hani cemal süreya demiş ya;
bazen sadece yorgun oluyor insan. ne küs, ne yalnız, ne de aşık...

yorgunum anlaşılmamaktan,
yoruldum hayatımdaki herkesi hep daha fazla düşünmem yüzünden kendime sıranın hiç gelmemesinden...
yalnız kalmak istiyorum, yalnız uyumaktan ölesiye korkan bir insan olarak ilk defa; sadece kendimle kalmak istiyorum. çünkü biliyorum ki her şeyden çok sevmek diye bir şey yok. dile dolanmış bir kere ama iş bunu göstermeye geldiği zaman insanlar öyle bir değişiyor ki; o meşhur the oscar goes to cümlesinin sonunda ismi söylenecekmiş de o minik heykelcik onların olacakmış sanıyor insan!
en değerli sizseniz, seviyorum dediklerinizin zor anlarında iki gram kahrını çekemeyecekseniz, yalnız bırakacaksanız sevmeyin o zaman arkadaş kimseyi.
ben her yönü ile seninle ilgili her şeyi düşünüyorsam sen de bir zahmet bir parça düşün olmuyor mu? benim sorularımı, sorunlarımı, kafaya taktığım belki de benim dışımda kimsenin dert etmeyeceği dertlerimi, beni sevdiğin için minicik de olsa dert et kendine.
anlatmaya çalıştığım şeyi, sinirlenip, köpürüp homurdandığın için yanlış anladığın veya anlamak istediğin gibi değil de anlatmak istediğim gibi anlamak için çaba harca biraz da olmaz mı?
ben seninle ilgili her konuda elimden geldiğince hoşgörülü olmaya çabalarken sen vazgeçme sınırlarına üstün performans ödülü alacakmışçasına koşar adım gitme...
bu kadar kolay vazgeçersen, vazgeçeceksen biz’den o dediğin her şeyden çok’un bir geçerliliği, inandırıcılığı kalmaz.
şikayet eden, mutsuz olan ve mutsuz eden bir insan olmak istemiyorum, olumlu bir ruh halinde kalmak için çok çabalıyorum kendim için ve bizim için. ve söylediğim her şeyi haksızlık ettim mi acaba diye sonradan tekrar tekrar düşünüyorum ve hatalıysam da söylüyorum.

böyle insanların hak ettiği tavır asla bu değil.
eğer bu kadar kolay vazgeçecekseniz “sevdiklerinizden
kimse kimseyi yormasın artık lütfen!
devamını gör...
kendimi dinlemeye çalışırken içimde boğuluyorum.derdim kendimle benim kimseyle değil. nedir beni mutlu eden nereye doğru gitmeliyim bilemiyorum. çözüm bendeyse eğer içimdeki anahtarı bulmam gerekir. aramaya zorluyorum kendimi gece gündüz arayan bulurmuş çünkü. ama ne şevk ne heyecan var buna aramakta denilemez belki. sanki her şey sait faik'in dediği gibi tek bir anda gizli :"tek ihtiyacım olan şey; bir deniz kıyısında sabaha kadar oturup, olan biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek. " o aydınlanmayı yaşamak istiyorum artık.
devamını gör...
yoruldum. gerçekten çok ama çok yoruldum. çabalamaktan ama her seferinde boşa gittiğini hissetmekten, insanlara kendimi anlatmaya çalışmaktan, ağlamaktan ama en çok da çabalamaktan yoruldum. kötü olduğumda desteğini ve ilgisini beklediğim çok az kişi var zaten hayatımda ama onlara bile “ben iyiyim sen işini yap, boşver beni, bi şeyim yok, salla gitsin ya amann” dediğimde ciddi olmadığımı bilmelerini ve sadece ısrar edip “nasılsın, neyin var, konuşmak ister misin” gibi şeyler sorup ilgilenmelerini, yanımda olmalarını istiyorum yalnızca o birkaç kişiden ya. belki de çok fazla şey bekliyorumdur bu dünyadan ya da insanlardan, bilmiyorum.
devamını gör...
“ bulanık çıkmış fotoğraflar gibiyim.”

-edip cansever.

“ve gün geçtikçe belirsiz hale geliyorum.”

-benden olsun.
devamını gör...
dışarıda yağmur yağıyor, pencere açık olduğu için yağmur ince ince yüzüme vurmaya başladı.
gök gürlüyor, "yukarıda birileri sinirlendi sanırım " diyorum gülümseyerek.
kulağımda her zamanki melodi var, beni başka diyarlara götüren o harika melodi..
yağmurumu alıp gidiyorum uzaklara, bir de gök gürültüsünü. kimseyi duymayacağım, kimseyle konuşmayacağım bir yere. çok uzaklara.
mutluyum, huzurluyum. hep böyleymişim gibi..
devamını gör...
hem umutsuz hem üzgün hem çaresiz hem yorgun hem pişman hem çok rahatsız hem de bir yerlerde içim rahat.

ah canım kızım serseri. bir çok tanımımda da bahsetmişsimdir kızımdan. kendisi evimin kedisi olurdu. ta ki 15 gün önce kaybolana kadar. hiç beklemediğim bir zamanda hiç anlamadığım bir şekilde kaybettim canımıniçini. ilk hafta mahvolmuştum, ağlamadaktan gözlerim altı garip bir renk olmuştı üstüne üstlük zehir gibi yanıyordu. ki sadece en basitinden olan fiziki olarak dışa vurumu. kendimi kitap okumaya vermiştim ya da kulüpten arkadaşlarımla konuşarak bir şekilde unutuyordum ama yalnız kalınca şu an bunu yazarken bile canım çok yanıyor.

yokluğu çok koyuyor her şeyiyle. çok hissediyorum. biliyor musunuz? bugün benim kızımın doğum günü. eğer yaşıyorsa, bir yerlerde bir yaşında artık. ah canım kızım. umarımın iyisindir.

serseri'nin varlığını doğum gününden üç ay sonra öğrendik ve hemen sahiplenmek istedik çünkü o doğduğunda annesi ölmüş ve biri almazsa mutlaka sokağa salınacaktır diye düşünüp, salınması yerine bize gelsin istedik. bizimle beraber tam 9 ay geçirdi. hep beraber çok eğlendik, bazen üzüldük bazen sınav stresi bazen uykusuzluk. aynı insan gibi çekti, anladı bunları. ki zaten ben serseri'ye kendi kızım gibi davranırdım. o benim bebeğimdi. her şeyiyle ilgileniyordum. beraber her işi yapıyorduk. ben onu göğüsümde tuttum alıştı tabii. annesi gibi davrandım. ki öyleydim de. tekrar okuyunca burayada ne çok yazmışım kızım diye, bizimkilere de bu fikri aşılamıştım. herkes serseri için ne yapıyor kızın büyüdü mü? diye sorular yönetiyordu. artık büyüyecek bir kızım yok tabii.
hiçbir zaman gözümün önünden ayırmadım sadece bir gece yoktum. ve olay yaşanalı altı saat. ne olduysa o altı saatte oldu. gitti benim minnoşum. her yere baktım. her şeyi yaptım. yok. umudumu yitirdim. gelmeyecek artık.

hiç böyle tahmin etmezdim. #1050093 bu tanımda onun ölümünden bahsediyorum. nasıl dayanacağımı. şu an ölümden beter bir durum ama benim tek düşündüğüm kızım.

ah benim kızım hiç sokak görmedi ki. çok korkar. acaba nasıl alıştı? alışabildi mi? acaba bir araba çarmış olabilir mi? ya da gittiği yerde diğer kedilerle kavga edip yaralanmış mıdır? ya da bir insan tarafından şiddete maruz kalmış mıdır?
yemek bulabiliyor mudur? o pis kokuyu sevmez çöpe girmiş midir acaba? ya da en önemlisi bu sıcaklarda su bulabiliyor mudur?
ben günde iki defa suyunu değiştirirdim şimdi içebiliyor mu?
~küçük bir hatırlatma arkadaşlar ne olur bu sıcakta olabildiğince evinizin çevresine su koymaya çalışın küçük dostlarımız bu zamanda aynı bizim gibi susuyor. ayrıca şunu da unutmayın sokakta gördüğünüz bir hayvan bir başkasının kanayan yarası olabilir. lütfen onlara iyi davranın.~ içim rahat çünkü eğer zorlansa gelirdi. belki de şu an evde olduğundan çok mutlu, özgür. bir yerlere gitme diye karışan yok. çiçeklere dokunma diye çemkiren yok. zorla dans ettiren yok. bir sürü arkadaşı var ki zaten hep cama çıkıp seyrederdi, merak ederidi dışarıyı. umarım merakı gitmiştir. acaba beni unutmuş mudur?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu kızımın son fotoğrafı. bilseydim daha çok fotoğraf çekerdim. bilseydim daha çok öperdim. bacikleriyle oynardım. bilseydim daha çok oyun oynatırım, beslerdim. bilseydim...
devamını gör...
şuan aslında çok huzurluyum sanırım. evet evet, doğru kelime huzur...

insanın doğum gününde sınav sonuçları açıklanır mı*. zaten mezun diyordum nitekim öyle de oldu fakat bilmeme rağmen üzüldüm.

yine de yanımda 'üzülme seneye bir daha denersin ve yaparsın, pandemiden okula mı gidebildiniz' gibi teselliler veren bir ailem olması çok güzel. hele ne olursa olsun moralim yüksek olsun diye bana iyi şeyler söyleyen, beni sürekli güldüren bir ablam olması çok güzel...

doğum günümde dayımın beni bolca güldürmesi ve 'ne istersen al hepsi benden' diye bir kıyak geçmesi de çok güzel...

burada tanıdığım ve konuşmamı ilerlettiğim canım abimin ve canım yazar arkadaşımın iyi dilekleri ve kutlamaları da benim için çok özel...

gece olunca ateş başında arkadaşlarla oturmak ve dc oynayıp, kahve içip, sohbet muhabbet etmek sanırım köyde yapılabilecek en güzel aktivite ve bu günü daha da güzel kılan, sabahki üzüntümü hemencecik unutmamı sağlayan dostlar çok özel...

ve ne olursa olsun yanımda olan, her zaman benim iyi olmam için, mutlu olmam için çabalayan, en mutsuz anımda bile beni güldürebilecek tek kişi olan efulim ile konuşmak, gecemin onunla güzelleşmesi hem çok güzel hem çok özel...

insan, yanında sevdikleri olduktan sonra, tartışmalar da çıksa, anlaşmazlıklar da yaşansa, kötü zamanlar kapıda da olsa, kalbinde o huzuru duyabiliyor. o yüzden iyi ki diyorum... iyi ki onlar hayatımdalar. onlar benim için çok güzel ve özel insanlar. sahi ya sevdiğimiz insanlar olmasaydı, bu dünyada gerçekten yaşanır mıydı?
devamını gör...
baş ağrısı ile diş ağrısını kıyasladığım bir kararsızlık hissi içindeyim. hangisi daha acı verici karar veremedim. vücudun hangi parçası zarar görse can orada oluyor. kıymeti anlaşılıyor. yine de umutlu olmayı seçiyorum. umut iyi ki var.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
" bence en kötüsü de bir şeylerin artık elinden değil de içinden gelmemesi. heves yok, inancın kalmamış, zorlayamıyorsun."
devamını gör...
her şey tükeniyor. biz dahil!

insanlık tarihine bir bakın;
savaşlar, kölelik, sömürgeler, sanayi devriminden sonra kurulan yeni ekonomik sistem.

bugün sizce bunlar geride mi kaldı?
yoksa daha da vahşetini artırdı mı?

bu entryi yazarken baktım. dünya nüfusu 7.8 milyar. 9 yıl sonra bu nüfusa 1 milyar daha eklenecegi hesaplanıyor.

sizce bugün doğan çocuklar, çok değil; 20 yaşlarına geldiklerinde nasıl bir dünyada yaşayacaklar?

daha bugünlerde aşıyı bile paylaşamayan, patentini tüm dünyaya, insanlığa açmayan, kâr hırsından insan hayatını önemsemeyen “bu büyük insanlık” elinde olan son değeri “vicdanı” da tüketmedi mi?

yarının dünyasında işsizlik, açlık arttığında, bugün aşıyı paylaşmayan, yarın ekmeğini paylaşacak mı?

doğayı betonla, denizi plastikle, havayı sera gazlarıyla, insanlığı para hırsıyla tükettik.

farklı ülkelerde yaşayan tanıdıklarım, avrupa basını, dünya gündemi hep aynı şeyleri belirtiyorlar. “gelecek pek de hoş gelmeyecek.”

açıkcası karamsar olmamak gerek ama konu itibariyle ben iyimser yerine, gerçekçi olmayı doğru buluyorum. umarım yanılırım. ve umarım akılcı çözüm önerileriniz vardır. çünkü, bendekileri de ben tükettim.

herkes dünya değişsin diyor ama kendini hiç değiştirmiyor. hayvan içgüdüleriyle yaşıyor insanlığın büyük bölümü. sadece tüketiyor.

elbette bu düzen böyle gitmeyecektir. değişecektir. ancak özellikle pandemi sürecinde iyice yalnızlaşan, zaten doğru düzgün örgütlenememiş insanlık, yeni düzeni nasıl kuracak?

sanırım yenisi, eskisinden daha kötü olacak.


öğrenemedik! ne paylaşmayı? ne sevmeyi? ne korumayı?

tüketmemeyi öğrenemedik.
devamını gör...
“özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte!” der nazım hikmet.
evet şu an hissettiğim duygunun adı “özlem”.
özlemek güzel şeydir, beklemek de güzel eğer özlenen güzelse. bekliyorum ve çok özlüyorum ve hatta şöyle söylüyorum “ruhum koca bir boşlukta gibi, gel de bitsin bu eziyet!”.

hatta bir şarkı sözü de yazayım tam olsun bari. ufuk beydemir’in ay tenli kadın parçasından.
-“al aklım gibi hissimi, al çünkü özlüyorum!”

not: 100. tanımım olmuş olmasından dolayı hem mutluyum hem de 100.tanıma yakışır olsun istedim.
devamını gör...
insanım duygularım, hislerim, korkularım var. ne yaşadıysam hepsinin olduğu gibi yaşadım, gösterdim, çekinmedim kaçmadım. yine kaçmıyorum kaçmayacağım . insan olmanın gereği ne ise onu yapmaya çalıştım hep. herkesi kendim gibi bilip dürüst davrandım oluruna olur olmazına olmaz dedim. ama ne var ki insanlara kendi yapmayı düşündükleri ya da yaptıkları şeyleri sırf vicdanlarını rahatlatmak için karşı taraf suçluymuş gibi gösterip üste çıkmak kolay geliyor. ne yaparsanız yapın yaranamıyorsunuz. sizi zaaflarınızdan bulup vuruyorlar. yani bu sizinle değil karşınızdakilerle alakalı.
devamını gör...
sorgu odasındayım.
ortada bir ışık.
karşımda bir gölge.

işte böyle unuttururuz dertlerini koçum!
abi ne desen haklısın, bi daha yapmam söz.
geçen sefer de böyle söylemiştin!
abi köpeğin olayım, acı bana.
sus ulan, her zaman aynı laflar.

haklıydı,her seferinde aynı bahaneleri ileri sürüyordum.
ama her seferinde de 'ya bu acının esiri olursam' diye endişe ediyordum.
uslanmaz biriydim.

bir yerde okumuştum, acıya direnmektense onu hissetmek falan...
iyi saçmalamışlar daha ne kadar hissedecektim. iliklerime kadar hissediyordum işte.
şu odadan bir kurtulayım, ilk iş o yazıyı yazanları bu sandalyeye oturtacağım, dedim içimden.

ne dersin dostum, diner mi bu acı?
şu satırlar bir nebze olsun işe yarar mı?
devamını gör...
çok yoruldum ben;
insanların gereksiz gizemlerinden, gizli kapaklı işlerinden,
uzun süren sessizliklerden,
ve belki bu onların zerre umurunda bile değilken benim burada saçma salak içimin içimi yemesinden,
kalbimin bir mengeneye sıkıştırılmış gibi acımasından,
durup kendime sormadan,
durup kendimi dinlenmeden,
durup sakince düşünmeden o anki hissimle yaptıklarım ve akabinde pişman olduklarımdan,
sadece sevmenin yeteceğini düşünüp bunu göstermek için çaba sarf etmeyenlerden,
anlamadan, dinlemeden suçlayanlardan,
gözünü kırpmadan insan kırabilenlerden,
ne kadar kaldığını hiç bilmediğimiz ömrümüzü solduranlardan,
ama en çok da kendimden yoruldum ben!
bana bir adım gelenlere bin adım gitmelerimden,
değer bilmeyenlere harcadığım emeklerden,
bitmeyen ümidimden,
canımı yakanlara değil de kendime verdiğim cezalardan,
birini incitirim diye korka korka aldığım nefeslerden,
hep olumlu olmaya çabalamaktan,
boşa çektiğimi bile bile asıldığım küreklerden,
gitmem gereken yerleri terk edememekten,
kimseye hayır diyememekten,
istemiyorum ya da müsait değilim diyememekten,
en çok kendimden yoruldum...


hani oğuz atay diyor ya;
"en kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim.
yemeğe kal, dediler: kaldım. oysa, kalınmaz.
onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. sonunda kalkıp gidilir.
her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.
"


kimseye tek adım atacak,
kimseyi yeniden sevecek,
kimsenin derdini dinleyecek hali kalmıyor insanın sonra...

hani hevesimiz kalmamıştır diyorlar ya ondan işte!

geceler düşman - aşkın nur yengi...
devamını gör...
bu tweeti biraz önce gördüğümden beri kızgın hissediyorum. babam her an neye sinirleneceği belli olmayan biri olduğundan ben bu gülümsemeyi kendimi bildim bileli annemin yüzünde görüyorum ve böyle sinirli erkeklere gıcık oluyorum. sinirli olmak marifet değil. kadınlar, sizin öfkenizi kusacağınız duygusal çöp kutunuz değil. öfkeli olmakla övünmek yerine gidin tedavi olun, hayatı hem kendiniz, hem de çevrenizdekiler için daha yaşanabilir hale getirin. hayat, yeterince zor, bari siz hayatı biraz kolaylaştırın da insanlar sizinle uğraşmak zorunda kalmasınlar...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
içimde bilemediğim bir telaş var, kötü bir his...
sanki saatlerdir koşuyormuş, bir yere yetişmeye çalışıyormuşum da yorulmuşum gibi. hem yorgun hem de telaşıyım. gelse biri durdursa beni ya da ben bir şekilde dursam olduğum yerde; deriiin bir nefes alsam, kafamı kaldırsam gökyüzüne her şey geçecek. ama ne ben durabiliyorum ne de nereye koştuğumu biliyorum. garip...
devamını gör...
gündemi takip ettikçe duygu karmaşası yaşayanlardanım. bu hissiyatın tarifini de bugün sözlükten öğrendim, daha iyi anlatılamazdı sanırım. televizyonda dünyalar güzeli bir bebeğin enkazdan çıkarılmasını izleyip “yerim seni çocuk” diyorum ve kısa bir süreliğine de olsa mutlu oluyorum.

sonra twitter'dan gördüğüm fotoğraflar, kayıplar, yağma olayları beni delirtiyor. bazı gerizekalılara ise çok sinirlenip sövüyorum. az önce gördüğüm şu fotoğraf ise depreme dair o iç burkan fotoğraflar gibi aklımda hep kalacak olanlardan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
yokluk, ölüm...
tüm acılara bir kılıf bulup geride bırakabiliyorum da.
ah bu ölüm olmasa.

çok kısa kaldık bir arada.
hayata tutunabilmeni sağlamaya çalıştım ama beceremedim.
özür dilerim...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
özlemle...
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının hissettikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim