mutlak monarşinin devrilip yerine demokrasinin getirilmesi ardından dogmalardan sıyrılıp sanata bilime yönelmenin kapısını açan olaydır.
yüzyıllardır krallar altında yaşayan insanların bir anda çıplak kalması ardından büyük sorunların ortaya çıkması ve çözümlenmesi sorununu ortaya çıkarmış. kölelik işçilikle değişik kavramlar yer değiştirerek büyük devrim bir nevi evrime dönüşmüştür. sosyoloji bilimi gibi birçok yeni bilim oluşmuş dünya eğer evrim varsa maymundan insana dönüşmesi kadar farklı bir sürece girmiştir.
devamını gör...
diğer adı ile fransız ihtilali. 1789 yılında yapılan monarşinin devrilip devrin en otoriter gücü olan katolik kilisesinin gücünü azaltan, reform yapmasına sebep olan devrimdir. batı dünyasında bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
devamını gör...
aynı zamanda iki şehrin hikayesi adlı kitap bunu anlatır.
devamını gör...
ciddi bir devrim sürecidir. merak edenlerin bu olayı google yerine ilgili makalelerden okumasını tavsiye ederim.
devamını gör...
kellelerin havada uçuştuğu, giyotinin durmadan çalıştığı devrimdir.
devamını gör...
bugünkü gelişmiş avrupanın temellerinin atıldığı, halkın saray ,kilise ve zengin burjuva baskısından kendini kurtardığı bir nevi özgürlüğe kavuştuğu devrim .
devamını gör...
burjuva devrimidir.

burjuvasız bir dünyanın hayalini kuran birkaç serseri fransız tarafından teşebbüs edilmiş; kısmi başarı da elde edilmiştir fakat günümüz şartları göz önünde bulundurulduğunda, pek de işe yaradığını söylemek zor olsa gerek sanırım.
devamını gör...
haçlı seferleri sırasında büyük başarılar gösterip sonra fransız kralı 4. filip'in ısrarıyla papa tarafından aforoz edilip katledilen tapınakçıların çıkardığı söylenen devrim.
devamını gör...
bütün halk isyanlarında olduğu gibi temelinde yatan sebebin, ekonomik sıkıntılar ve baskı olduğu yakın tarihimizi şekillendiren şahane devrim.
devamını gör...
10.
assassin's creed oyunun fragramanında ki sahne çok ilginçti.halk bastil hapisanesini basmaya gidiyordu.assassinler ise çoktan hapishaneyi basmış olaybitirmişti.halk hapishaneye vardığında teslim olmaya hazırdı herkes.
oyunun vermek istediği mesaj üst aklın fransız ihtilalini biz gerçekleştirdik kahraman olarak halkı gösterdik demesimiydi.
ikincisi asassinler tapınakçı.mason deyin,tapınak şövalyeleri deyin ne derseniz deyin ihtilal için bastil hapishanesinin seçilmesi
manidar.
mason üstadlarından birinin monarşiye ve krala karşı özgürlükçü tavır takınması ve bunu yüksek sesle dile getirmesi sebebiyle bastil hapisanesinde öldürülmesi arasındaki bağlantı ilginç olabilir.
devamını gör...
11.
milliyetçilik akımı çık aklımdan çık çık çık!

tanım: 1700'lü yıllarda gerçekleşen olaydır. assassin's creed unity adlı oyun fransız ihtilali sırasında geçmektedir.
devamını gör...
genellikle, fransız devrimi’nin (bkz: bastille) baskınıyla başladığı kabul edilir. oysa devrim daha önce, bir tavşan kıyımıyla başlamıştır. (bkz: états généraux) 1789 mayısında versailles’da toplanmıştı. meclis, aralarında soyluların avlanma hakları da bulunan feodal hakların kaldırılmasını görüşüyordu. delege olarak toplantılara katılmış olan camille desmoulins, 10 haziran tarihinde, yani bastille baskınından bir ay önce, babasına yazdığı bir mektupta şunları anlatıyordu

“bretanlar şikâyet dosyalarındaki (cahiers de doléance) bazı maddeleri geçici olarak yürürlüğe sokuyorlar. güvercinleri ve av hayvanlarını öldürüyorlar. buralarda 50 delikanlı yabani tavşanlarla ada tavşanlarına karşı inanılmaz bir kıyıma giriştiler. söylendiğine göre, st. germain ovasında, nöbetçilerin gözlerinin önünde dört ya da beş bin hayvanı öldürmüşler.”

eylemciler bir insana yönelmeden önce basit gördükleri hedeflere yönelmişlerdi. sonrasında asıl olay bastille günü olur. o gün bütün şehir silahlanır. ayaklanma kralın adaletine karşıdır; bu adalet saldırılan ve işgal edilen binada cisimleşmiştir. mahkûmlar serbest bırakılır, böylece onlar da kitleye katılabilirler. bastille’in savunmasından sorumlu olan komutanla yardımcıları idam edilir. bu arada hırsızlar da sokak lambalarının direklerine asılır. bastille yerle bir edilir; taş üstünde taş kalmaz. adalet, iki temel öğesiyle, yani idam cezası verme ve affetme yetkisiyle birlikte halkın eline geçer.
devamını gör...
"qu'ils mangent de la brioche." sözünün marie antoinette mal edilerek zihinlere kazınmış ihtilaldir.
devamını gör...
sanılanın aksine napolyon sebep olmamıştır. napolyon daha çavuştu bu olurken. sene 1876
devamını gör...
napolyon'un sebep olmadığı ve olamayacağı, fikir ve varlığın maddeleştiği ihtilal. napolyon, ihtilalin sonuçlarının avrupa'ya yayılmasında etkilidir.
devamını gör...
aslında fransa monarşisi birkaç yıl önce, düşmanları büyük britanya'ya karşı amerikan kolonilerini destekleyerek bu ihtilalin yolunu açmışlar.
bugünkü kanada fransız sömürgesi iken 1763'de ingilizler tarafından ele geçirilir. amerikalı koloniler ingilizlere karşı savaşmaya başlayınca, fransa bunu intikam fırsatı görüp kolonilere yardım eder ve sonunda koloniler kazanır. o günün dünyasında monarşi olmadan bir devletin yaşayacağı düşünülmüyordu. ama amerikalılar monarşi olmadanda bir ülke yönetileceğini gösterince fransa halkı için örnek oldular.
devamını gör...
bugün yaşadığımız modern hayatı şekillendiren büyük devrimdir. bugün sahip olduğumuz bütün sosyal hakların çıkış noktası fransız ihtilalidir.
devamını gör...
sanılanın aksine burjuva devrimidir. yönetim kilise, kraliyet ve toprak sahiplerinden alınıp, burjuva sınıfına devredilmiştir.
devamını gör...
hepimizin bildiği üzere devrim sırasında `xvi. louis` kraldı. 1774 yılında henüz 20 yaşında tahta çıkar. o sıralarda da fransa'nın durumu hiç iç açıcı değildir. askeri yenilgiler, kıtlık, siyasi dengesizlikler gibi karışıklıklarla boğuşmaktadır. devrimden önceki süreçte de finansal bir kriz yaşar fransa. bu finansal krizi atlatma sürecinde nasıl bir yol izleneceğini, önerileri dinlemek için `estates general`'i toplar. bu meclis krallıkta bulunan üç sınıf olan `soylular` (the nobility), `ruhban sınıfı` (the clergy), ve `orta sınıf` `ya da avam` (the commeners)'dan temsilcileri bir araya getirir. bundan önceki son toplantı 175 yıl önce gerçekleşmiştir. bunlardan ruhban sınıfı ve soylular her zaman ayrıcalıklı grup olmuşlardır ve bu toplantıya orta sınıfla aynı anda katılmak istemezler. `xvi. louis`'nin teklifi her grupla ayrı ayrı görüşmek olsa da orta sınıf bunu reddeder. ve `estates general` mayıs 1789'da toplanır. burada fransız ihtilali'nin birinci hareketi gerçekleşir ve orta sınıf fransa'ya anayasal bir kimlik kazandırana kadar birbirlerinden ayrılmamaya yemin ederler ve kendilerine `ulusal meclis` (national assembly) olarak adlandırırlar. bu olay da o dönemde siyasi olarak aktif olan jacques-louis david tarafından böyle resmedilmiştir. ikinci önemli hareket ise, işçi kesimin olaylara dahil olmasıdır. yüksek ekmek fiyatları ve kıtlık yüzünden olaylar şiddetlenir, `bastille`'de kale kuşatılır, insanlar öldürülür. fakat sonunda `xvi. louis`, ulusal meclisi kabul etmek zorunda kalır.

her ne kada o dönemlerde iletişim zor olsa da, paris'te yaşanan bu olaylar kırsal kesime ulaşmıştır. bu arada paris en büyük şehir olsa da, fransa'nın çok büyük bir kısmı kırsalda yaşmaktadır. haberleri duyan halk, paris'te orta sınıfın meydana getirdiği olayların intikamını alacağı düşüncesiyle toprak sahibi soylulara karşı silahlanır. ancak bu silahlanma daha sonra, soylulardan çok feodalizme karşı olur ve köylü ayaklanmaları çıkar. bunun üzerine köylülerin mağduriyetlerni gidermek ve karşılamaya çalışmak amacıyla bir karar alınır ve `insan ve yurttaş hakları bildirisi``:la déclaration des droits de l'homme et du citoyen` yayınlanır. buna göre `xvi. louis`, ulusal meclis ile birlikte çalışarak anayasal monark rolünü üstlenir. bu metin daha sonra geleceğin fransa'sını yol haritası olacaktır.

18. yy. fransa'sının özelliklerine bakarsak, halkının %85'i kırsal kesimde yaşıyordu. günümüzdeki fransa aksine başkent paris değil, nufusun sadece 40'ta 1'i orada yaşıyordu. şehirlerarası iletişim yavaş ve zordu. devrimin karşılaşacağı en büyük engellerden birisi de iletişimin bu kadar yavaş olduğu bir dönemde toplumu yeniden kurmanın zorluğuydu. kırsalda yaşamanın özelliği olarak da toplumun ekonomik aktivitelerinin çoğu tarıma bağlı. köylerdeki bütün gruplar her türlü tarımsal aktivitenin parçası ve yaş fark etmeksizin bütün hane halkı üretime katılıyor. bu üretim de genel olarak sadece evin ihtiyaçlarını karşılayacak kadar oluyor, çok az miktarda fazla ürün çıkarsa bunu da pazarda kendilerinin üretemediği ürünlerle takas yapıyorlar. şehirler ise henüz endüstriyelleşmemiş ve zanaata yönelik çalışmalarda bulunuyor. o dönemin en önemli olgularından birisi, gücün mimari ile gösterilmesi. şehirlerdeki şatolar soyluların, görkemli kiliseler ise tanrı'nın, ruhban sınıfının ne kadar güçlü olduğunun göstergesi. hele ki mutlak monarşinin bulunduğu yer `versailles sarayı` gibi görkemli bir yapı. böyle ihtişamlı yapıları yapabilen bir rejime meydan okumanın olabilirliği ise soru işareti yaratıyor devrim yanlılarında. fransa'ya bölgesel olarak bakıldığındaysa tam olarak bir yerellik hakim. dinsel, kültürel, ekonomik, hukuki, vs. her türlü alanda ülke bölgeye bölünmüş durumda. parsi ve çevresinde fransızca ya da anlaşılabilir bir aksanla aynı dil konuşulurken, ülkenin kırsal kesiminde `occitan`, `breton`, `basque`, `catalan` dilleri konuşuluyor. hukuki açıdan bakıldığında bir yarısında ingilizlerin uyguladığı emsal hukuku, diğer yarısında ise romalıların yazılı hukuku var. bazı bölgeler şekere çok vergi öderken, bazıları hiç ödemiyor. kısacası fransa kendi içinde ayrıcalık, dil, kurumsal düzen, yerel kültür ve tarımsal uygulamalar açısından bölünmüş durumda.

ancak değişiklikler yavaş da olsa görülüyor. bu değişimin kaynakları ise; fransız kolonilerindeki tarım ve köle kaynaklı ekonomilein patlama yapması sebebiyle atlantik'teki limanların büyümesi (bu sayede bordeaux'da borsa binası inşa ediliyor ve kilise ve şato kadar görkemli bir bina yapılıyor ve ticaretin ve zenginliğin önemi ortaya çıkıyor), büyük şehirlere yakın köylerdeki tarımcılar artık şehirlerin ihtiyaçlarını karşılamak için spesifik üretime geçiyorlar (şarap, tahıl, vs), ve bu sıralarda amerika kıtasındaki ingiliz kolonileri bağımsızlığını ilan ediyor ve bağımsızlık bildirgesini yayınlıyorlar.

toplumdaki sınıflara da gelirsek öncelikle her zaman ayrıcalıklı olmuş ruhban sınıfı ve soylulardan bahsedelim. ayrıcalık sırasında bir numara olan ruhban sınıfınufusun %0.5'ini oluşturuyor ve 140 bin gibi bir nüfusu var. kendi kendini yöneten, zengin, vergi muafiyetleri olan bir sınıf. ayrıca fransa topraklarının %8'ine sahipler. yani büyük toprak sahibi. ancak sahip oldukları toprak için vergi vermemek gibi bir muafiyetleri var. bunun yerine gönüllü olarak krallık harcamalarını karşılamak için `don gratuit` denilen hediyelerden veriyorlar. ayrıca `tithe` denilen, köylüden hasatın %8-%'sini aldığı bir gelirleri de var. ruhban sınıfı kendi içinde üçe ayrılıyor : rahip ve rahibelerden oluşan normal (regular) ruhban sınıfı, papaz ve yardımcılarından oluşan laik (secular) ruhban sınıfı ve piskopos ve başpiskoposların oluşturduğu üst (upper) ruhban sınıfı var. bunlardan üst ruhban sınıfını genelde soylulardan gelenler oluşturuyor ve bazen siyasi görevleri de olsa genel anlamda toplumun ruhani ihtiyaçlarını giderme görevindeler. gelirleri bulundukları şehre göre değişiyor. dini görevlerinin yanında eğitim görevleri de var. 18 yy.'da papazların görevi aynı zamanda halkı eğitmekti. bu bazıları tarafından halk ve ruhban sınıfı arasında karşılıklı anlaşma gibi görülüyor (tithe karşılığında eğitim). ancak dönemin katolik kilisesi, `tridentine`'ların elindeydi ve eğitim için gelenlere aktarılan tanrı figürü daha kızgın, katı, vahşi bir tanrıydı. çocuklara günahın tehlikeri anlatılıyor, gülme, mutluluk, eğlencenin tehlikeli olduğu savaş, kıtlık, sel ve yangınlarla cezalandırılacakları hatırlatılıyordu. bu dini tehditleriyle büyük güç sagibi olan kilise aynı zamanda daha önce bahsettiğim gücün mimari bir şekilde temsiliyle de gücüne güç katıyor, kiliselerin içi ahiretteki mutlu hayat ve günahkarların acı çektikleri cehennem tasvirleri olan fresklerle süsleniyordu. ikinci ayrıcalıklı grup olan soylular ise aynı ruhban sınıfı gibi nüfusun %0.5'ini oluşturuyor ve vergi muafiyetleri var. görevleri ise ihtiyaç durumunda savaşa hazır ordu yetiştirmek. soylular ise yüzyıllar önce dayanan, bir jenerasyon halinde olan eski soylular ve şu anki statülerini çalışkanlık, uzmanlık ya da paraya borçlu olan yeni soylular olarak ikiye ayrılıyor. daha sonraları savaşma zorunlulukları ortadan kalkıp özel orduları kalkıyor ve bütün yetki krallığa bırakılıyor.

fransız devrim'ine katkı sağlayan en önemli olaylardan birisi ise `aydınlanma çağı`. bu dönemin insanları fransız devriminden önce `anayasal devleti`, `bağımsızlığı`, `ekonomik`, `medeni`, `bireysel hakları` dile getirmiş, mutlak monarşi rejiminin ve kilisenin eleştirisini yapmıştır. `diderot` ise söyle bir söz söyler : "her yüzyılın kendi karakteristik bir ruhu vardır. bizimkisi ise özgürlüktür.". ayrıca bu dönemde voltaire, katolikliğe dönen oğlunu öldürmekle `jean calas` isimli protestan bir kişinin işkenceyle suçunu itiraf ettiren kiliseye karşı bir kampanya başlatmış ve adamın itibarının iade edilmesi için uğraşmış ve başarı elde etmiştir. `diderot` ve `voltaire` gibi birçok düşünür kilisenin önyargılar ve hoşgörüsüzlük yüzünden hem kendi otoritesini hem de mutlak monarşinin otoritesini küçümsediğini düşünmektedir. fakat düşünürlerle ilgili önemli bir nokta da şudur ki ; hiçbiri devrimsel bir amaç taşımamaktadır, çoğu soylulardan gelen, zengin insanlardır. eleştirilerin amacı sistemde devrim değil, `reform`dur.

bu çağın en önemli eseri 50'li ve 60'lı yıllarda `d'alembert` ve `diderot`'nun yazdığı `the encyclopedia`dır. içeriğinde tarımsal üretim grafikleri, çizimleri bulunur. üretimde bilimsel metodlar uygulanmasını tavsiye eder. bilimin ve mantığın savunucusudur. dönemin anaakım düşünürlerin farklı olanlardan birisi ise `jean-jacques rousseau`'dur. kendisi eşitlikçi, toplum eleştirmenidir ve aydınlanma düşünürlerinden daha radikaldir. kendisi özellikle diğer kıtalara açılan kaşiflerin anılarından oldukça etkilenir. dünyanın hiçbir yerinin farklı olamayacağı savunulurken, "ilkel" denilen bu toplumların avrupalılardan daha mutlu oldukları fikri onu cezbeder ve çoğunluğu fakir ve belirli bir azınlığın zengin olduğu dünya ile ilgili bir eleştiri yapar.

peki bu kadar kitap yazıldı, çizildi de bunları kim okuyor ? galiba en önemlisi bu soru. eğitim bu konuları halka anlatacak son kişi olan ruhban sınıfının elinde, the encyclopedia'nın bir kopyasının fiyatı köylünün yıllık gelirine eşit, durumu iyi olanların gittiği okulların müfredatı ise daha çok `latin ve yunan dili` ile `klasikler`den oluşuyor. 1900'lerdeki bu konuyla ilgili araştırma yapan akademisyenlerden birisi dönemin 500 kütüphanesinin kataloğuna bakmış, birisi rejim tarafından onaylanan ve halka tamamiyle açık kitaplar ve rejim tarafından basılması izin gerektiren kitapları (bunlar daha radikal kitaplar) incelemiş. en büyük araştırma ise `robert darnton`'dan geliyor. araştırmanın konusu ise fransa'da `korsan kitapçılık`. gizlice veya daha ucuz versiyonları var mıydı aydınlanma eserlerinin ? varmış. isviçre'nin fransa sınırındaki `neuchatel`'de kitaplar illegal olarak üretiliyor ve sınırdan kaçakçılıkla fransa'ya sokuluyor. haliyle `darnton`'ın tezi de insanlar bu kitapları okumak için yasaları deliyor, para veriyor, suç işleyip hapsi göze alıyorlar. halkın okumak istediği kitaplar gerçekte bunlar.

basılan korsan kitaplar ise kategori olarak sadece aydınlanma çağı'nın kitapları değil, `kötü kitaplar` da var. yani fransa'da basılmasına izin verilmemiş genellikle `pornografi` ve `siyasetin pornografi`yle karışımı olan kitaplar. bu `soft pornography` denebilecek kitaplar ise ruhban sınıfını ve aristokrasiyi hedef alan alaylar içeriyor. hatta kraliyet ailesinin kendisini. bunlardan en önemlilerinde birisi ise `xvi. louis` ve `marie antoinette`'in özel yaşamlarını içeriyor. bu ikili evlendikleri zamanda `louis` 15, `antoinette` ise 14 yaşında. ve evlendikten bir süre geçmesine rağmen çocukları olmuyor ve yasa gereği fransa'nın sadece kralı olabilir. yani bir erkek varis zorunlu. ancak 8 yıl sonra bir çocukları oluyor ve o da kız. bundan bir sene sonra 1781'de bir erkek çocuk doğuyor (ki kendisi 8 yaşında ölüyor). ancak bu kadar uzun süre çocuk yapamayan kraliyet ailesinden `xvi. louis`'nin cinsel yetersizliği alay konusu oluyor. ayrıca `marie antoinette`'in güçlü bir kadın karakter olmasından dolayı kralı erkeklikten uzaklaştırdığı düşünülüyor halk tarafından. aslında halkın artık kraliyetle bu kadar dalga geçebilmesi, sistemin artık bozulduğunun da göstergesi.

şehir bir şekilde korsan kitap falan idare ederken kırsalda durum hiç öyle değil. kırsalda kitaba ulaşmanın yollarından biri, `colporteur` denilen köy köy gezip ucuz kitap satan kişiler. bu kişilerin sattıkları kitaplar ise `bibliotheque bleue` denilen orta çağ korku hikayeleri, gotik hikayeler vs gibi aydınlanma dışında her şeyi içeren kitaplara sahip. yani fransız devrimi'nin en önemli olaylarından olan köylü ayaklanmaları aydınlanma düşünceleri ve kitaplarıyla açıklanamıyor. zaten aydınlanma da devrim açısından önemli olsa da, gerek dahil olan yazar ve düşünürlerin devrimsel bir iddiasının olmaması gerekse de yazılanların halka ulaşamaması nedeniyle devrimin direkt sebeplerinden olduğu söylenemiyor.

peki fransız devrimi'nin başlangıç noktaları, kaynakları ne ile açıklanabilir ? bunlardan birisi atlantik krizi. daha önce de söylediğim gibi koloni ticareti dünya ekonomisi için çok önemli. atlantik, emperyalist batı avrupa ülkelerini (özellikle birleşik krallık, ispanya ve fransa) tarımsal anlamda sömürdüğü karayiplerdeki adalar ve güney amerika ile, aynı zamanda köle ticareti yaptığı batı afrika ile bağlıyor. fransa özelinde koloni ticareti st. dominique, martinique ve guadaloupe kolonilerindeki tarımsal yağma açısından çok önemli (buralarda daha çok kahve, pirinç, tütün üretiliyor). buralardaki sömürgeler dışında teoride ise kuzey amerika'da önemli bir toprak sahibi. fransa buradaki kolonilerden kraliyet masraflarını karşılamak için vergi alıyor ancak kolonide yaşayanların fransa'da hiçbir temsiliyetleri yok. bu sebeple vergi vermeyi reddediyorlar. amerikalıların french and indian war, avrupalıların ise seven years war dedikleri savaş sonunda kuzey amerika'dan kovuluyorlar. daha sonra amerikalılar ise ingilizlere karşı isyan ediyorlar ve bu savaşlarda fransa kuzey amerika'dan kovulmalarının intikamını almak için ingilizlere karşı amerikalıları destekliyorlar ve onlar da bağımsızlıklarını kazanıyorlar. başarıyla sonuçlanınca bu iki olay, dünya için önemli sonuçlar doğuracak.

fransa intikamını almış olsa da, bu askeri desteğin bedeli fransa hazinesine giren yıllık verginin iki katına karşılık gelecek. bunun üzerine yaşanan finansal kriz sonucunda xvi. louis, ülkenin kaydadeğer insanlarını, ruhban sınıfı ve soyluları vergi muafiyetlerinden vazgeçirmeye ikna etmek için toplar. ancak parlement of paris denilen aristokrat yüksek mahkeme bu kraliyet reformlarını reddeder. bunun üzerine kral bu mahkemenin bazı üyelerini kovar ve ekonomi bakanı ise bu mahkemenin yetkilerini azaltmaya çalışır. ancak bu olaylar soylular tarafından büyük protestolarla karşılanır ve üyelerin kovulması sırasında journes des tuiles denilen ayaklanma benzeri olaylar yaşanır. sonuç olarak kral istediğini alamaz ve estates general'i toplama yoluna gider. buradaki temsilci sayılarında da, orta sınıf ayrıcalıklı sınıfın temsilci sayısının iki katıdır. ve her zamankinin aksine, üç sınıfın aynı anda toplanmasını isterler. ayrıcalıklılar ise her sınıfın ayrı ayrı toplanmasından yanadır. despotizm, kral, anayasa artık ikinci plana düşmüş, savaş artık orta sınıf ve ayrıcalıklı ruhban sınıfı ve soylular arasındadır. halk tarihte ilk defa, kral tarafından zorunlu tutularak şikayetlerini, mağduriyetlerini listeleyerek bölge temsilcisine verecek ve o da toplantıda krala iletecektir. bu istekler arasında, sınıf fark etmeksizin herkesin vergilendirilmesi, tithe ve champart* uygulamalarının kaldırılması ve estates general'de oylanmadıkça yeni vergilendirme yapılmaması gibi uygulamalar yer almaktadır.

kral bu listelerin toplanması sırasında tartışmaların daha özgür, açık ve üretken olabilmesi için basın ve yayın üzerindeki kısıtlamaları kaldırmıştır. bu uygulamadan ise the abbe sieyes olarak tanınan bir ruhban sınıfı üyesi oldukça yararlanmıştır. kendisi ne zengindir ne de ayrıcalıklı sınıftan bir ailede doğmuştur. bu yüzden de dinsel hiyerarşi içerisinde yükselmesine yarayacak aristokrat bağlantılardan mahrumdur. "what is third estate?" * risale (kitapçık) yazar ve ayrıcalıklı sınıfların ilerlemeyi ve özgürlüğü engellediğini, orta sınıfın toplumu, devleti yeniden düzenlemek için gereken her şeye sahip oolduğunu ileri sürer. kendisi de ruhban sınıfından olmasına rağmen estates general'e orta sınıf temsilcisi olarak katılır.

xvi. louis her ne kadar rejim ve vergilendirme konusunda yenilikçi olsa da, fransa geleneklerine bağlı bir insandır ve estates general'de üç sınıfın ayrı ayrı toplanması gerektiğini düşünür. ancak orta sınıf bunu reddeder ve bu konuda bir kızgınlık vardır. toplantılardan 6 ay sonra, orta sınıfın her zaman toplandığı salon yanlışlıkla kilitlenmiştir anca onlar bunu kasıtlı bir hareket olarak görür ve yakındaki kapalı tenis salonunda toplanırlar ve fransa'ya bir anayasa hazırlanana kadar birlik yemini ederler. (tennis court oath)kendilerine de ulusal meclis (national assembly) adını verirler. sonunda kral bunu kabul edecektir.

ancak paris ve yakınlarındaki birliklerin hareket halinde olması, aristokrasinin ulusal meclisi dağıtmak için askeri bir hareket düzenleyeceği dedikoduları yayılır. ulusal meclis ve üyeleri ise paris'te değişim olasılığından etkilenen, beklentisi olan, şehirdeki birliklerden tedirgin olan ve en önemlisi aç olan çalışan kesim tarafından kurtarılır. bu sıralarda xvi. louis büyük bir hata yaparak kabinesindeki ayrıcalıklı sınıftan olmayan bakanını kovar. halk silah arayışı içerisinde ordunun depolarından silah alır ve paris'teki bastille kalesini kuşatırlar. halk ordu, kraliyet ve sınıflar arasında politik dengeyi sağlamıştır ancak devrime de şiddet katmıştır.

peki haberler kırsal kesime ulaştığında ne olacaktır ? zamanlama olarak önemli bir anda ulaşır haberler çünkü hasat zamanıdır ve 1788'e göre ürünler oldukça iyi gözükmektedir. halk hasattan memnun olsa da, ayrıcalıklılar ve orta sınıf arasında yaşananlardan dolayı tedirginler. fransa kırsalında ise, her zaman olduğu gibi kırsalda dolaşıp günlük işlerde çalışan, bir şekilde aç karnını doyurmaya çalışan insanlar vardır. her ne kadar bunlar sıradan olsalar da, siyasi karışıklıklardan dolayı köylüler bu işsiz güçsüz insanların soylular için çalıştıklarını düşünürler. ve bu insanların kırsalda görülmeleri üzerine, belki de bazılarının hasatlara zarar vermeleri üzerine, fransa'nın önemli altı merkezinde birden neredeyse aynı anda panik başlar. insanların korktukları şey, orta sınıf temsilcilerinin ulusal meclis'te soylulara karşı gösterdikleri cüretkarlık, cesaret ve bastille'de yaşananların intikamının alınması. bir şekilde dedikodular yayılır ve yayıldıkça abartılır. soylulara karşı silahlanır köylüle ve saldırı beklerler ancak bu saldırı gelmez. bunun üzerine silahlar feodalizme yöneltilir ve kaleler, şatolar kuşatılır, soylular esir alınır. beklenmedik bir cesaret gösteren, ayaklanan halk biz ulusuz der.

bu isyanların karşılığında ulusal meclis'in cevabı ise kendilierin feodal haklarının artık bir sonlanması gerektiği ve bu belirli hakları ve muafiyetlerden feragat etmeleri yönünde olur. feodal rejim yıkılmaktadır. ürün ve hasat üzerindeki vergiler kaldırılır ancak soyluların bu süreçte kaybettikleri daha sonra ulusal meclis tarafından belirlenecek ve bir şekilde karşılanacaktır. ayrıcalıklı sınıf artık vergi muafiyetine sahip değildir ve önceki sistemin aksine vergilerde bölgesel değişiklik yoktur, bütün ülke tamamen ortak bir vergilendirme sistemine geçmiştir. bu süreçte ulusal meclis, insan ve yurttaş hakları bildirgesi'ni yayınlar. maddelerden bazıları ise ;

• insanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar.
• her bir politik birleşmenin amacı; doğal ve dokunulamaz insan haklarını korumaktır. bunlar; özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, güvenlik hakkı ve baskıya karşı direnme hakkıdır.
• egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır. hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.
• özgürlük başkalarına zarar vermeden istediğini yapabilmektir: her bir insanın doğal haklarını kullanması da toplumun diğer üyelerinin de aynı hakları kullanmasını garanti altına alacak sınırlar içindedir. bu sınırlar da sadece yasalarla belirlenebilir. *

bildirge devrimden önceki fransız rejimini her ögesini karşıdır. mutlak monarşi yerine anayasal monarşi gelmiştir, tanrıdan gelen yetki artık ulustadır, ayrıcalıklı sınıflar ortadan kalkmış sivil eşitlik gelmiştir, doğuştan gelen bir hiyerarşik düzen kalmamıştır, kısmen de olsa feodal düzen yıkılmıştır. ancak bu aşamadan sonra büyük bir problemle karşılaşılır ve sadece finansal öneri almak için topladığı estates general'in ülkeyi yönetmesine kızgın olan xvi. louis bunları onaylamaz. paris'te ise halk, bütün olaylardan sonra hala gelmeyen iyileşmeyi beklemektedir ve bu sırada ise hasatın iyi olmasına karşı ekmek fiyatları hala yüksektir. bu olaylara sinirlenen halk (neredeyse hepsi kadın) paris'ten yola çıkıp versailles'a yürürler ve ulusal meclis ile görüşürler. bu olayların sonucunda ise xvi. louis onaylamak zorunda kalır. yasal olarak devrim gerçekleşmişse de, ulusal meclis sembolik bir karar alır ve bastille'de daha önce kuşatılmış kaleyi yıkar. ve devrim tamamlanmış olur.

devrimin gerçekleşmesinden sonra ulusal meclis, insan ve yurttaş bildirgesi'ndeki ilkeleri ülkeyi yeniden kurma amacıyla uygulamaya çalışmaktadır. bu sırada çok büyük bir yetenek, enerji ve bağlılık göstemektedir. ancak iki önemli problemle karşılaşacaktır. bunlardan birisi politik güç ile ilgilidir. bildirgeye göre egemenlik ulustadır fakat bu tanım içerisinde kimler temsil edilecektir ? ve kralın bu rejimde gücü ve rolü nedir ? ulusal meclis ilk sorunun cevabını şöyle veriyor : ulusun neredeyse yarısı olan kadınlar ve belirli miktarda vergi ödeyemeyecek kadar toprak sahibi olmayanlar temsiliyet kazanamayacaklar. yani mecliste temsil edilecekler, erkek nüfusunun %60’ı, ki bunlara aktif vatandaş deniyor, temsil edilmeyen kesim ise kadınlar ve fakirler –bunlara da pasif vatandaş deniliyor. krala ise yasalara geçici veto hakkı verilmektedir ama tamamen bunu durdurma yetkisi yoktur. karşılaşılan ikinci problem ise estates general’in toplanma sebebi olan iflas. ulusal meclis çözüm olarak kilisenin mülklerini (bu da fransa topraklarının %6’sına tekabül ediyor) devletleştiriyor ve açık arttırma usulü ile satışa çıkarıyor. buradan elde edilen gelir ise devrimin para birimi olacak the assignat’ın desteklenmesinde kullanılır.

ulusal meclisin bir diğer görevi de ülkenin kurumsal yapısını dönüştürmektir. daha önceden de dediğim gibi ülke ekonomik, kültürel, hukuki, kurumsal, vs. birçok açıdan bölünmüştür. ancak meclis devrimden sonra ülkeyi eşit büyüklükteki 83 bölgeye ayırır, ki günümüz fransa’sı da hala bu düzendedir. her birinin kendi başkenti ve idari yönetimi vardır ancak bütün bölgeler tek bir vergilendirme ve hukuk sistemini uygulayacaktır. artık her vatandaş, yaşadığı bölge fark etmeksizin devlet gözünde farksız ve eşittir. vergi ve hukuk yeniliklerinden sonra daha insancıl reformlara da giderler. daha önce herhangi bir suç karşısında istediğini almak isteyen devlet bunun için kullandığı işkenceyi artık yasaklamıştır. adalet mekanizmasında, yargılamada hollanda ve ingiltere sistemi incelenmiş ve davalarda jüriler sistemine geçilmiştir. idam da bu tartışmalar içindedir. devrimden önceki fransa’da basit bir şuç için bile insanlar idam edilirken, artık vatana ihanet gibi çok ciddi şuçlar dışında idam yasaklanmıştır. idam cezasına çarptırılan herkesin tek yolla öldürülmesini isteyen devlet, joseph guillotin isimli parisli bir doktorun keşfi olan, kendisinin de insanlar için en acısız yol olarak gördüğü giyotin ile öldürtme kararı alır.

ancak ülkede hala çözülmeyen ya da devrimle gelen gerginlikler yaşanmaktadır. bunlardan birisi kırsal kesimdedir. kırsal kesim ve küçük köylerde yaşayanlar için devrimin getirdiği en büyük reform feodalizmin yıkılmasıdır ancak hala tamamen ortadan kaldırılmadan soyluları koruma amaçlı vergilendirme, hasat paylaşımı devam etmektedir. diğer bir gerilim ise dini alanda yaşanır. ülkede katoliklerin yanı sıra, önemli bir nüfusa sahip protestanlar da yaşamaktadır ancak inançlarına bağlı olsalar da dini ritüellerini, tapınmalarını halk içinde yapamamaktadırlar. insan ve yurttaş bildirgesi'ndeki ilkelerde de belirtiğine göre, hiç kimsenin dini inançlarını özgürce yaşaması engellenmeyecektir. ancak özellikle ülkenin güneyinde, bildirge sayesinde özgürleşen protestanlar ile katolikler arasında gerginlikler yaşanmaktadır. diğer bir gerginlik temsiliyetle ilgilidir. ulusal meclisin bu konudaki aktif / pasif vatandaş yöntemi tartışma konusudur. devrimi yapan birçok siyasi aktivist, zenginlikleri esas alınarak birçok insanın mecliste temsil edilmeyip dışlanmaması gerektiği görüşünü paylaşıyorlar. bı sırada daha önce ulusal meclisi kurtaran menu peuple (çalışan kesim) siyasi güçlerini talep etmeye başlıyor ve giyimleri zengin orta sınıf ve aristokrasiden farklı olduğu için siyasi ve sosyal yeni bir isimle anılmaya başlıyorlar : sans culottes. bir diğer gerginlik ise kölelik ile ilgili. insan ve yurttaş bildirgesine göre bütün insanlar özgür ve eşit doğmuşlardır. fakat bu madde fransa’nın karayiplerdeki kolonilerinde yaşayan insanlar için de geçerli midir? ulusal meclis’te büyük tartışmalar dönüyor. bazıları uygulamanın bildirge ile örtüşmediğini ve kaldırılması gerektiğini söyler, bazıları ise fransa ekonomisi için çok kötü sonuçlar doğuracağını iddia ederek uygulamanın devam etmesini ister. ancak 1791’de kaldırılır kölelik. fransa’da devrim çoğu kişi için tamamlanmıştır ancak feodaliteden tamamen kurtulamayan köylü, dini sorunlarla boğuşan katolik ve protestanlar, temsil edilemeyen vatandaşlar ve köleler için devrim hala bitmemiştir.

bu sırada devrimin dönüm noktalarından biri gerçekleşmek üzeredir. devrim amacıyla yola çıkılırken ruhban sınıfı da dahil bütün meclis üyeleri, kilisede reform yapmak istemektedir. öncelikle ekonomik krize çözüm amacıyla kilisenin mallarına el konulmuştur. daha sonra insan ve yurttaş bildirgesiyle protestan ve yahudilerin kendileriyle aynı özgürlüğe erişmesinden dolayı katolikler bu durumdan rahatsız olmaya başladı. ancak bunların da ötesinde 1790’da ruhban sınıfı ile ilgili sivil anayasa çıkarıldı. bu kilise ve devrim açısından adeta bir dönüm noktasıdır. yasa kilisenin idari sorunlarına el atıyor ve değiştiriyordu. kilise ise yasanın, ruhban sınıfının ruhani yaşamını ve görevini engellediğini söylüyordu. kine, ayrışmaya neden olmuş, hatta yasanın geçmesinden sonra kan döküldü. bu yasaya göre ruhban sınıfının maaşları değişmiş (artış var), tithe kalkmış, onun yerine bu bedeli devlet kiliseye ödeyecektir. bu değişiklikler hiçbir şekilde rahatsızlık yaratmaz. ancak yasa, ülkede gereğinden fazla kilise olduğunu ve bunların kapatılması gerektiğini söylüyordu. ayrıca yetkinin tanrıdan geldiğini düşünen ruhban sınıfı artık üyelerini belediye gibi seçimle seçmek zorundaydı. bunların üstünden birkaç ay geçtikten sonra ulusal meclis, ruhban sınıfına seçilen kişilerin anayasaya, ulusa, krala bağlılık yemini etmelerini zorunluluk kıldı. ancak dini meselelerde papa’ya bağlı kalacaklardı. çok azı bu yemini etmeye hazırlandı. ilerleyen aylarda papa, ruhban sınıfıyla ilgili anayasayı ve fransız devrimini lanetledi ve afaroz etti. bu yemini eden bütün papazları sapkınlıkla suçladı. ve sivil anayasayla ve papa’nın yaşananlara verdiği tepki ile kilise kendi içinde ikiye bölündü.

devrim için ikinci bir dönüm noktası da kralla ilgili bir olayla yaşandı. kral devrimden sonra da popülerliğini koruyor, hatta ülkede özgürlüğü sağlayan kişi olarak görülüyordu. ancak devrimle birlikte gücünü kaybetmesi ve inançlı biri olarak kilisede yaşananlar yüzünden tedirgindi. ve bu yüzden ailesiyle birlikte paris’ten kaçıp avusturya sınırında marie antoinette’nin yeğeninin yanına gitmeye çalışırlar. bu kaçısla birlikte halka, devrimin çok ilerlediğini, kralın onaylamadığı olayların yaşandığı mesajını vermek ister. ancak lüksemburg sınırı dolaylarında yemek yemek için durdukları bir kasabada, the assagnat- devrim paraları üzerindeki profil resmi sayesinde(?) tanınıp fark edilir. peki kral neden kaçmıştır? kral, kilisenin ayrılmasına sebebiyet veren kilise reformu nedeniyle endişelidir. bunun yanında, yurt genelinde ülkenin gidişatına yön vermek için, anayasa için orta sınıfın, soyluların katıldığı birçok toplantı düzenlenmektedir ve kral hala yetkilerini kaybetmeyi hazmedememiştir. yayınladığı bildirgeyle ulusal meclis’in yanlış yolda ilerlediğini iletir. bir köyde yakalanması ise neredeyse devrim sırasında bastille kalesinin kuşatılmasından daha hızlı bir şekilde bütün ülkeye yayılır ve kaçtığı sırada halkın umutsuzluğu, hayalkırıklığı artık öfkeye dönüşüyor. bir süre önce popüler olan krala artık saygı duyulmakta, yalnız bırakılmaktadır. bunun üzerine ulusal meclis de kralın yetkilerini askıya alır.

peki krala ne olacaktır? zamanında köleliği kaldırmanın ekonomik anlamda fransa’ya çok zarar vereceğini düşünen temsilcilerden birisi mecliste bir konuşma yaparak kralın bütün yetki ve haklarından feragat etmesi için kampanyalar düzenlendiğinin farkında olduğunu ancak devrimin daha fazla ilerlememesi ve sonlandırılması gerektiğini söylüyor. ancak sans culottes ve jakoben sempatizanları bu kampayayı ilerletiyor ve protesto ve yürüyüşe geçiyorlar. bunun üzerine askerler tarafından üzerlerine ateş açılır ve yüzlerce vatandaş ölür ya da yaralanır.

üçüncü dönüm noktası ise bir dış meseledir. xvi. louis, fransa’nın ilk anayasasını onaylıyor ve istikrar tekrar geliyor ülkeye. ancak çözülemeyen sorunların varlığı da devam etmektedir. feodalizmin tamamen yıkılamaması, kilise reformuyla artan karşı devrimci kilise üyeleri ve onların cemaatleri, papa’nın bu olaylar karşısında tutumu ve avrupa’da fransız devrimi’ni tehdit olarak gören monarklar. çözülemeyen sorunlardan biri olan kölelik ile ilgili olarak da önemli bir gelişme yaşanmaktadır, karayipler’deki en önemli koloni olan st. dominique’deki köleler, fransa’nın özgürlüklerini ve eşitliği temin etmekteki isteksizliği karşısında öfkelenirler ve çok büyük silahlı bir ayaklanma başlatırlar. devrimde yavaş yavaş çatlak sesler çıkmaya başlamaktadır ve başarısı sorgulanır. bu sırada ülkenin en meşhur jakobeni jacques pierre brissot’nun fikri çoğu kişi tarafından desteklenir. brissot’ya göre devrimi başarılı kılmanın, istikrarı sağlamanın tek yolu, devrim karşıtlarını tamamen yok etmekten geçmektedir. bunun yolu ise avrupa’nın monarklarına savaş açmak, savaşın hızlı ve başarıyla sonuçlanması sayesinde dış düşmanları yok etmek ve bu galibiyet sonucunda ise içerideki düşmanların akıllarını başlarına toplaması gerektiğini göstermektir. bir savaşla hem iç hem de dış düşmanların yenileceği düşüncesindedir. aynı zamanda marie antoinette’de savaş yanlısı bir tutum sergiler. ancak brissot’nun aksine savaşın kaybedileceği ve tanrısız, monarksız fransa’nın yıkılacağı görüşündedir. ve fransa, önce avusturya ve daha sonra da prusya’ya savaş ilan eder ancak anayasa gereği savaşın gerekçesi bağımsızlığını koruma amacı gütmektedir.

ancak bu savaş kararı xvi. louis için önemli bir problem teşkil etmektedir. bir süre önce paris’ten kaçmasıyla halkta güvensizlik yaratan xvi. louis’ye artık kuşkuyla bakılmaktadır ve kendisinin ve marie antoinette’nin kuzeydoğu ve doğu cephelerinden gelen yenilgi haberlerinden ne kadar sorumlu oldukları sorgulanmaktadır. kralın ve kraliçenin avusturyalı yeğenine ve onların kumandanlarına haber ve bilgi sızdırdığından şüphelenmektedir halk. xvi. louis’ye bu konuda güvensizliğin en büyük kaynaklarından biri ise marie antoinette. uzun bir süre erkek bir varis veremeyince zaten hedef olarak gösterilmiştir ancak savaş ilanından sonra kendisine duyulan kin daha şiddetli ve sert bir hal almıştır. basın özgürlüğü ve sansürün kalkmasıyla marie antoinette’ye artan saldırılar denetlenememektedir. hatta kendisinden gazetelerde “avusturyalı orospu” diye bahsedilmektedir. bir bakıma ülkenin yaşadığı bütün problemlerden o sorumluydu.

kuzeydoğu ve doğudaki yenilgiler sonucunda avusturya ve prusya artık fransa topraklarına girmişti. bu orduların kumandanlarıysa, fransa halkına ve özellikle parislilere, fransa topraklarını işgal etmekteki amaçlarının devrimi alaşağı etmek, eski rejimi tekrar yerleştirmek ve bu devrimi gerçekleştiren herkesi cezalandırmak olduğunu açıkça belirtmektedir. hatta avusturya ve prusya ordularının kumandanı brunswick dükü bir manifesto yayınlar (the brunswick manifesto) ve paris’in yakıp yıkılacağını ve devrimin parçası olan herkesin öldürüleceğini söyler. devrim karşıtı fransız gazeteleri ise bu ordulara yardımcı olur ve öldürülmeyi hak eden bütün jakoben ve sans culottes’ların listelerini yayınlamaktadır. halk savunma amaçlı cephelere çağrılır ve gönüllü asker olmaya davet edilir. bu sırada xvi. louis’ye güven tamamen bitmiştir. yayınlanan manifesto aslında avrupa’nın bütün monarkları adınadır. ve paris şehir hükümeti bir karar alıp sans-culottes’lardan oluşan bir ordu kurup sarayı kuşatmaktadır. kraliyet ailesi rehin alınır. fransa 2. bir devrim gerçekleştirip kralı devirmektedir.

brunswick manifestosu'nda fransa’yı ve parislileri kraliyet ailesine hiçbir şekilde zarar vermemeleri üzerine uyarır. ancak kral çok tahttan indirilmiş ve rehin alınmıştır. düşmanın buna yanıtı şiddetli olur. fransa’nın kuzeydoğusundaki paris ile sınır arasında savunulması en kolay olan son kale verdun düşer. bunun üzerine sans culottes bir karar alır ve hapishanedeki mahkumları yargılamaya başlarlar. bunların içinde sıradan suçlular olsa da, ruhban sınıfından yemin etmeyi reddeden birçok papaz vardır. şehirde yaşayanların savaşa gönüllü olarak katılacağından, bu boşluktan yararlanıp hapishaneden kaçacakları ve şehirde kalan herkesi öldürüp düşmanın işini kolaylaştıracakları düşünülür. paris’teki 2500 mahkumdan 1200’ü idam edilir. aynı uygulama fransa’nın 60 bölgesinde de devam etmektedir. o dönemde yargılamalara katılan bir kişinin günlüğünden ortayan çıkacak bu olayların ve yargılamanın asıl amacı ise yemin etmeyi reddeden papazlardan kurtulmaktır. mümkünse hepsinden. bu sırada cephelere gönüllü akını devam eder ve kraliyet ordusu ilk galibiyetini valmy savaşı’yla alır. zaferle aynı gün ulusal kongre toplanır ve 21 eylül 1792’de cumhuriyeti ilan eder.

ulusal kongre, ülke çapından seçilmiş 750 milletvekilinden oluşur ve hepsi cumhuriyet yanlısıdır. ancak toplandıklarından kısa bir süre sonra aralarında bölünmeye başlarlar ancak parti olarak bölünüp fraksiyon oluşturmak yerine politik eğilimler olarak farklılık gösterirler. bunlardan ilki jacques pierre brissot’nun takipçileri olan girondinlerdir. karşıtları ise jakobenlerdir. jean-paul marat ve dönemin en popüler siyasetçilerinden maximilien robespierre, georges jacques danton ve camille desmoulins bu gruba dahildir. kongrede bu grubun arasında olup yerde oturan malais diye bir grup daha vardır. hatta insanların birbirlerine sağcı, solcu demesi de, jakobenlerin kongrede solda oturmalarından dolayıdır*. bu gruplar üç ana konuda fikir ayrılıkları yaşarlar. bunlardan ilki kralın kaderinin ne olacağıdır. robespierre her ne kadar vatandaşların kralı suçlu bulduğunu ve bunun anayasada cezasının idam olduğunu belirtmekteyse de çoğu jakoben, kralın da bir vatandaş olduğunu ve vatana ihanetten yargılanması gerektiğini düşünmektedir. girodinler ise anayasaya göre kralın kutsal ve dokunulmaz olduğunu, eğer düşmanla işbirliği yaptıysa bunun cezasının tahttan feragat etmek olduğunu düşünürler. sonuç olarak xvi. louis 21 ocak 1792’de giyotine götürülüp idam edilir. ikinci ayrılık noktası savaşla ilgilidir. xvi. louis’nin öldürülmesiyle ispanya güneyden savaşa dahil olur, ingiltere kuzeyde denize gemilerini yerleştirir. girodinler ilk başta savaşı başlatan ve hızlı ve başarılı bir şekilde sonuçlanacağını öne süren gruptur. ancak savaş beklenildiği gibi gitmez. bir de bunun üzerine, politik olarak girodinlere bağlı olan kuzeybatı cephesindeki generallerden birisi savaştan kaçarak girodinleri güç duruma düşürür. üçüncü fikir ayrılığı ise paris ve halkının rolü üzerinedir. robespierre yaşama hakkının insanın en temel hakkı olduğunu ve diğer hakların ikincil olduğunu söyler. girodinler ise jakobenleri mülkiyetten erzak fiyatlarına kadar her şeyi dengelemeye çalışan düzen bozucu olarak ilan eder ve sans culottes'ların kongreye sürekli müdahelesi sonucunda yakında paris diye bir yerin kalmayacağını söylerler.

fransız devrimi ispanya ve ingiltere’nin de savaşa dahil olmasıyla artık uluslararası bir probleme dönüşmüştür. ayrıca içte de yeni bir problem ortaya çıkar. savaştaki asker ihtiyacını karşılamak için zorunlu askerlik uygulaması çıkarılır ancak paris’ten gelen bu talep halkın bir bölümü tarafından reddedilir ve özellikle batıda geniş çaplı isyanlar çıkar. bu isyanların en önemlisi vendee’de çıkar. aslında bu isyanın belirtileri rahiplerden yemin etmeleri beklendiği dönemde bu bölgedeki katılımın ’un altında kalmasıyla görülmüştür. kilisenin ruhani bir merkez dışında aynı zamanda iletişimin de merkezi olduğu küçük komünitelerde çıkmıştır isyan da daha çok. başka bir nedeniyse, köylünün hala arazilerde kiracı olarak görülmesi, kiliselerin kapanıp papazların kalmaması aslında devrimin köylü için iyi yönde bir değişiklik yapmamış olmasıydı. bu isyanalarda neredeyse 100 bin kişi ölür.

jakobenler artık bu krizden çıkmak için bir umut varsa gereken sert kararları alacak kişiler olarak görülürler. kralın öldürülmesi ve savşın kötüye gitmesiyle girodinler yalnız kalmışlardır. bu sırada önemli yasalar çıkartılır. devrimden kaçıp düşmana sığınan vatandaşlara geri dönme çağrısı yapılır ve eğer dönmezlerse mülklerinin satılacağı bildirilir. kralın ölümü sonucu devletin başının kalmaması sebebiyle kamu güveliği komitesi adında kongreden seçilen 12 kişilik bir komite kurulur ve acil durumlarda üst düzey yetki verilir. kongreden birçok vekil savaş alanına yollanır ve ordunun, kumandanların denetlenmesinden sorumlu olur. ayrıca ekmeğin fiyatını ve bulunabilirliğini düzenleyen bir yasa daha çıkarılır.

1793’e gelindiğinde, yeni cumhuriyet en büyük kriziyle karşılaşır. bunlardan ilki askeri yönlüdür. bütün sınırlarda avrupa ülkeleriyle savaş halindedir ordu. bunun yanında ise batıda devrim karşıtlarının isyanlarıyla boğuşmaktadır. ikinci kriz politik yönlüdür. girodinler devrimin karşılaştığı ana problemin sans culottes’ların ve jakobenlerin radikal, anarşist ve aşırıcı tutumları olduğunu düşünmektedir. girodinler kendilerini cumhuriyet yanlısı olarak görse de artık halk tarafından devrim karşıtıdırlar. paris sokaklarında da girodinlere karşı öfke vardır ve kongre yaklaşık yüz bin silahlı sans culottes tarafından kuşatılır, girodin vekiller kovulur. ancak halk da bu olaya tepkilidir ve paris’in sınırları aştığı düşüncesindedir. ülkenin bordeaux, lyon, marsilya gibi önemli şehirlerinde cumhuriyetin, kongrenin otoritesine karşı silahlı mücadele başlatırlar. bu sırada caen’dan charlotte corday isimli bir kadın paris’e doğru yola çıkar ve birçokları tarafından paris devriminin en saldırgan, şiddet yanlısı kişisi jean-paul marat’yı katleder. karşı devrim ve onun güçleri artık paris’e kadar ulaşmıştır. marat artık devrimci cumhuriyet yanlılılarının kahraman şehitleri arasındaki yerini alır. jacques-louis david tüm zamanların en büyük propaganda eserlerinden olan the death of marat isimli tablosunu yapar. devrim şehitleri arasında marat kadar önemli iki kişi daha vardır : lyon’daki militan jakobenlerin lideri joseph chalier ve en ünlü zengin aristokrat ailelerden birinde doğan, xvi. louis’nin ölümünden sonra bıçaklanarak öldürülen jakoben michel lepeletier. karşılaşılan diğer problem ise ekonomik yönlüdür. assignat senetleri enflasyon sebebiyle devaluasyona uğramıştır.

peki bu krizlere karşı ne önlemler alınır? askeri çözüm olarak bütün fransa’yı seferberliğe çağırmıştır. 18-25 yaş arasındaki bütün erkekler silah altına alınır, evliler silah yapımı ve erzak nakliyatından, kadınlar çadır ve giyecek yapımı ve hastanelerde hizmetten, yaşlılar şehri tamir edip halkı cesaretlendirmekten sorumludur. 750 bin asker toplanmıştır. vekiller ise savaşa alanlarında birliklerin işleyişini, önceden karşılaşıldığı gibi savaştan kaçmamaları için özellikle kumandanları kontrol etmektedir. sosyal ve politik önlem olarak ise çareyi ülkenin sıradan insanlarına, halka baskın ihityaçlarını, mağduriyetlerini giderme yoluna giderler. fransa’yı tekrar ayağa kaldırmanın, seferber etmenin tek yolu onların ihtiyaçlarını karşılamaktır. ve bunun sonucunda tarlalardan ve hasattan alınan vergilen tamamen kaldırılır ve en önemli 40 üründe azami fiyat politikası uygulanır. feodalizm sonunda ortaan kaldırılmıştır. kültürel çözüm olarak ise yeni bir takvim kullanılmaya başlanacaktır. kongre savaşın artık avrupa’nın bütün monarkları ve monarşizm ile fransız devrimi arasında olduğunu görür. bu devrim insanların nasıl davrandığından, inançlarından günlük hayata dair her şeyle ilgilidir. kazanılması durumunda adeta insanlığın yeniden kurulmasıdır. bunun için bir devrim takvimi çıkarırlar ve 1792’yi birinci yıl ilan ederler. savaş aynı zamanda papalığa karşı olduğu için gregoryen takviminin dinsel ögeleri (günlere, aylara azizlerin isimleri verilmesi) kaldırılıp yerine tamamen seküler devrim takvimi konur. devrimciler, ülkeye, avrupa’ya yeniden bir düzen kurulduğu mesajı verir. ayrıca kiliselerdeki cemaatlerin devrim karşıtı hareketlerde bulunmasını engelleme amaçlı gözetleme ekipleri kurulur. bu sırada marie antoinette ve jacques pierre brissot yargılanarak suçlu bunulup idam edilecektir. yeni rejim hiçbir şekilde ödün vermemektedir.

devrim başarıyla ilerlemeye başlar. vendee’deki halk ayaklanması bastırılmıştır, cephelerdeki ilerleme durdurulmuş, savaşlar kazanılmıştır. ancak daha önce referandumla büyük destek gören 1793 anayasası barış sağlanana kadar yasallaştırılmayacaktır. bir yasayla iktidar kongreye ve kamu güvenliği komitesine verilir. sans culottes’ların gücü küçümsenir. aynı sırada jakobenlerin için devrimin iki önemli kahramanı camille desmoulins ve georges danton, isim vermeden de olsa robespierre’i devrim düşmanlarını giyotinle yok etmenin, kısacası şiddetin tek çare olmadığı konusunda uyarır. politik ve ekonomik denge sağlanmasına devrim hükümetinden anayasal hükümete ne zaman geçileceği ise soru işaretidir.

devrim en önemli figürlerinden camille desmoulins ve georges danton krizin yeterli ölçekte kontol altında olduğu gerekçesiyle alınan tedbirlerin azaltılmasını, şüphelilerin serbest bırakılmasını ve devrim karşıtlarının idamlarının durdurulmasını isteyerek bir kampanya başlatırlar. ancak danton - desmoulins ikilisinin hatalarından biri, askeri açıdan güvenliğin tam anlamıyla sağlanamamasıdır. savaşlar kazanılmış, düşmanın ilerlemesi durdurulmuştur ancak düşman hala fransa topraklarındaydı. daha önemli bir problem ise robespierre'in kongredeki konuşmasında belirttiği gibi tehlikenin birkaç savaş kazanmakla bitmeyeceği, devrimin amacının basit bir askeri galibiyetten öte edemli, faziletli bir cumhuriyetle yönetilmeye layık bir halk yaratmak olmasıdır. bu konuşma hem robespierre'in politikacılığı hem de devrime yaklaşımı açısından önemlidir. barış zamanın hükümetin her şeyden öte erdemli, ahlaklı olması gerektiğini ancak devrimsel kriz zamanında hem erdeme hem de terör ve korkuya ihtiyacı olduğunu söyler. danton ve desmoulins devrimin en önemli politik davasında görevi kötüye kullanma, finansal yolsuzluk (danton için kısmen doğru bir suçlamadır) ve bunların da ötesinde hükümetin, cumhuriyetin birliğini küçümsemekle suçlanırlar ve giyotine gönderilirler.

danton ve demoulins'ın robespierre'i aşırı şiddet ve güç kullanımı ile suçladıkları dönem ise 1793-1794 yıllarıdır. ülke tam anlamıyla devrime büyük bir bağlılık gösterir, devrim yanlıları ülke çapında geniş bir iletişim ağı ve birlik kurmuştur. bu şiddet ve güç kullanımını destekleyen jakobenler ve sans-culottes birçok ortak paydada birleşirler. bunlardan ilki katılımcılık politikaıdır. herkes bu ülkenin gidişatında, devrimin hedefleri konusunda söz sahibi olacaktır onlara göre. bir diğeri saldırgan cumhuriyetçiliktir. bu en açık şekilde monarşinin tahttan indirlimesinin birinci yılını kutlama tarzlarında görülür. 1793 yılında ülkenin her yerinden insanların akın ettiği çok büyük bir festival düzenlenir ve monarşinin, kraliyet ailesinin sembolleri halk içinde yakılır. bir diğer ortak payda rejenerasyon ya da yenilenme. devrimden sonra fransa'yı yeniden yaratma isteği. bunun en büyük ispatı radikal ve kavramsal bir değişiklilkle devrim takviminin kabul edilmesidir. sanat açısından ise eski fransa'da resim sergileri sadece davetiye ile girilebilen aristokrasiye ait bir olayken artık jacques-louis david öncülüğünde halka açık hale getirilmiştir. son payda ise otoritenin sembolleridir. özellikle jacques-louis david bu açıdan fransa'yı yeniden yaratma kısmında önemli bir rol oynar. eskinin simgeleri aristokrasi, kilise, krallık gitmiştir. eski rejimin hristiyan geleneğinden ötürü kullanılan virgin mary yerine cumhuriyetin, özgürlüğün, eşitiliin sembolü olan marianne'e bırakmıştır. yeni simgeler insanların örnek alacağı, çocukların okullarda öğreneceği kişiler olmalıdır. bunlardan birisi de 14 yaşında vendee'de devrim karşıtlarına karşı savaşta yakalanan ve "kral çok yaşa!" diye bağırmayı reddedip öldürülen joseph bara'dır e kendisi yine david tarafından böyle resmedilmiştir.

birçok ortak noktaları olsına rağmen, jakobenler ve sans-culottes arasında gerginilikler de vardır. girondinlerin kongreden kovulması her ne kadar jakobenleri mutlu etse de, sans-culottes'ın taleplerine rıza gösterilmediğinde hükümeti tehdit etmelerinden de derin bir rahatsızlık duymuşlardır. bunun üzerine bir yasa çıkarılır ve otoritenin sadece kongre ve onun kurduğu komitelerde olduğunu belirtir. bu politik sorunun yanı sıra, bir de din kaynaklı gerginlik vardır. yeniden kurulma aşamasındaki fransa'da, katolik kilisesinin durumu soru işaretidir. devrim daha radikal bir seviyeye ulaştıkça, daha önce yemini eden kilise mensuplarına bütün görevlerinden feragat etmeleri için baskı kurulur. 1793 sonlarında fransa'da dechristianisation (çeviremedim ama siz anladınız) hareketleri başlamaktadır. ancak jakobenler ve özellikle robespierre buna karşıdır. dini inanç sahibi olmanın yanlış bir şey olmadığını, bir hristiyanın aynı zamanda iyi bir cumhuriyet yanlısı olamayacağına dair hiçbir sebebin olmadığı, bu hareketin gereksiz yere parçalayıcı bir etki yaptığını savunur. mutlak varlık festival'i (la fête de l'être suprême) düzenlenir ve yüzbinlerce insan toplanır. robespierre inançsız, katolik, protestan, yahudi, ne olursanız olun, hepimiz insanoğlunun en büyük özlemini simgeleyen bir üst varlığı kabul ediyoruz diyerek herkesi kucaklar.

savaş ve isyan sonucunda kamu güvenliği komitesi kurulmuş, halk seferber edilmiştir. robespierre erdem ve şiddeti bir hükümetin esas elemanları olarak görür ve şiddet onun için hızlı, katı ve tavizsiz adaletten başka bir şey değildir. çoğunluk bunun bir savaştan öte bir ülkenin yeniden yaratılması olarak görür. kongreyi küçümseyen veya dağıtmaya çalışanları, halkı umudunu kıranları, devrime ve cumhuriyetçi prensiplerine zarar vermeye çalışanları halkın düşmanı olarak görecek bir yasa çıkarılır. fransa'nın batı ve güneydoğusunda birçok idam gerçekleştirilir ve ülke genelinde bu rakam 30.000'i bulur. ancak insanlar insan ve yurttaş hakları bildirgesi'nin yayınlandığı, herkese özgürlük getirmesi beklenen bir düzende böyle olayların yaşanması nedeniyle dehşete düşmüşlerdir.

hala devrimin ne zaman güvende olduğu, amacının ne olduğu sorgulanmaktadır. 1794'te bütün düşmanlar yenilmiş, düşman topraklardan kovulmuştur. tek sorun hükümetin bu güvenlik önlemlerini ne zaman azaltacağıdır. herkes robespierre'den anayasayla, cumhuriyetle ilgili bir konuşma beklerken kendisi kongredeki bazı kişilerin devrim sırasındaki aşırılıkları nedeniyle yargılanacağını söyler ancak isim vermez. artık vekiller de kendilerini tehdit altında hissedecektir. ertesi gün yine konuşma yapmaya hazırlanırken diktatör olarak suçlanarak konuşma yapmasına izin verilmez. kendisi ve yandaşları devrim mahkemesine yollanır ancak paris'teki hiçbir hapishane onları kabul etmez. paris hükümet binasında direnirler ancak gendarme'nin olaylara dahil olmasıyla robespierre çenesinden vurulur (kimi tarihçi intihar edeceği düşüncesiydeymiş). ertesi gün kendisi ve destekçileri olan toplamda 90 kişi idam edilir. bu dönem tarihçiler açısından en tartışmalı dönemdir. kimisi bu şiddet dolu dönemin devrim için gerekli ve anlaşılabilir olduğunu düşünür, kimisi ise vendee'deki devrim karşıtı isyancıların öldürülmesine soykırım diyebilecektir.

cumhuriyet artık iç ve dış düşmanlardan kurtulmuştur ve güvendedir. artık istikrar yakalama çabalarına girişecektir. bunun için öncelikle hapishanelerdeki şüpheli sıfatıyla yargılanmayı bekleyen bütün insanları serbest bırakır. bunlardan birisi ise daha sonra napoleon bonaparte ile evlenecek olan josephine de beauharnais'dır. daha sonra bütün şiddetten ve yaratılan o düzenden robespierre ve yandaşlarının sorumlu olduğunu söyleyerek günah keçisi ilan ederler. kültürel bir devrim gerçekleşmiş, sans-culottes artık ülkenin gidişatında gerçek bir söz sahibi olacaktır. kıyafet ve giyimin sans-culottes sayesinde zengiliğin bir göstergesi olması artık ortadan kalkmıştır. kongre ortak bir kararla jakoben klübünü kapartır. seferberlik döneminde yiyeceklere koyulan üst limit kaldırılır. devrim mahkemesi, devrime sadece silahla karşı çıkanları düşman olarak görecektir. ancak 1795'te büyük bir kıtlık yaşanır, insanlar yiyecek yemek bulamaz, açlıktan ölür. bunun üzerine sans-culottes meclisi tekrar basar ve fiyatlar konusunda, ekmek bulamama konusunda isyan ederler. bunun üzerine binlercesi hapse atılır ve bütün politik yetkileri ellerinden alınır. bu isyan sırasında kongre başkanı olan boissy d'angles ise devrimi sonlandırmak ve istikrarı sağlamak için yapılacak tek şeyin ise politikaya dahil olacakların, ülkeyi yönetecek kişilerin en eğitimlilerden, yasaların uygulanmasıı sağlayacak, mal varlığıyla ülkeye sadakat gösterecek insanlardan olması gerektiğini söyler, bir bakıma yani aktif/pasif vatandaş dönemi gibi. çünkü 1793-1794 döneminde yaşananların sebebi hiçbir mal varlığı olmayan, yaşananlardan zarar görmeyen jakoben ve sans-culottes'un gereksiz riskler almasıdır. kendisi 1795 anayasasının hazırlanmasında önemli bir rol oynar. yeni yasama organına seçilmede mal varlığı sahibi olma niteliği getirilir. politikaya atılacak kişiler yaş ve medeni hal sınırı getirilir. ve yeni yasama konseyine seçileceklerin üçte ikisi kongredeki vekillerden seçilecektir.

peki devrimin getirileri, sonuçları ne olmuştur ? bu konuyu altı farklı perspektifle inceleyeceğiz. bunlardan ilki devrimden sonra neler olduğu. 1795 yılında ulusal kongreden sonra sınıf tabanlı, politik gücü sınırlı direktuvar (the regime of directory) dönemi başlar. ancak her iki cepheden de sisteme isyanlar gelir. sağ kanattan kral taraftarları rejimi alaşağı etmek için paris'te isyan ederler ancak başarısız olurlar. sol kanattan ise ateşli bir devrimci gracchus dabeuf komünist politika ortaya atar ve üretim ve dağıtım araçlarının devletleştirilmesi yönünde halk desteği almaya çalışır ancak o da başarısız olur ve idam edilir. toplumda bölünmüşlük devam eder. jacques-louis david bu sefer de halkı birleştirme amaçlı [upload.wikimedia.org... sabine woman] isimli sembolik tablosunu yapar. the abbe sieyes ise fransız toplumunu birleştirecek, güçlü bir hükümet, güçlü bir yönetici, mümkünse başarılı ve cumhuriyet yanlısı bir generalin ülke yönetiminde olmasını istemektedir. ve bu kişi kasım 1799'da askeri darbeyi yapan napoleon bonaparte olacaktır. burada biraz sanat tarihi de devreye girecek. daha önce xvi. louis'nin antoine-françois callet tarafından yapılan [upload.wikimedia.org... tablosunu] görmüştük. jean-auguste-dominique ingres tarafından yapılan [upload.wikimedia.org... bu] tabloda ise napoleon'un süsü, şatafatının xvi. louis'den çok da farklı olmaması devrimin en değiştirdiği konusunda soru işareti yaratıyordu. jacques-louis david'in [img.posterlounge.de/... bu] tablosu ise david'in devrime bakışını gösterir. çalışma masasında çok önemli birçok belgenin okunduğu görülür ve bu napoleon'un diper bütün anayasalardan bir şeyler alınmaya çalışıldığı, hepsinin de çok önemli olduğunu ve fransa'nın bütün bunların birleşiminden türetilecek kanunlarla yönetileceği görülür. napoleon savaştan ve devrimden yurtdışına kaçan vatandaşlara geri dönüş çağrısı yapar ancak hiçbir şekilde devrimden önceki konumlarına dönemeyeceklerini söyler. kilise ile anlaşmaya varılır, 1806'da tekrar gregoryen takvimine dönülür. ancak tekrar devrim öncesine dönülemeyeceğini, protestanların ve yahudilerin katoliklerle eşit haklara sahip olacaklarını belirtir. vendee'de çıkan devim karşıtı köylü isyanı sebebiyle yıkılan şehri tekrar yapmaya başlar. bu şehrin merkezinin dizaynı napoleon toplumunun dört dayanağını gösterir. kilise , il merkezi, garnizon, mahkeme ve bunların tam ortasında bir napoleon heykeli. tam anlamıyla napoleon'un gücünün ve değerlerinin mimari sembolüdür. bu arada fransa sınırları rusya'ya kadar uzanmıştır. ancak napoleon'un düşüşü, fransa'nın rusya'ya saldırması ve kaybetmesi ile başlar. 1815'deki viyana antlşamasıyla napoleon sonunda yenilmiştir ve fransa devrim öncesindeki sınırlarına döner. kendisinden sonra tahta sırasıyla xviii. louis, charles x ve louis-philippe geçer. ancak bu kişilerin yönetimde olmaları kendilerinin devrimin temel kavram değişikliklerini kabul edip ülkeyi anayasal monark olarak kabul etmeleridir. napoleon dönemine bakıldığındaysa devrim eski rejimin yıkılmından sonra yarattığı temel değişikliklerden hiçbir şey kaybetmemiştir.

bir grup tarihçi fransız devrimine minimalist yaklaşımla bakar ve onlar için devrimin getirdikleri, önemi çok küçük ve sınırlıdır. başarısız olarak kabul edilmez ancak birkaç temel değişiklikten öteye gidememiştir. bunlardan en öenmlileri donald sutherland, devrim misyonunu 1790'da despotizmi, ayrıcalıklı sınıfı yenerek tamamlamıştır ancak özellikle kilise reformlarıyla birçok insanın ölümüne sebep olup karşı devrimciler yaratmıştır, der. devrimde krala, ayrıcalıklı sınıfa şanlı direnişin yarattığı pozitif olaylar olsa da, vendee'deki iç savaş gibi birçok negatif olay da yaşanmıştır. bir diğer tarihçi roger price fransız devrimini ideolojik ve politik olarak çok önemli görse de, sosyal ve ekonomik alanda, günlük yaşamda hiçbir şey değiştirmediğini söyler. o dönemlerde yapılan tablolarda, özellikle jean-françois millet'nin [upload.wikimedia.org... the gleaners] tablosunda, tarımsal ve ekonomik anlamda bir şeyin değişmediği, aynı resmin yüzlerce yıl önce de çizilebileceği söylenir. buradaki argüman, şehir ve kırsaldaki ekonomik uygulamaların devam ettiği yönündedir. ayrıca fransa hala güçlü bir hiyerarşik yapıya sahiptir. charles x, kaçıp ülkeye geri dönen soylu ve ruhban sınıfı üyelerinin kayıplarını telafi etmiştir. devrimden sonraki yıllarda en zengin 400 kişinin üçte ikisi devrimden önceki zenginlerdendir. toplumda kadının rolü de değişmemiştir. siyasi hakları reddedilir, aile içi ilişkilerde ataerkil düzen devam etmekte ve kadın şiddet görmektedir. bu tarihçiler, devrimlerin bu tarz sosyal ilişkileri değiştirmekte başarısız olduğunu düşünürler. kıscası minimalist yaklaşım fransız devriminin temelde birkaç sorunu (feodalism, ayrıcalık, vs) çözdüğünü ancak bunun bedelinin ağır olduğunu ve sosyal, ekonomik anlamda bir şey değiştirmediğini savunurlar.

kadınlar ve köleler için neler değişti ? kadınlar fransa devrimi sırasında her alanda gayet etkin bir gruptu. xvi. louis zamanında halktan alınan istekler listelerinin yazımında, xvi louis belgeleri onaylamayınca paris'teki toplu protestoda, jean-paul marat'nın öldürülmesinde, kongrenin sans-culottes tarafından işgalinde (sans-jupons kadın versiyonu). bireysel anlamda aktif kadınlar da vardı. bunlardan birisi theroigne de mericourt. 1830'lara kadar kullanılmasada bu terim, feminist diyebileceğimiz, kadınların politik ve askeri anlamda devrimin bir parçası olması gerektiğini savunan bir aktivistti. ancak çoğu erkek, kadınların siyasi haklara ve klüplere erişimini kısıtlanmasından yanaydı. bu düşmanlığın en büyük nedenlerinden birisi kralın erkekliğiyle oynayan, cinsiyetsizeştiren, güçlü kadın figürü olan marie antoinette'ye olan düşmanlığa dayanmaktadır. devrimden sonraki değişiklikler arasında ise boşanma ve miras hakkı verilmiştir. şiddet, anlaşamamazlık,vs gibi sebeplerle kadınlar ya da erkekler boşanmak isteyebilmektedirler. ancak bu hak, koca karısına korumakla yükümlüdür, karı ise kocasına boyun eğmekle yükümlüdür diyen napoleon tarafından geri alınır. daha önemli olan miras hakkı ise hiçbir kral ya da hükümet tarafından dokunulmayacak ve kadının aile içindeki rolünü tamamen değiştirecektir. devrimden önce sadece ilk çocuk mirası alırken artık her çocuk eşit miktarda mirastan pay alacaktır. kölelerde ise iki taraf vardır : bir grup insan ve yurttaş hakları bildirgesi'ni kolonilere de uygulamak gerektiğini savunup köleliğin kaldırılmasını ister, bir grup ise köleliği kaldırmanın erken olduğunu, ekonomi için kötü sonuçlar vereceğini, kölelerin zaten özgürlüğe alışık olmayıp köleliğin onlar için normal olduğunu savunur. 1791'de meclisin aldığı kararla kolonilerin durumuna karışmayacağını, köle olanların köle, özgürleştirilmiş olanların özgür sayılacağını söyler. 1794'te ise kölelik tamamen kaldırılır. ancak 1793'ten önce, kolonilerin yönetildiği yasa olan code noir yasasını napoleon tekrar yürürlüğe koyarak köleliği geri getirmek ister ancak tepkiler nedeniyle başarısız olur. kısaca devrim, kölelik konusunda başarılıdır.
devamını gör...
hanneh arendt'e göre kitlelerin maddi açıdan refahını sağlama amacını güttüğü için başarısız olan devrimdir. arendt bunun karşısında mesela amerikan devrimi'ni örnek gösterir; orada ülkenini büyük olması, devasa toprakları ve doğal kaynakları ile zaten belirli bir maddi zenginlik seviyesi tutturulmuştur, bu sebeple amerikan devrimi kitlelerin maddi sıkıntılarına odaklanmamıştır ve yalnızca iyi işleyecek bir politik düzen kurma işine soyunmuştur. bana kalırsa arendt burada ağzındaki baklayı çıkarmamaktadır. söylediklerinin şöyle bir alt metnine inince, fransız devriminin, ayak takımının hınç (nietzcshe ressentiment derdi) duyguları ile gerçekleştirdiği bir devrim olduğunu düşündüğü anlaşılıyor. dolayısı ile bu çok büyük ve rasyonel olmayan kitle devrimin ana motorunu oluşturmuştur ve bu gücü kontrol etmek imkansız olduğu için zamanın şartlarına göre oraya buraya savrularak bir zincirleme reaksiyon yaratmıştır. bastil'in basılması, versailles'ın basılıp kral ve ailesinin zorla tuileries'e götürülmesi, sonra tuileries'nin de basılıp kralın öldürülmesi, grondin'lerin meclisten toplanıp idam edilmeleri, aristokratlara karış gerçekleştirilen cadı avı, hapishanelerde bulunan monarşistlerin katledilmesi, meşhur jakobin terörü, fransız devriminin savaş yolu ile tüm dünyaya yaygınlaştırılmaya çalışılması, termidor reaksiyonu ve bu sefer jakobenlerin katledilmeye başlanması vb. vs. bir zincirleme reaksiyon gibi birbirini takip eden bu olaylar, hep bu hınç, kıskançlık ve nefret duyguları (bu duyguların tümünü en iyi karışlayan kelime ressentiment) ile hareket eden irrasyonel kalabalıkların zamanın şartlarına göre bir o bir bu cenah tarafından harekete geçirilmesi ile gerçekleştirilmiştir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"fransız ihtilali" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim