allah rahmet eylesin erol büyükburç gibi "en çok bana soracaksınız en çok ben bilirim." gibi bir iddiam yok ama bazı yanlış anlamaları da ortadan kaldırmak ihtiyacı içindeyim.
ömer lütfi mete aynı soner yalçın gibi konseptin oluşmasında payı olan isimlerden biridir elbette ancak dizinin senaristi kendi ağzından belgeselde şöyle ifade eder.
osman sınav bizden wiseguy dizisi gibi bir dizi yazmamı istedi biz de yazdık. yani özgün değil. elbette uyarlama da sayılamaz ama tamamen orijinal bir fikir değil.
bunun vadiden direkt çalınan, bakın esinlenme demiyorum burası çokomelli direkt çalınan diziler varken wiseguy esinlenmesi önemsizdir.
ayrıca dizi gerçek olayları anlatmaz. gerçek olayları harmanlayarak gerçeklik hissini artırır. mesela soner yalçın bay pipo isimli bir kitap yazmıştır. bu kitapta milli istihbarat teşkilatında müsteşar yardımcılığı yapmış hiram abas'ın [ dizide abbas ustaoğlu - hiram duvar ustası demek] hayatını anlatmıştır.
hiram abas da aynı abbas ustaoğlu gibi öldürüldüğü için dizide, insanlar bazı detaylar tutunca tüm detaylar tutuyor sanmaya başlamıştır.
mesela pala'nın sorgusunda polat der ki sizi devlet suriyeye suikast yapmaya gönderdi. kurtlar vadisi gladyo filminde aynı suikasti gösterir ama bu defa suikasti yapan pala değil iskender büyük olur.
yani bir suikast girişimi vardır bu doğru bilgi. birileri türkiyeden bu girişim için gitmiş bu da tamam. kim yaptı nasıl yaptı hep rivayet ama dizi bunu sanki kendisi gerçeği biliyor gibi sattı ve bunu da iyi sattı.
zaman bir gerçektir.günler,aylar birbirini kovalar ve en sonunda tüm zamanı tüketiriz.erkin korayın da dediği gibi öyle bir geçer zaman ki farkına varmayız .
her ülkenin kangren bacağı *işçi sınıfı* kimi kesip atarken kimi tedavi ediyor.
bizim hükmet ise ancak kopan yılan kuyruğunu sarıp üstüne aynı yılandan altın beklemekte.
(bkz: köylü adam ve yılan hikayesi)
türkiye de kürt olan yurtdışında turktur. zira pasaportunda öyle yazıyor. paradoksal bir durum. bence türklüğü aşağılayan kişi türk pasaportu kullanmasın. kürtleri aşağılayan da insan sayilmasin.
genellikle avm'lerde yürüyen merdivenlerde karşılaşılan durumdur fakat az bilinen görgü kuralları gereği yapılmaması ve kızın çıkmasının beklenmesi daha uygundur.
ne yapalım kızın çıkmasını bekleyemem o yüzden bakmak zorunda kalıyorum diyorsanız kendinizi tutup önünüze bakınız.
bu kişi benimdir. karşımdaki delirsin , ağlasın, kendini yerlere atsın umrumda olmaz. umrumda olduğu anlarda da içimde yaşarım asla göstermem. kendimden biliyorum bu kişiler aslında kaygı düzeyi yüksek kişilerdir. sabırlı olmazlarsa kötü şeyler olacağını düşünüp böyle kalmayı tercih ederler.
bizi insan yapan şeydir aşk ve sevgi. sevip sevildikce insan olmaya devam edebiliriz. aşk sabır ister, birini sevmek emek ister. birini sevebilmek için onu tanımalı , sevinçlerini,kederlerini , umutlarını bilmelisiniz. birini tanımak için, kendinizi tanıtmak için çaba göstermediğiniz yerde aşkı sektör olarak nitelendirip bittiğinden dem vurulması çok da yadsinacak bir durum değildir. günümüz aşkları duyulmak bilinmek istiyor. sessizce ,kimseyi urkutmeden sevmeyi beceremiyoruz. gönlümüze eş değil de bencil duygularımıza köle arıyoruz. vermek değil sadece almak istiyoruz. doğal olarak da ne sevmeyi ne sevilebilmeyi beceriyoruz ne de aşkı bulabiliyoruz.
sınavlara herkesten çok çalışan, çoğu memurdan daha yüksek not alan, yıllarını atama bekleyerek geçiren, atandığı görevinde bile sözleşmeli olarak çalışmak zorunda kalan, başkalarının ismini bilmediği şehirlerde yıllarını harcayan kişi.
fakültesinin öğrencisi olmak bile çok zor, bir gece sabahlayıp sabah kağıtta soru çözüp ''hocam bitti'' diyemiyorsun. değişik değişik ödevler, etkinlikler, stajlar.
beni haksız yere tahtaya çıkartıp herkesin içinde azarlayan ilkokul öğretmenim.
o yaşta bile haksızlığa gelemeyen kendim, bu durumu travma yapmak yerine öğretmenin kaval kemiğine tekme atmış, bu durumu yıllar sonra şimdi hatırlamıştır.