ah çay ah. kendimi bildim bileli bağımlısı olduğum içecek. acıkırım yemek hazır olana kadar çay içerim, yemek yerim hazmetmek için çay içerim, canım sıkılır çay içerim, mutlu olurum güzel bir haber alırım kutlamak için çay demlerim. bu hayatta üzüntülerimi de, sevinçlerimi de hep bir çay bardağına sığdırdım ben
sohbetin kalitesine bağlı ince belli bardakta en az 3 bardak içerim.eğer zorla bulunduğum bir ortamdaysam bardağı sıkıca kavrar,güzel bir gerginlik yaratırım.
cemal süreya okurken yanıma gelen bir arkadaşımın alıntı yaparak çay ısmarladığı günün sonrasında hep çay içerken sohbet ettik. şu an nişanlım ve benim elimde bir bardak çay.. nasıl vazgeçebilirim ki?
akşamları bir şişe şarap mi açsam, bir iki bira mı açsam yoksa demleyip çay mi içsem yarışmasını yüzde doksan ihtimalle kazanan çaydır diyerek önde gideni bayrak sallayanı olduğum grup.
bu güruh şeker yerine beyaz mı katıyor çaya dediğim durumdur. abiciğim tamam bende çay içiyorum ama nedir bu sizdeki müptelalık ? çay dediğin demlenir , içilir. çay aşağı çay yukarı ? bu grubu rakı edebiyatı yapanlarla bir adaya bırakacaksın , yesinler birbirlerini. şöyle çay içiyorum , böyle çay içiyorum. bereket sarhoş etmiyor , hoş etmemiş hali buysa etmiş halini düşünemiyorum. 1 dakika yine deniyorum ... yok yine düşünemiyorum. bir de bunlara semaver çayı içirsek artık ellerinden böbreklerini alırız galiba ?