rus kaşif nikolai machulyak'ın 1976 yılında aç bir kutup ayısı ve yavrularını beslediği anın fotoğrafı. yavrunun machulyak'ın bacağına sarılması da duygu yüklüdür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel kaynak
devamını gör...
#1633643 numaralı tanımdaki fotoğraf insanoğlunun gaddarlığını nasıl gözler önüne seriyorsa yine konusu kutup ayısı olan bu fotoğrafsa insanda değişik duygular uyandırıyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

1970'li yıllarda çukçi denizi kıyısında yer alan bir sibirya kasabasında çekilmiş bu fotoğrafta yer alan kişi nikolai machulyak adlı bir dağcı. bu güzel abimiz annesi bir avcı tarafından öldürülen yavru kutup ayısını beslemeye başlıyor ve ona masha adını veriyor. masha'yı beslemeye gittiği seferlerin birinde ise karşısına 300 kiloluk devasa bir kutup ayısı çıkıyor. anlatıldığına göre dağcı abimiz üzerine gelmekte olan büyük ayının ilk başta kendisine saldıracağını düşünerek bayağı tedirgin olmuş. ancak beklenen olmamış. sonrasında masha'da yanına gelip ayaklarına sarınıvermiş. bu muazzam fotoğraf ortaya çıkmış.

şu fotoğrafta ise büyük kutup ayısının onun yanına geldiği ilk an görülüyor;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

insanoğlu garip mahlukat. sebep olduğu yıkımı, kanı, göz yaşını ve doymak bilmeyen açlığını düşündüğünüzde kendisinden nefret etmek ve tiksinmek için gerekli olan her şeyi veriyor size. sonra böyle adamlar/kadınlar çıkıyor ortaya ve bir umut var mı acaba diye düşünüyorsunuz. zulmü ve acımasızlığının yanında umudu ayakta tutabilecek şefkati de içinde barındırıyor aslında insanoğlu. hasan hüseyin korkmazgil'in şu dizeleri geldi aklıma şimdi, öylesine sebepsizce;

dostum dostum güzel dostum
bu ne beter çizgidir bu
bu ne çıldırtan denge
yaprak döker biryanımız
bir yanımız bahar bahçe


hah işte mevzu tam olarak böyle. bu iki fotoğrafın anlattığı birbirinden farklı hikâyeler tıpkı korkmazgil'in dizeleri gibi. birinde yaprak döküyoruz. diğerinde bahar bahçe oluveriyor umutlarımız.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

geleneksel giysileri üzerinden zorla çıkartılan, saçları kazıtılan ve kendisine sözde medeni giysiler giydirilen bu küçük kızılderili çocuğun adı saskatchewan...

regina kızılderili okuluna amerikan hükümeti tarafından zorla gönderildi. diğer kızılderili çocuklara yapıldığı gibi okula başlamadan önceki hali fotoğraflandı...

sonra bu vahşiyi (!) nasıl medenileştirdiklerini göstermek içinse diğer fotoğrafı çektiler...

tabi unutmadan şunu da söyleyelim. ikinci fotoğraf çekildiğinde saskatchewan yoktu artık. adı thomas moore olmuştu.
devamını gör...
nefretin gözleri (eyes of hate)
nazi dönemi propaganda bakanı joseph goebbels, 1933 yılının eylül ayında cenevre'deki milletler cemiyeti toplantısına katılır. life dergisi için çalışan o dönemin başarılı fotoğrafçılarından alfred eisenstaedt, önce şu fotoğrafı çekmiş:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
burada alman siyasetçi mutlu gördüğümüz üzere. ama çektiği bir başka fotoğrafta goebbel'in tüm tavrı değişiyor. fotoğrafçıya korkunç bakışlar atıyor kendisi. eyes of hate.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
peki neden? cevap basit. eisenstaedt'ın yahudi olduğunu öğrendiği için.
eisenstaedt yıllar sonra bu karşılaşma için şunları söylemiş:

bana nefret dolu gözlerle baktı ve sinmemi bekledi. ama sinmedim. elimde kameram varken hiç bir şeyden korkmam.

hikayenin sonunu biliyoruz. ikinci dünya savaşı biter, almanlar kaybeder.
goebbels, tüm ailesiyle beraber 1945'in mayıs ayında intihar eder.
eisenstaedt, aynı yılın ağustos ayında savaşın bitmesiyle yapılan zafer kutlamalarında çektiği v-j day in times square (1945) fotoğrafıyla ünlenir. bugün bilinen en önemli foto muhabirlerden biridir. 1995 yılında hayatını kaybeder.

konuyla ilgili güzel bir yazı için kaynak
devamını gör...
ne yazık ki üzücü bir hikâye yazacağım. çok duygusal ve hassas yapıda olan arkadaşlar fotoğraflara tıklamasın. moral bozucu olabilir.

fotoğrafçı stanley forman'a pulitzer ödülü kazandıran fotoğrafın hikâyesi bu. forman, bir gazete için haber yapmak üzere bir yangın bölgesine gitmiş. orada çekim yaparken, itfaiyenin uzattığı yangın merdiveninden kurtarılmaya çalışılan bir kadınla çocuğun, merdivenin yıkılması sonucu aşağıya düşmelerine şahit olmuş. o sırada çekim yapmaya devam etmekteymiş.

ödülü kazanmaya kazanmış ama, bu fotoğrafla birlikte, bir fotoğrafçının (ya da gazetecinin) işini yapmaya hangi noktada son vermesi gerektiği, bu tür rahatsızlık verici fotoğrafları yayımlamanın etik olup olmadığı gibi tartışmalar da beraberinde gelmiş. ancak yetkililerin, yangın merdivenlerinin sağlamlığı ve güvenliği konusunda daha fazla tedbir almasını sağlamış aynı zamanda.

çocukla kadına gelince... çocuk kurtarılmış, ama kadın ne yazık ki hayatını kaybetmiş.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, alchetron. com'dan alıntıdır.)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, pbs.twimg. com'dan alıntıdır.)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, cloudfront. net'ten alıntıdır.)
devamını gör...
avusturya'daki am himmel yetimhanesi'nde kalan 6 yaşındaki werfel'in, ikinci dünya savaşı sürerken, noel'de kendisine amerikan kızılhaçı tarafından verilen yeni ayakkabılar için yaşadığı mutluluk...
yıl 1946. fotoğraf life dergisinde yayımlanmış.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel alıntıdır.)

ufacık şeyleri sorun eden insanların ders alması gereken bir fotoğraf bence bu. koskoca dünyada kimsesiz, savaşın ortasında bir çocuk ama bir çift ayakkabı onun için bunların hepsinden önemli bir mutluluk kaynağı o an için...

bunu yapmayı başaran kaç kişi vardır sizce dünyada? biz çok daha fazlasına sahip olduğumuz halde yetinmeyi bilmiyoruz. mutlu olmak için her zaman koşullarımız var. hayat mutluluğu, bu kadar fazla koşulu olan insanlara kolay kolay tattırmaz.
devamını gör...
belçika'lılar, sömürgeleri kongo'da, "yeterince" çalışmayan çocukların ellerini kesmişlerdir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu resimde, beş yaşındaki kız çocuğunun kesilen ellerine bakan baba.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

annesi avcılar tarafından öldürülmüş yavru kutup ayısının annesine sarıldığı bu resmi lennart nilsson svalbard'da çekmiş. bu resim ve aşağıda paylaşacağım fotoğraflar life dergisinde 1947 yılında yayımlanmış. yavru ayı gemide tutulduğu süre zarfında annesinden ayrılmamış, yemek yememiş ve bu pozisyonda bekleyip kalmış.

olayın nasıl geliştiğini de haberdeki fotoğraflardan görebilirsiniz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
kevin carter tarafından sudan'da çekilmiş olan, birçoğumuzun daha önce görmüş olduğu son derece trajik fotoğraf: akbaba ve küçük kız.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselin kaynağı

kızın anne ve babası, birleşmiş milletler'e ait yiyecek dağıtılan merkezlerden birine giderken küçük kızı kısa süreliğine oraya bırakırlar. bu sırada kızın arkasına konan bir akbaba, büyük ihtimalle küçük kızı yemek niyetindedir. carter önce birkaç fotoğraf çeker ve ardından akbabayı kovalar oradan. daha sonra kızı orada bırakarak yiyecek merkezine gider.

***

fotoğraf, 1993 yılında çekildi ve the new york times adlı gazeteye verildi. ardından birçok insan, çocuğun hayatta olup olmadığını öğrenmek için gazeteyi telefon yağmuruna tuttu.

o dönemde carter ağır eleştirilere maruz kaldı. akbabayı kovmuş olsa da, bunu yapmadan önce fotoğraf çekmekle uğraşarak zaman kaybettiği ve küçük kıza yardım etmediği için aşırı derecede eleştirildi. ancak carter'a söylenen, kıtlık kurbanlarından hastalık yayıldığı ve onlara kesinlikle dokunmaması gerektiğiydi. buna rağmen carter'ın kendisi de kıza yardım etmediği için pişmandı ve bunu birkaç kez dile getirmişti.

1 yıl sonra bu fotoğraf carter'a pulitzer ödülü'nü * kazandırdı. ancak carter aynı yıl intihar ederek hayatını kaybetti. intihar notunda depresyonda olduğunu belirtmiş, hem parasızlıktan ve zor durumda olduğundan bahsetmiş hem de "açlıktan ölmek üzere olan çocukların", "insanları infaz etmekten keyif alan adamların" canlı hatıraları nedeniyle son derece rahatsız olduğunu yazmıştı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, miro.medium. com'dan alıntıdır.)

edit: bozuk görsel linki düzeltildi.
devamını gör...
hepimiz mutlaka görmüşüzdür bu fotoğrafı: 5. solvay fizik konferansı* (1927)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


bu fotoğraftan yola çıkarak solvay konferansları'nın ünlü birkaç fotoğrafını anlatmaya çalışacağım.

solvay konferansı ilk defa belçikalı bir kimyager ve iş adamı olan ernest solvay'in çabalarıyla 1911 yılında belçika'nın başkenti brüksel'de bir otelde,* nobel ödüllü fizikçi hendrik a. lorentz başkanlığında yapıldı. konferansın amacı dönemin öncü bilim insanları ile fizik ve kimya alanlarında güncel yaklaşımları tartışmaktı.

1. solvay konferansı (1911)*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



fotoğrafta size tanıdık gelen birileri var mı? birkaçını sıralayayım ben:

-masanın baş kısmında, gür beyaz sakalıyla ve şık papyonuyla gözlerini kameradan kaçıran kişi ernest solvay'in ta kendisi.
-solvay'in hemen sol tarafındaki* kişi konferansın başkanı nobel fizik ödülü* sahibi fizikçi hendrik lorentz.
-lorentz ile solvay'in arasında kaytan bıyıkları ile gülümseyen kişi arnold j.w. sommerfeld. sommerfeld, joseph j. thomson'ın öğrencisi.*
-lorentz'in hemen üstünde ve bize göre hafif solunda kalan, saçlarını ikiye ayırmış kaytan bıyıklı kişi nobel fizik ödülü sahibi* maurice de broglie. evet evet şu de broglie dalga boyundan hatırladığımız de broglie.
-de broglie'nin arkasında sadece başı ve sağ omzu görünen kişi ferdinand von lindemann. kendisi pi sayısı üzerine çalışmaları ile bilinir. aynı zamanda arnold sommerfeld'in de hocasıdır.
-fotoğrafın sol alt kısmında pos bıyıkları, keçi sakalı ve ciddi duruşuyla kameraya bakan kişi nobel kimya ödülü* sahibi walther h. nernst. sayısalcı yazarlar hatırlar belki, elektrokimyadaki nernst denklemini bulan kişi olur kendisi.
-nernst'in hemen yanındaki kişi ingiliz fizikçi marcel l. brillouin. kendisini daha sonra meşhur solvay fotoğrafında da göreceğiz.
-fotoğrafın sağ alt kısmında kamerayla hiç ilgilenmeyen ve yanındaki bilim kadınına bir şeyler anlatıyor gibi görünen kişi ünlü fransız matematikçi ve fizikçi henri poincaré. (bkz: poincaré hipotezi)
-ve evet tahmin ettiğiniz üzere henri poincaré'nin hemen sağındaki, elini başına dayamış sıkılgan bir ifadeyle bakan kişi büyük bilim kadını, nobel fizik* ve kimya* ödülü sahibi marie curie.
-fotoğrafın sol üst ikinci sırasındaki alnı açık, hafif kısa boylu ve pos bıyıklı kişi nobel fizik ödülü* sahibi max planck
-lorentz'in sol çaprazında, en arkada ayakta uzun boylu ve nispeten kısa bıyıklı kişi avusturyalı fizikçi friedrich hasenöhrl. burada biraz durmak istiyorum.

hasenöhrl'ü belki hiçbirimiz tanımayız fakat e=mc^2 formülünü hepimiz duymuşuzdur. einstein'a ait diye biliriz değil mi? evet kesinlikle öyledir. prof. hasenhöhrl bu formülü einstein'dan tam bir sene önce bulmuş kişidir. fakat küçük bir farkla, hasenhöhrl'ün formülünün başında 4/3 katsayısı vardır, dolayısıyla bulduğu formül e=4/3 mc^2 şeklindedir. hasenöhrl'ün bu buluşu maalesef dikkatleri einstein kadar çekmemiştir. prof. hasenöhrl aynı zamanda ludwig boltzmann ve heike k. onnes'in öğrencisi, h.a. lorentz'in arkadaşı, schrödinger ve karl herzfeld'in hocasıydı. schrödinger daha sonra nobel fizik ödülü alacak, herzfeld ise amerika'da joseph weber isimli fizikçinin hocalığını yapacaktı. weber de 1962-63'te nobel fizik ödülüne aday gösterilecek fakat ödülü weber'le aynı konuyu çalışan nikolay basov ve aleksandr prokhorov alacaktı.

-poincaré'nin başını üstünde gür bıyıkları ile kameraya gülümseyerek poz veren kişi nobel kimya ödülü* sahibi ernest rutherford.
-rutherford'un hemen solundaki yanlış kameraya gülümseyen pala bıyıklı kişi nobel fizik ödülü* sahibi hollandalı fizikçi heike k. onnes. onnes'in hocalarından biri gustav r. kirchhoff (kendisini kirchoff yasalarından tanır bazılarımız). onnes'in öğrencilerinden biri olan pieter zeeman, 1902'de hendrik lorentz ile birlikte nobel fizik ödülü almıştır. onnes, helyumu sıvılaştırmayı başaran ilk kişidir.
-ve son olarak fotoğrafa bakınca herkesin şıp diye tanıdığı, fotoğrafın sağ üst ikinci sırasındaki, bıyığı ve saçı henüz beyazlamamış, genç ve düşünceli kişi nobel fizik ödülü sahibi* albert einstein.
-fotoğrafın geri kalanındaki kişiler önemsiz sanmayın sakın, neredeyse hepsi nobel ödülü sahibi,* dönemin önde gelen bilim insanları.


1911'deki bu konferansın ardından 1912'de solvay enstitüsü kuruldu ve enstitü aracılığıyla her üç yılda bir konferanslar düzenlenmeye başlandı.

2. solvay konferansı(1913)*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


3. solvay konferansı(1921)**
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


4. solvay konferansı(1924)*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


ve nihayet o ünlü fotoğrafın çekildiği 5. solvay fizik konferansı**
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ekleme: fotoğrafın renklendirilmiş hali:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu konferansa ait kısa bir video kaydı da var üstelik!!
ingilizce hali buradan
türkçe altyazılı buradan


fotoğrafta kimler var sol üstten sırasıyla bakalım:

-en sol üstteki kişi august piccard. helyum balonları üzerine çalışmaları ile bilinen isviçreli fizikçi, aynı zamanda batiskaf isimli insansız denizaltı gözlem aracının mucidi. bu araç sayesinde yeryüzünün en derin noktası olan mariana çukuru gözlemlenebildi.
-piccard'ın hemen solundaki kişi fransız kimyacı émile henriot. kendisi madame curie'nin danışmanlığında araştırmalar yapıyordu.
-henriot'un solundaki kişi avusturyalı fizikçi paul ehrenfest. kendisi ludwig boltzmmann danışmanlığında çalışmalarını yürütüyordu. boltzmann'ı tanıyanlarınız vardır belki (entropi formülü ve boltzmann sabiti desem? peki ya boltzmann denklemi? ). boltzmann aynı zamanda walter h. nernst'in* de çalışma arkadaşıydı.
-onun da solundaki kişi belçikalı kimyacı édouard herzen.
-herzen'in yanındaki kişi belçikalı fizikçi théophile ernest de donder. kendisi brüksel'de henri poincaré'nin* danışmanlığında çalışıyordu.
-onun da solundaki kişi karizmasıyla dikkat çeken nobel ödüllü* fizikçi erwin schrödinger. kendisi hakkında pek yorum yapmaya gerek yok sanırım aşağı yukarı herkes tanıyor. ayrıca kendisinin hocası friedrich hasenöhrl olur.*
-schördinger'in hemen sol kolundaki kişi belçikalı fizikçi jules-émile verschaffelt. kendisi heike k. onnes'in* laboratuvarında çalışıyordu.
-sıradan devam ediyoruz ve karşımıza wofgang pauli çıkıyor (pauli dışarılama ilkesini bilir bazılarımız). kendisi henüz 21 yaşındayken fizik doktorasını tamamlamıştı. dışarılama ilkesini keşfetmesi ile bizzat albert einstein tarafından nobel'e aday gösterilmiştir ve aynı yıl* nobel fizik ödülünü almıştır. kendisinin hocası arnold sommerfeld'dir.*
-sıradan devam ediyoruz ve karşımıza nobel fizik ödülü* sahibi werner heisenberg çıkıyor, bazılarımız kendisini belirsizlik ilkesinden tanır. kendisi aynı zamanda sommerfeld'in de öğrencisidir.
-pauli'nin hemen sol kolundaki kişi ingiliz fizikçi ralph h. fowler. kendisi 20. yüzyılın en önemli fizikçilerinden paul dirac'ın hocasıdır.
-fotoğrafın en sağ üstünde kalan kişi ilk solvay konferansı'nda da gördüğümüz marcel brillouin.
-orta sıranın en solunda oturan kişi nobel kimya ödülü* sahibi hollanda-amerika'lı fizikokimyacı peter debye.
-orta sıradan devam ediyoruz, danimarkalı fizikçi martin knudsen.
-knudsen'nin sol kolundaki kişi nobel fizik ödüllü* lawrence bragg.
-sıradaki kişi hollandalı fizikçi hans a. kramers. kendisi niels bohr ve paul ehrenfest'in de öğrencisi.
-kramers'in sol kolundaki kişi ünlü ingiliz fizikçi paul dirac. kendisi 20. yüzyılın en önemli fizikçilerinden olup 1933'te schrödinger ile birlikte nobel fizik ödülünü almıştır.
-dirac'ın hemen yanındaki kişi ünlü amerikalı fizikçi arthur h. compton. compton etkisi (ya da saçılması) keşfi ile nobel fizik ödülünü* almıştır.
-compton'nun yanında ilk solvey konferansı'nda da gördüğümüz l. de broglie var.
-de broglie'nin yanında nobel fizik ödüllü* alman fizikçi max born yer alıyor. ilk solvey konferansı'nda da bahsetmiştim, kendisi j.j.thompson'un öğrencilerinden ve j.r.oppenheimer'ın da hocalarından biri.
-ve sıradaki kişi nobel fizik ödüllü* ünlü danimarkalı fizikçi niels bohr.
-en sol altta oturan kişi nobel kimya ödüllü amerikalı kimyacı ırving langmuir. kendisi aynı zamanda ilk solvey konferansı'ndan tanıdığımız w. nernst'in de öğrencisidir.
-sıradaki kişi max planck. ilk solvey konferansı'nda da bahsetmiştik.
-planck'in hemen sol kolundaki hanımefendi marie curie. kendisi için ayrı başlık atmak lazım, zira hakkında yazılacak tonlarca kelime var.
-fotoğrafın merkezinde ve belki de toplantının en büyük iki ismi olan madame curie ile albert einstein'ın arasında duran kişi solvey konferansı'na son kez başkanlık edecek olan hendrik lorentz.
-lorentz'in öbür yakasındaki ismi hep bir ağızdan bağırabiliriz albert einstein!!
-einstein'in sol kolundaki kişi fransız fizikçi paul langevin. kendisi madame curi'nin eşi olan fransız fizikçi pierre curie'nin öğrencisi olur aynı zamanda. l.brillouin ve de broglie'nin de hocasıdır.
-langevin'in yanındaki kişi isviçreli fizikçi charles-eugène guye.
-sıradaki kişi bulut odası keşfi ile nobel fizik ödülünü* alan iskoç fizikçi ve meteorolog c.t.r. wilson.
-fotoğrafın en sağ altındaki kişi ise nobel fizik ödüllü* ingiliz fizikçi o. willans richardson. kendisi aynı zamanda j.j.thompson'un da öğrencilerinden biri.


solvay konferansları daha sonra bir yıl arayla olmak kaydıyla düzenlenmeye devam etti.*

gerçekleştirilen son fizik konferansı 2017 yılında ''the physics of living matter: space, time and information in biology''* başlığıyla toplandı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


gerçekleştirilen son kimya konferansı 2019'da ''computational modeling: from chemistry to materials to biology'' başlığı ile toplandı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


son konferans ekim 2020'de 28. solvay fizik konferansı olacaktı fakat küresel pandemi nedeniyle ekim 2021'e ertelenmiş durumda.

ayrıntılı bilgi için buradan

bütün bu cümleler bütününde anlatmaya çalıştığım tek bir şey vardı: bilimin bir kültürü olduğu. isimlerini saydığım bütün bu bilim insanlarına tekrar bakın, hepsi birbirinin hocası/öğrencisi, ki bunu özellikle belirmeye çalıştım satır aralarında.* bilim böyle bir şeydir, bilimde usta ve çırak vardır. ustanın başlattığını çırak ilerletir. şimdi tekrar bakın bu bilim insanlarına, onların öğrencilik yaptığı okullara, onların hocalık yaptığı okullara. bu okullara dışarıdan hoca atayamazsınız, bu okullara dışarıdan öğrenci getiremezsiniz, bu okullara dışarıdan müfredat uygulatamazsınız.
bilim bir kültür üzere ilerler, o kültürün oluşmasına müsaade etmezseniz gazi yaşargil gibi bir adamı zürih üniversitesi'ne, aziz sancar gibi bir adamı kuzey karolina ünivesitesi'ne kaptırırsınız. ardından da el çırparsınız 'o bir türk' diye.

ekleme: zaman içinde bu tanıma eklemeler çıkarmalar yapmayı planlıyorum
devamını gör...
fotoğraf 1983 ila 1985 yılları arasında, etiyopya'da yaşanan ağır kıtlık sürecinden kalma. bu kıtlık ülkeyi ekonomik açıdan bir hayli kötü şartlara götürmesi ve de yaklaşık 1 milyon 200 bin kişinin ölümüne sebep olmasıyla biliniyor. söylenene göre etiyopya iç savaşı'nın olduğu zaman içerisinde gerçekleştiğinden bir insanlık dramı yaşattı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
etiyopya’daki kıtlık– 1984.
(fotoğraf bir başka siteden alıntıdır.)

fotoğraftın alt mesajı şu; anne sevgisi dediğimiz şey; kıtlık, açlık, susuzluk, ölüm, kayıp... hiçbirine bakmıyor. bir anne her koşulda çocuğuna sevgiyle bakıyor ve bakışlarındaki yumuşaklık ile insanın yüreğini ısıtıyor.
eserin sahibi stan grossfeld 1985 yılında pulitzer ödülü'nün sahibi oldu.
••
fotoğraf çekmeye pek meraklıyımdır fakat çektiğim neredeyse hiçbir fotoğrafın hikayesi yok. bu ve benzeri hikayeli fotoğrafları görünce çektiğim onlarcası değersiz oluyor resmen.
devamını gör...
hindistan’da yaşanan 1866-1867 yılları arasındaki kıtlıktan çekilmiş bir fotoğraf.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

zengin doğal kaynakları olan bir ülke nasıl bu duruma geldi? bu hindistan’da yaşanan bir çok kıtlıktan biri sadece.

olaylar, hindistan’ın ingiliz sömürgesi olmasıyla başlıyor. ingiltere de hindistan’ı yönetmesi için doğu hindistan şirketi’ni görevlendiriyor. şirket sistematik olarak hindistan’ın doğal kaynaklarını sömürmeye başlıyor.

öncelikle tarım ürünlerine el atıyorlar. ingiltere için gerekli ürünlerin tarımı yapılırken, yerel ürünlerin tarımına mani olunuyor. bu arada işsizlik baş gösteriyor. halk demiryolu ve su kanalı inşaatlarında çalışmaya başlıyor. bu inşaatların amacı , hindistan’ı kalkındırmak değil; sömürülen kaynakların daha rahat avrupa’ya ulaştırılmasıydı.

bununla beraber, halk, bazı kesimlerde yüzde 60’a varan vergiler ödemek zorunda kalıyordu. halk vergiyi ödemediği takdirde , tarım için gerekli aletlerine el konulduğundan, yüksek faizle tefecilere borçlanıyordu. halk, yüksek vergileri ödeyebilmek için ürettiği tüm tarım ürünlerini satmaya başladı. doğu hindistan şirketi de bu vergilerle demiryolu ağını geliştirdi, olası isyana karşı güçlü bir ordu kurdu. yani halkın vergisiyle, halka karşı bir güç oluşturuldu.

bu sırada yağışların da azalmasıyla kıtlık baş gösterdi. ingilizler, aç kalan halka karşı sözde gıda yardımı yapmaya başladı. ama şöyle bir sorun vardı: ülkede kast sistemi bulunmaktaydı. kurulan yemekhanelerde, alt sınıfla yemek yemeyi reddeden orta sınıf mensupları evlerinde ölmeye başladı. bilinen 1,5 milyon insanın öldüğü.

bu fotoğrafta da ailesini yamyamlara karşı korumaya çalışan bir baba var.

dönem dönem hindistan’da baş gösteren kıtlık nedeniyle ( 1757-1947arası) 60 milyon insanın öldüğü söylenir.

konuyla ilgili daha kapsamlı bilgi isteyenler için : dergipark.org.tr/tr/downloa...
devamını gör...
çok eskilere gitmeden bu geceden bir fotoğraf paylaşmak istiyorum. bugün samsun'da meydana gelen atatürk heykelinin yıkılmaya çalışılması hadisesinden sonra ortaya çıkan görseli buraya bırakıyorum.

“bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”
mustafa kemal atatürk

yaşa mustafa kemal paşa yaşa...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
(bkz: bulgaristan göçmenleri)

osmanlı döneminde bulgaristanı türkleştirme amacı ile anadolu'dan götürülmüşlerdi. osmanlı'nın bölgeden çekilmesi ile yakın bir tarihe kadar sürekli ırkçı güdüler ile insanlık dışı muameleye maruz kalmışlardı.

"1950'li yıllarda jack birns tarafından edirne'de çekilen fotoğraf"
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görseldeki kadınların kürk giymesi zenginlikten değil fakirliktendi. çünkü geldikleri yerdeki yönetim tarafından sadece elbiseleri ile çıkmalarına izin verilmekteydi. gidecekleri yerde çaresiz kalmamak için tek yolları varlıklarını, satılabilecek kıyafete çevirmekti.
kaynak ve fotoğraf kaynağı
devamını gör...
cleveland balon festivali (1986)

2500 kişi tarafından şişirilmiş 1.5 milyon balonun serbest bırakıldığı festival, pek de planlandığı gibi gitmemiş. balonlar, parçalanabilen lateksten yapılmış ve belli bir yere kadar uçup orada patlayacakları hesaplanmış.

fakat hesapları alt üst eden bir şey olmuş; bir fırtına. balonlar rüzgârın etkisiyle, gitmeleri gereken yere doğru değil, şehrin içine doğru doluşmuşlar. şiddetli yağmur ile bir kısmı patlamamış halde yerlere kadar inmiş ve balonların temizlenmesini bekleyen uçakların yarım saat rötar yapmasına neden olmuş.

bir çiftlikteki atların yaralanmasına sebep olmuş. atların sahibi daha sonra bu sebeple açtığı davayı kazanmış.

en kötüsü de, her yere dolan bunca balon nedeniyle, kayıp olduğu bildirilen 2 balıkçıyı arama çalışmalarının yapılamaması olmuş. nehrin üstü balonlarla kaplandığından arama çalışmaları gecikmiş ve 2 balıkçı daha sonra ölü olarak bulunmuş.

özetle; rekorlar kitabına girmeyi başarmış cleveland ama bedeli ağır olmuş.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


size bu fotoğrafın hikayesinden bahsetmek istiyorum, yani çocukluk yıllarıma ait güzel anılardan. fotoğrafa bakınca yıkılmış, herhangi bir şeye benzemeyen birkaç ağaç parçası görüyorsunuz ama bir zamanlar o bizim evimizdi. yazları hayvanlar ve tarlaların bakımı için yükseklere çıkardı bizim köy, normal yörüklerden farklı olarak çadır kurmaz onun yerine çardak yaparlardı. bağlarda öyle güzel üzümler olurdu ki, asmalar arasından geçerken yerde basacak boş yer bulamazdınız. tarla beklemeye giden amcamın peşine takılır ben de giderdim. atın üzerinde amcamın önüne oturur, düşmemek için semerin önündeki tahtaya sıkıca tutunurdum. çardağa varana kadar etrafı izlerdim. o kadar heyecan verici gelirdi ki her şey, dümdüz tarla beklemeye gidiyorduk halbuki. çardağa varır varmaz ateş yakardı amcam, üzerine çay suyu koyardı. hatta bazen geceye doğru kuş avlar, pişirir yedirirdi bana da. kuş etini ilk ve tek o zamanlar yemiştim sanırım.

bugün çektim bu fotoğrafı. babam neredeyse bomboş arazide eskiden geçtiği güzergahları kullandı hep. olmayan üzüm bağlarında, olmayan üzüm salkımlarını ezmemek için senelerce bastığı yerlere koydu ayaklarını. arazide tek başına "ben buradayım" deyip, bir zamanlar orada muhteşem bir hayatın olduğunu hatırlatmaya çalışan bir ceviz ağacı var. bir zamanlar toprağı paylaştığı dostlarının hatırasını yaşatmaya çalışan...

ha bir de ineklerimiz var. yazları çıkıp yaylak kültürünü devam ettirmeye çalışıyorlar, bizim gibi yörük olup yörüyemeyenleri utandırmak için.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu ineğin de yetkili hayvan statüsünde olduğunu düşünüp ayrıca fotoğrafını koymayı boynuma borç bildim. arkadaşları sıcaktan kaçarken paşalar gibi güneşleniyordu, umarım ben gittikten sonra nalları havaya dikmemiştir.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yani bütün fotoğrafların ortak hikayesi, eksiklerle dolu muhteşem bir hayatın izlerini taşıyor olması. bu gece o günleri rüyamda görme umuduyla başımı yastığa koyacağım. geçmiş yolculuğuma eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim.*
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu fotoğraf benim için özel çünkü bu fotoğrafın içerisinde benim babam da var * sbf ve hukuk fakültesi öğrencilerinin özellikle tahkikat komisyonlarını, basın ve üniversiteler üzerindeki baskıyı, kısıtlamaları ve müdahale isteklerini protesto ettikleri bir döneme denk geliyor. sonrasında ise zaten mülkiye baskını gerçekleşiyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu fotoğrafta mülkiye'ye müdahale eden süvari birliklerini görüyorsunuz. sıkıyönetim komutanı general namık argüç'ün emri ile ki emir daha yukarılardan geliyor. ''menzile ateş!'' emri veriliyor. öğrencilerin üzerine ateş açılacak. bir kaç tüfek patlıyor. bu esnada ''devrimin süvarisi'' lakabı ile anılan fethi gürcan nişan alan askerlerin önüne atılarak, ''ateş kes!'' diye bağırıyor. onu takiben başka subaylar da ateş kes emri veriyor. ve öğrencilere açılan ateş duruyor. işte bu fotoğraf bu olaylardan biraz önce çekilmiş. fethi gürcan'ın bu noktadaki dirayetli tutumu öğrencilere yapılan müdahale sonrasında da devam ediyor. tutuklanan öğrencilerin salıverilmesini sağlıyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

burası da aynı gün hukuk fakültesinin ön bahçesi. öğrencilerin içeri sığındığı ve ablukaya alındığı anlardan bir kare. sonrasında ise hukuk fakültesine müdahale ediliyor.

merak edip daha fazla bilgi almak isteyenler fethi yavuz'un anılarım ve alpaslan ışıklı'nın gün doğmadan adlı kitaplarını okuyabilirler. aynı zamanda fethi gürcan'ın anılarını okumakta da fayda var. zira mevzu çok uzun ve derin bir mevzu ben sadece fotoğrafları paylaşmak amacıyla bu tanımı yazdığım için daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim. türk demokrasi tarihi açısından önemli bir vakıadır...
devamını gör...
yazılım mühendisi margaret heafield hamilton ve ekibinin 1969'da apollo projesi için yazdığı kodlar:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hamilton'a göre bu alan çok yeniydi ve bu nedenle tam bir serbestlik içerisinde çalışmalarına izin verilmişti. bu tür bir olayda öncü olmaktan başka bir seçeneklerinin olmadığını söyleyen hamilton "başarılı olmak zorundaydık çünkü ikinci bir şansımız yoktu." diyor.

bu arada kendisinin hermione ile harry potter'ın bir karışımı olduğu da gözümüzden kaçmıyor.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


omayra sanchez garzón, tolima armero’da, nevado del ruiz yanardağının 1985 patlamasında 13 yaşındaki bir kolombiyalı kızdı. volkanik enkaz, dağın altındaki nehir vadilerine koşarak yaklaşık 23.000 insanı öldürerek armero ve diğer 13 köyü yok eden büyük laharlar oluşturmak için buzla karıştı.

13 kasımda harekete geçen yanardağ, omayra’nın yaşadığı köyü vurmuştu. daha ne oldu bilinmeden omayra’nın belden aşağısı patlayan patlayan yanardağ sebebiyle kayan toprağın altında kalmış ve yavaş yavaş su birikmeye başlamıştı. omayra yaşamak için enkaz parçasına tutunmuş ve ertesi gün bir gazeteci omayra’nın elini görmüş ve bölgedeki gönüllüleri çağırdı. omayrayı kurtarmak için büyük çaba sarf edildi. fakat bacaklarını kırmadan bulunduğu yerden çıkarmak imkansızdı. ayrıca her çıkarmaya çalıştığında çevredeki su yükseliyor ve omayra’nın nefes almasını engelliyordu. gönüllüler suyun altına baktıklarında tuğladan yapılmış kapının altında kaldığını ve o kapının altında ise ölen halısını gördüler.

omayra bu duruma rağmen çevresindekilere şarkı söyleyip, şekerleme ve gazoz istediğini söylüyordu. bu durumdan hiç şikayet etmedi. zaman geçtikçe vücut ısısı düşmeye başladığında sayıklamaya başlamıştı. fakat ortamdaki kirlilik sebebiyle bu operasyon sonucunda daha büyük acıyla öleceği de anlaşıldı. o yüzden insaflı olan davranışın onun ölmesine izin vermek olduğu düşünülmüştür.

omayra’nın son sözleri ise “anne, eğer beni duyuyorsan tahmin ediyorum benim tekrar ayağa kalkmam, yürüyebilmem ve bu insanların beni kurtarması için dua ediyorsundur. anne seni seviyorum ve babamı ve kardeşimi. elveda anne” oldu.

kapak görseli son 50 yılın en iyi fotoğrafları arasında yer almış ve fotoğrafçıya pulitzer ödülünü kazandırmıştır.

bilgileri www.kooplog.com sitesinden aldım. şimdi bu üzücü olayı bir kenara bırakıp fotoğrafa ilgisi olan bir insan olarak teknik açıdan inceleyelim(evet çok çok üzücü ama neden bu fotoğraf içimize işliyor onu anlamak için)

o gün onlarca fotoğraf çekildi ama bir tanesi ödül aldı ve hafızalara kazındı. sebeplerine bakalım. bu arada çekilen diğer fotoğraflarda harikaydı.

öncelikle çocuğun bakış açısı biraz eğik ama tutunduğu ağaç parçasıyla tam paralel bu da gözümüze tam oturmasını sağlıyor. bunu dudaklarından daha kolay teyit edebilirsiniz ama odak gözlerde olduğu için gözü baz almak daha doğru.

fotoğrafa baktığımızda çocukla göz göze geliyoruz. fotoğrafçı bizi çocukla baş başa bırakmış. diğer fotoğrafları incelerseniz genelde dışarıdan bir göz olarak olayları aktarmışlar ama bu fotoğrafta çocukla baş başa kalıyoruz ve etkileyiciliği artırıyor.

fotoğrafın yere yakınlık seviyesi çok aşağıda buda bizi çocuğun ne kadar çaresiz bir yerde olduğunu çok iyi anlatıyor. kendimizi o çukurda hissediyoruz. çocuğun seviyesine inerek bizi de çukurun içine alıyor fotoğrafçı.

fotoğrafçının çocuğa yakınlığı tam yerinde. çok yakın değil bize çevre detayları sunabiliyor. çok uzakta değil çocuğa yardım edebilecek kadar yakın ama edemiyor. yine bize çaresizliği hissettiriyor.

fotoğrafın zamanlaması çok yerinde tam elini görebileceğimiz bir anda çekilmiş. el ve yüz dokusu yan yana. o suyun neler yapabileceğini çok iyi anlatıyor. çocuk masum bir suyun içinde değil eğer elleri sudayken çekilmiş olsaydı çok daha farklı düşündürebilirdi. minicik bir dala tam dokunduğu an sahnelenmiş. bu anı kullanmak içimizi sızlatmaya yetiyor. hala çocuğun bir umudu olduğunu anlayabiliyoruz. fotoğrafçı bu anı seçmekle çocuğun mücadelesine ortak olmuş.

eğer fotoğraf üst açıdan çekilseydi muhtemelen çocuğun kolundan bir bez parçasıyla ağaca bağlı olduğunu göremeyecektir. fotoğrafın etkisini artıran bir detay. küçük bir bez hayata tutuyor.

yer su ile kaplı olduğu için çocuğun yüzüne ışık yansıyor ve doğal reflektör görevi görüyor. fotoğraf doğru saatte çekilmiş. aydınlık yüzde siyah gözler daha çok ortaya çıkıyor ve yine etkileyiciliği ikiye katlıyor. içimize işliyor. eğer fotoğrafın pozlaması düşük kalsaydı. bu fotoğraf bu kadar içimize dokunmayacaktı. ölümü daha net gösteriyor.

diyafram aralığı tahminim 2.0 civarında çekilmiş. böylece ilgimiz çocuğun gözlerinde onunla birlikteyiz ama ellerine neler olduğunu ve arka tarafta nasıl bir yerde olduğumuzu fotoğrafta bir kaç saniye geçirdikten sonra inceleyebiliyoruz. çok iyi seçilmiş bir aralık.

fotoğrafın bir çok renk versiyonu var hangisi orijinal bilemediğim için bu konuda yorum yapamayacağım. ama çok koyu saçlı olduğu için fotoğrafta karanlıkların biraz açıldığını düşünüyorum. detayları görmemizi sağlamış.

kafa boşluğu (yani kafasıyla fotoğrafın bittiği yerin arasındaki mesafe) sonuna kadar kullanılmış. biraz daha aşağı inseydi gözümüze tam oturmayabilirdi. kadraj sorunsuz yapılmış. çocuk tam ortaya alışmış. sağa ve sola olan boşluk mesafesi aynı. yine gözümüze tam oturması sağlanmış.
devamını gör...
amber bracken the new york times için çektiği bu fotoğrafla 1922'de yılın dünya basın fotoğrafı ödülünü (2022 world press photo contest) kazandı.

amber bracken fotoğrafta, kanada'nın ailelerinden zorla kopartılan ve korkunç fiziksel istismar, tecavüz, yetersiz beslenmeye maruz bırakılan yerli çocukları asimile etmek için kültürel soykırım politikası çerçevesinde kurduğu okullardan birinin; british columbia'daki kamloops kızılderili konut okulu'nun altından çıkartılan 215 çocuğun cesedine gönderme yapar.

1978'ye kadar faaliyetine devam eden bu okullar(!) 1840'ta kuruldu ve kilise tarafından tarafından yönetiliyordu. çocuklara uygulanan insanlık dışı muameleler belgelerle tespit edildi. 2008 yılında, kanada hükümeti sistem için resmi olarak özür diledi, 2015'te "kültürel soykırım" olarak tanındı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"fotoğrafın hikayesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim