821.
adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde
yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu
otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime
anne dedim, hadi çay koy da içelim..

(bkz: ali lidar)
devamını gör...
822.
vakit tamam! .. seni terk ediyorum.
o bütün alışkanlıklardan
ve bütün sıradanlıklardan öteye,
yorumsuz bir hayatı seçiyorum.
doyamadım inan,
kanamadım sevgiye...korkulu geceleri sayar gibi,
deprem gecesinde bir yıldız,
birdenbire kayar gibi;
ellerim kurtulacak ellerinden,
bir kuru dal, ağacından
çatırdayıp kopar gibi...aşksa bitti...
gülse, hiç dermedik.
bul kendini kuytularda, hadi dal!
seninle bir bütün olabilirdik...
hoşça kal gözümün nuru,
hoşça kal...vakit tamam! .. seni terk ediyorum.
bu, kırık ve incecik
bir veda havasıdır.
tutuşan ellerimden
parmak uçlarına değen sıcaklık,
incinen bir hayatın yarasıdır...kalacak tüm izlerin hayatımda.
gözümden bir damla yaş,
sızlayıp resmine aktığında;
bir yer bulabilsem keşke
bir yer, seni hatırlatmayan;
kan tarlası gelincik şafağında...ölümse, korktun.
savaşsa, hep kaçtın...
vur kendini kuşkularda, hadi al!
sen bir suydun oysa,
sen bir ilaçtın...
hoşça kal canımın içi,
hoşça kal...
(yusuf hayaloğlu)
kendi sesinden dinlemek için tıklayın
devamını gör...
823.
* hayal kırıklığının uykudaki çocuk ölümleri kadar olağan karşılandığı şehirde sigara külü kadar yalnızım..* gölgesine sığındığım ve acımasızca içini boşalttıktan sonra, geri dönüşüm kutusunun içindeki meyveli soda şişelerinin tiksinen bakışlarından kaçacak yer bulamayıp, kendini kendi etiketinden yaptığı iple kutunun kulpuna asıp intihar etmek isteyen bir rakı şişesi kadar yalnızım..* gidecek yeri olan herkesin yerine gittiği saatlerde, gidecek yeri olmayan bir yersizin sokulduğu kurumuş bir ağaç kovuğu kadar yalnızım..* dokuz kişiyle defans yapan ve tek hedefi yarım düzineden daha az gol yemek olan zavallı bir futbol takımının tek forveti kadar yalnızım..* ağrı kesicilerin arasına yanlışlıkla karışmış fare zehiri kadar yalnızım..* herkesin mutsuzluktan delirdiği bir yerde deliremeyecek kadar akıllı olan bir nano-fizik profesörü kadar yalnızım..* kullanılmadığı için tozla kaplanan unutulmuş porselen bir tabağın, işe yaradıkları için kirli ve mutlu kullanılmış porselen tabaklarla birlikte bulaşık makinesine atıldığında 'ne işim var lan burda' nın şaşkınlığıyla hesaplaşması kadar yalnızım..* bitmek üzere olduğu için kullanılmayan, ama henüz bitmediği için atılamayan ve nemli bir banyo rafında kaderine terk edilen zeytinyağlı sabun kadar yalnızım..* kimi arasa üçüncü hatır cümlesinden sonra ' ne var,niye aradın? ' imasıyla karşılaşacağını bildiğinden kimseleri arayamayan unutulmuş bir vicdan azabı kadar yalnızım..* sarhoşken telefonuna kayıtlı bütün kadın isimlerine coşkulu mesajlar yollayıp, ayılıp pişman olduğunda utancından telefonunu alelacele kapatan ve günlerce açamayan eski zaman artığı bir sarhoşluk edepsizi kadar yalnızım..* kendisine birazcık ilgi gösteren her kadına aşık olup, her seferinde alay edilerek yol verilen şaşkın bir ilgi şımarığı kadar yalnızım..* afrikalı bir anne ve kanada'lı bir babanın çin'deki bir cami avlusuna bıraktığı felçli bir albino bebek kadar yalnızım..* bekleyen herkesin küfür ettiği rötar yapmış bir trenin, kimseye yaranamayacağını bile bile bir an önce gara ulaşmak için terleyen makinistinin yasak olduğunu bilmesine rağmen yaktığı ilk sigara kadar yalnızım..* rüyasında kafası kopan ve kadın-erkek, yaşlı-genç karışık iki takım kafasıyla top oynarken, onu aralarına aldıkları için minnettar olan eski bir jedi emeklisi kadar yalnızım..* özenle seçilip alındıktan sonra saçkıran yüzünden sahibinin bütün saçları dökülen fildişi saplı tarağın atıldığı çekmecedeki can sıkıntısı kadar yalnızım..



(bkz: ali lidar)
(bkz: alternatif yalnızlık tarifleri)
devamını gör...
824.
"bazı gün olur, çok istersin
bir balonu, bir elbiseyi ya da sevgiliyi...
balon uçar gider gökyüzüne,
elbise artık başkasının üzerindedir,
sevgili ise başka kollarda,
olsun be!..
hala umut taşır bu yürek,
asla pes etmemek gerek.
taşa değer ayaklar ama vazgeçmek olmaz
gözyaşı yüzü yıkamadan yürek aydınlanmaz.
umutlar kuytulardadır hep
gülümser kuytulardan sana
insanın yüreği kadardır umut
ve sen ona inandıkça
mutsuzluğu, güçsüzlüğü unut.
hadi silkelen şimdi, ayağa kalk!
o kadar da uzak değil o imrenilen hayat
sadece görmesini bil, def et korkuyu
başının tacı et her kapıyı açan umudu."
sude tanç
devamını gör...
825.
sana koşuyorum bir vapurun içinde
ölmemek, delirmemek için.
yaşamak; bütün adetlerden uzak
yaşamak....hayır değil, değil sıcak
dudakların hatırası;
değil saçlarının kokusu
hiçbiri değil.dünyada büyük fırtınaların koptuğu böyle günlerde
ben onsuz edemem.
eli elimin içinde olmalı,
gözlerine bakmalıyım,
sesini işitmeliyim.
beraber yemek yemeliyiz
ara sıra gülmeliyiz.
yapamam onsuz edemem.bana su, bana ekmek, bana zehir;
bana tad, bana uyku
gibi gelen çirkin kızım
sensiz edemem.
(bkz: sait faik)
devamını gör...
826.
"benim sözlerim eskidi
onunki de eskidi
zaten kelimeler sonludur
öyle değil mi
donuk donuk bakışıyoruz
ben ölüme iyice yakın
o yaşamaktan uzak
öyle bir gök içinde durmuş gibiyiz
karanfiller ölürken
karanfillerden bir deniz."

ben ruhi bey nasılım - edip cansever
devamını gör...
827.
"benim bu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor
kendimi yerden yere vuruşurumu içimdeki zehri
bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor
odasında şiirlerim fukara mumlar gibi yanıyorlar
sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin
dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun
sen gözlerini kaybettin gözlerini gözlerini bunu biliyorsun
ben ki yaşadıklarımı büyük dinler gibi yaşıyorum
sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun"
attila ilhan
devamını gör...
828.
söz dedim, söz verdim.
ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
güneşi özledim, sonra seni
keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.
devamını gör...
829.
insan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
mutlu aşk yoktur
devamını gör...
830.
merdivende ayak sesleri
içimin kapıları açılıyor herseferinde
kimse yok, kimse yok, kimse yok ki
yalnızlıkta seslerin birbirine ne çok benzediğini
ayrılıklar öğretti bana
devamını gör...
831.
hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.
dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
yaşamak ne güzeldir be sevgili...
sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...
ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak
hayatın.....

(bkz: yılmaz güney)
devamını gör...
832.
ne kâğıt yeter ne kalem
mesut sanmam için kendimi.
bunların hepsi.. hepsi fasafiso.
ne takayım, ne tekneyim.
öyle bir yerde olmalıyım,
öyle bir yerde olmalıyım ki,
ne karpuz kabuğu gibi,
ne ışık, ne sis, ne buğu gibi,
insan gibi.
orhan veli - dalga
devamını gör...
833.
can yücel'in dizelerinden.

gittin mi büyük gideceksin !
ayrılık bile gurur duyacak seninle..
gittin mi ayakların onun yakınından bile geçmeyecek..
gölgen bile kalmayacak ardında..
gittin mi onurunla gideceksin;
"haklıysan gidecek, gitmişsen dönmeyeceksin...".
devamını gör...
834.
kalbi, karanlığın koynunda korkuyla kaplı
nasıl? ne zaman? nerede? neden?
bilmiyor. baştan beri böyle miydi bu?
adını aklından alan acaba
sanki sonsuz sessizliğin soğuk soluğu
yoksa yanlış yaşamanın yorgunluğu mu?
düştükçe düşlerinin derin dibine
kendi kuytusunda kendine kuyu

devamını gör...
835.
yıllar var ki şu ülkede
şöyle sıcak, şöyle mutlu, şöyle yürek soğutan,
tek bir haber değmedi kulağıma.
tek bir haber yaşamadım.
hep kan gölü, hep gözyaşı, hep kargış.
sanki yunus yaşamamış bu topraklarda
hacıbektaş diye biri geçmemiş buralardan...
*
devamını gör...
836.
kaba adamların kalın sesi örtmüştü ülkeyi
güzellik, insanların gelecek düşlerinden çoktan çıkmıştı
kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu
bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes

koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar
incelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti
siddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu
(bkz: şükrü erbaş)
devamını gör...
837.

kırgın umutta
keder tortusunda
acıda, zehirde, pusuda
yılma
doğan günü bekle

çünkü tutar bir erik ağacı sunar sana
doğan gün
van gölünden bir sabah
bir kıvılcım, bir titreşim
bir tutam akdeniz
süphancı bir serinlik
ve genç bir gerinme
usulcacık saç hışırtıları
bir dudaktan buğulanan sıcaklık
tutar getirir
doğan gün
öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi
sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi
ve kavga ve zulüm ve ateş
hep birlikte örülen bir türkü
güzel yapmak için, güzel olmak için
çünkü hayat dönen, kıvrılan
yanan bir ibrişimdir
tutar getirir
doğan gün
devamını gör...
838.
yiğidi gül ağlatır gam öldürür
nice namert ava çıksa, tuzak kursa, kurşun atsa;
yiğidi çökertmezse kahır.
bir dem yar hüzünle baksa
bir gönül gözüyle baksa
yiğidi gül ağlatır, gam öldürür.
düşman yılan olup soksa,
dokuz kavim taşa tutsa;
yiğidi çökertmez kahır.
bir dem yar hüzünle baksa,
bir gönül gözüyle baksa
yiğidi gül ağlatır, gam öldürür
-ömer lütfi mete
devamını gör...
839.
kulak verin sözlerime iyice,
herkes öldürebilir sevdiğini
kimi bir bakışıyla yapar bunu,
kimi dalkavukça sözlerle,
korkaklar öpücük ile öldürür,
yürekliler kılıç darbeleriyle!kimi gençken öldürür sevdiğini
kimileri yaşlı iken öldürür;
şehvetli ellerle öldürür kimi
kimi altından ellerle öldürür;
merhametli kişi bıçak kullanır
çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
kimi satar kimi de satın alır;
kimi gözyaşı döker öldürürken,
kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
herkes öldürebilir sevdiğini
ama herkes öldürdü diye ölmez.(…)yasaların yargısı doğru mudur
ya da yanlış mıdır bunu bilemem;
bildiğim tek şey bu hapishanede
demir gibi sağlamdır tüm duvarlar,
bir yıl kadar uzundur her geçen gün
yıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar.kabil'in habil'i öldürdüğü
günden beri hiç dinmedi acılar
çünkü insanların insanlar için
koymuş olduğu bütün yasalar
tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi
taneyi eleyip samanı tutar.bildiğim başka bir şey daha var
-ki bilmeli benim gibi herkes de-
insanın kardeşlerine ettiğini
isa efendimiz görmesin diye
utanç tuğlalarıyla, parmaklıklarla
örüldü yapılan her hapishane.parmaklıklar güneşi engelledi,
kararttılar tatlı ay ışığını,
cehennemi böyle ört bas ettiler
yaptıkları bütün iğrenç şeyleri
insanoğlundan, tanrının oğlundan
gizlemeyi ustaca başardılar.zehirli otlar gibi kötülükler
büyür hapishanenin havasında,
yok olur burada harcanıp gider
iyi olan ne varsa insanda:
kapıyı tutar soluk bir keder
umutsuzluk bekçiliğini yapar.

oscar wilde reading baladı zindanı'ndan
devamını gör...
840.
şiir diyince de ümit yaşar oğuzcan biraz dokunur yüreğime;
-o durmadan kaçıyor;
sen ardından gitmiyorsan;
-o günün her saatinde saklanıyor,
sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
-o sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;

boşuna aldatma kendini,
onu sevmiyorsun demektir.

elindeki içki kadehinde, dudağındaki sigarada ,
okuduğun kitapta, mırıldandığın şarkıda,
söylediğin şiirde, gördüğün rüyada
ve yaşaman için
ciğerlerine doldurduğun havada
o yoksa;
-onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
onu sevmiyorsun demektir.

renkler onunla değerlenmiyorsa,
örneğin onsuz kırmızı kırmızılığının,
mavi maviliğinin farkında değilse,
beyaz yalnız o giydiği zaman
güzelliğini haykırmıyorsa,
sabahları onu görünceye kadar
güneş doğmuyorsa
ve onsuz gökyüzü geceleri
aya, yıldızlara hasret değilse
onu sevmiyorsun demektir.

sokakta gördüğün her yüzde
ondan birşeyler aramıyorsan,
güzel bir manzara,
hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
uykudan uyandığın zaman
yaşamakta olduğundan önce
onu hatırlamıyorsan,
omuzlarına dökülmüş saçları,
bir sis perdesinin ardında
her zaman gülen, ışık saçan gözleri
aklına gelmiyorsa,
durup durup avuçlarının sıcaklığını özlemiyorsan;
onu sevmiyorsun demektir.

dünyada yaşıyan öteki insanların
senin için hala bir değeri varsa,
ona karşı tutumunu toplumun köhne ve manasız
kurallarına göre ayarlıyorsan
ve açık açık
sanki var olduğunu haykırırcasına
sevgini söylemiyorsan;
onu sevmiyorsun demektir.

yok o senin için
herşeyden değerliyse,
gözünü yumduğun anda onu görebiliyorsan,
o bütün şarkılarda, bütün şiirlerde,
bütün resimlerde ise,
ona muhtaç olduğunu
söylemekten utanmıyorsan,
senin içten ve büyük sevgine
karşılık vermiyeceğinden korkmuyorsan,
bütün bencil duygularından
sıyrılabilmişsen,
onun için herşeyi,
ama herşeyi yapacak gücü kendinde buluyorsan,
her hali sana ayrı ayrı güzel geliyorsa,
karşısında kendini bir çocuk gibi hissediyorsan,
istediği anda onun için ölebileceksen,
onun için yaşıyorsan ve yine onun için
bildiğin bilmediğin bütün düşmanlıklara
karşı koyabileceksen,
o her geçen dakika
sende biraz daha büyüyorsa
ve kendi kendine bile çok sevdiğini bütün
samimiyetinle, inanmışlığınla
itiraf edebiliyorsan,
bir gün o seni hiç,
ama hiç sevmediğini söylese bile,
senin sevginde azalma olmayacaksa
ve ölünceye kadar onu aşkların
en ölümsüzü ile sevebileceksen;
işte o zaman
-onu seviyorsun demektir.

-o sana sevmeyi,
gerçek aşkı öğretti.
sen onu hep sevecek
ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
-o, hiç sen olmasan bile,
seni bir parça sevmese bile...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim