“baktım rüzgârsın sen
baktım çamaşır ipini zorluyorsun
hepimizin derdi güzel yaşlanmak sevgilim
baktım bir kitabın sayfalarını çeviriyorsun
ayağına terlik giy
bildiğimiz şeylerin taşında yalınayak geziyorsun

biz satranç oyuncusuyuz sevgilim
üzerimizde kara bir leke biz satranç oyuncusuyuz
inanmıyoruz ceketlere düğmelere
inanmıyoruz takvimleri savurarak gelen geleceğe
işte yitirdik bütün taşlarımızı darmadağınık oyun tahtası
bir tek şahımız duruyor sevgilim, o da evli, iki çocuk babası

kelimeler önümüze çıkıyor sevgilim
uykumuzu bölüyor buradan çocukluğumuza kadar
buradan çocukluğumuza kadar bir telaş
içi boş kuşları kovalıyoruz ve bir sebep arıyoruz
herkese küsmek için
hemen o cumartesi buluyoruz, hemen o pazar

yaşamak çukur yerlere doluyor diyorlar
bu yüzden yıkıntıya dönüşse de yaşıyormuş insan
ama hep yıkıldığımız yeter sevgilim, biraz da kekik toplayalım
kıymetini bilmediğimiz şeyler var

yaşamak bir at gibi huysuzlanıyor kapımızda sevgilim
geçen günlere üzüldük tamam yola düşelim
düşünelim: başka günlerin duvarı daha sağlam
düşünelim: başka günlerin sokağı daha neşeli
başka evlerin kadınları erkekleri tam bir kahraman
tül perdeler uçuşurken başka evlerin pencerelerinde
bizi bir kitabın sayfaları arasında kurutuyor zaman

ama baktım sen rüzgârsın sevgilim
kitapları bir başından bir sonundan okuyorsun
başucunda bir bardak su
beni başucumda bir bardak su gibi avutuyorsun.”

barış bıçakçı - (bkz: işe yarar bir şey)
devamını gör...
onu okuduktan sonra lambalarından biri sürekli yanıp sönen köhne bir asansör kabininde, belki kapısında kedilere su kabı bırakılmış yüksek tavanlı bir apartman girişinde yahut sidik kokulu merdiven köşesinde her an karşılaşıp belki hiç selam dahi alıp vermeden başlar öne eğik bir şekilde geçip gidilecek o komşu insanın gizemi canlanacak, tek laf bile etmeden onca soğuk ve mesafeli duruşuna karşı arada hep bir sıcaklık ve merak olacak, bir gün yeniden, yeniden karşılaşılınca belki hiç durmadan bir şeyler anlatılacak ve zihninizin bir köşesinde tozlu raflar arasında bıraktığınız o kağıtlardaki buruk hikayelerin hepsi sanki onun dilinden dökülecek gibi.

şimdi olduğu gibi bahar gecikmeden gelse, hiç bitmese ve barış bıçakçı kitapları da raflarda küsmeden sabırla bizi beklese. şiddetle artan eve gitme isteğimiz evde bizi bekleyen o yeni çıkacak kitabının yarıda kalmış sayfaları sayesinde olsa ve her satırda evet ya işte tam da bu hissiyat içinde, sanki yaşadığım ne varsa benim içimden söküp dile getirmiş desek, dile getirmeye kelimelerimizin yetmediği hikayeleri ondan dinlesek; zihnimizin bir köşesinde, tozlu raflar arasında bıraktığımız o silik kağıtlardaki buruk ve buruşuk hikayelerin hepsi onun dilinden tekrar dirilse keşke.

cümleleriyle bizi seyahat ettiren böyle güzel bir insandır. içindeki tüm dünyaları incelikle yazıya dökebilen biri; içindekiler kadar ince, içindekiler kadar derin bir yazar.

devamını gör...
doğum lekesi gibi bir gülümseme adlı yeni öykü kitabı çıkmış yazar.

kitap kısacık, 14 tane öyküden oluşuyor. her bir karakterin tanıtılması, gelişimi ve öykünün sonundaki yerleri bir kısırdöngü ile ele alınmış. öykülerin sonunda ters köşe yapılmış olarak da algılanabilir fakat bu kısırdöngü o karakterleri daha da öykünün içine hapsetmiş bence. eski bir fotoğraf albümünü talan ediyormuş gibi bir hisle okudum her bir karakteri. çok kısıtlı bir zaman ve mekandan göz kırpıyorlar.

barış bıçakçı yine bu kitabında da gündelik hayat pratiklerindeki duygusal körlüklerimizi yüzümüze vurmuş, acımamış sağolsun. kıyıda köşede ne kalmışsa toplamış, tasniflemiş, öykülerin içine sinene kadar da güzelce yedirmiş öyle vermiş bize.

girdimi benim için anlamlı olabilecek bir alıntı ile noktalarken siz değerli yazarlara da öykü okumayı seviyorsanız lütfen bu kitabı bayilerinizden istemeyi unutmayın efenim diyorum.


camus okumadan insanları sevmek, canetti okumadan insanlardan nefret etmek, tanpınar okumadan huzurlu bir deli olmak mümkün değildi.
devamını gör...
4.
sadece bir tane kitabını okudum o da sanırım 'seyrek yağmur' isimli kitabıydı. fena değildi. on üzerinden altı buçuktan yedi verdim
devamını gör...
5. (tematik)
(bkz: sinek ısırıklarının müellifi)
devamını gör...
bu başlığa bir şeyler yazmazsam çatlarım. ilk tanımım hayırlı olsun.

barış bıçakçı, okurken insanın içini cız ettiren yazarımız, biriciğimiz. bütün kitaplarını okudum. kendisi bir ankara kokusudur, ankara nefesidir. kitaplarındaki her şey ruha dokunur.
"yere çakılana kadar kanatlarımın olduğuna inanacağım."
devamını gör...
barış bıçakçı'yı neden severiz?

çünkü içimizde yaralarımızın olduğu bir yere dokunur. belki kimsenin dokunmadığı bir yere dokunur. ankara'da herkesin bir yarası ya da bir eksiği vardır. insan kendinde neyin eksik olduğunu bilmez ki, ta ki görene kadar. gözlerimiz satırlarda bu eksikliği görür bazen. bazen de sevginizin tasvirini görürsünüz.

"şiirle uğraşırken, bir yandan da nazlı'nın içinde kaybolacağı bir roman yazmayı hayal ediyordum çünkü ben de onu içime almak istiyordum. erkekler de kadınları içlerine almak ister. nazlı'nın başını ne zaman göğsüme bastırsam, saçını koklasam, isterim bunu."
devamını gör...
hiçbir şey göründüğü gibi,

hatta yaşandığı gibi değil!

her şey hatırlandığı gibi.
devamını gör...
bir süre yere paralel gittikten sonra adlı kitabını okudum. karakterleri genellikle; hayattan kopuk, yaraları olan tipler. sayfaları her değiştirişimde; başak ve umut'a daha çok üzüldüm.
devamını gör...
bizim büyük çaresizliğimiz kitabının yazarı. aynı zamanda filmi de çekildi bu kitabın. ben önce filmi izleyip sonra kitabı okudum. sıradan bir aşk üçgeni anlattığını düşünüyorsun ilk bakışta ama okudukça veya izledikçe daha derin bağlar olduğunu görüyor insan. çok gündelik bir hikayeyi anlatmış hissi içinde buluyorsun kendini. ama yine de bazen karmaşık, anlam veremediğin bir şey var içinde sanki.

hareket etmezsen acı üzerinde birikir.
devamını gör...
11.
minik mavi gezegenimizdeki en güzel yazarlardan biridir. işbu çiçeği burnunda sözlüğe bir başlık açacaksam eğer, ilk olarak onun adına açmak boynumun borcudur. zira şu hayatta yalnızca birkaç insanı kendisinden daha çok severim. hayatla baş etmeme yardım eden yazarlardan biri oldu. bu hayatın hem yumuşak yanlarını hem gülünç yanlarını, hem çok güzel hem de bir o kadar saçma olan şeyleri, mutlak surette her şeye bulaşan hüzünleri ve daha bir sürü küçük şeyi anlatır durur kitaplarında. arkadaşım olmasını çok isterdim. fakat aynı zamanda kendisiyle tanışmayı asla istemeyeceğim bir kaç insandan biri. kendisine bir güzellik yapmak isteyen bir barış bıçakçı kitabı okusun derim. mesela veciz sözler'i. mesela sinek ısırıklarının müellifi'ni. mesela bizim büyük çaresizliğimiz'i.
devamını gör...
romanlarındaki cazibeli keder tadında "bir kitabın sayfaları" şiiriyle de şapka çıkartmış, zehir zamanların haldaşı olmuştur. sever, sayarız.
devamını gör...
''kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimizde sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz." sözünün sahibi türk yazar.

sinek ısırıklarının müellifi../ s/ 65
devamını gör...
sinek ısırıklarının müellifi ve bizim büyük çaresizliğimiz kitaplarının yazarı olup 1966 adana doğumlu türk yazardır.


aile dediğin nedir?
aynı soyadının önüne dizilmiş 5 kişi!
devamını gör...
sade, sahici bir edebiyat anlayışını benimsemiş yeni dönem yazarlarındandır. genelde beklenmedik finaller olur hikâyelerinde. okurken insanı kasmayan bir tarzı vardır, yormaz insanı. baharda yine geliriz kitabını epey beğenmiştim.
devamını gör...
"baktım rüzgârsın sen
baktım çamaşır ipini zorluyorsun
hepimizin derdi güzel yaşlanmak sevgilim
baktım bir kitabın sayfalarını çeviriyorsun
ayağına terlik giy
bildiğimiz şeylerin taşında yalınayak geziyorsun

biz satranç oyuncusuyuz sevgilim
üzerimizde kara bir leke biz satranç oyuncusuyuz
inanmıyoruz ceketlere düğmelere
inanmıyoruz takvimleri savurarak gelen geleceğe
işte yitirdik bütün taşlarımızı darmadağınık oyun tahtası
bir tek şahımız duruyor sevgilim, o da evli, iki çocuk babası

kelimeler önümüze çıkıyor sevgilim
uykumuzu bölüyor buradan çocukluğumuza kadar
buradan çocukluğumuza kadar bir telaş
içi boş kuşları kovalıyoruz ve bir sebep arıyoruz
herkese küsmek için
hemen o cumartesi buluyoruz, hemen o pazar

yaşamak çukur yerlere doluyor diyorlar
bu yüzden yıkıntıya dönüşse de yaşıyormuş insan
ama hep yıkıldığımız yeter sevgilim, biraz da kekik toplayalım
kıymetini bilmediğimiz şeyler var

yaşamak bir at gibi huysuzlanıyor kapımızda sevgilim
geçen günlere üzüldük tamam yola düşelim
düşünelim: başka günlerin duvarı daha sağlam
düşünelim: başka günlerin sokağı daha neşeli
başka evlerin kadınları erkekleri tam bir kahraman
tül perdeler uçuşurken başka evlerin pencerelerinde
bizi bir kitabın sayfaları arasında kurutuyor zaman

ama baktım sen rüzgârsın sevgilim
kitapları bir başından bir sonundan okuyorsun
başucunda bir bardak su
beni başucumda bir bardak su gibi avutuyorsun."

(bkz: barış bıçakçı)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"barış bıçakçı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim