bir 93 doğumlu olarak bu başlığı doldurma hakkını her ne kadar kendimde bulmuyor olsam da ben çocukluğumu ceyhan'ın fakir sokaklarında geçirdiğim için bir nebze de olsa 90lar çocukluğu geçirmiş sayıyorum kendimi. bizim mahalle bir on yıl geriden geldiği için benim milenyumun başlarında yaşadıklarımı başka şehirlerde ancak 90larda yaşadıklarını düşünüyorum.
gelelim çocukluğuma;
hâlâ çok nadir olsa da o zamanlar mahalle ruhu vardı. biz çocuklar mahalledeki herkesi tanır, herkes tarafından sevilirdik.
evimizde televizyon yoktu, 2006'ya kadar da olmadı. iyi ki olmadı diyebiliyorum. çocukluğumuzun bütün zamanını televizyon önünde bir kaç kurgusal çizgi film karakteri izleyeceğiz diye değil de sokağımızda geçirir, acıkmadıkça ya da annemiz elinde kıçımıza vuracak bir şeyle gelmedikçe eve girmezdik. gece karanlıklarına kadar iyice yorulur, sobalı evimize girdiğimiz gibi derhal uykuya dalabilirdik. hayır, kimse çocuğunun başına saat geç olduğu için bir şey gelecek diye korkmazdı. kimsenin başına da bir şey geldiği olmadı.
çelik-çoman oynardık, bilyelerimizi yuvarlar (biz ceyhan'da ona gülle derdik), topaçlarımızı (yani fırıldaklarımızı) çevirir, birbirimizin tasolarını üterdik. sıcak havaların olmazsa olmazıydı saklambaç oynamak, birbirini olabildiğince kovalamak. terlerdik yani her zaman, annelerimiz hasta olmayalım diye havlu getirir koyardı sırtımıza. hatta bazen diğer çocukların sırtına da koyardı. kimse de gocunmazdı benim çocukla ilgilenerek bana bir şey mi demek istiyorsun diye.
salçalı ekmeklerimiz vardı. oynadığımız yer kimin evine yakınsa salçalı ekmeği onun annesi yapar, hepimize verirdi kocaman bir dilim. kimin avlusunda musluk varsa susadığımızda kendi evimize değil onların evine koşar, bazen azar işitirdik.
kimse çıkıp demesin, o zamanlar çocuk yapıyorlardı da salıyorlardı dışarı. hayır efendim, bir çocuğa bütün mahalle bakardı. annelerimizden hiç şikayetçi değiliz bu yüzden. hatta; anne, çok güzel bir çocukluk yaşamama vesile olduğun için çok teşekkür ediyorum, demek istiyorum. selamlar...
devamını gör...
mahalleye gelen dondurmacının başına üşüşmektir.
meşe dikmek, taso oynamaktır.
komşunun bahçesinden erik aşırmaktır.
akşamları hep beraber olmaktır.
ağaca tırmanıp yere kapaklanmaktır.
akşamüstü salça ekmek yemektir.
bunlar da benim aklıma gelenler.
devamını gör...
mahallede biri beni kaçırır mı diye düşünmeden saklambaç oynamaktır.
devamını gör...
böcek ilaçlama araçları o yıllarda adeta bulut makinesi gibi arkalarında iz bırakırdı. onun arkasından koşar, bulutların üzerinde dans eder gibi ilacı ciğerimize çekerdik.

belki de kafa yapıyordu, bilemiyoruz. ama hiçbirimiz ölmedik. zeka olarak ise ne durumdayız muallaktır.
devamını gör...
özlenen, aranan ama bulunamayan dönemdir.
devamını gör...
arabanın içerisine bakıp kaç vitesli olduğunu öğrenmeye çalışan çocuklardır.
devamını gör...
apartman bahçesine bütün arkadaşlarını toplamak,sesiniz çok çıkıyor diyen komşulara kafa tutmak. gazozu,çikolatayı cipsi abartıp yemek yememek. adını anne sesinden bütün mahalleye duyurmak. mahallede bisiklet sürmek,ip atlamak,sek sek oynamak kısacası çocukluğunu doya doya yaşamak...
devamını gör...
harbiden bir yazarın dediği gibidir. gece yarısına kadar tenha sokaklarda kuka, saklambaç oynardık. tek korkumuz karanlıktı.
devamını gör...
sokaktaydık.
hafta içi, okuldan gelip yemeği yer çıkardık. akşam yemeğinde dönerdik.
hafta sonu, kahvaltı yapıp çıkardık. bazen öğlen yemeği için eve döndüğümüz olurdu ama genelde elimize bir şeyler alır çıkardık tekrar.
akşam yemeğinden sonrası ise gündüz planlarına bakardı. yeterli kalabalığa ulaşıldığında gece oyunları ya da fıkra anlatmak vs için çıkabilirdik dışarı.
hayat sokaktaydı efendim. sokak hayattı. bizi büyüten, geliştiren, hayata hazırlayan yerdi.
devamını gör...
ışıklı ayakkabılar, tetris, atari, misket ve kanal d çocuk kulübü demektir. ışıklı ayakkabılar ve atari konusunda hala duygusalımdır. şirin baba ve retkit en sevdiğim çizgi filmlerdi. hala yayınlanıyor mu bilmiyorum.
devamını gör...
benim için fakirlik ve imkansızlıklardan, başka bir şey değildi. iyi ki bitmiş gitmiş büyümüşüm.
devamını gör...
bir umutla yaşamaktı 90'lar, fakir olduk , yokluk gördük ama umutluyduk. gazoz kapağıyla kendi ekonomimizi kurduk , bazen zarar ettik bazen kar. ama şimdiki çocuklar gibi ülke ekonomisi konuşmadık. şimdilerde zengin olduğumuzu düşünüyoruz ya hayır , 90'lardaydı o zenginlik. içinde diet kola olan bir poşet gazoz kapağım vardı?
devamını gör...
hibrit dönem olarak tanımladığım, çocukluk anılarımın geçtiği dönem. bana kalırsa en iyisiydi. bazı şeylere ulaşamazdık, maddi manada söylemiyorum. şu anda çok kolay gibi gözüken cep telefonu, internet, haberleşme gibi şeyler o zaman çok yeniydi veya yoktu.

oyunların, arkadaşlığın kıymetini bilirdik. geceleri saklambaç oynarken, korku heyecan karşımıyla beraber çişimiz gelirdi. sokakta bütün çocuklar olurdu. kimi top oynar, kimi ip atlar. kimisi toprakta bilye oynar. bisikletle geçenler, arabaları kovalayanlar..

teknoloji diyordum, atariye bakıp, ulan ne teknoloji yapmışlar diyorduk. değişikti gerçekten.
devamını gör...
sahurda deli balta izlediğim zamanlar...
gecenin ayazında ekmek almaya gidiyorum.
yerler bayâ bayâ kar, şimdiki gibi yalandan yağmamış.
fırından yeni çıkmış ekmeği gocuğumun içine koyar çekerdim fermuarı.
eve gelene kadar pestil olurdu.
ekmek soğumasın diye mi yoksa ben üşümeyeyim diye mi yapardım allah bilir.
bir de termodinamik...

şimdi ne ekmeğin tadı kaldı ne sahurların.
hani diyor ya yılmaz odabaşı:

dünya sığmıyor insana havel
yüzlerdeki, yüreklerdeki maske
parada kir, suda klor, havada nem
yüksek borsa, alçak basınç
ve kanun hükmünde ihanetler, sahtekâr jestler
/insan, sığmıyor insana havel!/
ve her şey:
şey!
mesela o takvimler, o günler
her biri şimdi kim bilir neredeler...
devamını gör...
sıfırdan başlayıp hırsla ilerlemeyi bilmektir bi yerde. ne bileyim okul dönüşü sokakta bilye oynayan çocuklara rastlarsın. sonra sende oynamak istersin ama hiç bilyen yoktur.

hemen birini gözüne kestirirsin gidip bir veya iki tane borç alır sonra o borç aldığın bilyeyle başlarsın oynamaya. ütersin, hırslanır ütmeye devam edersin. sonra büyük oynayanlara oynayıp daha çok ütersin ve en sonunda o çocukların içinde kural koyan, oyunu belirleyen olursun.

bir hedefin olmalıdır. çok iyi bilirsin misyonunu o çocukların elinde bilye kalmayana kadar oynar, hepsini ütersin. bazen yüzlercesi olur cebinde. öyle üç beş tane ütüp kaçmazsın bazısı gibi. ya da ben büyük oynamam diyip ufakçılık yapmazsın.

mert olursun, duruş sergilersin ve derken nihayet bütün bilyeler senindir. ne yazık ki o zaman görürsün; mutluluk hepsinin senin cebinde olması değildir. mutluluk bir amacının bir hedefinin olması. bir amaç için çırpınmak belkide...

sonra çıkarsın yüksek bir yere cebindekileri savurursun havaya yamaaa yamaaa diye bağırarak. etrafında fır döner herkes.

kazandığını karşındakilere pay edersin onların gücü oranında. farkında olmadan liberal bir ekonomi yaratmışsın belki. ya da doğa kanununun hayata geçmesini sağlamışsındır kim bilir.

ama mutlusundur tekrar. karşında, az önce hüzünlü bakan o gözler artık biraz olsun gülmeye, ışıldamaya başlamıştır...
devamını gör...
beş taş, deveme, çizgi, yakan top,gülle,taso,şirinler, çılgın bediş,voltmen... tebessüm ettiren anılar.
devamını gör...
90 lı yıllarda yaşamamış bir insan olarak nedendir bilmem hep o zamanlar da yaşamak isterim. aslına bakarsanız ekonomik ve siyasi sorunlar bir yana insanların samimiyeti, sıcaklığı hatta ve hatta o zamanlar da çıkmış şarkılar beni bu fikre itmiş olabilir. insanın insan olduğu zamanlar desem kâfi sanırım.
devamını gör...
futbol oynamak, meşe oynamak, saklambaç oynamak, dolu dolu bir çocukluk geçirmektir.
devamını gör...
en kötü durumlarda bile ortamı yumuşatacak espriyle yanıt vermeyi bilmektir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"90'larda çocuk olmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim