her başlığın altına aynı tanımı yazıyor gibi hissetsem de bu hissim söylediğim şeyin doğru olmadığını göstermez. tabi ki sansürün de kökenleri sandığımızdan da eskilere dayanıyor.

her ne kadar tarafsız oldukları söylense de hititlerin yıllıkları da sansüre maruz kalmıştı. onlardan önceki uygarlıklarda da gerek sözlü gelenekte gerekse yazılı geleneklerde sansür hep vardı. hititlerden sonraki uygarlıklardan günümüze kadar bu sansürün artarak devam ettiğini söylememe gerek yok sanırım. *

işte tam da bu süreklilikten dolayı hem sansür hem de otosansür iliklerimize adar işlemiş durumda. çoğu zaman farkında olmadan yapıyoruz bunu.

peki önce sansür mü doğdu yoksa otosansür mü?
bence otosansür. çünkü bu iki kavram da temelde iletişim kavramı ile ilişkili. insan açısından düşündüğümüzde ilk iletişim yöntemi olan vucüt dili ve bazı sesler çıkararak sağlanan iletişimde sansür ve otosansür için yeterli zemin oluşmuyor. ancak daha sonraları ortaya çıkmaya başlayan ve giderek karmaşık bir hal alan konuşma dediğimiz iletişim türü sansür ve otosansür kavramlarının oluşma zeminini oluşturdu.

insanlar konuşmaya başladıklarında da her şeyin söylenmeyeceğini veya her şekilde söylenmeyeceğini kavradılar ve söylediklerinde otosansür uygulamaya başladılar. uygarlık geliştikçe ve devletler kuruldukça da sansür denilen kavram da hayatlarımızda yer etmeye başladı.

bazı dil bilimcilerin konuşmayı kötü bir iletişim aracı olarak tanımlamalarının sebeblerinden biri bu olabilir sanırım.

madem bir sözlük platformundayız ''sözlük ve otosansür'' üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. bahsedeceğim sansür yazarların kendi kendilerine uyguladıkları sansür. hiç kimse inkar etmesin ama burada her zaman kafamızın içinden geçenleri eksiksiz yazmıyoruz. yazsak alacağımız tepkilerden korkuyoruz. sansürsüzce yazan hiç bir yazarın sözlüklerde pek sevildiğini görmedim duymadım. söyledikleri şeyler hep birilerine battı. bugün şu kesime battı, yarın diğer kesime batacak. ama her zaman için sansürsüz konuşanlar sevilmedi. takdir etmek denmese de bu tür insanlara her zaman için ''helal olsun''derim.

tanımların sonunu getirmekte hep zorlanmışımdır. bari bir telkinle bitireyim.
sansürsüz yazıcam diye işin şeyini çıkarmayın lütfen. *
devamını gör...
o zaman da öyle düşünüyordum şimdi de aynı şekilde düşünüyorum: evlilik programlarına sansür uygulandığında her şey çığrından çıkmaya başladı.

yanlış anlaşılmasın evlilik programlarını savunuyor değilim ama bu programlar halk talep göstermediği için yayından kalkmalıydı, first lady istemediği için değil.

çünkü o zaman durum şöyle bir hal aldı:

bence evlilik programlarını yasaklandın dedikten ve alelacele bu programlar yasaklandıktan sonra insanlar bir kişinin tepkisi ile bir program formatının ağar topar değiştiğini gördü. bu da sansüre yeni bir boyut kazandırdı.

ya aynı lady spor haberlerini, ekonomi haberlerini, belgeselleri de zararlı bulursa? bunun üzerine ne işe yaradığını kendinin de bilmediği rtük durumdan vazife çıkarıp onu bunu sansürlemeye başladı.

yetmedi elbette, bu sefer kanallarda coştu ve manalı manasız her şey sansürlendi. yöneticilerimizin canını sıkma ihtimali olan, abdestini kaçırabilecek her şey sansürlendi. daha doğrusu kanallar otosansürün tadını çıkarmaya başladı.

daha da beter olacak. şimdi benim bunu yapanlara sansür ve otosansüre bulunanlar bir sorum var:

sürekli sansürlediğiniz o ünlü (bkz: kemal sunal)sözü neydi?
devamını gör...
yazılan entrylere katılmakla beraber bir de farklı boyuttan bakılmasını istediğim kavramdır.
televizyon dizilerinde sigara serbest olsa, başroldeki adam efkarlandıkça ters ışıkta duman motifleri altında kibritini yakıp sigarasından derin derin çekse, inanın ki sigara kullanım oranı artar. mafya dizilerindeki küçük sembolleri bile lisede öğrenciler nerelerine çizeceklerini şaşırıyorlar. bir ara duvarlar ve her 10 erkek öğrenciden birinin kolları çukur dizisinin sembolleriyle doluydu.

şimdi sansür taraftarı olarak etiketlenmeyeyim. ilk cümlelerimde de söylediğim gibi, farklı açıdan da değerlendirilmesi gereken kavramdır.
devamını gör...
rtk nın izleyiciyi oyalayarak,kendini kandırdığı bir eylem. onca hayasızlık gözler önüne serilirken ,bırakın da kulak da duysun sansürlenen basit şeyleri. dimi ama yani kulağında hakkı vardır herhalde.
devamını gör...
hayatımızın her alanında olan baskı. devletlerden tutun, kıytırık bir mekanda bile vardır.

kimse istemiyor ama bu baskı hayatımızda olmak zorunda. aksi takdirde işin içinden çıkamayız. özgürlüğün fazlası insanı deli eder, bunu gelişen ve değişen yönetim sistemlerinde de görmek mümkün. gerçi yönetim şekilleri gelişir dedim ama hikaye, önceden bu yana hep aynıydı. hani öyle yüzde yüz bir değişiklik olmadı.

mesela devletler, baskısız bir şekilde otorite sağlayamazlar. bunun en iyi örneği, devletin baskı aygıtları ve ideolojik aygıtları. baskı aygıtları; asker, polis vs, ideolojik aygıtları ise; din, hukuk, okullar, siyasal sistemler. bunlar görünmeyen sansürledir. sansür sadece basından ibaret değildir. bu sistemler önceden bu yana kullanıldı ve kullanılacak.

dünyanın her yerinde hemen hemen aynı sansürler vardır. ama bunu ülkelere endekslediğimiz zaman bizim konuşma hakkımız doğar. örneğin türkiye, birçok özgürlüğün hiçe sayıldığı bir ülkedir. gerek basına müdahale, gerek resmi kurumlara müdahale; bizim ülkemizde hat safhada. dediğim gibi basın açısından bakmamak gerekiyor, bildiğimiz üzere basın 4. güçtür. basını karşısına alan ölür, yanına alan yaşar.

gelir eşitsizliği veya alt tabakanın daha fakir olup, üst tabakanın daha zengin olması da sansür ile alakalı. sendikalar mesela, hemen hemen hepsi sarı sendika oldu. yani işçi kesim yok sayılıyor veya sesi çok çıkanı susturuyorlar. hepimiz bildiği durumlar işte.

dediğim gibi sansürün imkanlar dahilinde hayatımızda olması şart. mesela 28. madde ne diyor; "basın hürdür, sansür edilemez. basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz.". basın hür ama sansür edilemez der ve ekler; "devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. basın hürriyetinin sınırlanmasında, anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır. devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar. tedbir yolu ile dağıtım hakim kararıyle; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle önlenebilir. dağıtımı önleyen yetkili merci, bu kararını en geç yirmidört saat içinde yetkili hakime bildirir. yetkili hakim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde onaylamazsa, dağıtımı önleme kararı hükümsüz sayılır. yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için, kanunla belirtilecek sınırlar içinde, hakim tarafından verilen kararlar saklı kalmak üzere, olaylar hakkında yayım yasağı konamaz. süreli veya süresiz yayınlar, kanunun gösterdiği suçların soruşturma veya kovuşturmasına geçilmiş olması hallerinde hakim kararıyla; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın korunması ve suçların önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir. toplatma kararı veren yetkili merci, bu kararını en geç yirmidört saat içinde yetkili hakime bildirir; hakim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır. süreli veya süresiz yayınların suç soruşturma veya kovuşturması sebebiyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır. türkiye'de yayımlanan süreli yayınlar, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, cumhuriyetin temel ilkelerine, milli güvenliğe ve genel ahlaka aykırı yayımlardan mahkum olma halinde, mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabilir. kapatılan süreli yayının açıkça devamı niteliğini taşıyan her türlü yayın yasaktır; bunlar hakim kararıyla toplatılır."

görüldüğü üzere sansür sözde yok. bu kurallar aslında güzel ve iyi hazırlanmış. ama işte ülkemizde uygulanmıyor, sadece bizim ülkemizde değil birçok ülkede durum bu şekilde. ama basın konusunda ve birçok konuda, en çok birebir sansür yapan ülke türkiye ve rusya. birebir sansür dediğim, gazetecilerin direkt cezaevine gönderilmesi vs.

en basitinden sözlüğe bakın mesela. moderatörler birer eşik bekçisi'dir. yani sansürcü. sürekli sana buranın bir kuralı olduğunu ve o kurallara tabii olman gerektiği yönünde seni uyarırlar. ama moderatörler olmasa herkes birbiriyle asarımlı, keserimli olur. tabii sözlükte yazar olursa. yazan olursa büyük ihtimalle onlarda birilerinin arkasından gidiyordur, derebeylik gibi. daha faşist bir yönetim yani. alın size güzel bir örnek işte.

ben burada sansürü savunmadım ama hayatımızda da olması şart. aksi takdirde ortalık arapsaçına döner. bakın ben türkiye'ye göre konuşmuyorum, genel konuştum. türkiye hakkında söyleyeceklerimi söyledim zaten.
devamını gör...
rtük karşimizin tallman in millete ışıklı top atması gibi her diziye attığı, ortada şarap rakı benzin bidonu bırakmadığı eylem.
devamını gör...
devletlerin kendi varlık nedenlerine tehdit olarak gördükleri şeyi halkın görmesini, işitmesini, öğrenmesini engellemesidir.
teddy katz adlı bir master öğrencisi 1967'de, israil'in, 1948'de kuruluşundan bir hafta sonra tantura adlı bir filiistin köyünde yaptığı katliamı, katlettiği insanların cenazelerinin de, bugün bir tatil köyü olan mekanın halen otopark olarak kullanılan yerine gömüldüğünü yazmış master tezi olarak.
tez jüriden 97/100 almış ve israil radyosunda yayınlanmış. olması gereken ne? otoparkı kazıp insan kemiklerini bulmak değil mi? öyle mi yapmış ortadoğu'daki "tek demokrasi"? öyle bir sansür uygulamışlar ki, teddy katz ülkenin en itibarsız kişisi oluvermiş. fikret başkaya ve ismaiil beşikçi kadar yürek sahibi olmadığı için üç kez kalp krizi geçirmiş biri olarak yaşıyor adam.
gerçekte tüm dünya bunu yapar ama türkiye bir başka yapar. türk devletinin osmanlıdan beri gelen mottosu: " matbuat kanun dairesinde serbesttir" şeklindedir. bizim gencolar da televizyonda alkol şişesinin buzlanmasının sansür olduğunu sanıyorlar.
devamını gör...
8.
bir düşüncenin diğer insan ya da insanlar tarafından duyulmasını çeşitli sebepler ile engellemek.
devamını gör...
9.
charles bukowski, bir okuyucusundan 1985'te hollanda'nın bir kütüphanesinden bir kitabının kaldırıldığı yönünde bir mektup alır,

ve :

''sevgili hans van den broek,

nijmejen kütüphanesi’nden kitaplarımdan birinin kaldırıldığını haber veren mektubunuz için teşekkür ederim. kitabım siyahlara, kadınlara ve eşcinsellere ayrımcılık yapmakla itham edilmiş. sadist olmak için sadist olduğu söylenmiş.

ben en çok mizah ve gerçekler konusunda ayrımcılık yapmaktan korkarım.

eğer siyahlar, kadınlar ve eşcinseller hakkında kötü şeyler yazıyorsam, bunun sebebi benim tanıştıklarımın öyle olmasıdır. hayatta “kötü” çok – kötü köpekler, kötü sansür; hatta “kötü” beyaz adamlar bile var. tek fark, ben “kötü” beyaz adam hakkında yazınca, onlar bundan pek şikayet etmiyor. bunun yanı sıra, “iyi” siyahlar, “iyi” eşcinseller ve “iyi” kadınların da var olduğunu söylememe bilmem, gerek var mı?

bir yazar olarak çalışmalarımda, sadece gördüklerimin fotoğrafını kelimelerimle çekmeye çalışırım. “sadistlik” hakkında yazıyorsam, bunun sebebi sadistliğin var olmasıdır. bunu ben icat etmediğim gibi, eğer yazılarımda korkunç davranışlardan bahsediyorsam, bunun da sebebi yaşamlarımızda böyle şeylerin oluyor olmasıdır. ben şeytani bir kötülüğün yanında değilim, eğer gerçekten öyle bir şey var ise. yazdığım her davranışı onaylıyor olmadığım gibi, sırf yapmış olmak için çamurlu sularda oyalanıyor da değilim. ayrıca, çalışmalarıma karşı çıkan insanların, sevgi ve umuttan bahseden kısımları görmezden gelmelerini de ilginç buluyorum çünkü böyle kısımlar da var. günlerim, senelerim ve hayatım iniş ve çıkışlarla, karanlık ve aydınlıklarla dolu. sürekli olarak, sadece aydınlığı anlatsam ve diğerinden hiç bahsetmesem, bir sanatçı olarak yalancı biri olurdum.

sansür, kendilerinden ve başkalarından bazı gerçekleri saklamak isteyenlerin aracıdır. korkuları, kendilerinin gerçekle yüzleşme konusundaki beceriksizliklerinden kaynaklanır sadece. o insanlara öfke duymuyorum. sadece derin bir üzüntü hissediyorum. yetiştirilişlerinde bir yerlerde, varoluşumuzun gerçeklerine karşı bir kalkan altına alınmışlar. bir çok yön varken, sadece bir yöne bakmaları öğretilmiş.

kitaplarımdan biri hedefe konup, yerel bir kütüphanenin raflarından kaldırıldığı için cesaretim yıkılmıyor. hatta bir anlamda, düşünmeyi bilmeyen derinlikleri uyandıracak bir şeyler yazabildiğim için gurur duyuyorum. ama üzülüyorum, evet. başka birilerinin kitabı sansürlendiğinde üzülüyorum çünkü o kitaplar büyük çoğunlukla harika kitaplar oluyor, sayısı çok az olan harika kitaplardan ve seneler içinde klasiklik mertebesine ulaşmayı da başarıyorlar, bir zamanlar şoke edici ve ahlaksız diye nitelenen, şimdilerde ise üniversitelerimizin mecburi okuma listelerinde yer alan o kitaplar…

benim kitabımın o kitaplardan olduğunu da söylemiyorum, sadece bu zaman diliminde, şu anda, pek çoğumuz için son an olabilecek bir anda yani, hala aramızda küçük, buruk insanların, cadı avcılarının ve gerçeği reddedenlerin yer alması çok ama çok üzücü diyorum. ancak; onlar da bize ait, onlar da bütünün bir parçası ve bugüne kadar onlar hakkında yazmadıysam, belki de yazmalıyım, hatta belki de burada yazdım bile ve bu kadarı yeter.

hep beraber iyileşmemiz dileğiyle,

charles bukowski''
devamını gör...
10.
iletişim araçlarının gelişimi ile hayatımızdaki yerini almış gibi görünse de fikirlere yapılan sansür insanlık için yüzyıllardır var olmaktadır. günümüz anlamındaki sansür, yani istenmeyenin engellenmesi eylemi, matbaanın gelişimi ile ilk iletişim araçlarından olan kitap, gazete gibi kitlesel araçlarda ortaya çıkmıştır. milletimizin tarihinde ıı. abdülhamid döneminde en sert sansür yaşanmıştır. ön sansür denilen, daha baskıya girmeden yasaklanması, basılmasına izin verilmemesi ve matbaanın-derginin-gazetenin kapatılması gibi sert işlemlerle karşılaşılmıştır. bir de olayın otosansür boyutu vardır. belirli olarak sınırlayan hiçbir şey olmamasına rağmen kişinin kendini sansürlemesi veya kendi çalışmalarını sansürlemesidir. özellikle otosansür olayı günümüzde beyinleri ele geçirmiş durumda çünkü yorum yaparken aman şu hassasiyeti olana zarar verir miyim, aman şunlar yanlış düşünür mü demekten düzgünce kendini ifade edemez hale geldi insanlar maalesef.
tabii olayın devlet eliyle sansürlenme durumu bilindik bir şey, onu bu ülkede yaşayan herkes fazlaca şahit olmuştur veya 'bizde sansür yoktur, sadece toplum huzuru ve daha birçok değerin korunması açısından cezalar uygun görülür' tarzı savunmalara çokça şahit olmuştur.
devamını gör...
ustteki yazar guzel acıklamıs (şaka şaka o muhafazakarlıga tek cepheden, islam cephesinden bakıyor oysa muhafazakarlık olan seyi muhafaza etmek manasına gelir)

sansüre gelirsek tam olarak gerekli olan bir seydir.

bakın porno dediğiniz şey aslında tam olarak 2 insanın birbiriyle cinsel seks yapması demek değildir her şeyin aşırısı porno kategorisine girer.

bir filmde esrarı övmek, alkolü övmek dert keder anlarında bunların tüketildğini göstermek alenen pornodur ve bu porno sansürü sosyal medyaya da gelmelidir.

ayrıca cinsel seksli porno izlemek nasıl beynin ön lobundaki ahlak kısmını erozyona uğratıyorsa alkol uyuşturucu gibi şeylerde beyine karaciğere ve vücuda zarar verir tabi aramızda bazıları alkol uyuşturucu almasa da kafa hep bi dünya, beyin hücreleri ölmüş bicimde duyar kasabilir neyse konumuza donersek saglıga zararlı seylerin bu yüzden sansürlenmesi gerekmektedir ki coluk combalak aptal kutusu denen şeyden örnek almasın
devamını gör...
eski trt türkçesiyle umum istek üzerine uygulanır. bir kısım tiranların topluluğu yönettiğinin göstergesidir. mahalli ahlaka yenik düşen evrensel değerlerin, kireçli kuyulara atılmasıdır.
devamını gör...
bugün yine güzide ülkemde olandır. sel bölgesine basın mensupları alınmamakta.
devamını gör...
kısıtlamanın her türlüsü özgürlüğümüze bir darbedir. sansür de bunlardan biridir.
devamını gör...
15.
totaliter devletlerin en çok sevdiği şey.
tabii ikili ilişkilerde de buna maruz kalınır. sansür sevgiyi bile kendine paravan edebilir.

show tv'de yayınlanan alev alev dizisine denk geldim az evvel, rakı masasındalar başrol oyuncusu kadın ve erkek. şişeler ve bardaklar zaten evvelden buğulanmıştı, ona alıştırdılar bizi. şuna ilk kez denk geldim, şerefe deyip kadeh tokusturdular, şerefe kelimesi biplendi.

iste böyledir hegemonya.
dün görüntü biplendi, şimdi de kelime. daha ne var sırada, yasayıp göreceğiz...

gözetleme kuleleri etrafımızda!
devamını gör...
16.
genelde devletler tarafından halkın yararını gözeterek! yapılan susturma eylemi.
devamını gör...
sözlüğün, sabah saatlerinde uygulamaya başladığı yöntem.

dip: benim salaklığımmış, rastgelede geziniyormuşum.
devamını gör...
günümüz tv kanallarında en saçma yerlerde uygulanan, gazetelerinde ve dergilerinde doğruyu yazan gazete ve dergilere baskı ile uygulanan ve hayatın içinde de bazı kanallar aracılığıyla doğru kullanıldığı kanıtlanmış kısıtlama sistemi.
devamını gör...
sansürler padişahı (bkz: 2. abdülhamit)
devamını gör...
adını söylemekten sakındığım bir ülkede sık sık uygulanan eylem.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sansür" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim