sanılanın aksine melek olmayandır.

evet cemaat-i müslimin toplanın, zira doğru bilinen yanlışlar köşemizde bugünkü konuğumuz şeytanın ta kendisi. dün akşam yoktan yere hatunla konuşurken konu buna geldi, şeytan in midir cin midir melek midir nedir ulan bu diye konuşurken birimiz melek olduğunu diğerimiz cin olduğunu iddia etti. uzun süren (24 saat) araştırmalarım sonucu şu sonuca vardım: şeytan melek değildir.

bakınız olayların hepsi kehf suresi 50. ayetten çıkıyor. kehf 50 diyor ki "hani biz meleklere, “âdem’e secde edin” demiştik; iblîs’ten başka hepsi secde ettiler. o cinlerdendi, rabbinin emrinden dışarı çıktı. şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onu izleyenleri mi dost ediniyorsunuz? oysa onlar sizin düşmanınızdır. zalimler adına bu ne kötü bir tercih!" kaynak

bakınız bu ayette dikkat edilmesi gereken 3 yer var, bu 3 yere göre de 3 farklı olası sonuç oluyor.
1. "meleklere secde edin dedik". şimdi eğer allah bütün meleklere secde edin dediyse ve iblis secde etmediyse bu durumda kendisi bir melektir diyebiliriz. çünkü secde emri ona da gelmiş, o da reddetmiş. ama sıkıntı şu ki meleklerin sorgulama yeteneği yok. bu adam sorguluyor, bir fikir ediniyor, allahla fikri ters düşüyor, allaha karşı kendi fikrini seçiyor ve secde etmeyi reddediyor.

hey yavrum hey, şu kadar haysiyetin zekatını günümüz politikacılarına verse vallahi dünya yürür gider kalkınır. ne açlık kalır ne aids.

2. "iblis secde etmedi". bu aslında ilk maddenin devamı sayılabilir. melekler normalde bildiğimiz üzre düşünemiyor falan dedik ya, aslında bu da kuranda tam olarak öyle değil. mesela bakara 30 der ki "hani rabbin meleklere, “ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. onlar, “biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. allah “şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu." kaynak.

e buna göre melekler sorgulayabiliyor demek. resmen olay şöyle cereyan etmiş:

allah: şşt melekler. ben var ya dünyada bi canlı yaratıcam, adına da insan diycem. benim dünyadaki temsilcim olcaklar.
melekler: bak emin misin? biz burda huzur ve sükunet içinde yaşıyoruz ama senin yaratacağın bu insan kan dökecek savaş çıkartacak ortalığın anasını ağlatacak. son kararın mı hocam, kesin miyiz bu insan yaratma konusunda?
allah: size ne lan. var bi bildiğimiz de yaratıyoruz işte.
melekler: hassssssssbinallaaahh...

hadi hepsi değil de bir kısmı sorgulayabilir olsun. bu şeytan da belki o sorgulayabilen meleklerden biriydi, sorgulaması çok ileri gitti ve allahın sözünden çıktı. olamaz mı, bence olabilir. yani bakın zaten bu fikri meleklerin benimsemediği, sebebini sorguladıkları, "lan durduk yere nerden böyle bişey çıktı şimdi allah allah yaa" dedikleri ayetle sabit görünüyor. şeytan belki bu grubun içindeki en badass olanıydı, en kafası çalışanıydı da fikirlerini allaha söyleme cesaretini kendinde bulup açıkça söyledi. ya da belki de en salak olanıydı, hepsi dilini tutarken bu salak "ben eğilip bükülmem hocam. ben ateşim parlıyom o çamur. ne alaka ya" dedi. kim bilir.

3. "o cinlerdendi". asıl olayın civcivli kısmı burası. bakın şimdi iblis eğer baştan beri cin idi ve secde edin emri geldiğinde meleklerin arasında idiyse niye üstüne alınıyor? sen melek değilsin ki kardeş, sana secde emri gelmemiş. sen niye "ben etmiyorum birader" diye ortalığı gerip bizi de yakıyosun binlerce yıl? ayrıca melek değilse cennette ne işi var bu arkadaşın o ara? cinler de mi cennette takılıyormuş o dönemler. hayır madem cennettesin efendi gibi takıl, sana kimse secde et, tabi ol, selam çak falan demiyor ki. sen niye üstüne alınıyosun babacım ya?

yok hocam bu arkadaş isyan ettikten sonra cin olduysa öncesinde melekti demek. yani ışıklı mışıklı hali vardı, allaha karşı gelince ateşe dönüştürüldü. olamaz mı, allahın herşeye gücü yeter sonuçta. belki o kısmı söylemedi, o cinlerdendi derken aslında başta cin değildi melekti ve melek formunda isyan etti, isyanın cezası olarak da cine dönüştürüldü belki. kim bilir.

bakın konuyla ilgili diyanet tv'nin bir soru cevap videosu var. şuradan izlenesi



kaynaklarım da bunlardı
islamansiklopedisi.org.tr/s...
sorularlaislamiyet.com/ibli...
islamansiklopedisi.org.tr/m...
kuranfihristi.net/fihrist/m...
kuranfihristi.net/fihrist/%...

yani özet: şeytan melek değilmiş islam alimlerinin çoğunluğuna göre. kitapta açıkça cin olduğu yazdığı için şeytana melek demek, eskiden melekmiş demek, melekti düştü demek falan ayetleri inkar oluyor bence. ayeti inkar da dinden çıkarmaya kadar götürür. excommunicado falan, böyle şeylere gerek yok *.
devamını gör...
insanın en büyük düşmanıdır, yalancı ve kaypaktır, günahın davetçisidir, zorlayıcı bir gücü olmayıp, aslında hilesi çok zayıftır. yaratıcısına karşı nankördür, kur'ân'ın ifâdesiyle bir pisliktir. allah'ın huzurundan aşağılanarak kovulmuştur. yine kur'an'da bildirildiğine göre o'nun dâvetine icâbet edenleri kötü ve acıklı bir âkıbet beklemektedir. pişmanlığın bir yarar sağlamadığı hesap günü, yalan sözlerle insanı nasıl aldattığını anlatacak bir itirafçıdır:

''allah’ın hükmü yerine getirilince şeytan şöyle der: “şüphesiz allah size gerçek bir vaadde bulunmuştu; ben de size bir söz verdim ama yalancı çıktım. aslında benim sizi zorlayacak gücüm yoktu; benim yaptığım size çağrıda bulunmaktan ibaretti; siz de benim çağrıma uydunuz. o halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. ben daha önce, beni allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim.” doğrusu zâlimler için elem verici bir azap vardır.'' (ibrâhim sûresi 22. âyet)
devamını gör...
tanrı gibi şeytanın da çok sayıda isminin olması manidar ve düşündürücü değil midir?
devamını gör...
haklıdır.

yaptıkları garip duruyor ama hak veriyorum.

adam phıllıps “cennetten kovulan kimse, hiçbir şey olmamış gibi devam edemez” diyor. doğru söylüyor.

allah bu konuda biraz empati kurmalıydı. boş yere olay çıkmış.
devamını gör...
dans ederken, kavga ederken, büyü yaparken, müzik aleti çalarken, hayvanları bilinmeyen bir tanrı için kurban ederken resmettiği şeytanlar yani demonlar ya da iblisler , mehmet siyahkalem'in fantastik, şamanizm ile bağlantılı imge dünyasının temel ögeleriydi.

15. yüzyılda orta asya, türkmenistan, maveraünnehir'de yaşadığı tahmin edilen mehmet siyah kalem, mâverâünnehir’in gizemli ressamı idi çünkü hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. yaşadığına dair tek kanıt elimizdeki minyatür / resimleridir.

bir tür resimsel hikaye anlatıcılığı yapan mohammad siah ghalam *, resimlerini rulo halinde hazırladı ve bu rulolar yavuz sultan selim tarafından ülkemize getirildi. minyatürleri ilk defa 1910 yılında münih’te sergilendi.

resimlerinin önemi, gündelik hayat dışında doğaüstü varlıkları betimlemesinden kaynaklanır. demonları insan varlığının ötesinde yer ile gök arasında bir yerde vücut bulur. bu, iyi ile kötüyü birbirinden ayıran bir çizgidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
çeşitli kıta avrupası kültürlerinde; lucifer, diaboli, diablo, diabolos, belial, mephisto ya da satana, eski türk kültüründe; yek, albız ya da yalmavuz, kabbala felsefesinde ise samael şeklinde adlandırılmış, ötücül mitolojik karakter.

en ünlü ve her kültürde karşımıza çıkan adlandırılışlarından birisi de 'karanlıkların efendisi' olan bu mitolojik karakterin, bizim kültürümüzdeki en bilindik ismi ise şeytan ve yahutta iblistir.
ayrıca kendisinin azazil olarak da anılmıştlığı vardır.

pek çok kültürde farklılaşsa da kitabi dinlerin geneli öznelinde en kısa tarifiyle şeytan; tanrıya isyan eden, adem oğlu ve havva kızlarını tanrının emirlenden uzaklaştırmayı misyon edinmiş, cenneti terk etmiş bir melektir.

hristiyan mitolojisinde lucifer derler adına. anlamı venüs gezegenine dayanır, akşam yıldızıdır isminin anlamı. zira venüs'ün düşmek ve düşüş gibi hareketlerle de mitolojik olarak eşleştiriliğini ve lucifer'ın da 'düşmüş' bir melek olduğunu göz önüne alırsak, bu bağlam oldukça makuldür.

islam mitolojisine göreyse tanrıya ilk karşı çıkışı yapan ruhani varlığın adıdır iblis. nurdan yaratıldığı rivayet edilen iblis, namı değer kovulmuş olandır..

iblis sözü ise etimolojik olarak yunanca diabollos şeklindeki "yanıltmak" anlamına gelen kelimeye dayanmaktadır.

ayrıca iblisin bir melek olduğu kur'an'da açıkça beyan edilmiştir. fakat ek olarak cenneti koruyan bir melek kabilesi olan 'cin' kabilesine mensup olduğu gibi iddialar da vardır. bu kısımlar oldukça tartışmalıdır tabii.
fakat kur'an'a göre melek olduğu kesindir. ilgili kitap aynen şöyle der: "hani meleklere, "âdem için saygı ile eğilin!" demiştik de iblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, iblis kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu." *

sonuç olarak insanları kıyamet gününe kadar kötü yola sokma misyonuyla çalışan mitolojik bir karakterdir iblis de. ve islam mitolojisinde de yol ayrımı, yine iblisin insanın yaratılışı sonrası insan üstünlüğünü kabul etmeme hareketinde düğümlenmektedir.

son olarak yahudilikte ise durum bundan oldukça farklıdır. yahudi mitolojisinde samael , korkulacak ya da kötücül bir varlıktan çok tanrının bir tecellisidir. yehova ya da elohim iyinin ve kötünün yegane kaynağıdır çünkü musevi inanışında.
ve samael yahudi mitolojisinde kötülüğün tekeli falan da değildir.
ayrıca hristiyan mitolojisindeki gibi burada da ademi terkeden lilith, samael'in yanındadır.
hülasa yahudi mitolojisinde durum öteki mitolojilere nazaran pek çok farklar teşkil etmektedir.

entrymi bitirirken, burada sadece bilgi verdiğim için konu hakkındaki felsefik ve teorik mesnetsizliklere falan hiç girmediğimi belirtmek isterim. çünkü bu entryde sadece mitolojik bilgi vermekteyi tercih etmiş bulunmaktayım.

öteki kısım için de yazabilirim ama şimdilik sadece şuraya ve buraya bence güzel sorular soran iki de video bırakmakla yetineceğim.
(bkz: diamond tema)

son olarak bonus tanım: annemin yegane aşkı ve muhtemel babam olur kendileri.
(bkz: lilith)
devamını gör...
7.
insanların kendi yaptıkları acımasızlık ve kötülükleri üzerine attığı dinsel olgudur.

(bkz: günah keçisi)
devamını gör...
ne sakatı, aslanlar gibi ayakta.

öper sizi, diggat edin.
devamını gör...
(bkz: insan)
devamını gör...
lordumuzdur*. şuraya karanlık lordu öven bir ilahi bırakayım. ghost-he is
devamını gör...
serdar ortaç'a "yanaş şuna, adını anma sataş şuna" diyen varlık. bu olaya oldukça içerlenen serdar, kendisine bir şarkı bestelemiş.
devamını gör...
uzaklarda aramaya gerek yok hepimizin içinde zamanı geldiğinde ortaya çıkar ve oyununu oynar ben bende değildim meçhullerdeydim dersiniz de o çoktan oynunu bitirip yeniden sahneye çıkacağı güne kadar sinsice bi köşede bekler
devamını gör...
şeyin tan hali.
devamını gör...
şeytan, yahudi ve hristiyan kaynaklarında azazel ismiyle geçer. islâm sufilerinden hallâc, azazili, gökte meleklere iyilikleri ve güzellikleri gösterdiğini yerde ise insanlara kötülükleri, çirkinlikleri öğrettiğini açıklar.
devamını gör...
etrafımda görmeyince aranıyorum, merak ediyorum. mümkünsüz uzak kalması.
devamını gör...

“ cin taifesindendir”


kaynak:

sorularlaislamiyet.com/ibli...

sorularlaislamiyet.com/seyt...
devamını gör...
tek silahı vesvesedir.
devamını gör...
din kitaplarında isyancı meleklerin, kötü ruhların başı olarak nitelenen, insanları aldatarak doğru yoldan çıkarmaya, onlara tanrı’yı unutturmaya çalışan varlık.
devamını gör...
19.
karakterli olandır. allah'a karşı geliyor, düşünsene sen ben bilip bilmeden inanmayı veya inanmamayı seçiyoruz ama o direkt muhatap ve hayır diyebiliyor.
devamını gör...
aklıma orhan pamuk' un benim adım kırmızı da ki - ben seytan- bölümü geldi..
okumayanlara.. hatırlamak isteyenler için..
[[alıntı]]
orhan pamuk'un benim adım kırmızı isimli kitabında geçen enfes bölüm.

--- alıntı ---

-ben şeytan-

zeytinyağında kızarmış kırmızı biberin kokusunu, şafak vakti durgun denize yağan yağmurları, açık pencerenin kenarında bir an bir kadının belirişini, sessizlikleri, düşünmeyi ve sabrı severim. kendime inanırım ve çoğu zaman benim hakkımda söylenenlere aldırmam. ama bu akşam, bu kahvehaneye nakkaş ve hattat kardeşlerimi bazı dedikodular, yalanlar, söyletiler yüzünden uyarmaya geldim.

elbette, ben söyledim diye tam tersine inanmaya hazır olduğunuzu biliyorum. ama benim söylediğimin tam tersinin her zaman doğru olmadığını sezecek kadar da akıllı ve kanmasanız da söylediğim her şeye ilgi duyacak kadar da hassassınız. kuran-ı kerim'de elli kere geçen adımın, en çok anılan adlardan biri olduğunu bilirsiniz.

peki, allah'ın kitabından, kuran-ı kerim'den başlayalım. orada hakkımda söylenenlerin hepsi doğrudur. bunu söylerken bir alçakgönüllülük ettiğim bilinsin isterim. çünkü bir de üslup meselesi var. kuran-ı kerim'in beni aşağılayışı bana hep acı verdi. bu acı benim hayat tarzımdır. bunu tartışmıyorum.

evet, biz meleklerin gözleri önünde allah insanı yarattı. sonra bizden ona secde etmemizi istedi. evet, araf suresinde yazıldığı gibi bütün melekler secde ederken ben itiraz ettim. adem'in çamurdan, benim ise, çok daha üstün bir madde olduğunu hepinizin bildiği ateşten yaratıldığımı hatırlattım. insana secde etmedim. allah da beni “mağrur” buldu.
“cennet'ten in,” dedi. orada büyüklük taslamak senin haddin değil.“
"kıyamete, ölüler dirilene kadar yaşamama izin ver,” dedim.

verdi. ben de, bütün bu sürede ona secde etmediğim için cezalandırılmama sebep olan adem'in soyunu, yoldan çıkaracağımı söyledim. o da, yoldan çıkardıklarımı cehenneme'e yollayacağını söyledi. bunları karşılıklı yapmaya devam ettiğimizi biliyorsunuz. bu konuda ekleyecek çok fazla bir şeyim yok.

bazıları, o sırada yüce allah ile aramızda bi anlaşma yapılmış olduğunu ileri sürdüler. bu mantığa göre, ben yüce allah'a kullarını sınamak için yardımcı oluyor, onların aklını çelmeye çalışıyordum. iyiler iyi karar verip yoldan çıkmıyor, kötüler nefislerine yenik düşüp günah işliyor, cehennem'i de boyluyorlardı. herkes cennet'e gidecekse kimse korkutulamayacağı, dünya ve devlet işleri yalnız iyilikle yürütülemeyeceği ve alemde iyilik kadar kötülük, sevap kadar günah da gerekli olduğu için yaptığım çok önemliydi. allah'ın düzeninin benim sayemde ve yüce allah'ın (niye kıyamete kadar yaşamam için bana süre vermişti?) izniyle gerçekleştiği halde, benim “kötü” olmam, hakkımın hiçbir zaman teslim edilmemesi benim gizli acımdı. benim hasabıma bu mantığı sonuna kadar götüren hallacı mansur, veya meşhur imam gazali'nin kardeşi ahmet gazzali gibiler, demek ki, allah'ın izni ve isteğiyle yapıldığına göre, aslına benim işlettiğim günahların da, allah'ın istediği şeyler olduğu, iyi ile kötü olmadığı, çünkü her şeyin allah'tan geldiğini, hatta benim de allah'ın bir parçası olduğumu yazıp söylemeye kadar vardırmışlardır işi.

bu akılsızların bazıları, haklı olarak, kitaplarıyla birlikte yakılıp öldürülmüşlerdir. çünkü, tabii ki, iyi ve kötü vardır, bu ikisi arasında bir sınır çizmek hepimizin işidir, ben -haşa- allah değilim ve bu saçmalıkları da bu akılsızların kafasına ben sokmadım, onlar kendileri düşündüler.

bu da beni ikinci itirazıma getiriyor: alemdeki bütün kötülüklerin, ve günahların kaynağı ben değilim. pek çok insan benim kışkırtmam, kandırmam, vesveselendirmem olmadan kendi hırsları, şehvetleri, iradesizlikleri, alçaklıkları ve çoğunlukla da aptallıkları yüzünden günah işliyorlar. bazı okumuş yazmış mutasavvıfların, beni bütün kötülüklerden arındırma gayretleri ne kadar saçmaysa, her kötülüğün benden çıktığını sanmak da kuran-ı kerim'e o kadar aykırı. müşterisini kazıklayıp çürük elmayı hileyle satan her manavı, yalan söyleyen her çocuğu, her dalkavukluk edeni, edepsiz hayaller gören her ihtiyarı, otuz bir çeken her oğlanı ben kandırmıyorum. hatta, yüce allah, bu son ikisinde beni anmalarına yol açacak bir kötülük bile bulamaz. elbette vahim günahlar işlensin diye çok uğraşıyorum, ama ağzı açık esneyenleri, hapşıranları, hatta osuranları da benim kandırdığımı yazıyor bazı hocalar. beni hiç anlamadıkları anlamına geliyor bunlar.

anlamasınlar, sen de onları daha kolay kandırırsın, diyebilirsiniz. doğru. ama benim de bir gururum olduğunu, zaten yüce allah ile aramı bunun açtığını hatırlatmam gerekir. her kılığa kolaylıkla girebildiğim, özellikle şehvet uyandıran güzel kadın olarak dini bütünlerin yoluna çıktığım on binlerce cilt kitapta kaç kere yazıldığı halde, buradaki nakkaş kardeşlerim beni niye hala yüzü et benleriyle kaplı, eciş bucüş, boynuzlu ve kuyruklu bir korkunç mahluk gibi çizdiklerini açıklayabilirler mi?

asıl konumuza böylece geldik: nakış. istanbul sokaklarını dolduran ve sizleri daha sonra üzmesin diye adını anmayacağım bir vaizin kışkırttığı bir kalabalık, makam ile ezan okumanın, tekkelere toplanıp kucak kucağa zikredip çalgı eşliğinde kendinden geçmenin allah'ın sözüne aykırı olduğunu söylüyormuş. bu vaizden ve kalabalığından korkan aramızdan bazı nakkaşlar, frenk usüllerince nakşetmenin benim işim olduğunu söylüyorlarmış, işittim. bana yüzlerce yılda sayısız iftira edildi. hiçbiri hakikatten bu kadar uzak değildi.

her şeyin başına dönelim. herkes havva'ya yasak meyveden yedirmeme takıldığı için bu başlangıcı unutuyor. hayır, başlangıç yüce allah'ın beni mağrur bulması da değildir. her şeyin başlangıcında o'nun bana ve diğer meleklerine insanı gösterip secde etmemizi istemesi ve öteki melekler insana secde ederken çok yerinde bir kararla,

-benim insana secde etmemem-

var. beni ateşten yarattıktan sonra, daha değersiz bir malzeme olan çamurdan yapılmış

-insana secde et-

demesi sizce yerinde mi? vicdanınızla söyleyin kardeşlerim? peki, biliyorum, burada hiçbir şeyin aramızda kalmayacağını, o'nun her şeyi işiteceğini ve birgün de sizden hesabını soracağını düşünüp korkuyorsunuz. o zaman size o vicdanı niye verdi diye sormuyorum, korkmakta haklısınız, diyorum ve bu sorumu ve ateş-çamur ayrıntısını unutuyorum. ama hiç unutmayacağım, evet gururla hatırlayacağım bir şey var:

-ben insana secde etmedim.-

oysa yeni frenk üstatları, şimdi tam bunu yapıyorlar. beylerin, papazların, zengin tüccarların ve hatta kadınların bile gözlerinin rengi, tenlerinin dokusunu, dudaklarının benzersiz kıvrımını, göğüslerinin arasındaki güzel gölgeye, alınlarındaki kırışıklara, parmaklarındaki yüzüklere, hatta kulaklarından fışkıran iğrenç kıllara kadar her şeyi olduğu gibi resmedip göstermekle yetinmiyorlar, sanki insan secde edilecek bir yaratıkmış gibi onları resimlerinin tam merkezine yerleştirip bu resimleri tapılacak put gibi duvarlara asıyorlar. insan, gölgesi bile bütün ayrıntısıyla resmedilecek kadar önemli bir mahluk mudur? bir sokaktaki evler insanın gözünün yanlışlıkla gördüğü gibi gitgide küçülüyormuş gibi resmedilirse alemin merkezine allah değil, insan yerleştirilmiş olmaz mı? bunları her şeye muktedir yüce allah daha iyi bilir. ama, insana secde etmeyi reddetmiş, bu yüzden ne acılar, ne yalnızlıklar çekmiş, bu yüzden allah'ın gözünden düşmüş, küfürler edilmiş olan benim, bu resimlerin fikrini verdiğimi ileri sürmenin ne kadar saçma olduğu anlaşılmıştır sanıyorum. bazı mollaların yazdığı, bazı vaizlerin söylediği gibi, bütün çocukların benim yüzümden otuz bir çektiğine, herkesi benim osurttuğuma inanmak bile daha mantıklıdır.

bu konuda son bir şey daha söylemek istiyorum, ama sözüm kafası kendine gösterme hevesleri, şehvet ve para düşkünlüğü ve abuk sabuk tutkuları yüzünden her zaman bulanık olan insanlara değil! sınırsız aklıyla beni yüce allah anlar ancak: meleklerini insana secde ettirerek onlara mağrur olmayı sen öğretmedin mi? şimdi de senin meleklerinden öğrendikleri şeyleri kendileri yapıyor, kendi kendilerine secde edip kendilerini alemin merkezine yerleştiriyorlar. herkes, senin en sadık kulların bile, frenk üstatlarının tarzında resmedilmek istiyor. bu kendine hayranlığın sonucu, yakında seni unutmaları olacak, bunu kendimi bilir gibi biliyorum. üstelik, seni unutmalarının bütün suçunu yine bana atacaklar.

bütün bunlara sanıldığı kadar aldırmadığımı nasıl anlatabilirim size? tabii ki yüzlerce yıldır acımasızca, taşlanmama, küfürlere, lanetlere, beddualara rağmen sağ salim ayakta durduğumu göstererek. kıyamete kadar yaşam iznimi bana ulu allah'ın verdiğini, bana olur olmaz küfür eden öfkeli ve yüzeysel düşmanlarım hatırlasalar hepimizin işi kolaylaşırdı. onların ise, allah'tan alabildikleri ömür altmış yetmiş yılı ancak geçer. bari kahve içerek bunu uzatmaya çalışın, desem, aman şeytan böyle istiyorsa tam tersini yapayım diye bazılarının hiç kahve içmeyeceğini ya da baş aşağı dikilip kıçına kahve döktürmeye çalışacağını da biliyorum.

gülmeyin. düşüncelerin içeriği değil, biçimi önemlidir. nakkaşın ne resmettiği değil, üslubu. ama bunların da hiç belli olmaması gerekir. son olarak bir aşk hikayesi anlatacaktım, geç olmuş. beni bu gece seslendiren üstat meddah, yarın değil, öbür gün, çarşamba gecesi duvara bir kadın resmi astığında bu aşk hikayesini tatlı diliyle seslendirmeye söz verdi.

--- alıntı ---
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"şeytan" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim