adamı lovecraft falan gibi gotik yazarlar ile birlikte anarlar bu da beni üzer. çünkü poe'nun 19. yüzyılın en büyük klasik yazarlarının derinliği seviyesine ulaşan bir kalitesi vardır.
devamını gör...
17.
bu dünyadan başka dünyalar da var şüphesiz - çoğunluğun düşüncelerinden başka düşünceler - sofistin spekülasyonlarından başka spekülasyonlar. senin davranışlarını kim sorgulayacak peki ? kim vizyonlar içinde geçen saatlerinden dolayı suçlayacak seni ya da aslında senin sonsuz enerjinin taşkınları olan o uğraşları kim yaşamın harcanması olarak kötüleyecek ?''

... diyen yazar aynı zamanda feylesoftur. morgue sokağı cinayetleri mutlaka okunmalıdır ancak ya orjinali tercih edilmeli ya da adam yayınlarının mehmet fuat çevrimi olan yayını aranıp bulumalı.
devamını gör...
18.
a dream within a dream sendromunun ardından tanıştığım yazar.
devamını gör...
19.
ne zamandır poe hakkında buraya bir şeyler yazmak istiyorum. yelteniyorum birkaç kez. üçüncü cümleye gelmeden siliyorum hepsini. sanki onun hakkında ne yazsam, basit, eksik kalacakmış; bana hissettirdiklerini kelimelere indirgemek haksızlıkmış gibi.
hazır başlığı da açılmış, gireyim artık dedim.

ben edgar allan poe hakkında yazamam. ancak hissedebilirim. tek yapabileceğim ise onu önermektir. kalbinize bir soğukluk hissettiğinizde, tüyleriniz diken diken olduğunda, dehşetin somut halde kelimelere döküldüğünü gördüğünüzde aldığınız haz, sonrasında yaşadığınız tutukluk ve bağımlılık anlatılamaz.

''i became insane, with long intervals of horrible sanity''
devamını gör...
doktora ders döneminde batı edebiyatında öykü dersinde hikâyelerini incelediğimiz yazardır. grotesk unsurlarla dolu, insanın içine işleyen yazıları vardır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"edgar allan poe" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim