drama / gerilim
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

defalarca izlediğim filmdir. yalnız anlamak için değil sindirmek, beynimde büyük bir yeri bu filme ayırmak için izlemistim. isim seçimi de oldukça başarılı bir filmdir. üstü kapalı fakat bir o kadar açık, izleyici olduğunuzu unutup olaya kaptırırken kendinizi hayır, bir de şu yönüyle bakın der bergman filmde ve hem uzak hem yakın perspektiften sizi olaya davet eder.
1966 'dan günümüze kadar gelmiş ve asırlarca da yankısını devam ettirecek filmdir. ayrıca liv ullmann a da ayrı bir sempati besliyor olmam da filme olan sevgimi katbekat arttırmıştır.
devamını gör...
halihazırda mubide gösterimde bulunup, adından aldığım nickimle hastası olduğum şaheserdir. üstüne yazılacak pek çok şey vardır ancak izleyince anlaşılacak, belki o zaman da anlaşılmayacak ama asla anlatılamayacak ve ne kadar çözümlense de bazı sır perdeleri aralanmayacak; bu yüzden hep dinç bir toprak gibi canlı kalacak bergman filmidir.
devamını gör...
ingmar bergman ustamın başyapıtı. fazla bir dayanağım yok ancak filmin senaryoya hapsedilmeden deneysel bir gözle çekildiğini ve ne yapılırsa yapılsın ustanın kafasındakinin tam olarak anlaşılamayacağını düşünüyorum. her izleyişimde farklı ve bazen zıt anlamlar yakalıyorum çünkü.
devamını gör...
filmi ilk kez bugün izledim, oldukça sevsem de bazı kısımları anlamadığımı düşünüyorum. anlasam da ingmar bergman'ın duygu ve düşüncelerini, anlatmak istediğini tam manasıyla anlar mıyım bilmiyorum. (kısa ama güzel bir film olsun diye seçtim (film 85 dakika kadar) fakat yarım saat de ne anlatıyor diye yorum okuyup, eleştiri dinledim. )
filmle ilgili güzel bir film okuması şu youtube videosundan izlenebilir:


aslında, aktris ve hemşire alma aynı kişi ve aktris, alma'nın personası. alma'nın latimce kelime anlamı da ruh zaten. filmde bu iki kadının, önce dost sonra ise düşman oluşunu izliyoruz.
devamını gör...
eleştirmenlerce sinemanın everesti olarak adlandırılan bir bergman filmi. bu filmin bergman'ın bilinç dışının bir yansıması olduğu psikanalizcilerce söylenir. hakkında yazılmış çeşitli incelemeleri okudum. gerçekten ancak bir şeyler okuyunca filmi kendimce anlayabildim. bu çağın belki de en güzel yanı bilgiye ulaşım kolaylığı gerçekten.
devamını gör...
geçen gün nuit et brouillard belgeselini izlerken kafamda bi şimşek çaktı.

filmin sonlarına doğru elisabeth'in, alma'nın yataktaki çıldırışı sahnesinden önce baktığı bi fotoğraf vardı. daha önce dikkat etmediğim için ne kafa yordum ne de araştırdım elisabeth'in neden fotoğrafı bu kadar dikkatli incelediğini, ya da bergman'ın neden bu kadar üzerinde durduğunu. fotoğrafı belgeselde görünce şimşek çaktı. 2. dünya savaşına ait bi fotoğraf. sona eklerim.

elleri havada olan küçük yahudi çocuğu acaba kendisi olarak mı yoksa doğurmak istemeyip de doğurduğu çocuğu olarak mı düşündü? kamera silahını çocuğa doğrultan askere zoomlayınca anladım mevzuyu; çocuğu doğurmak istemediği ve doğurunca da ilgisiz bıraktığı için duyduğu suçluluk.. kendini askerin yerine koydu abla. ki prologta çocuk ölü gibi uzanır bi ara, özünde asker, çocuğu öldürmüş yani.

bergman'ın bi ara nazileri desteklediğini biliyoruz. film 1955, savaş mevzuları bitmiş ama enkazlar devam ediyor. o ara hala nazileri destekliyor muydu, bilmiyorum açıkçası. destekleseydi bu fotoğraf üzerinden anlatmazdı bu durumu bence.

başka yüzlere de zoomlanıyor ama bu fotoğraf mevzsunun filmdeki temelinde yukarıda bahsettiğim şeyin yattığını düşünüyorum. belki de savaş eleştirisidir..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görsel kaynağı
devamını gör...
akışa ne zaman baksam 'persona' demek izlemeliyim hımmm.*

başkalarına karşı sen ile yalnızken ki sen arasındaki uçurum…

ne izliyorum hissiyatına kapıldığım, kafamı karman çorman eden film. kafayı karıştırmadan izleyene aşk olsun. burada bir şey anlatılıyor ama ne? baştaki bombastik birbirinden tuhaf görüntülere rağmen filmin korku temalı olmadığını belirtmek isterim. bir de filmi bitirdikten sonra analizlerine bakıp onun üzerinden analiz yapabilirsiniz.*

türü dram ve gerilim olarak geçse de bana daha çok gizem temalı geldi. psikolojik-gizem diye uydurmasyon bir türe bağlarım burayı neyse, en baştaki sözü de bir yere bağlamalıyım askıda kalmasın. o zaman başlayayım; elisabet (hasta), anna (hemşire). elisabet konuşamıyor. doktoru elisabet'in bilinçli olarak konuşmadığını düşünüyor. anna'da bunun farkında. elisabet tiyatro sanatçısıdır. çeşitli rollere girer. buradaki temsil: toplum tarafından bize dayatılan roller. bu rolleri ne kadar isteyerek yaptığımız. elizabet rolünü oynamak istemeyince susuyor. daha fazla yalan söylememek için olabilir. gerçek benliğinin ağır bastığı yerde bırakıyor oynamayı. kilitleniyor bir nevi. gerçekler canını yakıyor. mesela; çocuğunu sahiplenemeyen benliği ile savaşıyor. toplumun her kadını anne olarak görmek istemesi gibi. anne olmayı sorgulamadan bilinçsizce atılan adımlardan bahsedilebilinir. eğer bir kadın hazır değilse bu role ve her koşulda girilmesi bekleniliyorsa, o rolün hakkı verilmeyebilir. yani benlik buna müsade etmiyor ama toplumdaki statü kılıfları için ayak uyduruluyorsa, elizabet gibi narsist, duygusuz, tepkisiz bir varlık olabiliyorsunuz. bir de anna'ya bakalım: (spoiler vermeden bakılmıyor)

filmin ilk başlarında anna'nın 25 yaşındayım, iyi bir işim var, nişanlıyım ve ona itaatkarım. çocuklarımız olacak, bu bana güven veriyor sözlerini işitiyoruz. daha sonra elizabet'in tüm dikkatle dinlediği o sözlerini.. nişanlısını aldattığı deniz kenarındaki anna için utandırıcı olayı. nişanlı olduğu halde başka birinden hamile kalıp çocuğu aldırmasını duyuyoruz. elizabet'te çocuğu olacağını öğrendiğinde onu doğurmak istememişti. peki anna çoçuğunu öldürdü, elizabet yaşattı diyebilir miyiz? sanırım hayır. her ikisinde de çocuk öldü.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(filmin başında iç içe geçmiş iki kadın suretine dokunan çocuğu görüyoruz.)

biri gerçekten diğeri de anne sevgisini alamayan her bireyin ölümcül tramvalarıyla yok oluyor. yönetmeninde böyle bir tramvası olduğunu duymuştum doğru kaynak mı tam bilemiyorum. ama bu konu üzerinde yoğunlaşması böyle bir şeyi yaşamış olabileceğine dair ip ucu veriyor sanki.

iki kadının kıyaslaması, maskelerin atıldığındaki azap verici sesleri ve suskunluğu, dışa vurulan zıt tepkilerin çakışmasını siyah ve beyazlar içinde izlemek keyifliydi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
zıtlıklar iç içe geçti..
devamını gör...
yaklaşık otuz yaşına gelmişken ancak izlediğim müthiş film. evet sanatsal film zevkim kıttır bu yüzden biraz zor ve geç anladım ama olsun. sonuçta entelektüel değiliz enteliz.

efendim film bir insanın kimseye gösteremediği bir kişiliği olduğunu, üstelik bunun her insan da mutlaka var olduğunu anlatıyor. bazılarımız bu kişilikle barış içinde yaşarken bazılarımız da iki ayrı kişilik ile yaşamakta zorlanıyor. günlük hayatta insanlarla ilişkilerde rol yapma hissi midesini bulandıran bu insanlar hastalanıyorlar efendim. evet ruhları uf oluyor. istiyorlar ki her koşulda sadece kendileri olsunlar ama olmuyor, öyle yapsalar toplum onları kabul etmeyecek. bir sıkışmışlık hissi, bir çaresizlik sarıyor insanı. yalnızken başka sevdiklerinin yanında başka oluyorsun. gerçek hayatta da hepimizin yaşadığı bir durum olduğu için film bu kadar etkileyici. takındığımız roller asla gerçek biz değil sanki. insan toplumun içinde bir başkası gibi oluyor. düşünün ki yalnız olarak bir adadasınız. kesinlikle olacağınız karakter çok daha farklı bir şeye dönüşürdü.

ilk izlememe rağmen bir şeyler anladım şükürler olsun. ikinci sefer en az bir on yıl sonra olacağı kesin. ben de böyle sıyırmak istemiyorum çünkü. sağlıcakla kalın. özellikle ruhunuz.
devamını gör...
bergman sinemasının yedinci mühür'den sonra en sevdiğim filmi. film kendi içinde çok fazla psikanalitik konuları barındırır. jung'in 4 arketip kitabında anlatılan persona şişmesi kitabın temel konusu gibi görülsede bu sadece electra kompleksi ile başlayan bir sürecin sonucudur.
ayrıca bergman filmleri gece izlenirse tuhaf rüyalar görülebilir:)
devamını gör...
persona, ıngmar bergman tarafından yazılıp yönetilmiş bir isveç filmidir. filmin başrollerinde bibi andersson ve liv ullmann yer almaktadır. film, bir yazar olan elisabet vogler'ın (ullmann) sessizliğe dönüştüğünü gösteren bir sahneyle başlar. bu durum, elisabet'in ısrarla sürdürdüğü bir tiyatro oyunu olarak da yorumlanabilir. filmin konusu, elisabet'in genç bir hemşiresi olan alma (andersson) ile olan ilişkisini ele alır. alma, elisabet'in sessizliğine alışmaya çalışırken, kendisinin de sırlarını açığa çıkarmaya başlar. bu süreçte iki kadın, kimliklerini ve benliklerini sorgularlar.
devamını gör...
isveç doğumlu yönetmen ıngmar bergman' ın isveççe izlediğim ikinci filmi. ilk izlediğim filmi orijinal adı ile det sjunde inseglet (1957)** idi. bu, bergman' dan ilk fimi izlerken acaba almanca da ben mi anlayamıyorum diye endişelendim, almancam o kadar mı zayıftı? ama sonra isveççe olduğunu öğrendim. almancanın isveççe ile bu kadar benziyor olmasıyla isveççe ilgimi çekti sonra... yedinci mühür' ü izledikten yalnızca bir gün sonra persona' yı izledim ve yedinci mühür' den de anlaşılmazdı.

1966 yapımı film, anlamsız kareler ile açılıyor. öncelikle bir film makinesi tuhaf bir şekilde, sanki kaynak yapılıyormuşçasına parlayan iki metalin birbirine kaynaşmasıyla açılıyor. sonra birçok bağlantısız kesitler görüyoruz. altıncı sahnede bir y....k görüyoruz. gerçekten çok tuhaf. bu tuhaf girişinden mi bilmiyorum, filmi bir bilim kurgu sanıyordum ben izleyene kadar.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


böyle tuhaf bir şekilde başlayan filmin konusuysa yüzeysel olarak şöyle:

bir tiyatro oyuncusu, bir oyundan sonra birden bire konuşmamaya başlar ve kliniğe yatırılır. klinikte daha da kötüleşen oyuncumuz, kendisinden sorumlu olan doktorun yazlığına, kendisinden sorumlu olan hemşire ile bir tatile çıkar.

yukarıda genel olarak olayı özetleyince gâyet kabul edilebilir anlaşılırlıktaymış gibi gelen filmde aslında durumlar hiç de öyle gelişmiyor yani kolay ve tutarlı bir film beklemeyin. psikolojideki persona kavramını henüz bilmiyorsanız bir bakın derim filmi izlemeden önce.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

son olarak söyleyeceğim iki şey var: filmi herhangi bir anda durdurup ekran görüntüsü alp çerçeveletip evinizin en sevdiğiniz köşesine asabilirsiniz yani her karesi tablo gibi. ikincilikle de benim dikkatimi çeken şey bir karakterimiz konuşmazken öbürünün de dinle(ye)memesi oldu.

kısa ama etkili bir youtube inceleme videosu

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
1966 isveç yapımlı, 1 saat 25 dakikalık ıngmar bergman filmidir.

senaryosu, yapımcısı, yönetmeni yine kendisidir, başrolde ise yine yedinci mühür
güz sonatı filmlerinde başrol oynayan hayat arkadaşı liv ullmann bulunuyor.

bir hemşire olan alma ve bir aktrist olan elisabeth'in tiyatro oyununda ansızın susması sonucu hastaneye yatırıldıktan sonra alma ile kurduğu dostluk/ ilişki anlatılıyor.

filmi beğendim, filmdeki her kare tablo gibiydi, oyuncular zaten diğer filmlerinden bildiğim ve sevdiğim oyunculardı, gördüğüm kadarıyla bergman aynı oyuncularla çalışmayı seviyor, kendi içinde bulunduğu duygu durumunu karakterler üzerinden anlatmasını, şimşek gibi cümleleri onlara söyletmeyi de seviyor, bizim kendi gerçekliğimizle, başkalarının gözündeki gerçekliğimiz aynı olmayabilir cümlesi mesela, düşündürücü.

alma ve elisabeth'in ortak noktaları ise anne olmaktan korkmak, dünyaya istenmeden getirilmiş bir çocuk beliriyor film başlarken, üzerinde giysi olmaması çocuğun masumluğunu simgeliyor, diye yordum.
birkaç yerde okuduğum kadarıyla bergman'da istenmeyen bir çocukmuş, filmin adı belki de o yüzden persona

persona non grata ise/ istenmeyen insan..
her ne olursa olsun filmin bir başyapıt olduğu gerçeğini değiştirmez herhalde.
en sevdiğim repliği şöyle bırakıp gidebilirim galiba.

gerçeklik bizimle dalga geçer.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"persona (film)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim