#ödüllü filmler
drama / suç / kült-efsane
9.8 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

üçleme. ben öyle çok sevmem ama kötü demiyorum. bence abartılacak bir tarafı yok. kitabını çok sevmiştim ama filmle ilgili sadece giriş sahnesini seviyorum. onun da çok geyiği döndü diye.

devamını gör...
çok ağır ilerler ama defalarca da izlerim. film kendine çekiyor bir şekilde nedense kafam sakin olduğunda hep açıp izlemek geliyor içimden.(ilk iki film için söylüyorum tabi.)
devamını gör...
bana reddedemeyecegim teklifler yapildigi icin tekrar izledigim film. kesinlikle `birden fazla seyredilebilirliği olan filmler` kategorisinde yer almaktadir. bir mafya dizisi gibi dursa da; dialoglar, detaylar, yasananlar bana devletlerin nasil yapilastigini hatirlatiyor.

--! spoiler !--

filmdeki aileler gunumuzdeki buyuk sirketler gibi ve her aileye sistemde farkli bir rol bicilmis. fakat bu sistemin en kilit ismi olan `don vito corleone` en sonunda, `cozum sureci`nde cocuklarimiz olmesin, kanlar dokulmesin politikasindan sonra, vito'nun yerine gecen oglu `michael corleone` , `emilio barzini`, `philip tattaglia`, `carmine cuneo` ve `victor stracci` gibi aile liderlerini olduruyor. ailelerin, cozum sureci ve uyusturucu sektoru ile ilgili olan toplantisinda, barzini'nin `after all we are not communists` sozu de, kapitalizmdeki is insanlari ve politikacilarin nasil bir is birligi halinde oldugunu anlatiyor. komunizm demisken, youtube'da bir kac videoda bir sahnede sicilya'da bir duvarda sovyet bayragi varligi da dikkatimi cekti. gerci filmde gormedim o ayri konu.

--! spoiler !--
devamını gör...
8-9 yıllık inattan sonra az önce izleyip bitirdiğim, ilk 1.5 saatini güzel ikinci 1.5 saatini sıkıcı bulduğum film. ama en önemlisi de neden bu filmin imdb top 250'de 2. sırada bulunduğunu hala anlayamadım. marlon brando ve al pacino'nun oyunculuğu gerçekten çok iyi ama modern ve ortalama üstü bir film kültürüne sahip bir izleyicinin bu filmi favori filmlerinden sayacağını sanmam. muhtemelen pohpohlanışını yaşı geçkin kişilerin anlayışla karşılanabilecek bir tür romantizmine borçlu.
devamını gör...
3.sü en kötüsü o kesin. ancak bir mi iki mi derseniz bence iki. robert de nirolu sahneler müthiş. abd tarihi hakkında da biraz bilgi veriyor. özellikle italyan göçmenler. bu tarz filmler için iyi bir örnek. goodfellas'ta seyredilebilir.
devamını gör...
severek izlediğim güzel bir üçleme. he öyle şahane diyemem ama olay örgüsü gayet iyiydi. karakterler inandırıcı ve film, şoka uğratacak pek çok sahneye de sahip.
ilk filmin yeri ayrıdır, bu tartışılmaz fakat üçüncüyü ikinci filmden daha çok sevdiğimi belirtmek isterim. nedeni ise filmde entrikanın, akıl oyunlarının değil daha çok duyguların ön planda olmasıdır. michael in çöküşü, günah çıkarma sahnesi, apollonia ile ilgili hatıraları ve o sondaki sessiz çığlığı üçüncüsünü özel kılıyor benim için. şahsen bu seri bir mafya ailesinin hikayesinden ibaret değildi bence. 'bir karakter nasıl doğru bir şekilde işlenir?' sorusunun cevabını titizlikle diyemeyeceğim fakat tatmin edici şekilde veren bir yapımdı.
devamını gör...
tüm filmlerinin güzel olduğu seri. ancak ilk filmdeki sahneler o kadar efsane ki 2. ve 3. filmi isterseniz 100 kere izleyin 1. filmdeki sahneler aklınıza gelen ilk sahneler olmaya devam edecek.
devamını gör...
adaleti tesis edemeyen toplumlarda ne mafya, ne de babalar biter. böylesine yüce bir kavramın hakkını verememek ve şartlarının yerine getirilmemesi, alternatif çareler aramaya mecbur eder. işte bu noktada, olayın usül ve boyutu değişir. allah kimseyi adalet isteyecek kadar mecbûr bırakmasın diyorum.

filme gelecek olursak efsanedir. marlon brando, al pacino, robert de niro gibi isimler baba film serisine hayat vermiş mükemmel ötesi oyunculardır. bunu tartışmaya gerek bile yok. bugün bile havalı kornalı arabalarda bazen film müziği melodilerini duyuyorsam insanlarda baya bi iz bırakmış demek ki.
devamını gör...
henüz sadece ilk filmini izleyebildim.
çünkü çok uzun süreli filmler.
ama ilk filmi gayet güzeldi.
yine de aşırı çok bayıldığımı söyleyemeyeceğim.
devamını gör...
zamanı kıran filmlerden. izlerken bir filmin giriş gelişme sonucundan ziyade her gösterilen sahnenin içinde buluyorum kendimi. akıcılık vs devre dışı kalıyor atmosfer olarak 3 boyutlu sanki
devamını gör...
the godfather...
mario puzo'nun aynı adlı romanından uyarlanan, francis ford coppola yönetmenliğinde çekilen, ilki 1972 yılında vizyona giren üçlemedir. dünya sinema tarihinde bir külttür. serinin ilk filmi imdb listesine göre dünyanın en iyi ikinci filmidir. serinin ikinci filmi ise yine imdb listesinde dördüncü sırada kendine yer bulmuştur. serinin üçüncü filmi ne yazık ki bekleneni karşılayamamıştır. ilk iki filme göre oldukça aşağıda kalmıştır.

"en iyi ikinci film buysa birincisi ne ola ki?" diye sorarsanız sizi şu başlığa alayım: the shawshank redemption
ufak bir de bilgilendirme yapmayı kendime görev bilirim. the shawshank redemption *filminin yönetmeni frank darabont filmin imdb listesinde zirvede yer almasına ilişkin şu sözleri sarf etmiştir; "bu benim için gerçek dışı bir şey. esaretin bedeli gerçekten de baba'dan daha mı iyi? buna inanmak hakikaten biraz güç."

filmimiz sinema tarihinin akışını değiştiren efsane bir filmdir. kimi sahneleri gerçek olaylardan esinlenilerek çekilmiştir. çok ince nüanslar bulunmaktadır. sizi incelikle ve ustalıkla içine çekip olaylara dahil eder.
filmde zamanının yıldızı marlon brando, bu filmle devleşen al pacino, serinin ikinci filminde ortalığın tozunu attıran robert de niro ve birçok harika oyuncu yer almakta. baştan aşağı yıldızlar geçidi.

hele ki senelerdir insanların dinlemekten bıkmadığı, korna sesi, zil sesi olarak kullandığı o şahane müzikleri çok başka güzeldir. bu şaheserlerin bestesi nino rota'ya aittir. şu eser eşliğinde tanımıma spoilerda devam ediyorum.




film henüz ilk sahnesiyle zamanından günümüze gelen adaletsizlik kavramına parmak basar ve izleyicide merak uyandırır. ilk sahnede eski bir dost don corleone'den adalet istemekte. film daha ilk sahneden babanın gücünün ne denli kuvvetli olduğunu kendisinden adalet isteyen bir adamla izleyiciye aktarıyor.
i believe in america.


filmin tamamında harika replikler bulunmakta ama biri var ki çok başka. ayrıca bu replik "amerikan film enstitüsü" tarafından sinema tarihinin en etkili ikinci repliği seçilmiştir. evet, doğru tahmin,
ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım.

ve o teklif yapılıyor. şüphesiz filmin en muazzam sahnesidir. sahnenin adı at kafası.

ek bilgi: bu sahnede aktörümüz john marley'e haber verilmemiş ve tepkisi tamamen gerçektir.

yönetmenimiz coppola filmi çekerken hep kısıtlanmış, istediklerini yeterince gerçekleştirememiş, beğendirememiş ta ki meşhur restoran sahnesine kadar. bu sahnede coppola eşsiz yeteneğini kanıtlamıştır ayrıca bu sahne yaşanmış bir olaydan esinlenilerek çekilmiştir.


filmde bizim için en dikkat çeken noktalardan biri uyuşturucu ticareti yapan sollozo'nun lakabının "türk" oluşu. kendisi gerçekten türk değildir. sollozo'nun o dönemde türkiye'de haşhaş tarlaları bulunmakta. buradaki haşhaşı alıp sicilya'daki atölyelerinde işleterek uyuşturucu işinin tepesine oturmuştur. kendisine türk denmesinin sebebi de budur.

ve portakal. filmde ne zaman bir portakal görülse bu, ya ailemizin ya da ailenin yakınlarından birinin başına bir felaket geleceğine delalet eder. yani portakal uğursuzluktur.

devamını gör...
bu filmi film yapan elbette marlon brando'nun oyunculuğudur. toplasan 30 dk oynamıştır belki de. 6,5 milyon dolara mal olan film 1972 de yapımcı şirkete 245 milyon dolar kazandırmış bu rakam o döneme göre bir rekordu. filmin müziklerine diyecek birşey yok zaten. keşke 3. film çekilmemiş olsaydı diyorum sadece.
devamını gör...
bir filmi iyi yapan şeyler nedir diye oturup bir düşünün. parametrelerinizi not edin; senaryo, kurgu, müzik, oyunculuk vb..
sonra the godfather filmini düşünün bu parametreler ekseninde.
nasıl ama? hepsi 10/10 değil mi?
tek kelimeyle bir başyapıt.
devamını gör...
francis ford coppola'nın sinema hayranlarına "reddedemeyecekleri bir teklif" sunduğu muhteşem üçleme. bu modern zaman destanı hakkında ne yazılsa az. hem iç mekanların görkemi hem de sicilya, vatikan, new york gibi mekanlarda geçen her sahnesi duvar kâğıdı yapılacak estetiğe sahip. marlon brando, al pacino, robert de niro başta olmak üzere bütün aktörlerin hakkını vererek oynadığı, kadraja kısa süreliğine giren gangster ve fedai rolündekilerin bile döktürdüğü muazzam eser.

sicilya'dan bir kare:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

elbette belirtmeden geçemeyiz:
eserin mimari (bkz: mario puzo)
ve müziklerinin bestecisi (bkz: ennio morricone)
devamını gör...
tüm zamanların en çok gönderme yapılan filmidir. aynı şekilde "ona reddedemeyeceği bir teklif yaptı" repliği de tüm zamanların en çok kullanılan repliğidir.

aslında bu üçleme sadece bir mafya filmi değildir. kurgusal karakterler üzerinden dönemin şartlarını ve pis ilişkilerini ortaya döken çarpıcı bir hikaye barındırır.
devamını gör...
izlemeyi defalarca erteleyip en sonunda üç filmi iki günde izlediğim, al pacino sevgimi depreştiren, marlon brando ve robert de niro gibi efsane oyuncuların olduğu üçleme yapım. çoğu kişinin aksine üçüncü filmi hepsinden çok sevdim.
devamını gör...
mario puzo’nun harika kitabı. bakın filmine henüz değinmiyorum. kitabı çok seven biri için, ne tür film yapılırsa yapılsın hayal kırıklığı oluşabiliyor. filme çevrilirken kitap kırpılıyor ve siz o kırpılan taraflar için göz yaşı döküyorsunuz.

bir mafya babasının gençliği ve bir mafya nasıl olunurun cevabını alıyorsunuz. don carlone’nin güçlü ve adaletli kimliği ön planda. aslında öldürdüğü kimseler olmasa , sempati bile besleyeceğimiz bir adam. iyilik yapıyor ama bir şartı var: bir gün ben de senden yardım isteyebilirim. yani bu ihtimali göz önüne al; hala yardım istiyorsan sana yardım edeyim.

michael carlone… kitaptaki karakterle filmdeki karakterin en çok uyduğu kişi. ailenin yaptığı işlerden ne kadar uzak kalmaya çalışsa da , doğduğun ev kaderindir misali, işin tam göbeğine düşüyor. şunu da belirteyim. michael’ın cinayeti işlediği zaman kaçtığı ve kaçtığı yerde aşık olduğu kız, kitapta daha büyük bir bölüm kaplıyor. filmde bu sahneler daha kısa geçilmiş; kitaptaki gibi yansıtılamamış; daha doğrusu uyarlaması başarılı olmamış.

sonny carlone… filmde en büyük hayal kırıklığım o oldu. kitapta ölümü o kadar beklenmedik ve olay sıralamasında öyle bir yere konmuştu ki, okurken duraklayıp ağladığımı biliyorum. filmde o olay örgüsünü , bahsettiğim şekilde yansıtmalarına imkan yoktu zaten.

kitapta, sonny’nin uğradığı saldırıdan önce don carlone’nin bir zamanlar iyilik yaptığı adama cenazeyi götürmesini okuyoruz. ‘baksana oğlumu ne hale getirdiler’ dedikten sonra kim olduğunu öğreniyoruz. sonraki sayfalarda ise saldırı anını anlatıyor.

film kötü müydü ? hayır. filmi izleyip sevenlere kitabını okumalarını öneriyorum. o zaman daha anlaşılır olacaktır yazdıklarım.
devamını gör...
benim için başyapıt.
döner dururum hep.
3-4 ayda bir periyodik tüm seriyi baştan izliyorum.
bu arada, sana aşığım apollonia. kimse olmadı senin gibi.
devamını gör...



vito işten kovulmuştur. 5 kuruşsuz evine dönerken çalıştığı dükkanın sahibi ona bir kasa içerisinde meyve ve ekmekler olan yiyecekleri uzatır. vito kabul etmez.
akşam evine dönerken sadece bir armut götürür. sadece ama sadece 1 tane armut.
masanın üstüne koyar, eşi gelir. "ne kadar güzel bir armut" der.
ona gülümser. bir şeylerin ters gittiğini anlamıştır, ama ne olursa olsun getirdiği 1 "armut" dahi olsa yüzünden gülümsemesini asla eksik etmemiştir.
vito'nun eşi ne olursa olsun vito'nun hep yanında olmuştur. vito ailesi için yaşamış, eşi ailesini ayakta tutmuştur. ,

hiçbir dizide filmde veya kitapta ağladığımı bilmem, nitekim biraz duyguları çekilmiş bir insanım. ama ağladığım tek sahnedir.
vito'nun eşi carmela filmde kocası vito'nun işlerine karışmaz.

sadakati temsil eder carmela. yegane sadakati. michael sırf annesine benzediği için apollonia ile evlenir, nitekim onu sever. sadece onu sever.


nitekim güzel filmdir godfather.
carmela teyze ve apollonia, canımsınız.
devamını gör...
60'lı yılların sonlarıyla 70'li yılların başları arasındaki abd-türkiye haşhaş krizini türkiye aleyhine konu etmiş eserdir. virgil sollozo karakterinin türk lakaplı olması, türkiye'de haşhaş tarlalarının bulunması ve suikast ile öldürülmesi eserin senaryosunda veya kitabında tesadüf değildir.

hatta dönemin başbakanı bülent ecevit; türkiye'ye karşı uygulanan ambargonun kıbrıs barış harekatından dolayı değil, abd ve türkiye arasındaki haşhaş krizinden dolayı olduğunu bizzat 32.gün belgeselinde belirtmiştir.

sanatsal özelliğine saygım büyüktür fakat senaryosu pek hoşuma gitmez. film veya kitabı kendi ülkesindeki uyuşturucu sorununu çözemeyen birtakım geri zekalı politikacıların uygulamalarına destek olmasından dolayı kendisinden pek hazzetmem.

düşünün; bir evde kibrit yüzünden yangın çıkıyor ve evin sahibi kibrit fabrikasını suçluyor. tam uymamış olabilir ama uysa da uymasa bu burada bulunsun.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"the godfather" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim