41.
şu müzik. aslında tam bir turist izlencesi için gibi gelse de o müzik bana kalırsa istanbul'u anlatır. turkish airlines
devamını gör...
42.
trafiği zulümdür.
devamını gör...
43.
şair-mütefekkir necip fazıl kısakürek'in canım istanbul adlı şiirindeki:
"ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
onu istanbul diye toprağa kondurmuşlar.
içimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
o benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.(...)"
dizelerinin muhatabı olan şehir.
devamını gör...
44.
yaşasan bir dert yaşamasan bir dert olan şehirdir, onunla olmaz onsuz olmaz. tuhaftır.
devamını gör...
45.
avrupadayken where are you from sorusuna verdiğim cevaptı.
ı m from turkey demek ile ıstanbul demek arasında ciddi fark var sözlük.
turkey deyince hala arapça alfabemizin olduğunu, deveye bindiğimizi falan düşünen insanlar var. istanbul deyince “oo kop kop, ortam çocuğu” gibi bir hava oluşturabiliyorsunuz.
devamını gör...
46.
imkan olsa da biptirip gitsem dedirten şehir. trafiği, hava kirliliği, insanları, hızlı binalaşması, doğasının ve tarihi yapısının katledilmesi çekilmeyen ve kahreden şehir. ömürden ömür çalan şehir. abartılmış balon şehir.
devamını gör...
47.
istanbul'dan çıktığınızda ırzına nasıl geçildiğinin farkına vardığınız şehir. öyle bir karakterli ve vakur bir duruşu var ki... tarihten gelen asaletiyle mağrur. modernizm denilen pis veletin saygı göstermediği baba/büyükbaba.
devamını gör...
48.
istediğin aradığın her seyin iyi ya da kötü elinin altında olması şansı ama şehrin kavgası kaosu insanların çeşitliliği.. şehir büyülü olsa da insanların yok ettiği hayal kırıklıklarıyla dolu bir harabe
devamını gör...
49.
hem çağıran, hem kovan şehir.
devamını gör...
50.
bir güzelleme şehri.
yeni şarkıcı veya "şair" iseniz bu kente bir kaç kelime yazın içine biraz melankoli koyun yürür gidersiniz.
devamını gör...
51.
sokaklarında yürürken büyülendiğin,trafiğine çıktığında sövdüğün şehirdir.
devamını gör...
52.
burada yaşayan insanların, bu güzel aşk kokan şehrin değerini bilmeyişini, saçma sapan ankara'dan üzülerek seyrediyorum.

istenildiğinde sahillerinde sevgili ile iki bira eşliğinde martıların yavruları için savaşlarını izlemeyi reddetmişler.
galata'ya çıkıp şehrin günah dolu silüetine bakmaktan mahrum kalmışlar.
ankara gibi samimiyetsiz, asık suratlı insanlardan bıkmış biri olarak şunu diyorum;
şehrinizin değerini bilin lan.
devamını gör...
53.
doğma büyüme istanbullu olmam nedeniyle sakin olması daha iyi olmuştur sonuç olarak geçici bir süre bu şekilde kalacak ama yine de kalabalık gibi geliyor.
devamını gör...
54.
sadece vapur güvertesinde püfür püfür giderken güzel olan, karaya ayak bastığın anda cehennem olduğunu anladığın dev şehir. bir yandan yanarken, öte yandan diğerlerine zebanilik yapan insanların doluştuğu bir cehennem...

(bkz: gayya kuyusu)
devamını gör...
55.
adım attığınız her mekanda diğer büyük şehirlere oranla 2-3 kat fazla hesap ödeyerek ayak üstü soyuldugunuz şehir. kelle başı 5 bin lira kazanan bir ailenin bi şehirde ortalama bir hayat sürmesi ancak mümkünken asgari ücretle bu şehirde çalışan yaşamaya çalışanları anlayamıyorum.
devamını gör...
56.
dilenci sayısı açısından büyük avrupa şehirlerinden pek bir farkı yok, havası inanılmaz kirli değil, bölgesinin hava kirliliği verilerine yakın ve hatta daha temiz. italyan şehirlerinden biraz kirli, polonya gibi kalabalık avrupa ülkeleri ile aynı. mexico city veya endüstriyel çin şehirleri istanbul'un iki katından daha kirli.

trafik bu şehirde en büyük problem. ama ibb trafik sayesinde son gelişimde pek takılmadan halledebildim bu sorunu. araç ile kadıköy ve benzeri hub'lara kendinizi atip deniz tasimaciligini, veya marmaray'i tercih edebilirsiniz. ama koprunun kipkirmizi oldugu an köprü trafiğine girmek buyuk hata.

yine de ciddi bir sorun trafik.

2000 krizinden sonra, sosyal patlama sözleri etraftayken bahsi geçen istanbul'dan farklı bugün istanbul. ülkenin her sallantılı döneminde kendisi de savruluyor. yine de bu şehri bütün bu çalkantılarına rağmen seven insanlar var. işte onları ben çok seviyorum, zehir gibi beyinler hepsi. mizah ve empati yeteneği gelişmiş bu insanlar sayesinde seviyorum bu şehri.
devamını gör...
57.
1 aylık staj, birkaç hafta sonu ve fenerbahçe maçı ziyaretleri dışında istanbulla bir alakam yok. iyi ki de yok. yeminle biz ankara'da melih gökçek'le ve onun şehre yaptıklarıyla yaşadık onlarca yıl ama istanbul kadar yormuyor. yine gittim bu hafta sonu, galiba sevmiyorum abi ben bu şehri. galiba diyorum, onu da sultanahmet'i falan gördüm, ayasofya çevresini gördüm, en azından gezip görülecek yerleri de varmış diyerek sevip sevmeme konusunda şüpheye düştüm. daha önce sorsalar sevmediğim kesin. (nasıl bir yazı yazacağım,o bile belli değil, istanbul gibi dağınık olacak galiba, kusura bakmayın)

istanbul'la tanışmam gerçek hayatta değil, monopoly'de oldu. oradaki bölgelere göre neresi lüks, neresi birbirine yakın, ona göre şekillendirdim kafamda şehri. beyoğlu, elektrik dairesi, beşiktaş ve taksim birbirine yakın olmalı mesela, 15-20 dakika içinde birinden birine gidebilmek lazım. e gidebiliyor musun ? yok. monopoly'de böyle olmasa bile o uzaklıktaki yolu rahat rahat gitmek lazım amk, burada o sürede insanlar yaşlanıyor. allahtan gezme tarzım her yere yürüme şeklinde olduğundan böyle yerlerde vakit kaybetmiyorum. burayı görünce yemin ediyorum ankara'ya falan şükrediyorum. trafik gibi bir gerçekliğin farkına vardım. arkadaşlarla buluşacağız bebek'te, beşiktaş'tan otobüse bindik. bir kişi 10-15 dakika sonra gelecek bizimle aynı yoldan. "trafik var mı?" diye mesaj atıyor. abi 4 km lan yol. normal yürüme hızıyla gidersen bir saatte gidiyorsun. ben daha 25 yılda herhangi birine "trafik var mı?" diye mesaj atmadım, bana da gelmedi. bu nasıl bir hayat tarzı lan, trafiğe göre hayatını düzenliyorsun.

turistik açıdan bakıyorum şehre. her gelen taksim meydanı'na koşuyor. ne var orada ? eşek gibi işlevsiz bir beton alan. 5-10 dönüm beton var lan yerde, etrafında hiçbir şey yok. istiklal caddesi'ne gidiyorsun, geleneksel anlamda değil ama yatay bir avm resmen. yıllar önce sokakta yeşillik falan varken şimdi taksim meydanı kadar betonarme. bütün dünyada arnavut kaldırım kullanırken turistlerin ve yerlilerin geceleri, haftasonları aktığı en önemli sokağı asfalta bulamışlar. arka sokaklarında yer yer güzel mekanlar olsa da çakalların, uyuşturucuların mekanına dönüşmüş durumda. yeteri kadar ilerlersen kerane var amk, daha ne olsun. ilerlemek de ayrı mesele zaten, sadece orada yüz bin insan vardır. nezih semtlere bakıyorsun. bağdat caddesi, nişantaşı, bebek, vs. herhangi bir ülkede rahatça bulabileceğin orta ve üst sınıfa hizmet eden lüks mekanlar. hani tek turistik aktivite sultanahmet bölgesi, topkapı sarayı gibi osmanlı ve bizans'tan kalma yapılar. turistler de böyle yerlere otantik falan diyor. zaten otantik de geri kalmışlığın, keşmekeşin turistik kullanımı. yoksa kimse gelmez.

dünyanın hiçbir yerinde bir ülke yoktur ki sadece bir şehri üzerinden siyaseti, ekonomisi, sanatı, turizmi idare edilsin. yaklaşık 800 bin kilometrekarelik bir ülke, 5500 kilometrekareye sıkıştırılmış durumda. özel sektörde işe girmek istersen eğer pılını pırtını toplayıp buraya yerleşmek zorundasın, bir ara devleti buraya taşımaya çalışıyorlardı, çok tenhaymış gibi şehir, vazgeçildi allahtan. ülkede 81 tane il var. bunlardan minimum 60 tanesine gitsen, arkana bakmadan kaçarsın. her bir kenti cazibe noktası haline getirmeye, gerek bölgesel anlamda kendilerini geçindirebilen, gerek ülke ekonomisine katkıda bulunacak şekilde kalkındırmak varken, geri kalmışlığa, kaosa, zevksizliğe, fakirliğe, eğitimsizliğe mahkum edip insanları oralardan ülkenin tek bir şehrine göçe zorluyorlar. her şeyin de bir limiti var sonuç olarak, kaldırabilir mi bir şehir bu kadar insanı. şehrin olmayan mimarisine bakıyorum. şehir planlamadan nasibini almamış yöneticiler, başkanlar, planlamacılar tarafından tarihi, doğayı mahveden bir düzen yaratılmış. şehrin yarısı göçlerle gelen düşük gelirli ailelerin plansız yapılaşmasının kurbanı olmuş, kalan yarısı şurada bahsettiğim her ne kadar planlı olsa da bir o kadar da çirkin, ilkel gökdelenler yuvasına dönüşmüş.

istanbul yaşantısına bakıyorum. zaten düzgün bir gelirin yoksa, bir yaşantın da olmuyor bu şehirde. orta düzey bir maaşı olanın da hayatı bir optimizasyon problemi adeta. iş-ev-eğlence arasında nasıl bir planlama yapsam ? evi işine yakın olsa uç bir kira ödeyecek ama trafik çilesi çekmeyecek, uzak olsa muhit güzel olmayacak, trafikte geçecek yaşam ama parası cebine kalacak. zaten özel sektörde çalıştığınız için gece gündüz ebenizi siken bir iş hayatınız var ve tek beklentiniz hafta sonu gelse de eğlensek olacak. orada da düzgün bir mekana girdiğinizde yüzlerce lira para harcayacaksınız üç-beş içecek ve yemek için. eğer öyle o club senin şu club benim tarzı aşırı bir eğlence hayatınız yoksa, aslında diğer şehirler size zaten sunabiliyor bir gece hayatı. istanbul'un bu konuda izmir ve ankara ikilisinden ayrıldığı tek nokta kültür-sanat aktiviteleri ve reina tarzı gece yaşamı.

benim için istanbul türkiye'nin neden geri kaldığının vücut bulmuş hali. şehirsel kalkınmanın (!), şehir planlamanın (!), insan yaşamına, doğaya, tarihe saygının (!), kapitalizmin sembolü. bu sehirle iş dünyası birleşip insan hayatını öyle bir noktaya getiriyor ki, saat 5'te mesaiden çıkıp trafiğe kalmayacağınıza seviniyorsunuz. köpeği bağlasan durmayacak yere insanları mahkum edip mekanik bir hayat yaşatanlar utansın. şu şehre dair sevdiğim tek şey akbil basıp parasını almayan insanlar. dünya daha güzel bir yer olacaksa sizin gibilerle olacak.
devamını gör...
58.
geçenler de canım haydar paşaya gitmek istedi, dedim merdivenlerinde oturayım hayatımı sorgulayım istanbul’a karşı.. hevesim kursağım da kaldı tadilattan dolayı kapalı olduğunu unutmuştum.
devamını gör...
59.
yurtdışında en çok bilinen ilimizdir.
devamını gör...
60.
4 sene üniversite öğrenciliğimi geçirdiğim yerdir. o zamanlarda derdim 'gezilecek, okunacak ama yaşanmayacak şehir'.
trafik dersen saat 8 de olan ders için 5 te çıkıyordum. saolsun okul da tam köprünün oradaydı. yeşili fazla göremiyorsun. anca parka, bahçeye gidersen.
güzellikleri yok değil koca istanbul'un. hafta sonları adalar, arkadaşlarla istaklal turlaması, akşamları kadıköy, ramazanda fatih, balat, kuzguncuk, beyoğlu...
söylemesi anlatması zor yaşaması daha zor.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"istanbul" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim