edward hopper, "otomat", 71 x 91 cm tuval üzerine yağlıboya, 1927, des moines art center.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
bazen bunlardan biri de ben oluyorum. tercihim genelde starbucks tarzı garson olmayan, ya da garsonların zırt pırt ne alırsınız diye sormadığı mekanlar oluyor.

böyle biri olmaya sebep çoğunlukla gidecek, beraber vakit geçirmeye değecek birinin olmaması. ama bu demek değil ki herhangi biriye muhabbete açlık duyuyorum. o da değil... yani biriyle mekana gidince sıkılıyorum bazen. boş boş samimiyetsiz muhabbetleri sevmiyorum.

bu dünyada en güzel arkadaş yanyana susabildiğin, susarken de çok şey paylaşabildiğin arkadaş değil midir ? öylesini bulursan al yanına besle, büyüt, bağrına bas arkadaşlığını.

sürekli "hiç konuşmuyorsun, muhabbete hiç katılmıyorsun, telefonuna bakma, şunu yapma, buraya dönme, bana bak, şebek ol beni eğlendir." diyen insanlarla hayatı bıraktım, bir kaç saat bile geçmez. o da çekilecek çile değil anlayacağınız. ben öyle arkadaşı da istemem yanımda.

bir şeyler anlatmak istediğimde dinleyecek, o bir şeyler anlatmak istediğinde dinleyeceğim ama susmak istediğimizde de susacağımız bir ilişki ve arkadaşlık en güzel olanıdır. ama onu da bulmak gerçekten güç.

kısacası yalnızlık esasen cidden bir tercihtir. dolaylı ya da dolaysız, bunu sen seçersin.
devamını gör...
benim bu. sürekli yanımda birilerini istemiyorum.bazen her şey fazla geliyor.
devamını gör...
4.
yalnız basıma oturduğum herhangi bir yerde yalnız olduğum için hemen kalkıp gitmemi bekledikleri için oturmuyorum,evimde oturuyorum..kimsenin kalk git bakışlarına da maruz kalmıyorum...sevindiğim şeye bakar mısın,arkaaşlar yalnız insanları bu kadar dışlamayın lütfen.
devamını gör...
çok uzun süredir benimdir. bunun sebebi hem çevremdeki insanlarla artık görüşmememdir hem de biraz bunu tercih etmemdir. kulaklığımı takıp oturup bir şeyler yazmak ya da ne bileyim denizi izlemek daha çok hoşuma gidiyor. yaş aldıkça yalnızlığın o kadar da kötü olmadığını anlıyor insan. kendi kendime geçirdiğim o uzun vakitlerde eğer kendimi eğlendiremiyorsam demek ki kendimle yeteri kadar barış sağlayamamışımdır... ben bunu öyle anlıyorum yani...
bazen yanıma bir çocuk gelir, bazen karşımdaki insana gülümserim, bazen bir yaşlıyla muhabbet ederim.. yanımda biri olsa bunları yapamam, içimden geldiği gibi o vakti geçiremem.. umarım bir gün yanında bunları yapabileceğim bir insan hayatıma girer..
devamını gör...
öyle birisini gördüğümde içten içe üzülüyorum bazen, neden kimsen yok!



ama ben de yaparım, güzel oluyor.
devamını gör...
7.
uzunca bir süre gayet normal olduğunu düşündüğüm ve benim de sıklıkla gerçekleştirdiğim bir eylemin içerisindeki canlıdır. bu durumun pek çok kişi tarafından "garip" yahut tercih edilmeyecek bir şey olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. neden bir yerde oturmak, bir şeyler içmek yahut yemek için mutlaka bir başka insan gereksin ki? bunu hiç anlayamadım. yalnız başına olmak fikri neden bu kadar "sıradışı" olarak görünüyor insanlara, bunu ciddi anlamda düşündüm ve bulamadım. herkes yalnızlığını çok sevsin yahut bunu bir ihtiyaç olarak hissetsin demiyorum tabi. bazı insanlar başkalarıyla olmaktan çok hoşlanabilir, yapı gereği dışadönük olabilir yahut sosyallikten beslenebilir. son derece doğal bu. fakat yalnız başına olmak da en az onun kadar normal değil mi? yahut ben mi fazla içselleştirdim bu durumu, bilemiyorum. bir gün bir arkadaşım: "ben tek başına yemek yiyen birini görünce çok üzülürüm, kimsesi yokmuş gibi gelir" dediğinde hayretler içinde kalmıştım. "ben asla tek başına yemeğe, cafeye filan gidemem, utanırım" demişti, aklım almamıştı. pek çok kişi için garip yahut acınası göründüğümü düşünmemiştim hiç. öyleymiş. ben ona şaşırmıştım bu yaşına kadar hiç tek başına sinemaya gitmediği için, o bana şaşırmıştı bunu defalarca kez yaptığım için. sonra etrafımı gözlemledim ve fark ettim ki gerçekten de insanların büyük çoğunluğu yalnız başlarına bir şeyler yapmıyorlarmış. çok acayip. yalnızlığa, biraz kendiyle kalmaya nasıl ihtiyaç duymaz bu insanlar, nasıl hiç yorulmazlar birileriyle olmaktan diye düşündüm ara ara. (bazı çıkarımlarım da var ama o başka bahis tabi.) ben bunları düşünürken bir "cafede yalnız başına oturan insan" olduğum için muhtemelen etraftaki pek çok kişi benim için üzülüyordu.
devamını gör...
bilmem kaç adım yürüdükten sonra biraz dinlenmek, enerji toplamak biraz da keyif yapmak için oturan insandır.üstelik bunlar tuvalete de tek başına gider.
devamını gör...
picasso, "the glass of beer" (portrait of the poet sabartés), 82 × 66 cm, 1901.

picasso'nun, arkadaşı carlos casagemas'ın intiharından sonra derin bir depresyon ve karamsarlık içinde olduğu mavi döneminin başlangıç resimlerinden biridir. jaime sabartés, pablo picasso'nun yaşıtı ve hayatı boyunca en yakın arkadaşı olmuş bir şairdi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
10.
güzeldir, kendi halinde takılır. denk geldiğimde vay bee kimseye ihtiyacı yok mekanda oturmak için dediğim.
arada kendimde yaparım. iyi geliyor kendi kendine takılıp kendini dinlemek. bir kitap birde kahve oldu mu tadından yenmez.
devamını gör...
keyfine düşkün bir insandır. yediği yemeğin ya da içtiği kahvenin her lokmasının ya da yudumunun verdiği mutluluğunu sonuna kadar yaşamak ister. bolca gözlem yapar. arada kendiyle muhabbet eder. arada kitap okur. ohh be ne iyi yaptım yine diyen insandır.
devamını gör...
kafasını dinliyordur.
devamını gör...
13.
cafe'de yalnız başına oturan kişi.
bakış açısına göre değişir!
bilgeye göre - düşünür.
cahile göre - tekinsiz.
aptala göre güvensiz.
aşığa göre - yaralı.
duygusala göre-masum.
resmiyette - potansiyel suçlu.
yaşlıya göre-avare.
gence göre-tehlikeli.
liste uzar gider, belkide aslında aradığı birazcık iç sessizlik iç huzurdur, aslın'da yalnızlık bazrn hürriyeti.
rahat bırakın şu yalnız takılan şahısları, şahsen en sevdiğim aktivitedir, hoş bir mekan'da birbaşıma oturup zaman geçirmek.
devamını gör...
bir van gogh resminin de temasıdır; "agostina segatori sitting in the café du tambourin".

paris’te, clichy bulvarı’nda bir kafe. sergiler de düzenlenen bir sanatçı durağı.
nakten ödeyemediğinden hesaba karşılık resimlerini veren van gogh da müdavimlerinden biri. sahibi genç kadın; agostina segatori ile aralarında hem duygusal bir bağ var hem de haftada birkaç resme karşılık düzenli yemek yemesini sağlayan bir anlaşma.

agostina segatori ilk pozunu 1860 yılında édouard manet'ye verir, böylece modellik kariyeri de başlamış olur. sonraki otuz yıl boyunca corot'dan gérôme'a, delacroix'dan van gogh'a modellik yapmaya devam eder. modellikten kazandığı parayı biriktir, sanatçılar, yazarlar ve eleştirmenler için bir buluşma noktası olacak kafesini açar: café du tambourin (1885). müdavimleri arasında paul gauguin, emile bernard, louis anquetin ve henri de toulouse-lautrec de vardır, duvarlarda da resimleri.

agostina segatori iflas ettiğinde alacaklılar van gogh resimlerine yok pahasına el koymuşlardı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

resimde, 40 yaşlarında agostina segatori'yi, o dönem için hayli şık kıyafetler içinde ikinci birasını içerken ve elinde bir sigara ile, masa ve taburelerin " tambourin/tef"e uygun olarak dizayn edildiği kafesinde bir masada otururken tasvir etmiş van gogh. ikinci birasını içiyor olduğunu üst üste duran iki altlıktan anlıyoruz. resmin arka planında van gogh'un 1887'de kafede sergilediği "japon baskıları" izlenebiliyor.

van gogh'un , 1887 yılında yaptığı 55,5 cm × 46,5 cm boyutlarındaki "agostina segatori sitting in the café du tambourin", bugün amsterdam van gogh müzesi'nde sergileniyor.


"la segatori’ye gelince durum bambaşka. ona karşı hala sevecenlik duyguları var içimde, umarım onun da bana vardır. yalnız şu sıralarda, çok kötü durumda; ne tümüyle kendi başına buyruk ne de evinin hanımı, daha da beteri hasta ve çok acı çekiyor. bunu açıkça kimseye söyleyemem, ama bana sorarsan kürtaj yaptırdığına inanıyorum (eğer doğal olarak çocuk düşürmediyse). ama içinde bulunduğu durumda onu bu yüzden suçlayamam. iki aya kadar iyileşir umarım ve belki o zaman kendisini zorlamadığım için şükran duyar bana. öte yandan iyileştikten sonra, bana ait olan şeyleri geri vermeyi soğukkanlılıkla reddederse ya da bana bir kötülük edecek olursa, şu kadarcık acıyacağımı sanma, ama gerekli olmayacak bu. hala güvenecek kadar iyi tanıyorum onu. işini sürdürmeyi başarırsa, alt kademelerde sürüneceğine en tepeye çıkmaya karar vermesini anlayışla karşılamak gerekir. ilerlemek için biraz da benim ayaklarımı çiğneyecekse olsun, ben razıyım. onu yeniden gördüğümde yüreğimi ayakları altına almadı. herkesin dediği kadar kötü olsaydı, bunu yapardı değil mi?"
van gogh, 1887- theo'ya mektuplar.
devamını gör...
kendi başına vakit geçirmekten hoşlanan, zamanın geçmesi için başkalarına muhtaç olmayandır.
devamını gör...
yalnız değildir o. size öyle geliyor ey fanîler.
zihni o kadar kalabalık ve gürültülüdür ki, o kafedeki herkesin aynı anda çıkardığı sesi bike duyamaz.
devamını gör...
muzlu magnolia, kağıt bardakta çay varsa masasında,benimdir o selam vermeden geçmeyin,bir çay ısmarlarım.
cafede oturmak için birine ihtiyacım yok,zira sahile hep tek inerim.
ayrıca yalnız da sayılmam,bir sürü kedi oluyor masanın etrafında.
devamını gör...
yalnız takılmayı seven biri olarak hoşuma giden bir eylem, alırım kitabımı kahvemi takılırım öyle, haftada bir kafayı rahatlatmak için gerekiyor
devamını gör...
kafa dinlemek isteyen insandır.vakit geçirmek için başkalarına ihtiyaç duymayan biridir aynı zamanda ve saygı duyulması gerekir.
devamını gör...
çayını alıp manzarayı izleyen insandır. bazen gözlem yapmak lazım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kafede yalnız başına oturan insan" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim