bizzat hükümet başkanlarının görüşmelere katılım yaptığı diplomasi çeşididir. 1985-89 yılları arasındaki abd-sscb görüşmeleri örnek gösterilebilir.
devamını gör...
günümüz sistemi üzerinde çevrilen siyaset ve politikanın dışarıda bıraktığı sınıf. oysa ki işçi sınıfı başlı başına bir devrimci öznedir. kapitalizmin işçi sınıfını dönüştürmüş olmasından işçi sınıfının bir devrimci özne olmadığı sonucunu çıkaranlar, aslında sadece marksizmin ilkelerini hiç anlamamış olduklarını ele vermektedir. bunun yanında bir diğer fark edilemeyen problem, işçi sınıfının işçi sınıfı olduğunu unutması, otoriteler tarafından bunun unutturulmasıdır. bugün etnik ayaklar üzerine konuşlandırılan politika ve siyaset işçi sınıfının kimliği ve emeği hakkında bir dönüştürüme sebep olmuştur. bir çeşit suda eritme eylemi.

işçi sınıfının bir an önce bulunduğu çarkları hatırlaması gerektiğini düşünüyorum. yerse.
devamını gör...
sanılanın aksine -her zaman- devrimci değildir. hatta türkiye gibi ortadoğu ülkelerinde genellikle muhafazakar çizgidedir ve muhafazakar bir kitleden ilericilik beklemek hayaldir.
devamını gör...
michael a. lebowitz, kanada, vancouver'daki simon fraser university'de görev yapmış emekli bir iktisat profesörü ve aynı zamanda beyond capital (palgrave macmillan) ile monthly review press’ten yayınlanan build it now ve the sociallist alternative kitaplarının yazarı. kendisinin ''işçi sınıfını özne yapan nedir'' adlı makalesinin okunmasını tavsiye ederim.

--- alıntı ---
işçi sınıfını devrimci özne yapan nedir? hegelci mistisizm, yani, mutlak ruh’un evrensel sınıfı veya ucuz bir kopyası değildir. stratejik anlamda endüstrinin çarklarını durdurmakla görevlendirildiği fiziki konumu da değildir işçi sınıfını devrimci özne yapan.

en görkemlisinden en yavanına, bu açıklamaların çok az kişiyi ikna ediyor olması biraz şaşırtıcı gelebilir. elbette ki, işçi sınıfının neden devrimci olduğu konusunda daha iyi açıklamalar getirenler de vardır; ancak bunlar bir yandan da bugün artık işçi sınıfının zamanının gelip geçtiğini de söylemektedirler. sözgelimi, kimileri şöyle bir şey iddia etmektedir; bir zamanlar sermaye işçileri bir noktada toplanmış, onların bir araya gelmelerine, örgütlenmelerine ve mücadele etmelerine izin vermiştir; ne var ki, bugün sermaye işçileri merkezsizleştirmekte, birlikte mücadele etmelerinin önüne geçecek şekilde birbirlerine düşürmektedir. bir zamanlar işçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktu; oysa şimdi kapitalizmin içine çekilmişlerdir, tüketiciliğin esiridirler, kendileri birer tüketim maddesidirler ve bunu tüketmektedirler.

kapitalizmin işçi sınıfını dönüştürmüş olmasından işçi sınıfının bir devrimci özne olmadığı sonucunu çıkaranlar, esasen sadece marksizmin abc’sini hiç anlamamış olduklarını ele vermektedirler. işçi sınıfı, kendisini mücadelesi ike devrimci özne kılar; kendisini dönüştürür. marx hep bu noktada durmuştur; eşzamanlı olarak değişen koşullar ve kendi değiştirme anlamında “devrimci pratik” kavramı hep bu olmuştur. işçi sınıfı kendisini mücadelesi ile değiştirir. kendisini yeni dünyayı yaratmaya uygun kılar.

peki, işçiler neden mücadele eder? işçilerin bütün mücadelelerinin altında, marx’ın “işçilerin kendilerini geliştirme ihtiyaçları” olarak andığı şey yatar. marx’ın mücadele etmenin tek başına yeterli olmayacağını kavradığını biliyoruz. ancak marx aynı zamanda farkındadır ki, bununla uğraşmamaları işçileri “kayıtsız, düşüncesiz, ama az ama çok üretimin iyi beslenen araçları” yapacaktır. mücadele olmadığında, işçilerin “kalbi kırık, aklı kıt, bitkin ve direnç göstermeyen bir kitle” halini alacağını öne sürer marx. mücadeleler birer üretim süreçleridir: farklı türde işçi; kendisini kapasitesi gelişmiş, güveni gelişmiş, örgütlenme ve birlik olma kabiliyeti artmış biri olarak üreten bir işçi üretir mücadeleler. peki, bunun mücadele etmek ile sınırlı olduğunu düşünmemizi sağlayan nedir? insanların kendilerini savundukları her mücadele, sosyal adalet talep ettikleri, potansiyellerin ve kendilerini geliştirme ihtiyaçlarının farkına vardıkları her mücadele eyleyen öznelerin kabiliyetlerini inşa eder.

ve kuşkusuz, bu mücadeleler sermaye karşısında bizi biraraya getirirler. peki, neden? çünkü sermaye bizimle gelişimimiz arasında duran engeldir. böyledir çünkü, sermaye bütün medeniyetin meyvelerini gasp etmiştir, sosyal beyin ve sosyal el emeğinin bütün hasadının sahibidir, ürünlerimizi, işçilerin ürünlerini bizim önümüze bizim karşımıza koymakta ve bunu tek bir amaçla, kendi çıkarı, kendi kârı için yapmaktadır. ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek, kendi potansiyelimizi geliştirmek istiyorsak, sermayeyle mücadele etmeye mecburuz ve bunu yapmamız, biz işçilerin kendimizi devrimci özneler olarak yaratmamız demektir.

peki, biz kimiz? bu devrimci özne olan işçi sınıfını esasen nedir? cevabı kapital’de bulamazsınız. marx’ın kapital’i işçi sınıfı hakkında değildir; işçi sınıfının bir hedef olması dışında elbet. kapital bize sermayenin doğasını, amaç ve dinamiklerini açıklar. ancak bize işçi sınıfı hakkında söylediği tek şey, sermayenin işçi sınıfına karşı hareket ettiğidir. ve işçi sınıfını bir özne olarak sunmadığından, sermayenin bu özneye karşı mücadele etme biçimlerine de odaklanmaz. dolayısıyla, marx’ın kapitalist sınıfın işçileri (özellikle de irlandalı işçilerle ingiliz işçiler) bölerek ve ayırarak iktidarını sürdürüyor olmasına ilişkin yorumları için başka bir yere bakmalıyız. dahası, marx “sermayenin modern iktidarının” yeni işçi ihtiyaçlarının oluşmasına dayandığı açıkça ifade etse de, bu sorunu açıkladığı bir yer yoktur.

şu halde, modern işçi sınıfının doğasına ilişkin bu kritik soru, yanıtı kitaplarda bulunacak türde bir soru değildir. yanıtları kendimiz üretmek zorundayız. bugün sermaye olmayan kim? üretim araçlarından koparılan ve hayatta kalmak için sermayeye ricacı bırakılan kim? elbette ki, sadece iş gücünü sermayeye satanlar değil, aynı zamanda iş gücünü sermayeye satamayanlar da; sadece sömürülenler değil, dışlananlar da. ve elbette ki, muazzam yedek işsizler ordusu bağlamında, sermayenin dolaşım küresi dâhilinde çalışan, ancak kendilerini riske atmaya mecbur bırakılanlar, yani, kayıt dışı sektörde hayatta kalma mücadelesi verenler de hariç değildir. bunlar işçi sınıfı sterotipi erkek fabrika işçileri olmayabilirler; ancak bu sterotip aslında başından beri yanlıştı.

şüphesiz ki, işe işçi sınıfının heterojen doğasını kavrayarak başlamalıyız. marx’ın da farkında olduğu üzere, işçi sınıfı içindeki farklılıklar sermayenin iktidarını sürdürmesini mümkün kılmaktadır. ne var ki marx yine farkındadır ki, mücadele sürecinde bizler birlik inşa ederiz. ve bu birliği ortak amacımızın kendimizi geliştirme ihtiyacımız olduğunu farkederek, “her birimizin özgür gelişiminin hepimizin özgür gelişiminin koşulu olduğunun” ayırdına vararak inşa edebiliriz bu birliği. sermaye, fikirler savaşını bizleri başka bir alternatifin olmadığına inandırarak kazanır ve işçi sınıfının devrimci öznelikten çıkaranlar da bu mesajı pekiştirirler. ne var ki bizler fikirler savaşında kendimizi geliştirme hakkımızı vurgulayarak çarpışabiliriz. marx ve engels’in pek âlâ bildiği üzere, işçiler için “bu hak talebi, kendilerini devrimci, birleşmiş bir kitle olarak “kendileri” yapmanın bir aracıdır sadece.” kazanacağımız bir dünya var; her gün ellerimizle yarattığımız bir dünya.

--- alıntı ---
devamını gör...
(bkz: proletarya)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"zirve diplomasisi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim