annem öldükten sonra, kimse beni üzemez diye ne büyük konuşmuşum. ablaya anne yarısı demişler de, bir varmış bir yokmuştan bahsetmemişler hiç..

annem ölünce kolum kırıldı demiştim, meğer ablan ölünce kırılan kolun kopuyormuş.
canımın ciğeri ablam..

annem sıkıştıkça, al kızını git diye söylenirdi sana. ben senin kızınım.

idolümdün sen benim. vergi dairesinde beyan kuyruğu beklerken ilk muhtasarımı senle doldurdum. muhasebeci olmak istiyorum dediğim de, kalemimi sen verdin elime. yaparsın kızım deyip önümü sen açtın her defasında.

mesela, pizzanın ne demek olduğunu bilmeyen ben, ilk pizzamı bakırköy carusel de senle yedim. gece yarısı dondurma istediğimde, florya’da trene karşı dondurma yedik. merhameti, cesareti, dik durmayı, hakkını aramayı.. aklıma gelen herşeyi.

sen benim canımdın, ablam.

annemi toprağın altına bıraktığımız günün gecesinde, ben ne yapıcam demiştim sana. korkma kızım ben varım dedin.

sen gerçekten vardın abla. sen benim çocukluğum da, genç kızlığım da, hayatımın en merkezinde sen gerçekten hep vardın..

öyle bocalıyorum, öyle yoruluyorum ki annemden de senden de gelecek tek bir sese muhtacım. aslına bakarsan çok kızgınım, kırgınım size..

bu kadar mı özlüyordun? bu kadar mı çabuk kavuşmak istedin birbirinize?

49 yıllık ömrünü, 2 büyük çöp poşetine doldurduk, sana çok kızgınım zeko..

sen benim anne yarım değil, annemdin.
ben ikinci defa annemi kaybettim.
ciğerim yanmıştı,
sen kül ettin..
devamını gör...
çok yakın bir arkadaşımı kanserden kaybettim.
uzun bir zaman onsuz gülmenin çok kötü olacağını düşündüm. sanki arkadaşım mezardayken ben eğlenemezdim gibi hissediyordum.

bana o zamanlar koçumuz şöyle demişti: "biri öldüğünde kalbimizde 40 tane mum yanarmış. 39 gün boyunca her gün 1 mum sönermiş. 40. gün yanan son mum, asla sönmezmiş. zaman geçecek ve alışacaksın yarasa; o 1 mum onun anısı olacak ve hep içinde yaşayacak."

öyle de oldu. zaman geçti, hergün birer birer mumlar söndü ama o son mum hiç sönmedi. anısı hala içimde. onunla geçirdiğim tüm harika zamanlar hala düşündükçe gülümsetiyor. onsuz da gülümseyebiliyorum, bunun korkunç olmadığını öğrendim.
devamını gör...
3.
korkutucu ama yaşanacak olan bir gerçek.
devamını gör...
4.
sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
-cemal süreya
devamını gör...
sene 2011 di. o dönemler liseye gidiyordum. abimle ranzada altlı üstlü yatarken annemin beni uyandırmaya çalışırken, abimin uyanmadığını fark ettik. bağrışmalar,çağrışmalar,dürtmeler, köşeden izliyorum çocuk aklı. ambulansı falan aradılar beni de apar topar okula yolladılar. o gün üzerimde siyah okul ceketi ile yağmurda beklemişim tüm teneffüs,herkes noldu falan diyordu. ders bitti,okuldan çıkıp eve gittim,abimin hastane de komada olduğunu öğrendim. duyan,duymayan herkes evimize geliyor,noldu,nasıl oldu soruları ile boğuşuyorduk. kafada bin tane soru,ğöğsümün ortasında kocaman bir öküz nefes almamı engelliyor. ertesi günlerde bir önceki günlere nazaran farklı değildi. 2 gün komada yattı ve 3. gün sabaha karşı abim vefat etti 21 yaşında. yüksek tansiyon,beyin kanamasına yol açmış. otopsi falan yaptılar,sebebi başka bir durum mu diye fakat bulamadılar. her yerini kesip biçtikleri için kefen halen kandı. beni okuldan almaya gelen amcamı dışarıda gördüğümde abimin vefat ettiğini anlamıştım,kan alma bahanesiyle beni almaya gelmişler sözde,sanki bir tek benim kan grubum uyumlu ya,belli etmemeye çalışıyorlar. evimizin önüne geldiğimde o kuru kalabalığı görüp ve kapıdaki ‘cenaze evi’ yazısını gördüğümde buraya kadar dedim,benim hayatım burda bitti. tanıdığım,tanımadığım onca yüz herkes ağlıyor. annem bayılmış,teyze,halam baygın halde,bileklerine kolonya tutuyorlar,hemşireler hazırda bekliyor. üzerimde kırmızı kapüşonlu bir sweatshirt,altımda gri okul pantolonu. ben tam 1 hafta bu şekilde uyuyup,kalkmışım ve teyzem söylemese de fark etmezdim acıdan. dün akşam playstation da birlikte oyun oynadığımız abim artık yoktu,beni kollayacak,koruyacak,sevecek,sahip çıkacak,gizlice kartından alışveriş yaptığım canım abim. tüm bunlar yetmezmiş gibi elime soğuk bir kürek tutuşturup ‘bir toprak da sen at’ dediler. bıraksalar o çukurun içine atlardım,atladım da çıkardılar. babam çıkardı,koltuk altımdan tutup çekti yukarıya. ben hayatımda babamı hiç ağlarken görmedim,çok güçlüdür benim babam,abimi ve beni kollarımızdan tutup havaya kaldırırdı o kadar güçlüydü. belli bir yaşa kadar da babamı süperkahraman sanırdım,halen de öyledir babam. ilk kez o gün gördüm ağlarken, kahramanlarda ağlar mıydı bilmiyorum ama o gün halen gözümün önünden gitmiyor. hava soğuk, aylardan mart. hani o gözyaşlarının sıcaklığı insanın yüzünü ısıtır ya gözyaşım bile soğuktu,içim ısınmadı. sonra eşyalarını dağıttılar,fotoğraflarını kaldırdılar. uzun yıllardır abimin odası kilitli kaldı giremedim,o evden taşınmasaydık da giremezdim. babam 1 yıl eve gelmedi,giremem artık o eve dedi,annem acıdan felçlik geçirdi,bir dizi başka hastalık. iyileşti çok şükür. sapsarı saçları vardı,acıdan sonra beyazladı. insanın 1 ayda saçı beyazlar mı ya ? beyazladı. şimdilerde boya ile kapatmaya çalışıyor o acıları,belki beyazların üstünü örtersem acımı da kapatırım diyordur kim bilir. ben uzun bir süre okula gidemedim,gitsem de toparlayamadım. abimin siyah bir bisikleti vardı,vefat edince eşyalarını dağıttılar o siyah bisiklet de,bisiklet hayali kuran bir çocuğa nasip olmuş. aradan 1-2 sene sonra o bisikleti dışarıda görünce ‘abim ölmedi’ diyip bisikletin peşinde koşarken araba çarptı,kolum ve bacağım kırıldı. abim benim kolum,bacağımdı,abim benim herşeyimdi,kolum,bacağım zaten kırıktı ki benim, bir yakınınızı kaybedince bir türlü öldüğüne inanmıyorsunuz çünkü,öleceğine. artık yanınızda olmadığına. şu satırları yazmak benim için kolay olmadı,yazıp yazıp sildim,kendime sakladığım şeyler de var tabi,yazamadığım, gözyaşlarımın bana engel olduğu şeyler. sonraları o evden taşındık,çok sonra o şehirden,sonraları ülkeden… bugün halen telefon iki defa çalsa,ailemden mesaj gelse o mesajı açmaya, o çağrıya dönmeye korkuyorum. her an birşey olacakmış hissi çok kötü,allah kimseye yaşatmasın.
devamını gör...
6.
her sabah yaşadığım endişe. 4 yıldır aileden uzakta yaşamaktayım. her akşam wassaptan konuşsak da iyi olduklarını bilsem de yakamı bırakmayan korku. bir yazı okumuştum:"birisiyle son defa konuşacak, son defa sarılacak ama bunun son olduğunu bilmeyeceksiniz." ne doğru diyordu. bu yüzden kimle isem sonmuş gibi yaşamaya, üzmemeye ve mutlu ayrılmaya çalışıyorum.
devamını gör...
işte sanırım hayatımın en zor şeyi de bu. ilk anneannemi kaybettim küçüktüm o zaman ölüm ne bilmiyorum daha. evde ben ablam ve nenemin iki kardeşi bulunuyordu. haber geldi herkes sustu. ölüm sessizliği işte oydu. o an düşündüm şimdi ben bir daha nenemi göremeyecek miydim yani sonsuza kadar gitmiş miydi? köyde onun bana sobada patates yapışını özlerdim ama. gülen yüzünü bana kürtçe maniler okumasını -anlamasam da çok severdim- bunları özlerdim ama ben.
her şey o yıl başladı ben artık köye gittiğimde hep bir eksiktim.

daha sonra birkaç yıl sonra bu sefer dedemi kaybettik o kadar hızlı oldu ki kimse nasıl oldu hala pek anlayamıyor. kanser denen illet benim çakı gibi delikanlılara taş çıkartan dedemi bulmuştu. bir ay... bir ayda gözümüzün önünde o dağ gibi adam eriyip gitti. o gece çok fırtına vardı ve elektrikler sürekli gidip gelince solunum cihazı doğru düzgün çalışamamış ve dedemi kaybetmiştik. o gece halalarım ortalığı ayağa kaldırmış feryat etmişler. uykum ağırdı ben duymadım. sabah öğrendim. ve bir kez daha eksildim. artık bize tahtadan oyuncaklar yapan, şiirler yazan, hep yanımızda olan dedem gitmişti.

daha sonra en acısı belki de amcam. her şey bu sefer dakikalar hatta saniyeler içinde oldu. oysaki o gün çok güzel başlamıştı. köyde toplanmış bütün sülale gidiyoruz piknik yapmaya. doluştuk traktöre ama nasıl mutluyuz. gitti, eğlendik, buğday yıkadık. amcam aşağıdaki küçük havuza bakacaktı. gitti ve geldiğinde elinde bir arı kuşuyla döndü. ama ne güzel bir kuştu o. böyle rengarenk bir kuş. ama kuş ıslaktı sanki yaşamıyordu. amcam havuzda iki kuş görmüş ve onları kurtarıp sudan çıkarmış. biri zaten çoktan ölmüş. ama biri hala yaşıyordu. koydu güneş alan bir taşa kuşu açtı kanatlarını kurusun diye. hepimiz başındaydık merakla bekliyorduk. biraz yemek verdik kuşa. biraz sonra da kanatlandı ve uçtu. önce teşekkür eder gibi etrafımızda uçuştu biraz sonra da gitti. bir canlının hayatını kurtaran amcam nasıl olmuştu da kendi hayatından olmuştu. daha sonra amcam tarlalara bakacağını söyledi ve yokuştan aşağı inerken onu son kez gördüğümüzü kimse bilmiyordu. keşke diyorum keşke amcama dur deseydim ne bileyim en olmadı bir kere sarılsaydım. sonra amcam kalp krizi geçiriyor. tabii diğer amcam motoruyla ona ulaşıyor bir yandan da ambulansı çağırdık ama köydeyiz öyle hemen gelemez. işte amcam, küçük amcamın kollarında vefat ediyor bir nevi. ambulansta yaşatmaya çalışıyorlar ama çok geç. amcam da son günlerde sol tarafım ağrıyor derdi. o olay olmasaydı birkaç gün sonra hafta başında hastaneye gidecekti. hayat işte... o gün anladım dostlar kötü haber tez yayılır sözü gerçekmiş. babam eve bizi son sürat getirdi. traktörde öyle hızlı geliyorduk ki kimse römorkta ayağa kalkmaya bile yeltenemezdi. biz eve geldik annem, babam ve amcamın eşi hastaneye gittiler. babaannem geldi. garibim öyle hüzünlü öyle şaşkın kalmış ki, anlatamam o anki halini. daha on dakika olmadan bütün köy bizim kapıdaydı biz yeni öğrenmiştik herkes nereden duymuştu böyle. ama işte amcam kurtarılamadı ve ben ilk defa babamın ağladığına şahit olmuştum. amcamın cenazesinde ağlamıştı. babasının cenazesinde ağlamayan adam kendine hakim olan adam bir çocuk gibi ağlıyordu kardeşi için. o zaman ölümün acılığını daha iyi kavradım. herkesin babası kendine koskoca görünür ya benim koskoca babam ağlıyordu. hem de nasıl şiddetli. o gün ben bir kez daha eksildim. artık böyle rakı içip çakırkeyif olunca bize hikayeler anlatan bizi gülmekten kıran, benim en sevdiğim amcam artık yoktu.

ahh dostlar bitti mi dersiniz hayır biter mi hiç hepimiz ölümlüyüz sonuçta işte bu ölüm bu sefer de altı ay sonra babaannemi buldu.
canım nenem önce kocasını sonra oğlunu kaybetmenin acısına ancak o kadar dayanabildi. biz daha şehirdeydik. haberi aldık. bir kez daha yıkıldık. nenemi de uzun zamandır görmüyordum. arada arıyorduk. sesimizi duyunca bir sevinişi var anlatamam. benim gururlu, başı hep dik kendime örnek aldığım, gülüşüyle kanadı kırık kuşları bile uçarabilecek olan nenem de artık yoktu. ben bir kez daha eksilmiştim.

dedemlerin evi de amcamlara kaldı. artık o günden sonra oraya pek gitmez oldum. artık dedemle nenem yok ki oranın neşesi yok. ne zaman gitsem sanki her şeyin boynu bükük. bir hüzünlü her şey onları bekliyor belli.
yazım çok uzun oldu ama yazmasaydım da içimde kalırdı bunlar aslında benim kimseye anlatmadığım şeyler. anlatınca gözlerimin dolmasına engel olamadığım her hatırladığımda bir kere daha ağladığım şeyler.
birini kaybetmek çok zor şey. o yüzden hazır hayattayken sevdiklerinize sarılın onları sevdiğinizi hissettirin. çünkü bir gün çok geç olabilir. benim de hep keşke dediğim tek şey onlara son bir kez sarılabilmek olmuştur.
devamını gör...
anlatılmaz ki, yaşamak gerekiyor o acıyı. en son babaannemi kaybettiğimde, babaannemin kaybı değilde babamın üzüntüsü daha çok üzdü beni.
devamını gör...
annemi kaybettim. annem bana benden bile yakınmış ölünce anlıyor insan.
devamını gör...
10.
çok yakınım olan birini kaybetmeyip bu korku ile yanıp kavrulduğum gerçek.
devamını gör...
değer verdiğiniz bir yakınınızsa ağır travmadır*.
43 yaşındaydı babam, kaybettiğimde. öğrenciydim eve gitmek üzere şehirlerarası otobüste yolculuk yaparken ankara yakınlarında trt 2'nin akşam haberlerinde öğrendim trafik kazası sonucu vefatını. çok uzun zaman oldu * ama hâlâ derin sızı içimde.
yakınlarınıza kıymet veriyorsanız mutlaka yanlarında olun.
"gölgesi bile yeterdi" demeden önce.
devamını gör...
çok yakın bir zamanda yaşadığım durum. gece 6da ablamın çoruma gel, biz de gidiyoruz demesinden hayır çıkmayacağını anlamıştım, zaten bi yüzünü yıka dediğinde ellerimin titremesinden doğru düzgün hareket edememiş içime doğsa da inkar etmiştim ilk duyduğumda. her ne kadar yurt çıkış saatine kadar beklemiş olsalarda 3 saat boyunca otobüs olmaması ve sürekli olarak varmaya çalışmak berbattı. vardığımda da cenazesinde üzülmemem için çok içeride tutulmadım. iki gün cenaze için köyde durup üniversite okuduğum şehre geri gönderildim. eşyalarını ben olmadan topladılar. hattını ve telefonunu ben bakmadan kapattılar. hala ölmemiş de canlı gibi geliyor. sanki beni birazdan arayacak da bizim eve gelmiyor musun salak diyecekler gibi. içtiğim ilaçlar sayesinde mi bilmiyorum ama sanki hayat o gece yattığım ve iyi olsun diye dua ettiğim yatakta durdu ama aynı zamanda hiçbir şey değişmedi. hala eğleniyor, hala arkadaşlarımla buluşuyorum. neredeyse hiçbir şey değişmedi ama yine de onun olmadığını bilmek, onu aradığımda cevap verilmeyecek olması aniden suratıma çarpıyor. bilmiyorum, ne hissettiğimi ben bile idrak edemiyorum. hem en yakın arkadaşım, dostum, adeta diğer yarım hem de kuzenim olması nedeniyle hayatım boyunca hep vardı ve olacaktı. ama yok işte. en yakın arkadaşım, diğer yarım diyorum böyle ama bunu söylerken bile acaba böyle demem onun için doğru muydu diye düşünüyorum, acaba sonradan kaybedince değerini anlayan insanlar gibi miyim diyorum, acaba onun için yeterince orada mıydım diyorum ama bunların hiçbir anlamı yok artık. çünkü o yok artık. aslında onun gidişinde bile bencilce düşünüyorum, hayatımda değişen tek şey onun yokluğu. başka hiçbir şeyi değiştirmedim diye kendime kızıyorum. insanoğlu böyle işte, yalnızca bencil.
devamını gör...
dedemi kaybettiğimde olayı idrak edememiştim. sağlık ekibi gelinceye kadar odada yatıyordu. elini tuttum o kemikli eli yumuşacık olmuştu. ölüm karşımdaydı ama uyuyor gibiydi. tuhaf bir şeydi. ne zaman başımı çevirip kasketi ve yeleğini asılı gördüm o an anladım ki gitmişti. çünkü sabahın sekizinde onu yatakta görmek mümkün değildi. bu yaşananlardan sonra nuri bilge ceylan’ın sözünün gerçekliği benim için su geçirmez oldu.

“biri ölür üzülmezsin, sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsün, o hırkanın duruşu kalbine oturur."
devamını gör...
ciğerimi yerinden söktüler sandım da, ertesi gün yemek yemek zorunda kaldığımda fark ettim hayatın devam ettiğini
devamını gör...
içimi söktü giderken. beni de alıp götürdü yanında.
devamını gör...
anne, baba, nineler, halalar, teyzeler, iş arkadaşları, arkadaşlar...

yaş ilerledikçe ölümün bir sırasının olmadığını insana öğreten olaydır.
devamını gör...
aynı zamanda ruhunuzdan azımsanamayacak büyüklükte parçaların eksilip kaybolması anlamına gelmekte olan gelişme. asla yeri dolmaz o parçaların.
devamını gör...
her ölüm erkendir.
devamını gör...
19.
içinizde sönmeyen bir ateşin yanmasıdır. hele de anne ya da babaysa bu kişi. babamı yakın zamanda kaybettim ve tek tesellim yaşamım boyunca her fırsatta ona sevdiğimi söylemiş, ona sarılmış olmak. her fırsatta gidip görmek sarılıp koklamak lazım anne babamızı. eğer sırayla gidersek hepimiz yaşayacağız.
devamını gör...
hayatının akıştan çıkıp buz kesmesi,donması, durması...
kolunun kadının kırılması...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bir yakınını kaybetmek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim