kadıköy'ün güzide semti. burası sokaklarındaki zeytin ağaçları, evlerden gelen piyano sesleri ve eşsiz deniz manzarasıyla istanbul'da farklı bir boyut gibidir.
kadiköy'ün yakın tarihindeki elit,levanten ve jakobenlerin ikamet ettiği semt. müfid ekdal hoca nın büyük gayretiyle en azından sözlü olarak bu ilçe ve mahallelerin tarihi muhafaza edilmiş. moda'nın her sokağında ayrı bi tarih var gerçekten
kadıköyümüzün güzel semtidir. sokaklarında yürüyenler, çay bahçelerinde oturanlar, barlarında, kafelerinde pinekleyenler huzur bulur. kurtarılmış bölge gibidir. kasabalılığın, köylülüğün (yazar burda kendince sosyolojik tespit yapmakta, bir kökenden bahsetmemekte) kutsandığı zamanlarda moda ve insanları normal olan, özlenen, olması gerekendir.
kendine ait bir ambiansı vardır, sokaklarında dolaşınca hissedilir, binalarındanmıdır, insanlarındanmıdır, her nedense, bir araya gelince, ilham veren, huzur veren istanbulun en güzel semti oluşmuştur.
moda sadece bir semt adı artık.
moda denilerek ne idüğü belirsiz,şekilsiz,estetiksiz kıyafetler,kocaman kocaman takılar ve de absürt aksesuarlar peyda oluyor.ben geri kafalıyımdır belki,ama bu çağın modası da kalitesiz hamuru da...
tarih gibi tekerrür eden bir olgu. annelerin, hatta anneannelerin gençliklerinde giydiği elbiseler, yıllar sonra tekrar moda olmadı mı?
bir dönem bazı insanlar moda için moda, bir beşinci kol faaliyeti, ülkelerin ekonomisini çökertmeyi amaçlamıştır. " diyorlardı. buna rağmen modacılar eski elbiseleri yaşadıkları dönemin çizgisine uyarlamışlar. dönemin gençliği, aile albümlerindeki sararmış fotoğraflardaki gibi giyinmeye büyük ilgi duymuş.
her dönem geçerli olan bu olgu, ismi ne kadar da moda olsa kendini tekrarlamaktan geri durmuyor.