#televizyon dizileri #final yapan diziler
dram / psikolojik
5 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

sadi’yi izledikçe gözlerim doluyor. cidden dizi izlemiyorum -dumm. ama bir arkadaşın evinde denk geldikçe izlerken onu engellemek istemedim ve ben de bu diziyi onla ara ara izlemeye başladım. dizidekiler kurgu da olsa gerçek hayattan alıntılarla dolu bence. sadi gibi çok çekmiş ve hayatı boyunca gün yüzü görmemiş insanların olduğunu hissetmek anlamaya çalışmak bana çok zor geldi. buna rağmen hayata dört elle sarılıp yaşamaya devam etmeleri ise takdire şayan. umarım hayatı boyunca zor günler geçiren insanlar bir şekilde mutlu olmuşlardır sonunda. iyi insanlar iyi şeylere umarım bir şekilde kavuşmuşlardır.
devamını gör...
2020 yılında yayımlanmaya başlayan gülseren budayıcıoğlu'nun madalyonun içi kitabından uyarlanarak çekilen yönetmenliğini farklı farklı bölümlerde cem karcı, benal tairi, ali balcı'nın senaristliğini banu kiremitçi bozkurt ve verda pars' ın üstlendiği psikoloji, drama dizisidir.

itiraf etmeliyim ilk 1, 2 bölümünü izledim. ama nasıl bir izlemek. ruhumu sıkıp sıkıp bedenimden çekip bir kenara attılar sanki. bu diziyi kim neden izler ve bu dizi nasıl en izlenenler arasına girer aklım almıyor.

arkadaşım bizim memleket zaten kaos zaten dert üstüne dert binmiş zaten her türlü pislik sıkıntı, üzüntü, huzursuzluk, mutsuzluk var. yahu neden bu gam, tasa yüklemesi hala?

benim izleme nedenim sırf merak. öyle reklamlar yaptılar ki şöyle psikoloji dizisi böyle bilmem ne dizisi bende oluştu bir merak. ki psikolojiye ayrı bir merakım vardır acaba mı dedim?

yani tekrara girmek istemiyorum bir çok arkadaş benimde takıldığım konulara değinmiş zaten. ultra absürt ve mantık dışı bir dizi. ayrıca bunun travma çözmeyle yakından uzaktan ilgisi yok. ay bu insanlar böyle nasıl tedavi edilir? travma olmayan insanda bile travma oluşturur bu tedavi yöntemi.

neyse izleyenlere hayırlı işler diliyorum. allah zihin sağlığınıza zeval vermesin diyor aman dikkat diye ekliyorum.
devamını gör...
terapiyi ve terapisti yanlış anlatan bir dizi.

bir terapi odası bu kadar çırağan sarayından fırlama olmamalı, bir terapi odasında terapist masa arkasında oturmamalıdır çünkü masa hiyerarşi sembolüdür. olması gereken düzen, diziden daha farklıdır.

doktorun danışanına "biz dost olacağız" minvalinde sözler söyleyerek sarılıp ağlaması doğru değil. odada kurulması gereken ilişki terapötik ilişkidir dost ilişkisi değil.

bir psikolog/ psikiyatrist, danışanına acıyarak bakmamalı.

ilk bölümlerde rastlayıp çok yanlış bulduğum şeylerden biri de seans sırasında tuna'nın içeri girip kahve ikram etmesi. görüşme esnasında yangın dahi çıksa odaya kimse giremez . danışan biriciktir. hatta bana sorarsanız danışan su haricinde herhangi bir şey de yiyip içmemeli.

tek iyi yön, insanları sorunları için psikoloğa/ psikiyatriste teşvik etmeleriydi ama insanlar da terapiyi böyle bir şey zannediyor bu açıdan iyi değil
devamını gör...
4.
ilk defa bir dizinin burun tıkanıklığımı gidermesine şahit oldum.
ağlaya ağlaya burnum açıldı resmen, ferah ferah nefes alabiliyorum sayesinde.

tanım : bir tv serisi.
devamını gör...
ilk sezonuna tesadüfen kanallar arasında gezerken denk geldim. denk geldiğim sahnede, psikiyatrist ve hasta, kırmızı odada görüşme yapıyorlardı. psikoloji kitaplarını ve filmlerini sevdiğimden ilgimi çekti. işte o ilk denk geldiğim sahne ‘meliha’ nın sahnesiydi. merak edip izlemeye başladım; ne hayatlar var dedim. ilk sezonu eksiksiz izledim. hatta izlerken kitaplarını da aldım gülseren budayıcıoğlu’nun, hem okudum hem de izledim.

haliyle kitap ile dizi arasında büyük farklılıklar var. en büyük farklılık, masumlar apartmanı ile ilgili ama şu anki konu bu değil.

oyunculuklar çok iyi ama, oyunculuğunu sevmeme rağmen, binnur kaya’nın oyunculuğunu sevemedim. aslında başarılı bir oyuncu ama nedense o rol ona uymamış sanki. sonrasında başarılı oyuncuları kadrosuna katmasıyla dizi daha da yükseldi ama yükseldikçe de basitleşti.

ilk 4-5 bölüm gerçekten iyiydi. sonrasında dizi saatini müziklerle, ağlamalarla doldurdular ki izlediğinizde ziyaretçi hastanın sorunlarından çok bir müzikal izliyormuşum gibi hissettirdi.

sonraki bölümlerine bir daha bakmadım. keşke kitaba biraz daha sadık kalsalardı ve keşke ilk bölümlerdeki kaliteyi devam ettirebilselerdi.
devamını gör...
son zamanlarda izlediğim tek dizi diyebilirim. şu aralar biraz geriden geliyorum ama 2 saat 40 dakika bölüm yapmışlar anacım. tam 160 dakika! izle izle bitmiyor. oyunculara ayrı set çalışanlarına ayrı üzülüyorum. düşünsenize ben bulaşık yıkarken izleyeceğim diye adamlar günlerce uykusuz, yorgun dizi çekiyor.



nazlı hikayesi aşırı tanıdık. öyle tanıdık ki hepimizin hayatında en az bir tane nazlı illa ki var.
hikayede beni rahatsız eden karakterleri aşırı uç noktalardan seçmeleri. sanki nazlı'nın yaşadıklarını yaşamak için bir kadının aşırı güzel, zengin, alımlı, dünya görmüş ve erkeğin de hödüğün önde gideni olması gerekiyormuş gibi.

nazlı hikayesi geçen haftaki bölümde başladığı gibi "ya bu bizim x değil mi ya aynısı!" demiştim.

benim hayatımdaki nazlı karakteri -ben yazım boyunca ona kısaca a. diyeyim- güzel, aklı başında, üniversite okuyan belli bir ortalamanın üstünde kabul edilebilecek biriydi. sevgili -ki ona da yazımızda b. diyelim- yine belli bir ortalamanın üstünde, asla çirkin olmayan, başlarda nazik diyebileceğimiz, belli bir eğitim kültür düzeyinin üzerindeydi. ikisi de ortalama belki ortalamanın azıcık üstünde aile yapılarından gelmekte idiler.

arkadaşım a. öyle herkesi kolay kolay beğenmez, b.'yi uzun süreler koşturdu. sevgili olunca da kendisinden tavizler vermeye başladı. çocuk başlarda türlü hediyeler alır, bir dediğini iki etmezdi derken a. bu çocuğa resmen kul köle oldu. çocuk terk etti kız ağlaya zırlaya kapısına gitti.

nasıl olabildi böyle bir şey diye düşündüm hep. sen de güzel, zeki bir insansın ne buldun sana böyle davranan bir insanda dedim her seferinde ama o her seferinde yine aynı davranmaya devam etti. ayrıldılar güç bela herhalde 2 sene oldu ama kız hala çocuğu düşünüyor ara sıra.

hikaye o kadar benzer başlayıp o kadar benzer devam etti de sonrasında neler olacak diye merakla bekliyorum.

hayatımda bir nazlı vakası daha var ama onun da hikayeleri çok benzer olduğu için yeniden anlatmıyorum. merak eden yazsın iki dedikodu çeviririz.

devamını gör...
ünlü olmak para kazanmak adına sonsuz bir ego ve oburlukla hasta mahremiyetini infaz eden kadının, medya aracı... kadının akademik kariyeri yok, özel bir uzmanlık alanı dahi yok ve türkiye'de çok sağlam psikiyatristler varken bu kadını bilip güveniyor herkes... kimse de demiyor ki, hikayelerini çaldığın, kullandığın, egzajere ettiğin, ajite ettiğin insanlar, sayende başlangıçtan daha kötü noktaya geliyor ve daha önce sadece seninle paylaşabildikleri acıları, şimdi herkesin gözü önünde anadan doğma yargılanıyor... bilmeden ahkam kesmeyelim evet, ama ben bu kadının tüm kitaplarını okudum, henüz film yokken, bir şeyi eleştirebilmek için bimek gerekir dedim. okurken de delirdim, izlemeye zati tahammülüm kalmamıştı. kadın kitaplarında sonsuz bir betimlemeyle varlığını, zekasını, üstünlüğünü son derece görgüsüzce anlatıp kendini ilahlaştırıyor, nedense ona gelen hastalar da hep, sizden önce onlarcasına gittim, çözemediler diyor ve bir temel fıkrasında dahi bir araya gelmesi mümkün olmayan karakterler aynı olayın özneleri olup hepsi de şans eseri bunun hastaları çıkıyor ve bir dedektif edasıyla çözüyor bu bağları da... bizi daha çok incitirler, talip olduktan sonra...
devamını gör...
ara sıra takip ettiğim, sevdiğim oyuncuların olduğu kısımları izlediğim güzide dizidir. kumru'nun hikayesini ağlaya ağlaya izledikten sonra, kızgın olduğum noktaları belirtmek amacıyla, bu entryi girip içimi dökmek istedim. doktor hanım'dan her kadının hymen zarıyla doğmadığını, on kadından üçünde esnek yapıda zar bulunduğunu ve kanama olmadığını açıklamasını isterdim. halk olarak bu konuda hala çok bilinçsiziz ve hala namus cinayetleri işlenmekte. reytinglerde hep birinci olan bir dizide bu konuya hiç değinilmemiş olması bence büyük bir kayıp. her bakire kadında kanama olmuyor, bunun normal olduğunun bilinmesi gerekirken doktor hanım bunu söyleme gereği bile hissetmedi.

kadının cinsel yaşamının erkeğin namusu olarak görülmesi bile bence büyük bir yanlış; ama bu düşünceyi aşabilecek durumda ne yazık ki değiliz. köylerimizde hala daha kanlı çarşaflar dışarıya asılırken biliyorum ki "kadının kendi bedeni" diye düşünecek yapıda değil çoğu kesim. dilerim ki en azından her kadında anında bir kanama olmadığını, bazı kadınlarda doğuştan hymen zarı bulunmadığını anlayacak ve kadınların sırf bu yüzden canını almayacak durumda oluruz.
devamını gör...
gülseren budayıcıoğlu'nun romanlarında kaleme aldığı öykülerden uyarlanan, günden güne diziye dahil olan yeni oyuncularıyla kaliteyi ve ilgiyi artıran, çizgisini bozmadan ilerleyen türk dizisi. binnur kaya'nın canlandırdığı doktor hanım'a (manolya) gelen danışanların yaşamöykülerini izlediğimiz dizi, dönemin en başarılı ve konuşulan dizisi olup kadrosundaki bolluğuyla muhteşem yüzyıl'ı hatırlatır.
devamını gör...
çok ciddi sorunlar barındıran bir dizi olduğunu düşünüyorum, ne zaman denk gelsem böyle bir şey olabilir mi yahu deyip, tahammül edemeyip, değiştiriyorum. fakat tabii izleyici kitlesi açısından en azından terapinin gerekliliği ve faydaları anlamında bir farkındalık oluşturduğu çokça söylendi, bu açıdan iyi bir şeye hizmet ediyor olabilir. benim ona dair de şüphelerim var ama neyse.

bir de televizyonda bir dizide terapi sahnesi olmasına filan kesinlikle karşı değilim. çok güzel bir örneğinin de olduğunu düşünüyorum: istanbullu gelin. istanbullu gelin dizisindeki adem karakterinin terapi sahneleri ve tüm terapi süreci ve karakterin dönüşümü vs müthiş işlenmişti. tilbe saran ve fırat tanış da kusursuza yakın oynuyorlardı tabii. ama en önemlisi elbette senaryosunun başarısı ve senaristin terapiye bakışı ve hakimiyetiydi. kırmızı oda'nın korkunç bir senaryosu olduğunu düşünüyorum acizane. o odada olan şey de bu sebeple terapi değil bir dedikoduya dönüşüyor adeta. yahut bir "ne acılar çekmişsin sen" in anlatılmasından öteye gitmiyor. iyileşme anlatmayla başlar şüphesiz ama sadece hayat hikayesinin anlatılması terapi değildir. kişinin o hikayeye yüklediği anlam ve o anlamın yarattığı travmanın iyileştirilmesi değiştirilmesi gerekir. zor ve sancılı bir süreç olması gerekirken kırmızı oda'da bu durum tamamen pas geçilmiş. bir de anlamadığım ne zaman denk gelsem ısrarla terapist övülüyor karakterlerce. inanılmaz bir minnet ifadesi filan var danışanlarca sarf edilen. hemen bir memnuniyet ve sürekli yukarı giden bir iyileşme grafiği filan. halbuki o grafiğin zikzaklar yapması gerekir. inişler çıkışlar olması gerekir. terapiste daha en başından bu kadar minnet duyulmaması gerekir. bu kadar çabuk tanı konmaması gerekir. bu kadar çabuk iyileşme olmaması gerekir. ay ne bileyim işte, kızgınım bu diziye. bizim binnur kaya'mıza niye bunu yapıyorlar.
devamını gör...
hem diziyi izleyen biri hem de dizinin kaynaklık ettiği (bkz: madalyonun içi) kitabını okumuş biri olarak bir çift kelam edeyim:

kitapta (bkz: gülseren budayıcıoğlu) psikiyatrist-hasta ilişkisini gayet güzel koruyor. duygusal durumlarını hastaya yansıtmıyor. ayrıca kitap hazırlanırken ilgili hasta profilleri hastalardan izin alınarak ve isim ve mekanlar saklanarak yayımlanmış. etik konusuna riayet edilmiş. hatta bazı hastaları niye bizi yazmadınız diye gönül bile koymuş. ilaveten kitapta gülseren hanım bazı hastalarda terapinin başarılı olmadığını ve sorunlar yaşadığını itiraf ediyor.

dizi ise tamamen kurgu. manolya hanımın gözünden gözyaşı eksik olmuyor. burada psikiyatrist-hasta ilişkisi yok. dert anlatan-dert dinleyen ilişkisi var. birçok yer aşırı derecede dramatize edilmiş. dizi süresini doldurmak için anlamsız iç bayıcı müzikler ve sahneler. burada etik olarak sorun şu: ilgili hastalar kitap için böyle bir rıza verdiler. dizi çekilirken ilgili hastalardan böyle bir onay alındı mı? çünkü hastaların hikayelerine olağanüstü şekilde kurgu katılmış. "kitaptan uyarlanmıştır" ibaresinin bu etik sorununu ortadan kaldırmadığı görüşündeyim. ancak etik sorununu (varsa tabi) dizi yapımcılarının oluşturduğunu düşünmekteyim.

gülseren hanımın tek kabahati, bütün kitaplarını dizi yapımcılarına satması. tabi bu kadar talep olunca insan hayır diyemiyor galiba. toplumda bir süre sonra antipati oluşturur bu. iki kitapla sınırlı kalsaydı kimse birşey demezdi. sanırım işin bu raddeye geleceğini kendisi de tahmin edemedi.
devamını gör...
terapi dizisi olarak izlemiyorum ve haftalık dert biriktirip ağlamak için kullanıyorum. zevk alarak izliyorum ancak bütün kanalların gülseren hanımın kitaplarından uyarlama diziler yapmaya başlaması rahatsız edici. bir zamanların konaklı ağalı dizi furyası gibi şimdi de insanların psikoloji bozan bunalım hayatlarını izleyip ağlamak/şükretmek furyası başladı.
devamını gör...
ilk defa izliyorum, insanın içini karartan bir dizi. yani o kadar saat sadece dram. ülkedeki insanların yarısından fazlası zaten mutsuz. izleyip teselli ağlaması mı yapılıyor, anlamadım ki. "ne hayatlar varmış,biz yine de iyiyiz"gibi.
psikolojisi düzgün olan insanı da bozar.
devamını gör...
geçmişe dönüp bakınca gülseren budayıcıoğlu teyzenin en masum dizisi gibi geliyor gözüme. gittikçe fenalaştı. sütten çıkma ak kaşık değildi kırmızı oda ama yine de en masumuydu.
devamını gör...
tv8 kanalında yayınlanan bir dizi programı. insanlara son zamanlarda kaybettikleri empati, sevgi ve saygıyı aşıladıklarını düşünüyorum fakat vicdansız saygısız toplumun bu programı izleyip izlemediği de aşikar.
devamını gör...
az önce televizyon izlerken tv 8'i açtım, elinde kasap bıçağı olan bir kadın, yatak odasında eşini tehdit ediyordu ve bu olay maalesef ki bende travmatik bir etki yarattı.**

(hassas bünyeler izlemesin)

devamını gör...
17.
güzel bir dizi. ancak mehmet karakterini kendime çok yakın hissettim. ağlaya ağlaya bir oldum. herkes meliha'da ağlarken ben mehmette ağladım.. mehmet karakteri kitapta da çok işlenmemiş. oysaki en uzun işlenmesi gereken karakterlerdendi o da...
devamını gör...
kendimi rahatlatmak için ara ara baktığım dizi. izlemek değil bakıp geçmek. neler var senin derdin dert mi demek için. bir ara bunun için müge anlı izliyordum şimdi çalışıyorum saatler tutmuyor napalım elde bu var.
devamını gör...
19.
binnur kaya hocam hastanız size derdini anlatırken suratınız öyle bir ifade alırsa hasta kafanıza uçan tekme atar lütfen biraz dikkat edelim acıma dolu bakışlar atmayın.
devamını gör...
su anda pandemi şartlarında değil de normal şartlar altında olsaydık övgüleri buraya sıra sıra dizerdim. ama herkes zaten depresyondayken televizyonda böyle dizilerin olmasından şahsen rahatsızım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kırmızı oda (dizi)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim