#ödüllü filmler
drama / bilim kurgu / romantik
8.7 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

jim carrey'in alışılmış komedi kariyerine karşın, filmin her an her noktaya kayabildiği, yeri gelince dram, yeri gelince aksiyon barındıran, soluksuz bir şekilde izleyebileceğiniz bir şaheser.
devamını gör...
--! spoiler gibi bir şey !--

hafızası silinme sürecinde olan bir insanı konu alan film daha önce hiç yapılmadı. yapıldıysa da kimsenin haberi yok. her neyse, işte film, bu konuyu ortalama üzerinde kaliteli bir senaryo ile anlattı ve çok ünlendi. filme çok güzel denmesinin sebebi farklı olmasıdır.

--! spoiler gibi bir şey !--
devamını gör...
anlasilmasi cok da güç olmayan, izlemesi hem keyif veren hem cokca tad kaciran bitince insani kedi tepkisizligine sokan, sevmenin, unutmanin hafizada bitmeyecegini cok iyi anlatan cok guzel film hakikaten. cok sevmiştim...

düzeltme: hatalar giderildi
devamını gör...
en sevdiğim filmdir. filmin oyunculuklarından müziklerine, kurgusundan renklerine, sinematografisinden atmosferine her konuda beni maksimum seviyede tatmin ediyor. bana çok fazla şey hissettiren bir filmdir. öyle severim ki birileri hakkında kötü şeyler söyleyince canım sıkılır, film benim filmimmiş gibi üzülür ve savunma isteği duyarım. filme dair yazacak bir çok fikrim ve duygum olmasına rağmen anlatmaya yetecek kadar beceriyi kendimde görmüyorum. çok severim, aşırı.
devamını gör...
ben sevmem bu filmi, üzer beni çünkü. hep düşünürüm geçmişte başka seçimler yapsaydım eğer biz başarır mıydık bu işi diye, bu film bana hep hayır olmazdı sizden bir şey diyor resmen. kabul etmek istemiyorum, cık olmaz.
devamını gör...
bu kadar güzel bir ismi ''sil baştan'' olarak çevirmek kimin başarısıydı, bilmek isterim tabii.
jim carrey ve kate winslet'ın başrolü paylaştıkları filmin senaryosu charlie kaufman tarafından yazılmıştır. filmin yapım yılı 2004.
film en iyi orijinal senaryo dalında oscar kazanmıştır. eminim ki izleyen herkeste çok farklı ve benzersiz duygular bıraktı. bu filmi 2 kez sinemada izleme şansını yakaladım. kült film denilebilir hakkında.
devamını gör...
konusu sıradışı , zihinde ki odalar arası geçiş sahneleri güzel bir film. hemen izlenilip bitirilir fakat konusunun işleyişini ve verilmeye çalışılan mesajların etkileyiciliğini, abartılabilecek kadar yüksek bulamadım. aynı perspektiften yorumlanan çok daha sıradışı , insanı heyecanlandıran yapımlar olduğundan dolayı da hemen bir karşılaştırma isteği hissediyor insan .
devamını gör...
konusu enteresan ve keşke bana da yapılsa da kafayı sıfırlasak diyeceğimiz türden. kate winslet'in saç renginin sürekli değişmesi yaşadığı ilişkinin duygu durumlarını ifade eder. filme dair güzel alt metin buydu bence. bir de sonunda sekreterin kendine dair yaşadıklarını hatırlama sahnesi güzeldi. bunun dışında evet izlenir, listede yer verilmesi gerekenler arasında.
devamını gör...
anlatmaya kelimelerin yetmeyeceği şahane bir film. kelimeler cidden yetmeyecektir çünkü herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği farklı yorumlayabileceği üzücü bir film.

filmin başrollerinde jim carrey ve kate winslet bulunuyor. ayrıca kirsten dunst , charlie kaufman , elijah wood gibi başarılı oyuncularda filmde karşımıza çıkıyor.
filmin yönetmeni michel gondry dir. çok güzel bir iş çıkarmış bayılarak izledim. sinematografi ve renkler nefis kullanılmış. anlatmak istenilen net bir şekilde anlatılmış. bazı sahneler rüya gibi hayal gibi hatta gerçek olamayacakmış gibi güzel çekilmiş.
filmin senaryosunu michel gondry, charlie kaufman ve pierre bismuth beraber yazılmış. ayrıca o dönem en iyi özgün senaryo oscarını kazanan senaryo olmuştur.

bu filmi bu kadar geç izlediğim için üzülmüyorum aksine seviniyorum. bazı şeylerin zamanı vardır ve bu öyle bir film. iyi ki aklım başımdayken veya aklımın başında olduğunu zannederken izlemişim.
geçmişte bu filmi izlesem bu ne biçim film lan gibi bir tepki verecektim eminim kendi aptal gençliğimden.

hayatınızın bir yerinde kesinlikle izlemeniz gereken harika bir film. tavsiye ederim.


film şu cümleyle başlıyor ve anlatacağı şey hakkında ipucu veriyor "bugün işi astım. trene atlayıp montauk'a gittim. neden bilmiyorum. ben aklına eseni yapan biri değilim aslında" aklına eseni yapan biri olmayan birisi neden böyle bir şey yapar diye düşünüyorsunuz.
film clem ve joel karakterinin iç dünyasına ve kişiliklerini anlatmaya başlıyor. bol bol joel karakterinin aklına eseni yapan biri olmadığını görüyoruz. kendisinin ilginç bir hayatı yok o yüzden konuşmayı pek tercih etmiyor. korkak heyecanı olmayan bir insan. clem karakteri ise aklına eseni yapan , heyecanlı , tutkulu , ne yapacağı belli olmayan bir tip. mesela bir ilişkiden çıkıp joel'i sildirmek istiyor. aslında joel karakterinin clem'e aşık olmasının sebebi kızın tam da böyle biri olması.
bu ikili birbirine aşık oluyor. klasik tabirle tencere yuvarlanıyor kapağını buluyor.

film ipuçları vererek ilerlemeyi tercih ediyor. joel mektubunun sayfalarının yırtık olduğunu görüyor. güzel bir ipucu.
clementhine hafızasını sildirince joel çok kızıyor ve aynısını yapmak istiyor ve bence film buradan sonra hayvani üzücü şekilde ilerliyor.
doktor git evine ve onu hatırlatan bütün eşyaları topla diyor. garibim joel evine gidiyor ve 2 çuval eşya toparlıyor. hayatında bu kadar fazla yer kaplamış bir insanı silmek istemesi beni çok üzdü. sonra silme işlemini yapan yere gidiyor ve diğer müşterilerin eşyalarının azlığına şaşırıyor.
joel hafızasını sildirirken canım çok yandı. ne olur burayı silme burası kalsın gibi bir cümle söylüyordu.
izlerken bol bol empati kurduğum bir film oldu.
acaba böyle bir imkanımız olsa sevdiğimiz insanı unutmak ister miydik? onu unutmak için acı çektiğimiz geceleri silmek ister miydik?
bir anıyı değerli yapan şey hatırlanması mıdır? sevdiğimiz insanlarla bizi birbirimize bağlayan şeyler hatıralarımız mıdır?
bol bol saçma ama hüzünlü soru sordum kendime.
filmi bütün detaylarıyla anlatmayı tercih etmiyorum. beni etkileyen hoşuma giden kısımlardan bahsediyorum. herkesi ayrı ayrı detayın etkileyeceğini de biliyorum.

bazen ikili ilişkilerde acı çekersiniz ve ilişkinin olmayacağını bilirsiniz. olmayacaktır. düzelmeyecektir. birbirinizi çok seversiniz ama birbirinizi tamamlayamazsınız. bunu çok iyi anlatan bir film.
son sahnede bütün olumsuzluklara rağmen çift birbirine "okey" diyor. tamam lan işte diyor. acı çekiyoruz uyumlu değiliz. kavga ediyoruz ama tamam.
aşk böyle bir şey işte. bütün olmamışlara olacak gibi yaklaşmak.
bazı anılar hatırlanmayı hak ediyorlar. üzücü olsa da hatırlanmayı hak ediyorlar.

devamını gör...
oldukça güzel işlenmiş iyi bir konuya sahip olan ve oyuncularıyla da oldukça başarılı bir film ama izlerken minik sinir atakları yaşatabilir. yeni ayrılmış bireylere tavsiye edemeyeceğim film.
devamını gör...
tuna kiremitçi gözlükleriyle film izleyen güruh tarafından ayağa düşürülmüş bir michel gondry filmi. 'itörnıl sanşayn' filmin derdi 'aklından silersin ama kalbinden silemezsin' arabeskliğinden öte amaca giden her yolun mubahlığı, yani amaçların araçları nasılda değersizleştiğiyle ilgili. yani diyorum ki; filmin başında arabada everybody's gotta learn sometime çalmasi bir tesadüf değil.

neyse ki her şeyi kıymetsizleştiren, piyasalaştıran o güruh science of sleep'e hiç uzatmadı dilini. ya da keşfedemedi.
devamını gör...
bu filmi soğuk ve sakin bir kış günü tek başınıza izleyin. yanınızda dikkat dağıtıcı kimse olmasın. anlamazsınız demiyorum ama tadı böyle alınıyor. filme başladığınızda çok beklentiniz olmasın. bitirdikten bir süre sonra tekrar izlediğinizde bazı ayrıntıları görmeniz hoşunuza gidecektir. film birden fazla izleyenler içinde bir şeyler yapmış. bunlara rağmen sevmediyseniz bir on sene sonra bunları isterseniz tekrar deneyebilirsiniz. sevgili ile izlemesini öneren birçok kişi var ama dediğim gibi tek başına izlemesi önerilir. ama iki tarafta daha önce filmi izlemiş ve sevmiş ise o zaman sevgili ile izlenebilir.
tanım: işlediği konu bakımından biricik filmdir.
devamını gör...
mağarada yaşadığım için ancak izlediğim film. hayatımda izlediğim en iyi beş film arasına rahatlıkla girmiştir. uzun zamandır böyle bir film izlediğimi hatırlamıyorum. neredeyse "öylesine" bir sahnesi olmayan, her sahnesinde bir şeyler anlatan, bittikten sonra dahi insanı düşündürmeye devam eden, kendi ilişkilerimiz hakkında da bir şeyler bulabileceğimiz bir film. tek kelimeyle muazzam bir filmdi. senaryosundan, kurgusuna, oyunculuğuna, mekan ve müziklerine kadar her şeyiyle 10 puan.
devamını gör...

birini aklınızdan silebilirsiniz ama kalbinizden atmak apayrı bir hikayedir.


arkadaşım uzun bir süredir, seveceğimi bilerek, öneriyordu ama erteliyordum. geç izlemişim gerçekten. belki de bunu izlemek için doğru bir zamandı o da ayrı mesele. filmin ortalarında aklım karışsa da sonunu 20 dakika boyunca ayakta izleten bu film kesinlikle izlenmeli. teşekkürler böyle bir film yapıldığı için. iyi seyirler.
devamını gör...
sil baştan deyince, insanın aklına şebnem ferah'ın şarkısı geliyor,
sil baştan başlamak lâzım bazen,,,

evet değişik bir film, idi; jim carrey e böyle dram filmi yakışıyor mu noktasında, aklımı "truman show" filmi geliyor. truman show filmi sanki, komedi filmi gibi başladı ama aslında ciddi bir dram filmi idi.
bu tarz yapılan bir kaç tane fütürist film var diye hatırlıyorum; örneğin "siyah giyinen adamlar" filminde insanların bir cihaz ile hafızasını uzaylılalar ile ilgili bölümü komple siliniyordu. matrix filminde de, cehalet mutluluktur, mottosu vardı. temelde verilen mesaj, bilgisayara format attıgımız gibi insanda da aynı yöntemi deneyebiliriz. dünyayı güzelleştirmek yerine, insanın hafızasını sıfırlayarak yaşadığı olumsuz durumları unutturmak (??!!!). kaç defa daha resetleyeceğiz, insanın hafızasını????
devamını gör...
ötörnıl sunşayn off tı sıpotlıys maynd.* şiirsel bir ada sahiptir. aslında şiirsel demek biraz hafif kaçabilir.* 2004 yapımıdır, michel gondry'nin* tek iyi çıkış yapan filmi olabilir. bu filmin 1/9 kadarlık popülerliği ile the green hornet izler bunu. filmin türünü realizm, dram ve romantizm sanıyordum fakat film daha çok bilmi kurgu, komedi ve hafif romantizm çıktı. film, joel'ciğimizin yatağında uflayıp puflayarak yeni ve sıradan bir gününe uyanması, yorganını istemeyerek de olsa tepinerek üstünden atması ile odasının tam ortasında olan yatağının yanına değil de tam anlamı ile önüne düşen yorganını çiğneyip üstünden geçmesinin ardından günlük rutinlerini yaptıktan sonra işe gitmek için arabasına binecekken yamulmuş bir araba ile karşılaşıp yandaki arabanın yağmur sileceğine, kağıda yazdığı ''f... you!'' yerine* ''thank you!'' mesajını iliştirmesi ile başlıyor. sonrası spoiler olur ama oldukça komik, felesefi, beklenmeyen, kafa karıştırıcı bir yönde senaryonun akıcı bir şekilde ivmelendiğini söyleyebilirim. zamandaki sıçramalarla film ilgiyi üzerine çekmeyi başarıyor. sinematografinin daha ilk andan itibaren büyüleyici olduğunu söyleyebirim. geçişler öyle harikaydı ki... psikoloji o kadar yerindeydi ki... gerçekten muhteşem bir filmdi. depresif iseniz izleyebilirsiniz. beni iyi etkiledi. ama tabii depresyonunuz yalnızlıktan ileri geliyorsa ve bir damsız olarak herkesin herkesle aşk yaşadığı bir filme girmek sizi üzecekse... şimdi fark ettim de yirmi yıldır damsızım keşke ben de bir clementine ile karşılaşsam.

letterboxd (4,2/5)

rotten (8.5/10)

imdb (8.3/10)

dadasgakkos: 10/10
devamını gör...
sanırım eski kız arkadaşımla izlediğim ilk film buydu. "akıldan silmek kolay, sıkıysa kalpten sil" temalı film, yeri çok ayrıdır bende. izlemek için çok geç kalmıştım ama iyi ki de geç kaldım, yoksa beraber izleyemezdik..
devamını gör...
gelsin başımın tacı, içselliğin dibinde dönüp durduğum film. hayatımda bir defa izlediğim ve bir daha izlemeye korktuğum tek filmdir kendisi.

işin tekniğini dilim döndüğünce açıklayacağım. baştan aşağı spoiler. bu filmi harika yapan en önemli unsur, mekanların silik olması fakat silik mekanların en güzel anılarla süslenmesi. gri bir tuvalin üstüne, renkleri rastgele atmanız gibi. unutmak istemediğiniz en güzel anıları geriye doğru silmekle başlıyor. ayrıca bir ayrıntı daha; geriye doğru anıları sardıkça, sahneler daha da belirgin hale gelmesi. dikkatli izleyin, ben dikkatimi vererek izledim ve inanın böyle. kurgunun mükemmelliğini yaşatıyor. şehrin içinde sokakta koşarken; bütün nesnelerin durağanlaştığı ve yok olduğu bir sekans vardır. kaybolmanın dibine dibini gördüm.

joel; filmin içine kapanık, silik karakteri. hergün yaptığı gibi işe gider gelir. bütün hayatı bundan ibarettir. içten içe yalnızlık, ilk sahil sahnesinde seyirciye yedirilir. yazdığı not defteri ise; hayatının özetidir. clementine aşık olduğu kadındır. filmin ilk anlarında tanışırlar, tam yalnızlığına söverken hayatının aşkına tesadüfi rastlar. filmin ilk başta bir ileri bir geri zaman atamasıyla, ortalarına doğru zaman geriye doğru atar. yani film en başına doğru.

bir ayrıntı daha; clementine'nin saçlarının sürekli değiştiğini fark etmişsinizdir, işte zaman kavramının içinden geçtiklerinin en güzel kanıtı ve bu renkler aslında filminde ruh halini yansıtır. hangi rengin neyi ifade ettiği ise; size kalmış. tekrar izleyin.

şimdi joel; içedönük, sevgilisi de inişli çıkışlı bir karakter. joel; bir sahnede hayatını özet geçerken:

" ilginç bir hayatım yok, işe giderim ve eve dönerim. ne diyeceğimi bilemiyorum... günlüğümü okumalısın... içinde hiçbir şey yok." der.

madem bomboş bir günlük, neden sevdiği kadına gösterir? joel o kadar sıradan bir insandır ki; kendi içinde tutarsız davranışlar sergiler.

ilk defa sevdiğini ve sevildiğini hisseden erkek, kadının üstüne titremeye başlar. deli dolu ve ne yaptığı pek belli olmayan kızımızın üstünde bir otorite kuramaz ve ayrılırlar. şimdiye kadar olan her şey; bütün bu sahneler ve renkler, anıların ne denli güçlü olduğunu vurgulamak içindir. çünkü birazdan hepsi silinecektir. clementine, joel'e aşıktır. onu unutmak için, bir deneysel terapiye başvurur. o da bütün karşı tarafa dair olan anıları silmektir. o derece yıkılmış bir kadının, nasıl sevdiğini düşünün!

clementine; anılarını sildirmiştir. joel denen biri artık hiç olmamıştır. joel' de bunu öğrenir ve o da intikam için sildirme işlemine girer.

anılar silinirken, joel' in bilinci kapalıdır ama silinen anılara birebir tanık olur. düşününce kafayı yedim çünkü sevdiğiniz insanı, sizin içinizden çıkarıyorlar ve farkındasınız. joel' in geriye doğru anıları silinerek, flasback şeklinde. bütün sahneler de bizim içimizden sürrealist şekilde geçmeye başlar. son anıya kadar büyük bir çaba sarf eden joel, sonunda başarır ve clementine' i içinden söküp atmaz.

yıkık iki karakterin, güçlü bir sevgi ortaya koyması nadirdir. zıt insanların ilişkilerini yürütmesi de öyle. o denli çatışma içinde; birbirlerine bağlılıkları o kadar derindir ki; joel'in anıları silinirken, kadının onu kaçırmaya çalışması bile nasıl bir bağlılığı tasvir eder.

daha da yazardım, sekans sekans, sahne sahne anlatırdım ama anladığım şey çok basit; birini beynimden sildirdim, peki ya kalbimden ? bunu anlatmanın komplike, sanatsal hali budur.
devamını gör...
çevirisi sil baştan olarak kaydedilmiş film. jim carrey filmlerinin neredeyse hepsini izlemişimdir ve en sevdiğim oyunculardan biridir. duygu geçişlerini çok iyi yansıtır. bu filmi de öyle keşfedip izlemiştim. izlenmesi gerekiyor. ilişkilerde yapılan temel hataları konu alıyor. ilişkinin getirdiği tüm değişimlere ayak uydurabilmek ve karşındakini olduğu gibi kabul edebilmekle alakalı bir sarmal var filmde. kadın ve erkek karakteri kendince kusurlara sahip. kadın gerçek hayatta olduğu gibi duygusal bir tavırda. neşeli ise çok neşeli üzülecekse en küçük şeyi kafasına takıp üzülebilen bir tip. kadının kendine has bir havası var. özgür özgün ve sevgi dolu. adam daha sıkıcı bir tip soğuk umutsuz ve şüpheci. adam bu farklı kadına alışmaya çalışırken bocalıyor hatalar yapıyor. iki yıllık inişli çıkışlı bir aşk hikayesi. birini hafızadan silerek unutmaya çalışıyorlar. önce kadın bu ilişkiden vazgeçiyor. sadece ilişki bitmiyor. kadın adamı aklından sildiriyor. tüm anılarını. adamın hafızadan sildirme aşaması filmin zirvesi olabilir. çünkü çocuklukta başlayan kadın erkek ilişkilerine değiniyor. çocukluğundaki anılara dek aydınlatıyor karakteri. her türlü yüzleşme var. benim asıl takıldığım ve üzüldüğüm nokta clementine veya joel değildi. onların mutlu olacağından emindim sanki. benim üzüldüğüm sildirme ofisinde çalışan sarışın genç kızdı. yaşça büyük evli adama aşık olmuştu. aralarında belli ki ilişki geçmişti. adam silmişti fakat diğerleri durumun farkındaydı. bir noktada tekrar aynı adama aşık olması çok yaralamıştı beni. birilerini unutabiliriz ama unuttuğumuz kişiye tekrar aşık oluruz. belki başrol oyuncular sadece anılarını kurtardı. çünkü bana göre tekrar belki bir gün aşık olacaklardı.
devamını gör...
bazen bir film izledikten sonra senaristin aklına böyle bir hikaye nasıl gelmiş diye saatlerce oturup düşünürüm. bu da öyle filmlerden biriydi. asla aklıma gelmezdi biriyle olan anılarımı sildirme düşüncesi ve bunu filmleştirme. onca sıradan aşk filminin yanında bu film senaristin zekasına hayran kaldığım bir film oldu. mutlaka izleyin.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"eternal sunshine of the spotless mind" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim