öne çıkanlar | diğer yorumlar

bana kitap okumanın ne kadar güzel bir şey olduğunu hatırlatan ve tekrar sevdiren kitap. dorian gray'in yokuş aşağı hızla gidişini çok çarpıcı bir şekilde anlatmış oscar wilde.
devamını gör...
2009 yılında çekilen ve oliver parker 'ın yönettiği, roman ile aynı ismi taşıyan bir uyarlaması vardır. şahsi fikrim yönetmeni pek sevmesem bile orta düzey bir film olduğu yönünde. kitaba gelecek olursak eğer, wilde bu eseri o kadar komik bir sürede yazmıştır ki hayranlık duymamak elde değil. wilde'ın kitap hakkında düştüğü; 'basil hallward ben olduğumu sandığım kişidir; lord henry dünyanın ben sandığı kişidir; dorian ise benim olmak istediğim kişidir, belki başka bir çağda...' notu, benim bu kitabı daha çok oscar wilde'ın portresi olarak anmama sebep oluyor ve nu yüzden eser de yazarından ayrı düşünülmeyecek eserlerin arasında yerini alıyor. kendi adıma orijinal dilde okunmasını tavsiye ediyorum çünkü okuduğum bir kaç çeviri fazlasıyla gereksiz sansüre uğramıştı. bu sansür neredeyse tamamen kitabın özünü öldürüyor, okunmayacak hale getirmese bile anlaşılmayacak hale getiriyor. şüphesiz oscar wilde'ın de profundis ve reading zindanı baladı ile beraber en iyi eserlerinin arasında yer almasına rağmen bu şekilde sansürlenerek hakarete uğramış durumda.

--- alıntı ---

those who find ugly meanings in beautiful things are corrupt without being charming. this is a fault. those who find beautiful meanings in beautiful things are the cultivated. for these there is hope. they are the elect to whom beautiful things mean only beauty. there is no such thing as a moral or an immoral book. books are well written, or badly written. that is all.

--- alıntı ---
devamını gör...
lord henry'nin pek çok düşüncesini kendi düşüncelerime benzettiğim kitaptır. basil her ne kadar dorian'ın masumluğunu kaybetmesini lord henry'e bağlasa da aslında buna sebep olan şey yine dorian'ın kendisidir.
dorian'ın yakıcı güzelliği şeytani karakterini ne de güzel gizlemiştir.
kitabın sonu da yine beklendiği gibi vurucudur.
devamını gör...
oscar wilde'ın roman yazamayacağını iddia edenlere cevap olarak yazdığı tek romanı. ilk olarak 1890 yılında tefrikalar halinde yayınlanmış fakat barındırdığı eşcinsel ögeler yüzünden sansüre uğramış kitap. içinde sosyal medyada wilde'a ait okuduğumuz şahane cümleleri içinde barındıran kitap.

ben ithaki yayınlarından çıkan sansürlü basımını okudum fakat everest yayınlarının sansürsüz basımı mevcut.

kitabın konusu, yazım dili şahane fakat okuduğum çeviri yüzünden mi bilmiyorum hikayenin bazı noktalarında kopukluklar var kafamda ve dolduramıyorum. sevdim mi, sevmedim mi dilemması içinde bırakmıştır kitap beni.

--! spoiler !--

kitabın hikayesi müthiş fakat insanın yüzü güzel kalırken neden ruhu çirkinleşmek zorunda olsun ki? bence dorian o kıza kötü davrandıktan ve ölümünden etkilenmediği için zalimliğini fark edip bu yolda devam ediyor.

bununla birlikte portresini çizen basil'i suçlaması öldürmesi benim için çok şaşırtıcıydı. suçlu ona bu akılları veren lord idi bence.

tanımı kitaptan bir cümleyle bitirmek isterim;
bilmek her şeyin sonu olur. çekici olan bilmemektir. sis her şeye harika bir güzellik katar

--! spoiler !--
devamını gör...
tam da ergenlik döneminde okuduğumdan olsa gerek - 7. sınıf sanırım- kişiliğimi derinden etkilediğini düşündüğüm kitaptır. lord henry'nin fikirlerini, etkisi altına aldığı dorian üzerinden hayata geçirmesini, dorian'ın ruhundaki kötülüğü portresine hapsederek günahkar bir yaşam sürmesini anlatır.

korkunçsun henry! senden niye bu kadar hoşlanıyorum, bilmem.
benden hep hoşlanacaksın dorian. işlemeye korktuğun günahların simgesiyim ben.
devamını gör...
eşcinsellik yüzünde kısa süre hapis tutulmuş ve genelde burjuva yazarı olan oscar wilde'ın dönemince çığır açan nitelikleri olan ve içindeki etik, estetik ve psikolojik fikirlerle dönemsiz olan bir eserdir.

eserde sonsuz gençlik karşılığı ruhunu şeytana satan bir adamın öyküsü anlatılırken yazar bizi felsefenin en derin ve temel konularıyla yüzleştirir.
devamını gör...
oscar wilde tarafından yazılan ve neredeyse her cümlesinin altını çizerek okuduğum etkileyici eser.gerek dorian’ın resmi karşısındaki tutumu gerekse basil ve lord henry’nin dorian karşısındaki tutumu akıcı bir üslupla kaleme alınmış hızlı bir şekide okunabilecek roman
devamını gör...
kitap ne kadar güçlü bir anlatıma sahipse film o kadar rezildir. kitap okunmalı, film izlenmemelidir bence. fena bir psikolojik romandır. bir çok şeyi düşünmeye sevk eder.
devamını gör...
tek kelimeyle bir şaheser...
aslında ilk okumaya başladığımda 10.sayfadan sonra kitabın kapağını kapatmıştım fakat 2 ay sonra elime aldığımda çok farklı şeyler hissettim. ingiliz edebiyatı okuduğumda niyeyse hep böyle oluyor.kitabın konusu hakkında da bir şey bilmiyordum.

sizce bir insanın ruhundaki tüm sevgisini verdiği bir portre nasıl olur?
basil bunun tam anlamını bilmese de tabloya kendinden çok fazla şey kattığını hissetmişti.
lord henry ise dorian gray'ı bu olaylara sürükleyen kişidir yalnız eminim ki henry ona bu gençlik aforizmalarını yaparken böyle şeyler olacağını bilmiyordu.
dorian ise hala kafamda suçlu mu kurban mı olarak adlandıramadığım kişidir. büyük yeminden hatta tiyatrodaki geceden önceki dorian gray benim gözümde ikinci bir werther'di fakat o geceden sonra tablodaki ifadeyi gördüğü andan itibaren konuşması ve tavırları çok değişti.
kendi ruhunun kirlenmesinden zevk aldı ve çevresindekileri önemsemedi. günahlarını yansıtan tabloya baktıkça kendi gençliğini görüp bundan zevk aldı ama bir yere kadar.

en son sahne kitabın climax noktasıdır.dorian bir vane'nin daha ölümüne şahit olur ve bu hayatı geride bırakmak ister.artık günah işlemek istemiyordur ve bu günahlarını da görmek istemiyordur. tabloyu yok etmeye karar verir ama gerçekte kendisi kimdir?güzel bir surat mı yoksa günahlarla dolu bir insan mı? dorian kendisi olarak ölür...

oscar wilde bu romanda bize simgeleme yöntemiyle insan ruhunu açık ve en vahşi şekilde anlatmış. viktorya döneminde atılabilecek çok cesur bir adım.
devamını gör...
herkes dorian gray'de kendi günahını görecek mottosuyla malumunuz bir oscar wilde eseri.

beyaz perdede türlü canlandırmaları bulunur, mesela kitaptan uyarlama adıyla 2009 yılı yapımlı başrolünde ben barnes olduğu yapım, yahut penny dreadfull dizisinde reeve camey tarafından canlandırmıştır ama sanırım benim için en çok the league of extraordinary gentlemen adlı filmdeki stuart townsend'in canlandırdığı dorian gray, kafamdaki dorian'a en yakın olanı olmuştur. hoş hepsi yaşlandı.



insan sevince kendini aldatmakla başlar, başkalarını aldatmakla da bitirir.

-bir kişiliği bozmak istiyorsan, ıslah et yeter.

-asıl güzellik entelektüel ifadenin başladığı yerde biter. zeka kendi başına bir abartıdır, herhangi bir yüzün uyumunu bozar.

-bu dünyada en iyi şeye çirkinler ve aptallar sahiptir.

-dostlarımı güzelliklerine, tanışlarımı kişiliklerine ve düşmanlarımı da işlek zekalarına bakıp seçerim.

-güzellik de dehanın bir biçimidir, hatta dehadan daha yücedir çünkü açıklama gerektirmez.

-gençler sadık kalmak isterler, kalamazlar; ihtiyarlar sadakatsizlik etmek isterler, ellerinden gelmez.

-öyle bir devirde yaşıyoruz ki herkes bilgeliğe ulaşamayacak kadar fazla okuyor, güzel olamayacak kadar fazla düşünüyor.

-bir erkek, onu sevmediği sürece her kadınla mutlu olabilir.

-her güzel şeyin arkasında trajik bir olay vardır.

-erkek yorgun düştüğü için evlenir, kadın merak duyduğu için. ikisi de hayal kırıklığına uğrarlar.

-hiç bir medeni erkek zevkten pişmanlık duymaz.

-boğmaya çalıştığımız her dürtü zihnimize iyice yerleşiyor ve bizi zehirliyor. vücut bir kez günah işler ve günahla ilişkisi kesilir, çünkü eylem bir tür arınmadır. geriye bir hazzın anısından ya da pişmanlığın lüksünden başka bir şey kalmaz. şeytana kapılmaktan kurtulmanın tek yolu ona boyun eğmektir. karşı koyarsanız, ruhunuz kendine yasakladıklarına, kendi canavarca yasalarının canavarlaştırdığı ve yasa dışı kıldığı şeylere karşı duyduğu arzu yüzünden hastalanır.

-george amca: "bu amerikalı kadınlar neden kendi ülkelerinde kalamazlar? amerika'nın kadınlar için bir cennet olduğunu söyler dururlar oysa."
lord henry: "söyledikleri doğru. havva gibi, bir an önce oradan çıkmaya can atmalarının nedeni de bu zaten.

-gerçekten büyüleyici olan iki çeşit insan vardır yalnızca: her şeyi bilenler ve hiçbir şey bilmeyenler.

-lady ruxton: üzülmeyin, zaten çok sigara içiyorum. ilerisini düşünüp azaltacağım
lord henry: lütfen azaltmayın, lady ruxton. ılımlılık ölümcül bir şeydir. yeter kavramı yavan bir yemek, aşırı kavramıysa nefis bir şölendir.

-düşes: "sen kuşkucusun."
lord henry: asla! kuşkuculuk imanın başlangıcıdır.
düşes: ya sen nesin?
lord henry: tanımlamak kısıtlamaktır.

-gençliğimi yeniden kazanabilmek uğruna, jimnastik yapmak, erken kalkmak ve saygıdeğer biri olmak dışında her şeyi yapmaya hazırım.

-hayatında hiçbir şey yapmamış olmana çok seviniyorum, ne bir heykel yonttun, ne bir resim yaptın, ne de kendinden başka herhangi bir şey ürettin! yaşam senin sanatın oldu. sen kendi kendini besteledin. günlerini soneler haline getirdin.

-var olan her kusursuz şeyin ardında acılar gizliydi. en sıradan çiçeğin açması için dünyanın çile çekmesi gerekiyordu sanki.
devamını gör...
bünyesinde bilge sözleri ile lord henry ve romantik ressam basil gibi iki harika karakteri barındıran muntazam oscar wilde romanı. ruhun kirlenmesinin dışa vurumu gibi geliyor bana biraz. döneminde epey bir eleştiri almış, zavallı yazarımızı da yerden yere vurmuşlar ama bence dünya üzerinde yazılmış en güzel kitaplardan biridir. örnek veriyorum mesela, bence faust'tan bile güzeldir.

rus romanlarını genelde şöyle tanımlarım; gerçekliğin içinde hayalperestler. bu kitapta da var bu. pek romantik bir kitap. çok fazla yoğun duyguya değinmiş. çok güzel bir anlatım, acayip akıcı bir dil. betimlemelerini herkes övmüş, ben de öveceğim, onlar nasıl güzel betimlemeler öyle. aşırı başarılı! kitaptaki pek çok betimleme bana şu dizeleri hissettirdi:

"küçük kuşlar cıvıldadı,
sanki o yaz günü bütün yıl sürecek gibi"

yazmadan geçemeyeceğim sözleri var, alıntı kısmında.



"romantizm denilen şey tekrarla pekişir, tekrar da romantizme duyulan iştahı sanata dönüştürür. insanın her aşkı ilk ve tek aşkıdır. arzu nesnesinin değişmesi, arzunun biricikliğini değiştirmez. yalnızca yoğunluğu artırır. ömrümüzde en iyi ihtimalle tek bir muhteşem deneyimimiz olur; yaşamın sırrı da bu deneyimi olabildiğince çok tekrar etmektir."

"+dorian gray'i biraz daha anlatsana. ne sıklık ile görüşüyorsunuz?
-her gün, onu her gün görmezsem mutsuz oluyorum. onsuz yapamıyorum.
+inanılmaz! sanatının dışında hiçbir şeyi umursamadığını düşünürdüm.
-artık benim sanatım o."

"tefekküre dalınan günler de görülen bir biçem hayali ifadesi kime aitti hatırlamıyorum ama dorian gray benim için bu oldu."

"lord henry bu fikirle oynuyor, onu zekice eğip büküyor, havalara atıyor, dönüştürüyor, elinden kaçmasına izin verip sonra yeniden yakalıyor, hayalgücüyle allayıp pulluyor ve ona çelişkiden kanatlar takıyordu. aptallığa methiyeler düzmeye devam etti. sonra felsefeye daldı. felsefe genç bir kadına dönüşmüştü. kendini keyfin çılgın müziğine kaptırmış."

"hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım. biraz ani oldu tabii ama zaten tüm güzel şeyler öyle olmaz mı? hayatım boyunca aradığım şeyi bulmuş gibiyim."

"sence de aşkı şiirlerde arayıp evleneceğim kadını shakespeare oyunlarında bulmakla iyi etmemiş miyim basil? shakespeare'in dizeleriyle dile gelen dudaklar sırlarını kulağıma fısıldadı. rosalind kollarını boynuma doladı; ben juliet'i dudağından öptüm."

"bak, bu benim hayatımda yazdığım ilk aşk mektubu. ne garip; ilk aşk mektubum ölü bir kıza gönderilecekti demek. merak ediyorum, acaba ölü dediğimiz o bembeyaz, sessiz insanlar hissedebiliyorlar mı?"

"ay gökyüzünde s arı bir kafatası gibi alçakta asılı duruyordu. ara sıra kocaman, biçimsiz bir bulut kolunu uzatıp onu gizliyordu. sokak lambaları bir bir sönüyor, sokaklar iyice daralıp daha da kasvetli bir hal alıyordu."

"hayatında hiçbir şey yapmamış olmana çok seviniyorum, ne bir heykel yonttun, ne bir resim yaptın, ne de kendinden başka herhangi bir şey ürettin! yaşam senin sanatın oldu. sen kendi kendini besteledin. günlerini soneler haline getirdin."

"gençliğimi yeniden kazanabilmek uğruna, jimnastik yapmak, erken kalkmak ve saygıdeğer biri olmak dışında her şeyi yapmaya hazırım."

"hayatı sanat açısından ele alan adamın kalbi beynidir."

"uğursuzluk belirtisine gelince, uğursuzluk diye bir şey yoktur. kader bizlere önceden haberci göndermez. bunu yapmayacak kadar bilgedir o ya da çok zalim."

"oysa adlar her şey demektir. olaylarla hiç uğraşmam ben. tek uğraştığım sözlerdir. işte bu yüzden, edebiyatta kaba saba gerçekçilikten nefret ediyorum."

"geleceği olan erkeklerle, geçmişi olan kadınları severim ben."

"insanın kendi yaşamının seyircisi olması, hayatın sıkıntılarından kurtarır insanı."

"yalnızca sığ kişiler bir duygudan kurtulmak için yılların geçmesini beklerler. kendinin efendisi olan bir insan, nasıl kolayca bir zevk icat edebilirse, acısını da aynı kolaylıkla sona erdirebilir."

"öyle bir çağda yaşıyoruz ki, herkes bilge olamayacak kadar çok okuyor, güzel olamayacak kadar çok düşünüyor."

"sakın ha, yaşı ne olursa olsun , leylak rengi giyen kadınlara güvenmeyesin... ne de otuz beşini aşmış, pembe kurdelelere düşkün bir kadına. bu, bir hikayeleri olduğu anlamına gelir."

"iyi niyetler bilimsel kuralların işine karışmak için yapılan yararsız girişimlerdir. çıkış noktaları katıksız kibirdir. sonuçları kocaman bir sıfırdır. doğurdukları heyecanlar, zayıf insanların hoşuna giden, rahatlatıcı, kısır heyecanlardır. iyi niyetler hakkında bundan fazlası söylenemez. insanların para yatırmadıkları bir bankanın hesabına yazdıkları bir çekten başka bir şey değildir iyi niyet."

"gerçekten büyüleyici olan iki çeşit insan vardır yalnızca: her şeyi bilenler ve hiçbir şey bilmeyenler."

"ve güzellik dehanın bir biçimidir; hatta dehadan da üstündür, çünkü açıklanmaya gereksinimi yoktur."

"boğmaya çalıştığımız her dürtü zihnimize iyice yerleşiyor ve bizi zehirliyor. vücut bir kez günah işler ve günahla ilişkisi kesilir, çünkü eylem bir tür arınmadır. geriye bir hazzın anısından ya da pişmanlığın lüksünden başka bir şey kalmaz. şeytana kapılmaktan kurtulmanın tek yolu ona boyun eğmektir. karşı koyarsanız, ruhunuz kendine yasakladıklarına, kendi canavarca yasalarının canavarlaştırdığı ve yasa dışı kıldığı şeylere karşı duyduğu arzu yüzünden hastalanır."

"şairler sizler kadar kılı kırk yarmazlar. tutkuların kitap baskılarını nasıl arttırdığını bilirler onlar. bugünlerde kırık bir kalp sayısız baskılar yapabiliyor."

devamını gör...
müthiş akıcı, sade dil ve altı çizilecek birçok cümlesi bulunan kitap. insanın yaptığı kötülüklerden asla kaçamayacağını anlatıyor. güzelliğin gelip geçici bir parçamız olduğu, kişinin yaptığı kötülükler ve pis işlerin zamanla yüzüne yansıyacağını konu alıyor.
kesinlikle öneriririm ciddi anlamda şaheser. fakat kitabı okuduktan sonra üzerine araştırma yapılması gerekiyor.
devamını gör...
en sevdiğim romanlardan biridir. çok akıcı ve sonunu merak ettiren bir roman olmakla birlikte, sade denilebilecek bir dile sahiptir.
konusunu bir de ben yazmayım burada ama okumadıysanız acil listenize ekleyin.
devamını gör...
hasan ali yücel klasiklerinden okuduğum ilk kitaptır. ilk kez dünya klasiği okumak isteyen birisi benden tavsiye istediğinde de önerdiğim ilk klasiklerden birisi bu kitap olur. çünkü konusu ile oldukça merak uyandıran ve anlatım dili ile de hemen kendine çeken bir kitap. fakat konusundan ziyade yazar oscar wilde'ın hayatı beni çok etkilemişti. eşcinsellik kavramı 21. yüzyılda bile çoğu insan için bir tabu olduğunu ve lgbt bireylerin günümüzde bile yaşadıkları sıkıntıları göz önüne alırsak oscar wilde yaşadığı yıllara göre oldukça cesur bir iş yapmış. hatta kendi yöneliminden dolayı hapse girmiş, terk edilmiş, yoksulluğa ve yalnızlığa mahkum edilmiş. bu yüzden de dorian gray'in portesi yayımlayabildiği tek romanı olmuş. keşke varoluşundan ve eserlerinden dolayı bu kadar kötü bir hayata mahkum edilmese ve bizlere dorian gray'in portresi gibi birçok muazzam eser bırakabilseydi yazar demekten başka bir şey gelmiyor elimden...
devamını gör...
oscar wilde'ın tek romanı. uzun zamandır kitaplığımdaydı ve sonunda okudum. birazcık yaşlanma konusunda psikolojimi bozmus olabilirim. güzelliğin büyüsüne kapılmak ne kadar korkunç olsada bence yaşlanmakta insanı dönüp gençlik fotoğraflarına bakınca çok üzen birşey. oscar bence dorian'ı kendinden esinlenerek yaratmış. dorian feminen bir karakter okuyarakta bunu anlayabilirsiniz. oscar wilde'ın da zamanına göre daha feminen giyildiği bu yüzden bastırılmış bi eşcinşelliğe şahit olduğunu herkes biliyor.
devamını gör...
insanın varoluşsal krizlerin uçlarda yaşayan bir karakter ve çağının ötesinde bir kitap. oscar wilde'ın hayatından izler olması ise kitabı ve yazarı daha da yüceltiyor. insanın kendisi olarak varlığını sürdürmesi yüzyıllar geçse de hala zor. bunu itiraf etmek ve okuyucuya sunmak ise cesaret isteyen bir harekettir bence. helal olsun
devamını gör...
muazzam bir hikaye diye anabileceğim kitaptır - eğer bi yüz sayfa daha kısa olsaydı... oscar wilde'ın bizi bin sayfa gereksiz ayrıntıya boğması yüzünden maalesef öyle anamıyorum.
devamını gör...
oscar wilde'ın ilk ve tek romanı. kendisi o zamanlar sevgilisi olan john gray'den esinlenerek yazmış karakteri. tabi ki ilgi duyduğu ve ona göre mutlak güzelliğin tek adresi olan yunan mitolojisi de esin kaynaklarından biri. herkes bahsedilen kişinin john olduğunu anlamış ki oscar wilde da tercihlerini öyle çok da gizleyen bir insan değilmiş zaten. toplum baskısına dayanamadığı için constans ile evlense de kendi tercihlerine uygun yaşamaya devam etmiş. hatta bu kitaptan sonra yine genç bir delikanlıyla yaşadığı ilişki onun sonunu getirmiş diyebiliriz. bu delikanlının babası oscar wilde'ı sabote etmeye başlayınca sevgili oscar wilde şikayetçi oluyor ama işler bir anda değişiyor davacı olduğu mahkemeden hapis cezasıyla ayrılıyor. sebebi de dorian grayin portresi kitabı.
kendisini her zaman takdir etmişimdir. yine edeceğim. kendi döneminin zor koşullarına ve baskıcı teokratik rejimine rağmen kendi olmayı başarmış ve bunun için savaşmış. bravo. eleştirmediğim yerler de yok değil tabi ki. güzellik, estetik, sanat algısına ve genç-güzel olmaya bu kadar düşkün olmasına nedense inanasım gelmiyor. böyle bir zekanın yüzeysel olana bu kadar kapılması tuhaf bence.
ayrıca oscar wilde diyor ki lord henry herkesin ben olduğumu sandığı kişi. yani dışarıda birine sorsanız oscar wilde kimdir henry'nin tanımını yaparlar. ressam basill ise oscar wilde'ın kendisi olduğunu düşündüğü kişi. bana sorsanız ben basill gibiyim ve dorian ise hep olmak istediğim, hayran olduğum ve sevdiğim kişidir demiş. karakterlerin onun birer parçası olarak böyle çarpıcı bir şekilde yer alması da muazzam.
devamını gör...
şu an kitap detaylarını unutmuş olsam da okurken bana birçok farkındalık yaratan mükemmel bir eser. kitap okuma alışkanlığı pek olmayan kişiler bile zevkle okuyabilir. hatta ben de bir ara tekrar okusam iyi olur.
devamını gör...
güzellik, göze görünen güzellik, dışarısı için gerçekten önemli. sonuçta; kapağı çirkin kitabın içi, genellikle merak edilmez. güzelliğini saplantı hâline getirecek kadar çok önemseyen ve portresinin yaşlanmasını, kendisinin genç kalmasını dileyen bir adamın dileğinin gerçekleşmesi. güzellik uğruna aşkın nasıl yok edildiği, güzelliğin insanı nasıl pisleştirdiğini anlatan, dışı parlak için çürük elma misali bir adamın yaşamı
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"dorian gray'in portresi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim