#ödüllü filmler
drama / romantik / macera / kült-efsane
8.8 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

annemle babamın sinemada ilk seyrettikleri filmdir.

sonra bir gün televizyonda çıkınca beraber izlemiştik ve çarpılmıştım felaket güzel bir şey izlemiştim.

çok büyük unutulmayacak bir hikaye unutulmayacak bir film.
devamını gör...
sonuna aşırı uyuz olduğum film. rose sen nasıl bir bencilsin ya. kendisi orada mis gibi yattı, jack baş ucunda öldü haberi yok. insan bi der, gel sırayla yatalım. ama yok. sonra arkasından ağlasan, zırlasan ne fayda.
devamını gör...
bil zeyn karizması diye bir karizma var. leonardo o zamanlar yamulmuyorsam 19-20 yaşlarındaydı oynarken.
velhasıl aslında herkes şu hayatta kendi titaniğini yaşıyor. sularda boğulana kadar uğraş halinde. yeter ki buz dağına çarpmaya görsün.
devamını gör...
çoğu kişinin sonda rose'un neden tek başına tahta parçasına çıkıp bencillik yaptığını eleştirdikleri film. sanki filmde başka bir şey anlatılmıyor gibi ona takılmışlar. hayatın gerçekleri ile yüzleştiren, aşk dolu bir filmdi bana göre. jack ve rose birbirlerinden farklı ortamlarda ve sosyal statülerde yetişmelerine rağmen birbirlerini kısa sürede çok sevdiler. sevgi böyle bir şey işte... insana ekonomik güç kaynağı olarak değil, huzur kaynağı olarak bakmayı sağlıyor.
devamını gör...
fazlasıyla etkileyici, bir aşk hikayesinin hüzünlü sonunu anlatan 90 küsür yapımı bir filmdir.
trenin batması gerçektir.
zengin bir adamla nişanlı olan bir kızın ve fakir ama mutlu bir oğlanın gemide tanışıp, aşık olup ve yarım kalarak bitmiş hikayedir.
bakış açınıza göre sonu değerlendirebilir.
mutsuz sonlardan nasıl dönülebileceğini anladım. (filmde belirtilmiyor ama yaşlı kadının konuşmasından `iyi ki` olduğu anlaşılıyor.
devamını gör...
bu filmi ne yazık ki romantik bulamıyorum. filmde öne çıkması gerekenin aşk değil, binlerce insanın ihmal yüzünden ölüşü olduğunu düşünüyorum. bazı şeylere tozpembe bakmayı hoş bulmuyorum ve bu yüzden gerçekçi olup olayın aslına değinmekten yanayım ama şu an konumuz film.

abartılmış ve çok şişirilmiş filmlerden bir tanesi. gemide birkaç gün yolculuk yapıyorsunuz ve birkaç gün içinde birbirinize aşık oluyorsunuz. rose kesinlikle jake'e aşık değildi. rose'un annesi onu zengin bir adama bildiğiniz satıyordu, rose bu durumdan kurtulmak için en yakınındakine aşık olmayı ya da kendini öyle kandırmayı tercih etti. baktı adam bunu ölmekten kurtarıyor, "beni de bataklıktan çıkarır," dedi sonra bir tur sevişti. yani ne ara aşık oldun? jake sen de neden böyle enayi bir adamsın anlamıyorum. niye kendi canından oluyorsun be adam?
devamını gör...
gereksiz uzun. ilk bir buçuk saati oldukça durgun ağır ilerliyor. yönetmen karakterleri ve çevrelerini anlatıcam diye süreyi uzun tutmuş bu da insanı sıkıyor. kalan bir buçuk saat ise birden hızlanıyor. az önce serçe parmakları dışarıda fincan tutup yudumlayan elitlerin birden bire ula batıyoz batıyoz diye koşuşturmalarını görüyoruz.
filmde fakir zengin ayrımı oldukça güzel anlatılmış. zengin insaları sandallara eksik eksik, eteklerinin ütüleri bozulmasınlar diye bindirilişlerini izlerken geminin altında kalan fakirlere ise demir kapılar kapanıyor kalabalık olmasınlar diye. ölüme terk ediliş sahnelerini çok iyi işlemiş yönetmen. orada çocuğuyla sıkışan ve lütfen açın kapıyı diye ağlayan anne oluyorsunuz. kurtulmak isteyen genç bir kadın genç bir erkek, düşkün yaşlı bir insan oluyorsunuz. sular yükseliyor ve sizi buraya göz göre göre kilitleyip ölümle baş başa bırakıp kaçıyorlar. leydiler lordlar üst kısımda o kadar emin ki geminin batmayacağından bazıları can yeleği giymeyi bile reddediyor.
film dincilere göre allaha kafa tutmanın bir sonucu gibi algılansa da ben öyle bakmıyorum. asla batmaz gözüyle geminin işçiliğinin eksik ve yetersiz bırakılarak insanın kibrinin sonucu olarak ve elbetteki demin bahsettiğim sınıf ayrılığının acı bir yansıması olarak görüyorum.
aşk hikayesi de olmazsa olmaz izletilmek için konulan dekor. bunu filmi bir çok sefer izleyince anladım. asıl anlatılmak istenen iki aşık değil.
devamını gör...
geminin kafası dikelmişken, keman çalmaya devam eden kemancı olmak istediğim film. bir de hep o dahta parçası cenin pozisyonunda ikisine yetmez miydi? diye düşünürüm. sayfadan kurtulup yere düşen ataş gibi denizin dibini boyladı garibim jack.
devamını gör...
gişesi -kazandığı para- milyar dolara ulaşan ilk film olmuştur. (1.84 milyar dolar)

yapımcısı ve yönetmeni james cameron, bundan 13 yıl sonra yayınlanan avatar filminin gişesiyle yine kendine ait bütçe rekorunu kırmıştır. (2.802 milyar dolar)
devamını gör...
yapımında 200 milyon dolar kullanılan, gerçek olaydan esinlenerek çekilen bir film. çok fazla oyuncu ve dublör kullanılmış hatta birçok oyuncu çok zorlandığından filmi bırakmak durumunda kalmış. zaman zaman filmin çekiminde gerçek okyanus suyu da kullanılmış.
devamını gör...
parodisi en çok yapılan film. buna eleştirel parodileri de dahil. gemi ucunda ki "hah. jack ! uçuyorum." sahnesiyle bir dönem herkesi romantizmin doruğunun bu olduğuna inandırdı. arabadaki korku filmi sahnesini saymazsak ki bence gereksizdi. güzel bir filmdi.
devamını gör...
leonardo dicaprio'nun başrol oynadığı, titanic adlı dev gemide yaşanan olayların anlatıldığı film. romantik ve dram türlerinde olan yapım, geminin yola çıkılmasından yaklaşık dört buçuk gün sonra dev bir buz dağına çarpması sonucu yaşanan olayları ele alıyor.
devamını gör...
ilk defa pazar günü izlediğim sinema filmi.
öncesinde tv'de bile izlemedim.
ben okulda iken çekilmişti. o zaman acıklı ve uzun diye izlemedim. tv'de izlemeye üşendim. çok uzun çünkü.

gel zaman git zaman bu pazar günü izledim.
izlemeden önce yeşil-uzum ile konuştuk. sana söyleyeyim sonunda jack ölüyor, dedi.

hakkaten öldü.

şaka bir yana güzel filmmiş. leonardo ne güzel jack olmuş. rose'un yaşlı halini daha çok beğendim.

yıllardır bir çok edit videosunda gördüğüm celine dion şarkılarını ilk kez ait oldukları sahnelerde gördüm. kadın güzel söylemiş, helal.

filmi izlerken aklıma deprem ile ilgili ihmaller geldi. dünya gram değişmemiş. türkü de aynı türk olmayanı da. hırs ve açgözlülük hep can almış.
devamını gör...
titanic filmi vizyona girdiğinde acayip beğendiğim bir bey vardı. o zamanki kankam dedi ki, seni bu filme davet ederse ilişkiniz başlar. aşk filmi nihayetinde, elin kazığıyla gidecek hali yok ya.
elin kazığıyla gitmedi tabii. beni de davet etmedi. bir duyduk ki yeni kız arkadaşı ile gitmiş.
eee ben ne yaptım peki, başlayamayan ilişkimin cezasını james cameron'a kestim ve asla filmi izlemedim.
aradan 25 sene geçmiş neredeyse, artık bu küslük bitsin dedim ve yıllardan sonra ilk kez titanic filmini geçen hafta izledim.

vay arkadaş o nasıl bir filmmiş öyle. nasıl anlatsam az olur, anlatamam sanki.
james cameron hollywood'un büyük ustalarından biri. filmin hem senaryosunu yazmış hem de yönetmiş. bazı yönetmenlerin büyüsü var sanırım. eline yüzyıllık bir konu da geçse onu allem edip kallem edip seyirciye bambaşka bir şekilde sunabiliyor.
titanik hikayesi çok da sürprizli değil takdir edersiniz, sonunda gemi batıyor. ancak işin içine sıradışı bir aşk öyküsü giriyor. bu da baştan sona filmin heyecanını diri tutup seyirciyi ekrana kilitliyor.
titanic bir yandan da aşağıdakiler-yukarıdakiler hikayesi. lüks mevki ve 3. sınıf yolcular neredeyse hiç karşılaşmazlar. gel gör ki, kumarda kazandığı biletle gemiye giren jack dawson (yolcu listesinde adına rastlanmaz) rose'un en çaresiz anında birdenbire karşısına çıkar.
izleyenlerin, bitmeyen jack-rose aşkı gerçek değildi serzenişleri de bana komik geliyor. kabul edelim ki salt bir gemi batışını aynı şekilde izlemezdik.
james cameron bazı ipuçlarını senaryoya yerleştirmiş aslında. film boyunca jack'ın içtiği sigara 1940larda piyasaya sürülmüş mesela. bu denli büyük bir prodüksiyonda gözden kaçmazdı ancak anlayana diyerek öylece bırakılmış.
leonardo di caprio ve kate winslet nasıl da şahaneler filmde. 14 dalda akademi adayı olup bunun 11 tanesini alan titanic bu iki genç başrolünü de ödüle taşıyamamış.
25 yıllık bir film olmuş titanic, hollywood sinemasının en yakın tarihli klasiği demek abes kaçmaz.

izlemeyen yoktur diye düşünüyorum ancak ola ki varsa mutlaka izlesin. 3 saat 15 dk başlarda korkutucu görünse de film bittiğinde zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
25 yıl sinema endüstrisinde uzun bir süre, filmin görsel yanını değerlendirirken biraz da içim acıdı aslında. şu anki teknoloji ile başka şeyler yapılabilirmiş. bu film olmadığı için değil, teknolojik gelişimin çok daha hızlı oluşundan yalnızca.
devamını gör...
sınıf farkını açık bir şekilde ortaya koyan iddialı bir film olmuştur. son sahnede jack de oraya ilişebilse yaşayamaz mıydı diye hep düşünmüştüm. batan gemide çalmaya devam eden orkestra unutulmaz film sahneleri arasındadır.
devamını gör...
yeniden vizyona giriyormuş. tarih 10 şubat 2023. ben sinemada olduğu zamanlar kundakta bebektim, evde 10 kere izledim bir de sinemada bu zevki tadayım diyenler için bir fırsat. bakalım titanic bu sefer batacak mı? belki bir sürpriz yaparlar. jack belki bu sefer ölmez. hadi bakalım.
devamını gör...
efektleri dışında kötü bir film. sinematografisi de övgüyü hak ediyor, hakkını yemeyelim.

onun dışında senaryo, hikaye, tema... bunlar korkunç. ucuz, kalitesiz bir amerikan romantizmi. klişe bir hikaye. hepsinden kötüsü bu kadar trajik bir hadiseyi, duygu pornosuna çevirmeleri. titanic gibi bir konuyu böyle berbad edebilmek özel çaba ister. zira sinemaya uyarlanmaya öyle uygundur ki her açıdan... ama gelgelelim yapılan şey zengin kız-fakir oğlan.

titanic'te yüzlerce hayal battı. öyle hazin öykülere sahip insanlar vardı ki... mamafih bu filmin anlattığı uydurma ve klişe bir hikaye. keşke bu saçma hikayeye zemin olarak bu trajediyi seçmeselerdi...
devamını gör...
bir zamanlar cd olarak film satın alınırdı. işte o zamanlardan birinde yanlışlıkla 2. cd den film izlediğim ilk film. farklı bir giriş olduğunun herkes farkında fakat izleyen kimseden çıt çıkmayıp sonuna kadar izlenmesi ayrı bir trajediydi
devamını gör...
slavoj zizek sapığın ideoloji rehberi belgeselinde jack'in son sahnedeki ölümünün ideolojik olduğunu (alt sınıf olarak jack üst sınıftan rose'un hayatı için canını feda etmiştir) söyler, ki bu ikna edici ve ilginç bir savdır.
devamını gör...
belki 50 defa izleyip hiç baştan sona kadar izleyemediğim leonardo dicaprio ve kate winslet 'ın oynadığı romantik film. kimsenin hatırlamak istemeyeceği türden felaketi anlatan film taihinin en yüksek bütçeli filmlerinden olmayı başardı. film hakkında olumlu ve olumsuz bir çok yoruma karşılık hala tek sefer de izleyememiş olmak bi kayır mı bilemedim doğrusu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"titanic" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim