1.
en kârlı ticaret sektörüdür. özellikle cehalet ile kombine edildiğinde krallar gibi yaşatır.
devamını gör...
bir kültür. çoğu insan zaten dini hikayelere inanmıyor. ama kültürel olarak toplumun bir parçası olabilmek adına bir dine tabi oluyor. bizim toplumumuzda ateist sayısının az olmasının sebebi de buna dayanıyor. yani literally bir biçimde ilaha ve onunla ilgili hikayelere inanılmasa bile toplumda yer edinmek amacıyla dine inanılıyormuş gibi yapılıyor. buna ikiyüzlülük mü dersiniz ne dersiniz bilmiyorum ama durum bu.
devamını gör...
insanların; doğa üstü güçlere, kutsallık atfettiği olgulara, mistik olaylara ve tanrıya tapınma biçiminde katıldıkları gizemsel eylem.
devamını gör...
din, sadece kitleleri uyutan bir toz değildir. hissedebilen bazı kimseler için delilik panzehiridir. büyüdükçe farkına vardıkları anlamsızlık için sığındıkları bir köşedir. ne kadar saçma da olsa, ne kadar çelişkiyle dolu da olsa herhangi bir açıklama rahatlatır; bilmemekten daha iyidir.
devamını gör...
sanılanın aksine dinler gılgamış destanı değil gılgamış destanı din kökenlidir. gılgamış destanındaki dini ögeler dinin uydurma olduğunun değil her dönemde hak dinin var olduğunun ve ritüeller dışında hiçbir değişmenin olmadığının kanıtıdır. zira allah'ın dini birdir o da tevhiddir. bu din hiçbir zaman bozulmamıştır. ancak dönem dönem insanlar bozulmuştur allah da bundan dolayı insanlara tebliğciler/uyarıcılar yollamıştır. gılgamış destanı tebliğin ilk insandan itibaren olduğunun bir kanıtıdır. ayrıca bir diğer noktaya değinmek istiyorum alman sosyolog schmidt en ilkel insan topluluğu olan pigmelerde bile monoteist inanışın olduğunu ortaya koymuştur.
devamını gör...
din; namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek gibi ritüellerden ibaret bir kurallar bütünü değildir.
bunları yapmayanı din dışı saymak, eksik saymak, bunları yapınca kendini yapmayana nazaran yüce görmek değildir. bu kurallara kendi anlayışı ve kapasitesince kurallar eklemek değildir.
kendini sıkıntıya soktukça cennete gireceğine inanmak değildir. tanrı'nın insanları yargılaması, cezalandırması yada ödüllendirmesinden ibaret değildir. kılık kıyafetle yaşanacak bir olgu hiç değildir. savaşarak, öldürerek (bir veba gibi) yayılması sağlanacak bir olgu asla değildir!
en önemlisi, din; insana ait, birden fazla birşey değildir.
gelelim ne olduğuna..
din; tek ve mutlak olan tanrı'nın sonsuz hal ve sıfatlarının yine kendi, tek ve sonsuz varlığı içinde açığa çıkması ve potansiyelken var olmasıdır. kendi varlığı içinde kendi hiyerarşisi ile sonsuz hallerin sırasıyla bir diğerine bürünerek sonsuza dek tekamül etmesidir. buna göre, bir tohumun toprağa düşmesi din gereğidir. filizlenip yeşermesi, meyve vermesi, tekrar gübre olup toprağa karışması dini gereğidir. yağmurun yağması, güneşin doğup batması dini gereğidir. insanın doğması, kendini bilmesi, kendisinde açığa çıkanı bilmesi, bildiğini sevmesi, öğrenmesi, keşfetmesi, üretmesi, üremesi, çoğalıp bu güzellikleri daha ileri taşımayı sağlaması ve ölmesi dini gereğidir.
yukarıda belirtilen ritüellerin, ve diğer dinlerdeki ritüellerin tamamı, asıl olan bu tek dini kavramayı, yaşamayı sağlayabilmek için yapılan eylemlerdir. asıl olan din, bütün var olan herşeyin fıtratını açığa çıkarmasıdır ve evrenseldir.
buna göre herkes aynı dine mensuptur ve hiç kimse bir dinin sahibi değildir. sahibi de, dinde tektir. tüm peygamberler aynı tek ve mutlak varlıktan, o'nun tekamül ederek, açığa çıkışını anlatmışlar ve anlaşılabilmesini sağlayacak çeşitli ritüeller sunmuşlardır.
devamını gör...
insanların umut ve toplum düzenini korumaya yönelik kurulmuş sistemin adı.

muhammed, isa, musa, ve diğerleri hepsi o zaman ki toplum zeka seviyesinin çok üstünde olan, kötü gidişattan rahatsız olan ve bunu düzeltmek adına adım atan insanlardı. dönemde var olan üstün zekalarıyla insan psikolojilisini iyi analiz edip, başta yakın çevreyi etkisi altına aldılar. insanoğlunun sohbetlerinin yayılmacı politikası neticesinde söylenenler daha da çabuk yayıldı ve insanlığın her zaman açığı olan "inanma, sığınma, umut etme" duygularına hitap etti.

inanmak isteyen bir insanı hiçbir güç durduramaz. kanayan yaraya ilaç gibi gelen gözün göremediği kuvvetli bir güce inanmak, genel olarak umutsuzluğa hızlıca kapılma içgüdüsüne sahip insana cazip geldi. dolayısıyla bu olağanüstü zeka sahibi insanların çıkarmış oldukları topluma yararlı olacak ahlak kuralları bütünü, simgesel bir güç olan tanrı ile birleşti ve inandırıcılığı, cazipliği arttı.

toplumlar tarafından kabul gördükçe, görüldükçe inanç sisteminin keskin sınırları daha da çok belirginleşti ve inanç sistemi içerisinde olmayana iyi bakılmadı. bu da toplum baskısı dediğimiz unsurun fitilini yaktı. şu yıla gelmiş olmamıza rağmen bu baskı çok yoğundur. bu kitaplardaki tüm unsurlar kutsal sayılıp, kırmızı hatlarla üzerine dokunulamaz maneviyatı işlendi. şu an taksim meydanına çıkıp islama laf etseniz, deli olmadığınız sürece linç edilirsiniz.
devamını gör...
8.
halkların afyonu, ruhsuz dünyanın ruhudur.
devamını gör...
bir kadın olarak tutkulu bulduğum ne varsa yöneldiğimde ailem tarafından hep engellendim.
her neden diye sorduğumdaysa hep bu zırvalığı sebep olarak gösterdiler bana. soyut olan bir olgudan nefret etmek zorunda kaldım sırf bu yüzden. din, bana acıdan başka hiçbir şey getirmedi.
devamını gör...
allah ile kul arasında kalması gereken lakin son zamanlarda her yere açılan olgudur.
devamını gör...
11.
insan ırkı tarafından ihtiyaç duyulduğu ve bu ihtiyaç sonucu hala hayatımızda yer aldığı ortada olan, fakat yokluğunun güzel getirileri olacağını düşündüğüm oluşum ve oluşumlar.
devamını gör...
yalan söyleme ve insanları yalanlar inandırma sanatıdır.
devamını gör...
13.
wilhelm schmidt hakkında #18460 nolu entryde bir kafa karışıklığı olmuş. muhtemelen yazar şu makaleyi okumuş ve inanmış.
oysa makalenin yayınlandığı dergi indeksli bile değil. muhtemelen makalenin yazarı referans gösterdiği "the origin and growth of religion" adlı kitabı hiç okumadı. çünkü kitabın adını eksik yazmış ve ilk basım tarihi 1931 ancak kaynakçada 1935 tarihli muhtemelen 2. baskısından atıf yapıyor olmalı. eğer kitap elinde olsaydı ve okumuş olsaydı kaçıncı baskı olduğunu da belirtirdi.

üstelik wilhelm schmidt bir cizvit papazdır. galiba why so darius nickli yazar alman filozof 'wilhelm schmid' ile cizvit bir papazı birbiriyle karıştırdı.

bu başlık altında 'hak dini' öveceğinize açın biraz interneti tarayın, rica edeceğim.
devamını gör...
yer yüzünde kaç kişi yaşamışsa, kaç kişi yaşıyorsa ve kaç kişi yaşayacaksa o kadar farklı varyasyonu bulunan bir çeşit inanç sistemi.

ama ben bu gün farklı bir şeye değinmek istiyorum. inancsızların teist inançlara sahip olanlardan daha zeki hissetmesi, ve hiç çekinmeden "onlar kör, onlar cahil, ben aydınım, doğru olanı ben biliyorum" gibi fikirlerini her yerde beyan etmeleri üzerine.

kesin allah vardır diyenden bir farkın kalmıyor kardeşim, dışarıdan bir gözle söyleyeyim sana; madem daha "ermiş" ya da daha "aydın" olduğunu düşünüyorsun, ona göre davran o zaman. *
devamını gör...
15.
sözlüğün yazılım ekibine açık not, ahlaksız teklif;

gelin dinder diye islami arkadaşlık sitesi kuralım, görüntülü görüşme sağlayabileceğimiz mobil uygulamasını yapalım.

mürite mürit, paraya para demeyiz.
devamını gör...
dinci değilim, dindar değilim, din değilim. bu inanmakla ilgili bir konu ve keşke sadece insanlar ve inandıkları tanrı arasında kalsaydı. ve inanmayanlarda onların arasına girmeseydi.
devamını gör...
insanların hayatlarına yön verirken aldıkları referans. sonuç olarak kişinin hangi dinden olduğu, hayatına kimin ölçülerine/kanunlarına göre yön verdiğinde saklıdır.
devamını gör...
ölümsüzlük arzusu sığınma ihtiyacı ve adalet arayışı dinlerin varlık sebebidir
devamını gör...
etimolojik açıdan bakıldığında "bireyin tanrı'ya karşı olan sorumlulukları" anlamına gelen arapça kelime. kökeni konusunda tam bir uzlaşı yoktur. ama zen ile aynı kökenden geliyor olması (dhyana) kuvvetle muhtemeldir.

ikinci vatikan konsili sonra hazırlanan katolik kilisesi din ve ahlak ilkeleri'ne göre (papa ii. ioannes paulus ve papa xvi. benedictus da buna katkıda bulunanlardandır) din, tanrı'ya yönelik arzunun doğal bir sonucudur. dindar bir insan, kendisini ve dünyayı yaratmış olan kudreti, yüce bir öğede fark eder; var oluş sebebinin o olduğunu ve ona doğru yönelmek üzere var edildiğini bilir; bu yüce unsura itaat etmeyi ve hayat biçimiyle onu yüceltmeyi arzular.

insanlar, tarihleri boyunca, günümüze kadar, inançlarıyla ve dinsel tutumlarıyla (dualar, kurbanlar, kültler, meditasyonlar, vb.) tanrı’yı arama isteklerini dışavurdular. bu dışavurma biçimlerinin anlaşılmazlıklarına karşın, bunlar öylesine evrenseldir ki, bunlara bakarak insana dindar bir varlıktır diyebiliriz.

ama insanı tanrı’yla birleştiren bu yaşamsal ve samimi ilişki unutulmuş, değeri bilinmemiş hatta insan tarafından açıkça reddedilmiş olabilir. bu tür tutumların çok değişik nedenleri olabilir. dünyadaki kötülüğe karşı isyan, dini konulara duyulan ilgisizlik ve dini konulardaki bilgisizlik, dünya ve zenginlik kaygısı, inanlıların kötü örnek oluşturmaları, dine karşı düşmanca düşünce akımları, son olarak da korkuyla tanrı’dan gizlenen ve çağrısından kaçan günahkâr insanın tutumu gibi.

insan tanrı’yı unutsa ve reddetse bile, tanrı, insanın yaşaması ve mutluluğu bulması için, her insanı durmadan kendisini aramaya çağırır. bu arayış insanın tüm aklını kullanmasını, iradesinin sağlam olmasını, yüreğinin doğru olmasını, ayrıca kendisine tanrı’yı aramayı öğretenlerin tanıklığını gerektirir.
devamını gör...
20.
devlet işleriyle ayrılması gereken
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"din" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim