201.
niye izin vermiyorsun yoluna
kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma
kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarına
kuş konmasına
"öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna.."
devamını gör...
202.
yumdum gözlerimi
karanlıkta sen varsın
karanlıkta sırtüstü yatıyorsun
karanlıkta bir altın üçgendir alnın ve bileklerin

yumulu göz kapaklarımın içindesin sevdiceğim
yumulu göz kapaklarımın içinde şarkılar
şimdi orda herşey seninle başlıyor
şimdi orda hiçbir şey yok senden önceme ait
ve sana ait olmayan

-nazım hikmet ran.
devamını gör...
203.
resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir'i görse 'es selamu aleyküm ya sıddık' derdi,
ben yolda ebu bekir'i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

resulullah azrail'i yolda görse tanırdı;
ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki 'kızım ha gayret!';
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki 'anneciğim ölmesen...'

ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki 'anneciğim seni ben...';
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz

resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf...

resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.

- ah muhsin ünlü
beyti engin'den dinlenmeli; resulullahla benim aramdaki farklar
devamını gör...
204.
ben goya'yım!
çorak bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman
yuvalarından oydu gözlerimi.
ben acıyım!
ben iniltisiyim savaşın.
41 karlarında yanmış şehirlerim ben.
ben açlığım!ben kırılmış boynuyum
çıplak alana çanlar gibi sallanarak asılmış
bir ihtiyar kadının...
ben goya'yım!
ey gazap üzümleri!
top sesleriyle yürüdüm batı'ya,
çağrısız konuğun külleriyim ben!
o unutulmaz göğe tabut çivileri gibi
sert yıldızlar çaktım!
ben goya'yım!

goya, andrey voznesenski
devamını gör...
205.
nefes alıyorsun ama yaşamıyorsun
bunu başarıyorsun ama çok azalıyorsun
içine kapanıyorsun ansızın daralıyorsun
agresif takılıyorsun gönyede kalamıyorsun.
cefa mı çektin ki sefa diyorsun !
kafa değil de kendini dağıtıyorsun
yanından kaçanlara neden koşup sarılıyorsun?!
kendini yaralıyorsun ,yaralıyorsun!
devamını gör...
206.
akşamüstüne doğru, kış vakti;
bir hasta odasının penceresinde;
yalnız bende değil yalnızlık hali;
deniz de karanlık, gökyüzü de;
bir acaip, kuşların hali.

bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-akşamüstüne doğru, kış vakti-
benim de sevdalar geçti başımdan.
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
zamanla anlıyor insan dünyayı.

ölürüz diye üzülüyoruz?
ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
kötülükten gayrı?

ölünce kirlerimizden temizlenir,
ölünce biz de iyi adam oluruz;
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
hepsini unuturuz.
-orhan veli kanık
devamını gör...
207.
gitsem de her yerde biraz vardır
hatırda zamansız bir plak
bir otel kapısı, biraz istasyon
vardır o seninle birlikte olmak
buluşur çok uzaktan ellerimiz
ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.
-edip cansever
devamını gör...
208.
parmaklarımdaki kadın

yanımda olmasan bile mısralarımdasın
parmaklarımdan dökülen her harfte sen varsın
seni her özlediğimde şiir yazıyorum
yalnız hissettiğimde seni okuyorum
devamını gör...
209.
sen güzel bir insansın,herkes biliyor bunu.yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun,saçlarımı düz bir denize ısmarlıyorum.utanma! ayıp değil ki bu,bak ben utanıyor muyum? kanayana kadar dizlerim misket oynarken ; hem,unutma herkes birilerinin yarasını taşır uzaklara.
birhan keskin
devamını gör...
210.
böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
afrika dahil

aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
yatakta yatmayı bildiğin kadar
sayın tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
bütün kara parçaları için
afrika dahil

senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
bir çok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil

birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil

burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
aklıma kadeh tutuşların geliyor
çiçek pasajı’nda akşam üstleri
asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
bütün kara parçalarında
afrika hariç değil

üvercinka,
cemal süreya
devamını gör...
211.
uzun ince

yolculuklar yaşanıyordu hayatta
kimisi isteyerek , kimisi denk gelerek
hayatı yol yapıyordu insanoğlu
sonunun ne olacağını bilmeyerek
mesela sayfaları yırtıyordu
yolun bir yerini yanlış çizerek
ama şunu bilmiyordu
bu hayata kasislerde gerek
gece saati kimsesiz sokaklarda
yanıp sönen ışıklar gibiydi hayat
kimisi isteyerek yanardı
kimisi istemeyerek

seyfettin kılıç
devamını gör...
212.
varlığın sırları saklı senden, benden;
bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben.
bizimki perde arkasında dedikodu:
bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.


ne bilginler geldi, neler buldular!
mumlar gibi dünyaya ışık saldılar.
hangisi yarıp geçti bu karanlığı?
birer masal söyleyip uyuyakaldılar.


"niceleri geldi, neler istediler.
sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler."

hepimiz bir kukla sahnesindeyiz 
kuklaci felek usta, kuklalar da biz 
oyuna cikiyoruz birer ,ikiser 
bitti mi oyun sandiktayiz hepimiz

- ömer hayyam
devamını gör...
213.
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)

bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
devamını gör...
214.
dün sabaha karşı kendimle konuştum
ben hep kendime çıkan bir yokuştum
yokuşun başında bir düşman vardı
onu vurmaya gittim kendimle vuruştum

özdemir asaf
devamını gör...
215.
"yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,
divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;
bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
o garip çiçekleri süsleyecek konsolu.

son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,
birer ulu meşale olacak kalplerimiz;
çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
ikimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.

pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,
veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde
yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;
nihayet kapıları biraz aralayarak,
sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
buğulu aynaları ve ölmüş alevleri."

charles baudelaire
devamını gör...
216.
denedim. soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
devamını gör...
217.
yırtarak geçiyor kalbimizden
hayatı da törpüleyen zaman

şuramızda birşey var
acıya benzer
umuda benzer
böyle günlerde herşey
hem acıya, hem umuda benzer

(bkz: arkadaş zekai özger)
devamını gör...
218.
ece ayhan – mor külhani

1.şiirimiz karadır abiler

kendi kendine çalan bir davul zurna
sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
taşınır mal helalarında kara kamunun
şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir

aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler

2.şiirimiz her işi yapar abiler

valde atik’te eski şair çıkmazı’nda oturur
saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir

dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

3.şiirimiz gül kurutur abiler

dönüşmeye başlamış beşiktaşlı kuşçu bir babanın
taşınmaz kum taşır mavnalarla karabiga’ya kaçan
gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir

oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler

4.şiirimiz erkek emzirir abiler

ilerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir

böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler

5.şiirimiz mor külhanidir abiler

topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.

ayıptır söylemesi vakitsiz üsküdarlıyız abiler

6.şiirimiz kentten içeridir abiler

takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
devamını gör...
219.
ne şeriat, ne tar'ikat, ne hakikat ne türe,
süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre.
câhilin korku kokan defterini tanrı düre!
mâri'fet mahkemesinde verilen hükme göre,
cennet iflâs eder, efsâne-i âdem de geçer.

serseri neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
girmemiştir bu âvâlim, bu bedi' gözüne.
cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
pîr olur saki-i gül-çehre bakılmaz yüzüne,
hâk olur pir-i mûgan, sohbet-i hemdem de geçer."

- neyzen tevfik
devamını gör...
220.
ulan ah muhsin ünlü var yukarıda, görünce çok sevindim. bir de nazım hikmet bırakayım ben.

bir küvet hikayesi
1
süleyman'a karısı telefon etti :
- konuşan ben,
ben, fahire.
tanımadın mı sesimden?
demek çok bağırdım birdenbire.
çığlık mı?
belki...
hayır,
çocuklar hasta değil.
dinle beni :
işini bırak da gel,
çabuk ol ama.
telefonda anlatamam,
olmaz.
daha kıyamet kadar vakit var akşama.
saatlar, saatlar,
kıyamet kadar.
sorma.
dinle beni...
hemen vapur bulamazsan
üsküdar'a kayıkla geç.
bir taksiye atla.
paran yoksa
patrondan avans al.
yolda hiçbir şey düşünme,
mümkün mertebe yalansız gelmeye çalış.
yalan kuvvetliye söylenir
ben kuvvetsizim.
alay etme kuzum.
evet kar yağacak,
evet
hava güzel.
koynuna girdiğim adam gibi
kocam gibi değil,
büyüğüm, akıllım,
babam gibi gel...


2
geldi süleyman,
fahire, kocası süleyman'a sordu :
- doğru mu?
- evet.
- teşekkür ederim süleyman.
bak işte rahatladım.
bak işte ağlamıyorum artık.
nerde buluşuyordunuz?
- bir otelde.
- beyoğlu tarafında mı?
- evet.
- kaç defa?
- ya üç, ya dört.
- üç mü, dört mü?
- bilmiyorum.
- bunu hatırlamak bu kadar mı güç süleyman?
- bilmiyorum.
- demek ki bir otel odasında.
kim bilir çarşaflar nasıl kirliydi.
bir ingiliz romanında okudum,
bu işlere yarayan otellerde
kırık küvetler varmış.
sizinkinde de var mıydı süleyman?
- bilmiyorum.
- hele düşün,
toz pembe çiçekli, kırık bir küvet?
- evet.
- hiç hediye verdin mi?
- hayır.
- çukulata, filân?
- bir defa.
- çok mu seviyordun?
- sevmek mi?
hayır...
- başkaları da var mı süleyman?
- yok.
- olmadı mı?
- hayır.
- bunu sevdin demek...
başkaları da olsaydı
daha rahat ederdim...
çok mu güzel yatıyordu?
- hayır.
- doğru söyle, bak ne kadar cesurum...
- doğru söylüyorum...
- zaten gösterdiler bana.
inek gibi karı.
belimden kalın bacakları...
fakat zevk meselesi bu...
bir sual daha, süleyman :
niçin?
- bilmiyorum...
karanlıkta pencerenin hizasında
karlı, ağır bir çam dalı.
bir hayli zaman oldu
sofada asma saat on ikiyi çalalı.

3
süleyman'ın karısı fahire
şunları anlattı kocasına ertesi gün :
- ... dayanılmaz bir acı halindeydi
kendime karşı duyduğum merhamet,
ölmeye karar verdimdi, süleyman...
annem, çocuklarım ve en önde sen
bulacaktınız karda ayak izlerimi.
bekçi, polisler, bir tahta merdiven
ve bir kadın ölüsü çıkaracaktınız
arka arsada bostan kuyusundan.
kolay mı?
gece bostan kuyusuna doğru yürümek,
sonra kenarına çıkıp durarak
baş aşağı atlamak karanlığına?

fakat bulmadınızsa eğer
karda ayak izlerimi
sade korktuğumdan değil.
bekçi, merdiven, polisler,
dedikodu, kepazelik,
aldatılmış bir zevcenin intiharı :
komik.
niçin öldüğümü anlatmak müşkül.
kime? herkese, sana meselâ.
insan, ölmeye karar verirken bile
insanları düşünüyor...
sen yatakta uyuyordun
yüzün rahat,
her zaman nasıl uyursan
ondan evvel ve o varken.
dışarda kar yağmaya başladı.
bir tek gecelikle çıkmak balkona :
zatürree ertesi gün,
nümayişsiz ölüvermek.
hayır,
hiç aklıma gelmedi nezle olmak ihtimali.
yaktım sobamızı.
iyice ısınmak lâzım ilkönce.
ciğer bir çay bardağı gibi çatlarmış.
pencereye, kara bakıyorum :
«eşini gaip eyleyen bir kuş
gibi kar
geçen eyyamı nev baharı arar...»
babam bu şiiri çok severdi.
sen beğenmezsin.
«sağdan sola, soldan sağa lerzânı girizan...»
lambayı söndürmeden balkona çıktım.
« ... gibi kar
düşer düşer ağlar...»
oturdum balkonda iskemleye.
havada çıt yok.
karanlık bembeyaz.
uykudayım sanki.
sanki çok sevdiğim bir insan
korkarak beni uyandırmaktan
yumuşacık dolaşıyor etrafımda.
üşümüyordum.
kederim duruluyor
berraklaşıyor.
odanın camlı kapısından balkona vuran ışık
sıcak bir kumaş gibiydi üstünde dizlerimin.
ben rehavetli bir mahzunluk içinde
acayip şeyler düşünüyordum :
feneryolu'ndaki çınar
150 yaşındaymış.
ömrü bir gün süren böcekler.
gün gelecek
insanlar çok uzun
çok bahtiyar yaşayacaklar.
insanın yüreği ve kafası var...
insanın elleri...
insan?
ne zamanki,
nerdeki,
hangi sınıftan?
onların insanları,
bizim insanlarımız.
ve her şeye rağmen
yeni bir dünya için yapılan kavga.
sonra sen
ben
bir kırık küvet
ve benim
kendime karşı duyduğum merhamet...
kar durdu.
sökmek üzre şafak.
utanarak
odaya döndüm.
o anda uyansaydın
sarılıp boynuna...
uyanmadın.
evet,
çok şükür nezle bile değilim.
şimdi?
zaman zaman hatırlayıp
zaman zaman unutacağım.
yine yan yana yaşayacağız
beni sevdiğine emin olarak.

4
altı ay kadar geçti aradan.
bir gece karı koca denizden dönüyorlardı.
gökte yıldızlar, ağaçlarda yaz meyveleri vardı.
fahire birdenbire durdu
baktı muhabbetle kocasının gözlerine
ve suratına tükürür gibi bir tokat vurdu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim