arapça edeb kelimesinden türetilmiştir. türk toplumunda ilk kez şinasi tarafından sanat türünün adı olarak kullanılmıştır.
etkileyici söz sanatını ifade eder. duygu ve düşünceleri insanın iç dünyasında güzel duygular uyandıracak biçimde aktarma sanatıdır.
devamını gör...
kelimeleri kullanarak insanın iç dünyasına, yaşamına vs. etki eden, uğraşılması en zevkli sanat dalıdır.

kelimeler insanın her şeyidir. bunu bilen edebiyat temeline dili alır. dili kullanarak duygusunu, düşüncesini, iç dünyasında olanı, ruhunu, kağıda, oradan da edebiyatseverlere ulaştırır. kelimelerin bir insana neler yapabileceğini gösterir.

edebiyat, bir yanda yazmak demektir. eskilerden günümüze birçok yazar/şair "yazın olmasaydı olmazdım, minvalinde şeyler söylemiştir. mesela hepimizin tanıdığı, sevdiği ve yazımını gönül verdiği sabahattin ali... der ki; "gitseydim istikbalimi kaybedecektim fakat dursaydım aklımı." ve o yazar kaldı, aklını kaybetmemek için yazmaya başladı. tıpkı sait faik abasıyanık gibi;
"söz vermiştim kendi kendime; yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da hırstan başka ne idi? burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. hırs hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kağıt kalem aldım, oturdum. ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum, öptüm. yazmasam deli olacaktım."

budur. edebiyat azıyla çoğuyla böyledir.
devamını gör...
duygu ve düşüncelerin etkili ve güzel bir biçimde ifade edilme sanatıdır, edebiyat.
anlatma ihtiyacıdır insanın, anlaşılma ihtiyacı. zihinden geçen fikirleri, yüreğinde kopan fırtınaları kaleme dökme çabasıdır.
ölümden korkan insanoğlunun kalıcılığı yakalama, yok olmaktan korkan faninin dünyada iz bırakma endişesidir.
tesir etme hissidir; bir başkasının kalbine, aklına dokunmaktır.
mücadele ettiğimiz birçok duyguyu, birkaç satırda ifade edebilme çabasıdır.
kaleme aktarırken de özgün olmayı, dili doğru ve güzel kullanma yeteneğine sahip olmayı ve yazılan ürünün sanat eseri seviyesine taşınmasını kotarabilmektir.
devamını gör...
edebiyat nedir?

virginia woolf'un ceplerini taşlarla doldurarak ouse nehrine bıraktığı bedenidir.

sylvia plath'in fırına sokup boğduğu, dünyaya "ağır" gelen kafasıdır.

lev nikolayeviç tolstoy'un çok sevdiği tren garında donarak ölürken, üç gün sonra bulunan yırtık ayakkabısıdır.

ömrün ortasına 35 yaş şiiri yazıp 46'sında ölen cahit sıtkı tarancı'nın kederi.

istanbul'u gözleri kapalı dinlerken belediye çukurunu görmeyip düşerek ölen orhan veli kanık'ın kaderidir.

edebiyat keyif almak için, yoksulluktan ve yoksunluktan bihaber yapılamaz.

murat gülen
devamını gör...
aradığım başlık edebiyatın ne işe yaradığıydı ama bulamadığım için yorumumu şimdilik bu başlığa yazıyorum, yazar olunca artık kendimiz açarız başlığı. neyse sadeden geleyim; demin denk geldiğim sabahattin ali'nin bir sözü edebiyatın ne işe yaradığı konusunda, bende ivedilikle bir şeyler yazma ihtiyacı uyandırdı, bu vesileyle edebiyat'ın ne işe yaradığını/en azından benim için ne anlam ifade ettiğini birkaç cümleyle ifade etmeye çalışacağım.
öncelikle belirttiğim söz; "unuttum diyemem ama üzerimde bir tesirin kalmamış artık."
bu sözü ilk okuduğumda evet edebiyat bu işte, edebiyat'ın işe yarar kısmı budur dedim. çünkü; bu söz, benim belki sürekli olarak içimde/aklımda bir duygu olarak varlık taşıyan, sürekli dolaşan; ama kelimelere asla dökülemeyen o sözdü. yüreğime su serpmiştir, beni bir duyguda tamamlamış, azad etmiştir. sözgelimi, bir benzetme yapacak olursam, dilimde sürekli dolaşan ama aklıma asla gelmeyen o şarkıya bir yerde rastlamam gibidir bu. anlık da olsa o şarkıyı artık bulmuş olmam beni rahatlatır, bana eşlik ettirir. edebiyat'ın işe yarar kısmı da budur işte, insanın tamamlayamadığı, anlam veremediği, eksik kaldığı o duygunun karşılığıdır.
ve dünya tarihi boyunca insanlar hep benzer hisleri yaşamışlardır, sabahattin ali gibi kıymetli insanlar da bunları sadece yaşamamış; söylemiş, yazmış, bunlara sözcüklerle dokunmuş ve bize kadar ulaştırmış. elbette bu tür duyguların ifade edilmis olması derdimize tamamen derman degil, hiçbir zaman da olmayacak belki ama en azindan bu hislerimizin bir tanımının olduğu, bu hislerin insanlık tarihi boyunca ortaklarının olduğu bilgisi bir nebze de olsa derdimizi hafifletiyor. bu anlamda ben edebiyat'a da sabahattin ali gibi isimlere de her zaman duacıyım. duacı kalacağım.

(bkz: sabahattin ali)
devamını gör...

edebiyat böyledir işte. ı̇nsanları hem yakınlaştıran hem de uzaklaştıran bir etkisi vardır ve yakındı uzaktı derken, bir bakmışsınız gözleriniz bozulmuş, ensenizde berbat bir ağrı.
devamını gör...
yalnızca mutsuz ailelerin çocuklarının girebildiği bir sığınaktır.
devamını gör...
sınırsız, uçsuz bucaksız bir özgürlük duygusudur. hem de öyle bir özgürlüktür ki bu sizin özgürlüğünüz başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde bitmez.

edebiyat size doğaüstü güçler bahşeder. istediğiniz an istediğiniz yerde, istediğiniz kişi, istediğiniz şey olabilirsiniz. istediğiniz yere ve zamana hiçbir güçlük çekmeden gidebilir, orada ve o gittiğiniz yerde ve zamanda istediğiniz müddetçe kalabilirsiniz.

edebiyat sizi daha iyi bir insan yapar. ama daha mutlu yapamaz. mutluluk için bir formül vermez ama size mutlu insanları göstererek kendi mutluluğunuza giden yolda ufaktan rehberlik yapabilir. edebiyatın içine gerçekten girdiyseniz zihninizin parıltısı gözlerinizden belli olacaktır.

edebiyat dallıdır budaklıdır. kökleri öyle derindedir ki incir yaprağı korumalı elma ziyafetine kadar uzanabilir. ballı bademli nehirlerin kıyısında okunmuş edebi eserler de vardır muhakkak.

edebiyat yolculuğunun uçan halısına bindiğinizde farklı diyarlarda yapacağınız ufak gezinti yerleri göreceksiniz. mesela roman.

bir romanın kapısını araladığınız anda düşsel bir sarayda bulacaksınız kendinizi. en azından o sarayın odalarından birinde. merak etmeyin bütün odalardan bahsedeceğim tek tek. bir romanı elinize aldığınız o anı anlatıyordum. işte o anda küçük çocukların karnını doyurmak için ekmek çalıp hapse düşebilirsiniz; jan valjean yoldaşınız olur. ya da en yakın arkadaşınızla bir çiftliğe gidip yeni bir hayata başlamaya çalışabilirsiniz fareler ve insanlarla. bir geminin içinde moby dick isimli bir balinaya kafayı takıp denizler aşabilirsiniz. gözü gibi baktığı kütüphanesini yakıp kül etmeye kalkan kien’nin körleşmesine şahit olup vergilius’un ölümüne ağıtlar yakabilirsiniz. ister çavdar tarlasında çocuklarla beyzbol oynarsınız isterseniz varoluş amaçlarını sorgulamaya başlayan gençlere beni asla bırakma diye yalvarırsınız. yel değinenleri ile savaşan şövalyeye gülümserken kamburuna mahkum quasimodo’ya bir yudum su verebilirsiniz. su gibi aziz olun.

sarayın bir başka odasında sizi öyküler karşılayacaktır. bu öyküler aracılığıyla kasım ile nasır’ın kısırdöngüye dönmüş cenkini izlerken bir başka yana dönüp aziz bey hadisesinin ayrıntılarını öğrenebilirsiniz. belki soğuk bir yukon gününde bir ağacın altında ateş yakmak için uğraşırken başka bir gün kese kağıdının içinde bekleyen tatlı patates turtasının tadıyla aile evine özlem duyabilirsiniz. ayran satmak için çabalayan bir çocuğun kar altındaki savaşına lanet okuyabilir, mütevazi bir teklifin parçası olan bebekler için bir adaya beddualar yağdırabilirsiniz. cezalılar kolonisindeki akıl almaz işkence aletini hayranlık ve korkuyla izlerken son yaprak için umutvar olup düşmeyeceğinden emin olan bir ressam asaletiyle karşı duvara bakabilirsiniz.

ya da şiir dolu bir oda da bekleyebilir sizi. işsiz bir telgrafhane gibi memleketin dertleri ile hemhal olup süleyman efendiye yazık olduğunu hissedebilirsiniz. oy reis koca reis diye iç çekip bir ağıt yakabilir, üçüncü şahsın şiirindeki güldüğü zaman cenazeye benzeyen adama haset edebilirsiniz. çimenlerin türküsünü de dinleyebilirsiniz memleketimden insan manzaralarını da. elbette hepsi bir şeyler öğretir size. elem çiçeklerini koklayıp odadaki seyahatinize devam ederken zamanın ne içinde ne de büsbütün dışında olduğunuzu hissedip aykırı sevda sözleri mırıldanabilirsiniz.

mektup dolu bir odamız da var meraklıları için. franz kafka’nın milenaya mektuplarının okuyup bu saf(?) aşkın hayranı olabilirsiniz ama pek insan bilmez belki ama kafkadan felice’ye mektuplar da gitmiştir aynı tutkuyla. sabahattin ali’nin canım aliye ruhum filiz demesiyle duygulanıp lamia’ya hanıma ulaşan karanlık mektuplarla gözleriniz yaşatabilir.

aslında daha onlarca oda var ama kimseyi daha fazla kızdırmadan bu tanımı bitiriyorum. edebiyat sizi özgür bırakır. düşsel bir sarayın odalarından mutlu mesut dolaşın diye.
devamını gör...
bir nevi tatlı dil. yazarak kandırma.
devamını gör...
insan var oldukça ebediyete kadar varlığını kaybetmeyecek olan sanat türüdür. bana edebiyat yap-ma diyenleri oldum olası anlamamışımdır. bir kişi edebiyat yapabiliyorsa onu susturmak yerine devam etmesini sağlamak gerekir.
devamını gör...
doğru konuşmak ve doğru yazabilmek, arzu edilmesi gereken bir duygudur. alanı ne olursa olsun, lise yıllarında şiir, deneme karalamayan yok gibidir defterinin bir köşesine. edebiyat, içine daldığımız duygu dünyasını destekleyecek bir konu, sevilecek bir ders.
devamını gör...
sözün özü, sözün güzelidir. kaynağı gönüldür. dalları gökleri kaplayan, serin gölgeleriyle huzur bahşeden ulu ulu ağaçların buram buram hoş râyihalı lezzetli yemişleriyle, insanları cezbeden asûde bir bahar ülkesidir.
devamını gör...
herkes bilir ya;
new york'ta kör bir dilenci, bir şairin dikkatini çeker. dilencinin boynunda asılı bir tabela vardır. şair, dilenciye günlük kazancının ne kadar olduğunu sorar. dilenci de sekiz dolar kadar olduğunu söyler.

bunun üzerine şair, dilencinin boynuna asılı tabelayı ters çevirerek bir şeyler yazar "şimdi buraya senin kazancını arttıracak bir şeyler karaladım. bir hafta sonra yanına geldiğimde bana sonucu söylersin" der.

şair, bir hafta sonra dilencinin yanına uğrayınca, dilenci: "bayım size ne kadar teşekkür etsem azdır. bir haftada kazancım ikiye katlandı. çok merak ediyorum tabelaya neler yazdınız?" bunun üzerine şair gülümser ve tabelada "doğuştan körüm, yardım edin, yazıyordu. bense; bahar gelecek, ama ben yine göremeyeceğim, diye yazdım. "der.

evet neyi, nasıl söylediğimiz önemli, seçtiğimiz sözcükler insanları etkiliyor, biraz edebiyat parçalamak fena olmaz, ama fazla parçalamayalım samimiyetimiz kaçar.
devamını gör...
14.
aşık olduğum.. hayat tutanağı
devamını gör...
sıradan günlük konuşmadan biraz farklı yapılandırılmış kelime'leri kapsar.
devamını gör...
bir toplumun yazılı ve sözlü kültürünü yansıtan sanattır..
devamını gör...
bir kültürdür. öyle birkaç şair bilmek, o şairin de birkaç şiirini bilmekle edebiyat kültürüne sahip olunmaz.

gerçekten edebi kültürü olan bir kişiyi *oturuşundan kalkışından, üslûbundan, konuşma tarzından tanırsınız. plazalardaki yapay nezaketin aksine, insan ruhuna bir incelik, davranışlarına da bir kibarlık katar.

hayatta insanı insan olmak merhalesine yaklaştıran en nadide şeylerden biridir.

edit: yazım yanlışı giderildi.
devamını gör...
edebiyat muktezayı hâle mutabık kelâm etmektir.
devamını gör...
19.
(bkz: yazın)
devamını gör...
20.
şiirin,öykünün,romanın kesişme noktası.belki göz yaşlarımızı şiirle siler bir parçasını dinlendirip ruhumuzun canhıraş hayata farklı bir pencereden bakalım diye...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"edebiyat" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim