101.
bende hiç tükenmez bir hayat vardı
kırlara yayılan ilkbahar gibi
kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
göğsümün içinde ateş var gibi
devamını gör...
102.
terketmedi sevdan beni,
aç kaldım, susuz kaldım.
hayın karanlıktı gece
can garip, can suskun, can paramparça...
ve ellerim, kelepçede
tütünsüz, uykusuz kaldim
terketmedi sevdan beni..
*
devamını gör...
103.
sebebi ne
seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
sen böyle uzakken senin sesini duyup yerimden fırlamamın
sebebi ne?
....
devamını gör...
104.
değişir rüzgarın yönü,
solar ansızın yapraklar;
şaşırır yolunu denizde gemi,
boşuna bir liman arar.
gülüşü bir yabancının,
çalmıştır senden sevdiğini;
içinde biriken zehir,
sadece kendini öldürecektir;
ölümdür yaşanan tek başına
aşk iki kişiliktir.ataol
devamını gör...
105.
çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
seyir defterini başkası yazsın.
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
beni o limana çıkaramazsın...
devamını gör...
106.
değişir rüzgarın yönü,
solar ansızın yapraklar;
şaşırır yolunu denizde gemi,
boşuna bir liman arar.
gülüşü bir yabancının,
çalmıştır senden sevdiğini;
içinde biriken zehir,
sadece kendini öldürecektir;
ölümdür yaşanan tek başına
aşk iki kişiliktir.ataol
devamını gör...
107.
ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil. nükeller deneler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan. belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parliament'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı... " (ali lidar)
devamını gör...
108.
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin..
devamını gör...
109.
başta kavak yelleri estiği günler hani?
umduğumuz neşeler, şerefler, ünler hani?
beklenilen alaylı, şanlı düğünler hani?servi gibi ümitler döndü birer iğdeye,
geçti bor'un pazarı, sur eşeği niğde’ye!
sende cevher var imiş, onu herkes ne bilsin?
kimler böyle züğürdün huzurunda eğilsin?
şöyle bir dairede müdür bile değilsin,ne çıkar öğrenmişsin mesahası piy diye,
geçti bor'un pazarı, sur eşeği niğde’ye!
bilmem ki ne olmaktı senin gayen, maksadın?
fare gibi kitaplar arasında yaşadın,
ne dansettin, eğlendin, ne de sevdin kız, kadın,kim dedi ey serseri gençliğine kıy diye?
geçti bor'un pazarı sur eşeği niğde’ye!
gönül ne çalgı ister, ne eğlence, ne de dans,
ne güzel kadınların önlerinde reverans,
kapandıkça kapandı bunca yıldır kahpe şans,ihtiyarlık gölgesi perde çekti dideye,
geçti bor'un pazarı sur eşeği niğde’ye!fırsatı iyi kolla, olma sakın dangalak,
genç iken vur partiyi, durma, ye, keyfine bak,
sonra iç şampanyalar, viskiler, bardak bardak,dokunuyor üç kadeh simdi bizim mideye,
geçti bor'un pazarı sur eşeği niğde’ye!
hasan’ın böreğine vaktinde yetişmeli,
hiç durmadan gövdeye atıştırıp şişmeli,
yanıp da kavrulmadan mükemmelen pişmelisonra seni almazlar hiçbir yere çiğ diye
geçti bor'un pazarı sur eşeği niğde’ye!


bu şiir hayatımın özeti. gençliğimi kütüphanelerde çürüttüm, üç kuruş maaş almak için. gençliğimin katili de maktülü de benim. keyifli okumalar :)
devamını gör...
110.
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sessizce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
devamını gör...
111.
"göğü kucaklayıp getirdim sana
kokla
açılırsın
solmuşsun
benzin sararmış
yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün
öyle bükük bakma bana
çam kolonyası getirdim sana
kentli dağlıların haklı sevdasını
bolu ormanlarından çarpan bir koku
sanki köroğlu'nun ter kokusu
aman kokusu, billah kokusu
canlarım ,canım benim üzme kendini bu kadar
sana umudu öğretemeyenlerin suçu mu var
bak yeryüzü ne kadar geniş
ne kadar dar
dur
akıtma gönlüm yaşını
gözünden öpecek bir yer bırak
oy bana en yakın
bana en uzak
sevgili yar
hasretine vur beni
giyecek çamaşır getirdim sana
adettir diye değil, sevdim diyedir
bağışla, eski biraz
bedenim uygundur diye bedenine
elimle yıkadım, ütüledim
elma ağacında kuruttum
günler sarmal bir yay gibi
bunu unutma
bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir
bunu unutma
seni ben her yerinden öperim
beni unutma
kadere inansaydım
sana inanırdım
düşürmem sigaramın ucundaki külü ben
öyle kırık bakma bana
caddeler nasıl da genişliyor
sana bunu söyleyecektim
bileyli bir makas vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri
sana bunu..
oyyy nasıl söyleyebilirim
deliren sevdamızın kısrak huyunu
elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız
sen içerde
ben dışarda...
oyyy mahpusluk mahpusluk."
sevdadır- arkadaş zekai özger
devamını gör...
112.
"al beni incitmeden yeşil gözlerine sür
ve ağla... gözyaşınla beni hüznüne götür."
devamını gör...
113.
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım.
devamını gör...
114.
sen ve ben

sen ve ben
gün değil, hafta değil, ay değil
beş sene, on sene sonra gelsen de
bu canım durdukça tende
iyi bil
beklediğim sensin.

bazen bir demet gül alırım elime
bazen ıhlamur çiçeği
her şeyin doğrusu ve gerçeği
kokladığım sensin.

cebimde mektubun olmayabilir
ne çıkar fotoğrafın yoksa masamda
öğrenmek istersen eğer
gel, sevda iklimime gir
açılmamış gönül kasamda.
sakladığım sensin.

yağan yağmur duyar mı bilmem
topraktaki mutluluğu?
ve güneş vurunca topraktan yükselen buğu
doldursun diye
yerle gök arasındaki boşluğu
en masum sevgiye
eklediğim sensin.

uykudayken, uyanıkken
uzakta ve yakında
sen olmasan da farkında
gidip gidip arada bir
yokladığım sensin.
devamını gör...
115.
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım

falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım

göğe bakma durağı - turgut uyar
devamını gör...
116.
bilardo topları

ayrıldığımız gündü.
mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, herşey bambaşka
görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta
"biliyor musun " dedin. "sen neye benziyorsun biliyor musun?"
epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem keder veren
gizli bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırgınlığı.
sis ışığa çıkmıştı. sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye
benzeyen derin bir korkuyla.
"neye?" dedim,yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar
gibi,"neye?"
"bilardo toplarına."
"neden?" dedim.
"yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da
ondan..."
bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi
birbirimizden uzaklaştırmaya.
beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu.
sonra iki arkadaşım geldi,birinin omzunda ağladım,hangisiydi
şimdi
hatırlamıyorum. sonra birlikte başka bir kente gittik,anlarsın ayrılığın
ilk
günlerinde o eve katlanamazdım, sonra ben başka aşklara, sonra başka
evlerin
duvarlarına başka takvimler aştım
şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor
kulaklarımda
ardından bilardo topları
dağılıyor dört bir yana
seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta bir daha
bir daha
bir daha
(bkz: murathan mungan)
devamını gör...
117.
can yücel'den gelsin.
''bu küfür küfür değil, küflü rüzgar,
bu silsilesini siktiğimin koridorlarına
demirli dosyalar gibi sıralanmış kapılardan
ayaklarımın dibine kadar sokularak
ve sezdirmeden üflüye üfüre
parmaklarımın uçlarını kemiren
bu kılları ağarmış fare
ne bilir, ne anlar ki çocuklardan haber vere!
hem verse de ne umurum!
ben ki müebbet muhabbete mahkûmum,
çocuklardan haber değil,
çocukları güneş kokan enselerinden koklaya koklaya öpüp
ısırmak istiyorum.''
devamını gör...
118.
sana gitme demeyeceğim,
ama gitme, lavinia.
adını gizleyeceğim
sen de bilme, lavinia.
(bkz: özdemir asaf)
devamını gör...
119.
“yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif..
kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü..
ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin..
yaşadıklarını kar sayma:
yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

ne kadar yaşarsan yaşa,
sevdiğin kadardır ömrün..
gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi,

sevdiğin kadar sevileceksin.
güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

işte budur hayat!
işte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
sevdiğin kadar sevilirsin...”
(bkz: her şey sende gizli)
devamını gör...
120.
iki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun…
sunay akın
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim